Aşk-ı Memnu dizisi Türk televizyon tarihine damgasını vuran işlerden biri. Halit Ziya Uşaklıgil’in aynı adlı eserinden uyarlanan dizi, ilk yayın tarihi olan 2008’den bu yana tekrarları da dahil izlenme rekorları kırarak karakterlerini de yaşayan birer kimliğe dönüştürmüş durumda. Biz de bu yaşayan karakterlerin ruh dünyalarından hareket ederek onların bize önerebileceği kitapları tahmin edelim dedik!
Bihter Ziyagil – Madam Bovary
Babasını kaybettikten sonra ciddi bir kayıp travması yaşamış olan Bihter’in hayattaki en büyük düşmanı annesidir. Annesini babasını aldatarak ölümüne neden olduğu gerekçesiyle asla affedemeyen Bihter, annesinin evlenmek için hedefine koyduğu Adnan Ziyagil’le annesine inat evlenir. Bu evlilik başlarda Bihter’i mutlu etse de ikili arasındaki yaş ve hayata bakış farkı zamanla su yüzüne çıkar. Bir süre sonra gerek ev içi gerilimler gerek heyecan arama isteği Bihter’i Adnan Bey’in çapkın yeğeni Behlül’e yöneltir. İkili arasındaki ilişki Bihter’in kişisel trajedisine giden süreci başlatır. Bihter’i hem Türk edebiyatı için hem de Türk televizyon tarihi açısından ikonik bir karakter olarak tanımlamak mümkün. Sıkışmışlık, anne-kız çatışması, iktidar mücadelesi ve yalnızlık sonucu mutsuz olmuş biri Bihter. Diğer taraftan romandaki Bihter, yazar açısından kadını ikinci sınıf gören toplum yapısı içinde cesur bir hamle olarak da tanımlanabilir. Dizinin Bihter’i ise daha çok işsizlikten sıkılmış, hayatındaki heyecanı kendisinden yaşça çok büyük bir adamla evlenerek tüketmiş bir portre çizer. Gerek romanda gerek dizide Bihter, hayat karşısındaki hayal kırıklığının beden bulmuş halidir.
Madam Bovary, Fransız yazar Gustave Flaubert’in 1856 yılında yayımladığı başyapıtıdır. Eser, yayımlandığı yıllarda büyük ses getirmiş hatta toplumun ahlaki ve dini duygularına hakaret ettiği gerekçesiyle yasaklanmış, daha sonra bu yasak kaldırılmıştır. Sadece Fransız edebiyatına değil dünya edebiyatına getirdiği yenilikle realizmin manifesto romanı olmanın yanında “Bovarizm” adı verilen akıma sebep olmasıyla da kült bir eserdir. Eserin ana karakteri Emma Bovary, tutkulu aşklar, zenginlik içinde görkemli bir hayat düşleyen genç bir kadındır. Bir noktadan sonra hayalleriyle gerçeklik arasındaki perde öyle flulaşır ki evlilik hayatı, sevgilileri, alışveriş çılgınlığı derken korkunç bir tatminsizliğin içinde bulur kendisini. Bu tatminsizlik başa çıkılamayan bir hayal kırıklığına dönüşür ve Emma’nın intiharına kadar gider. Muhtemelen, aynı kaderi benzer acılardan geçerek paylaşan Madam Bovary, Bihter’in bize önereceği ilk kitap olacaktır.
Adnan Ziyagil – Kırmızı Pazartesi
Eşinin ölümünün ardından kızı ve oğluyla yoluna devam eden Adnan Bey’in sakin, kendi halinde yaşamı Bihter’in yaşamlarına girişiyle kökünden değişir. Kendi kurallarıyla yaşayan Adnan neredeyse kızı yaşındaki yeni eşiyle fırtınalı bir sürece girer. Önceleri âşık olduğu genç eşiyle uyumlu giden ilişkisi bir süre sonra kırılmalar yaşayarak bitme noktasına gelir. Adnan ailesine düşkün, iyi bir baba izlenimi verse de Adnan’ın içine kapanık, yalnız bir adam olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz. Diğer taraftan Adnan’ın kızı yaşındaki Bihter’le evlenirken başına gelecekleri tüm yaşanmışlıklarına rağmen öngörememesi bir nevi sonu bilinen bir romanı okumak gibidir. Kim bilir, belki kendi gerçeğine susmayı tercih etmiştir.
Gabriel Garcia Marquez’in 1981 yılında yayımladığı Kırmızı Pazartesi, Kolombiya’nın sakin bir kasabasında işlenen gerçek bir cinayeti anlatır. Romanın daha en başında yazar, kimin, ne zaman öldürüleceğini açıklar. Roman sürecinde koskocaman bir kasabanın bir cinayetin işleneceğini bilip susmasıyla yaşananlara şahit olur okur. Namus kavramının sonuna kadar sorgulandığı eserde, kadının namus metası olması, işlenen cinayetin Vicario kardeşler mi yoksa suça sessiz kalan toplum mu olduğu tartışmaya açılır. Çok sahiplenici, tutarlı görünen Adnan Bey’in, çevresinde olanlara körleşmesi hatta bütün bir yalının olanları sezmesine rağmen içine gömüldüğü sessizlik düşünüldüğünde önereceği ilk kitaplardan birinin Kırmızı Pazartesi olması kaçınılmaz görünüyor.
Deniz De’Courton – Acımak
Namı diğer Matmazel De’ Courton. Ziyagil Köşkü’nün Bihter gelene kadarki süreçteki yöneticisi ve Adnan Ziyagil’in çocuklarının bakıcısı. Annelerinin emaneti olarak gördüğü çocukları sarıp sarmalayan Deniz Hanım’ın hikayesinde kayıp bir babanın acısı ve aile olamamanın kırıklığı vardır. Nihal’in desteğiyle babasının izine ulaşması ise aile travmasını çözmesine yardım eder. Ziyagilleri kendi ailesi gibi gören Deniz Hanım’ın Bihter tarafından sıklıkla tehdit olarak algılanması seçtiği aileden zaman zaman uzaklaşmasına neden olsa da finalde Ziyagil ailesinin gerçek bir ferdi olarak zafer kazanan tek kişidir.
Acımak, Reşat Nuri Güntekin’in 1928 yılında basılan romanıdır. Acıma duygusu olmayan öğretmen Zehra’nın kendisini terk ettiğini sandığı babasının hatıra defterini okuduktan sonra yaşadıklarını anlatmaktadır. Zehra ölüm döşeğindeki babasını, babasının ısrarı sonucu görmeye gider. Ancak babası Zehra’yı göremeden vefat eder. Babasının ölümünü korkunç derecede soğukkanlılıkla karşılayan Zehra ev ahalisi tarafından da tuhaf karşılanır. Uyuması için kendisine gösterilen odada babasına ait sandığın içinde bulduğu defteri okuyan Zehra hayatıyla ilgili gerçeklerle de karşılaşır. Babasının aslında onu ne kadar sevdiğiyle, Zehra’nın annesi ve anneannesi tarafından düşürüldüğü durumla yüzleşir. Bu, Zehra’nın hayata bakışını değiştirir. Zehra’ya göre çok daha sevgi dolu olsa da onunla aynı kaderi paylaşan Matmazel’in başucu kitaplarından birinin Acımak olduğunu düşünmek şaşırtıcı olmaz.
Firdevs Yöreoğlu – Moll Flanders
Firdevs Hanım Aşk-ı Memnu dizi evreninin en zeki ve manipülatif karakteri olarak tanımlanabilir. Kızı Bihter’in onunla savaşma çabasında bir parça sarsılsa da asla yenilmeyen biri Firdevs Hanım. Bihter’i ve kendisini kurtarma çabasında, bütün aileyi manipüle edip yazdığı hikâyeyi gerçek yapabilecek kadar güçlü biri. Yaşadığı her tip skandaldan tereyağından kıl çeker gibi sıyrılan, yattığı yerden toprakla kalkan Firdevs’in tek yenilgisinin ona en çok benzeyen kızı Bihter’in seçimlerinden kaynaklı olmasıysa oldukça trajik. Ne demişti Kraliçe: “Sen Bihter Ziyagil’sin. Aptallık etme.”
Daniel Defoe’nun 1722 yılında basılan romanı Moll Flanders, yazarın çokça bilinmese de başarılı eserlerinden biri olarak değerlendirilebilir. Roman, dünyaya dezavantajlı gelmiş bir genç kadının hayalindeki zenginlik ve yaşama kavuşabilmek için yaptıklarına odaklanır. Zindanda doğup 12 yıl boyunca fahişelik, hırsızlık yapan, başından beş evlilik geçen maceraları İngiltere’den Amerika’ya kadar uzanan Moll Flanders, İngiliz edebiyatının en ilginç kadın karakterlerindendir. Bir yandan dönem İngiltere’sinin toplumsal değerlerine ışık tutarken cinselliği, suç dünyasını ahlak dersi vermeksizin anlatmaktan da geri durmayan son derece cesur bir romandır. Firdevs Hanım pek çok kişinin ikonuyken Firdevs Hanım’ın ikonunun 18.yy. İngiltere’sinde hayatla alay etme cesaretine sahip Moll Flanders olduğuna neredeyse eminiz.
Nihal Ziyagil – Gurur ve Önyargı
Kitapla dizi evreni kıyasında en farklı noktaya düşen kişi Nihal Ziyagil. Aşk-Memnu dizi evreninde kendini fark ettiği andan beri Nihal, Behlül’e aşık, aşırı korunaklı ailesinde, büyümesine asla izin verilmemiş biri. Bihter’in ve ailesinin hayatlarına girmesiyle kendi halinde giden hayatı tamamen farklı bir yere akan Nihal’in gurur ve aşk ikileminde asla nerede duracağını bilememesi, kendi yolunu bulma konusunda sürekli başkalarının yargılarına yaslanıp hata yapması finalde yaşayacağı travmanın sebepleri olarak düşünülebilir.
Jane Austen’in dünya çapında tanınan romanı “Gurur ve Önyargı” 18 Ocak 1813’te yayımlanmıştır. Bennet kız kardeşlerin özellikle Elizabeth Bennet’in evlilik sürecine odaklanan roman insanlara karşı geliştirilen ön yargıların kişiyi ne gibi hatalara sürükleyeceğini etkileyici bir romantizmle anlatmayı başarır. Elizabeth’in Darcy’ye yönelik olumsuz ön yargıları genç adamla ilgili olayları değerlendirme şeklini sakatlarken Wickham’la ilgili olumlu ön yargılarıysa kendisinin olmasa da kız kardeşinin neredeyse felaketine neden olur. Jane Austen, roman boyunca aşk ve gurur kavramlarını at başı koştururken arka planda dönem İngiltere’sinde kadının yerini, miras hukukunu, sınıfsal ayrımları da sorgulamaktan geri durmaz. Her genç kızın başucu kitabı olan Gurur ve Önyargı‘yı önereceğine emin olduğumuz, kırılgan kızımız Nihal, finalde Behlül’ün Darcy değil Wickham olduğunu anlamıştır diye düşünmek isteriz.
Behlül Haznedar – Sözde Kızlar
Hovardalığın, umursamazlığın ve fütursuzluğun kitabını yazan yakışıklı Behlül Haznedar, kuşkusuz Aşk-ı Memnu evreninin en tutarsız ama tutarlı kimliği. Amcası hatta manevi babası olan Adnan Ziyagil’in karısıyla “aşk” yaşayıp üstüne kızı ile evlenip kendisini temize çekme çabasına girmesiyle de takdire şayan bir kimlik çizen Behlül, her ne kadar finalde Bihter’in mezarında pişmanlıktan ağlasa da gerçekten ne için ağladığı çok tartışmaya açıktır. Ne de olsa Behlül’ün tutarlılık gösterdiği tek konu amcasının parasını yemekteki hevesidir.
Peyami Safa tarafından yazılan Sözde Kızlar, 1923 yılında basılmıştır. Peyami Safa’nın yanlış Batılılaşma üzerine kaleme aldığı kitaplarından biri olan “Sözde Kızlar”da Behiç; özellikle Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası’nda Bihruz’la başlayan, Halit Ziya Uşaklıgil’in Behlül’ü ile devam eden Batılılaşmayı yanlış anlayan, çapkın ve tehlikeli erkek karakter özelliklerini zirveye çıkarır. Roman, Yunanlıların Batı Anadolu’yu işgaliyle İstanbul’a gelen Mebrure’nin uzaktan akrabası Nafi Bey’in köşküne mecburi gelişiyle başlar. Köşkün oğlu Behiç’in Mebrure’yi diğer kadınlar gibi tuzağına düşürme çabasıyla devam eden roman Mebrure’nin uyanışı ve kayıp babasını bulup Amasya’ya gidişiyle son bulur. Her ne kadar kişilik yoksunluğunda Behlül, Sözde Kızlar Behiç’in eline su dökemeyecek olsa da hayat konusunda ders aldığı bir karakter olarak önerilerinde ilk sırayı alacaktır.
Bülent Ziyagil – Küçük Prens
Bülent, Aşk-ı Memnu evreninin en saf, en etkisiz kimliği gibi görünse de kapı arkalarından duyduklarıyla son anda olaylara müdahale de edebilen bir çocuk. Diğer taraftan Bülent koşulsuz sevgisi, başlarda Bihter’e yaklaşımında saklı anne özlemiyle Behlül’ü kendisine idol olarak alıp kazıttığı saçlarıyla asla yok sayılamayacak bir küçük prens aslında. Hikâyenin sonlarına doğru gerçeklerin soğuk yüzü onu da vursa da herkesi sevgiyle kucakladığı bir dönem vardır Bülent’in.
Antoine de Saint-Exupery, tarafından yazılan ve 1943’te yayımlanan Küçük Prens, masalsı anlatımıyla dikkat çeken bir kitaptır. Dünyanın en çok okunan kitapları arasında gösterilen Küçük Prens’te, bir çocuğun gözünden yetişkin dünyası anlatılır. Anlatının merkezine oturan duygu sevgidir. Koşulsuz sevebilme becerisidir. Küçük Prens, küçük şeyler dediğimiz ancak büyük şeyler dediklerimizden çok daha önemli olan değerlere odaklanır. Yazar, insanın en büyük hatasının lüzumsuz şeylere fazla değer vermesi olduğunu ifade eder. Bihter’i bile anneliğe kabul eden, hata yapmadığı zaman dahi azarlandığında özür dileyen, sevgi dolu kalbinde herkese yer açan Ziyagil Yalısı Prensi Bülent’in en sevdiği kitap sanıyoruz Küçük Prens’tir.
Kaynakça;
Uşaklıgil, Halit. Aşk-ı Memnu, Özgür Yayınları, 2017.
Defoe, Daniel. Mol Flanders, İletilşim Yayınları, 2017.
Austen, Jane. Gurur ve Önyargı, İş Bankası Yayınları, 2019.
Güntekin, Reşat. Acımak, Inkılap Yayınları, 2019.
Marquez, Gabriel Garcia. Kırmızı Pazartesi, 2019.
Saint Exupery, Antoine. Küçük Prens, Can Yayınları,2022.
Safa, Peyami. Sözde Kızlar, Ötüken Neşriyat, 2022.
Flaubert, Gustave. Madam Bovary, İletişim Yayınları, 2023.