“Ya biri birden kestik derse ve her şey biterse? Daha da kötüsü ya demezse?”
29. İstanbul Tiyatro Festivali‘nin ev sahipliği yaptığı bir diğer oyun Aşağıdaki Pencere oldu. Alis Çalışkan‘ın yazdığı ve 2023 festivalinde Büyük Zarifi Apartmanı ile tanınan İlyas Özçakır‘ın yönettiği oyun, Gül Doğa Selvi‘nin tek kişilik performansıyla sahneye taşındı. Paribu Art sahnesinde sergilenen Aşağıdaki Pencere’nin detaylarına geçelim!
Gül Doğa Selvi’nin Etkileyici Performansı

Bizi bodrum kattaki dairesinde karşılayan Ferda, yazar olmak isteyen bir genç kadın. Oyuna yarattığı bir karakter olan Feza‘nın hikâyesini tanıtarak başlıyor. Sonrasında ise çok geçmeden aralarındaki gerilime, Ferda’nın gitgide Feza’ya dönüşümüne şahit oluyoruz. Bu noktada Gül Doğa Selvi’nin oyunculuğunu övmeden geçemeyeceğim. Ferda’nın karakter sesini 60 dakika boyunca koruyup oyuna oldukça interaktif bir şekilde devam etmesi es geçilecek bir detay değil. Oyuncunun, oyunun sonunda teşekkür bölümündeki heyecanı bana çokça yansıdı. Kendisinin gelecek oyunlarını da takip edeceğim. Peki oyunun alt metninde neler var?
Kadın Kalemine Getirilen Sansür

Ben sinema ve tiyatro perdesi fark etmeden kadınların dönüşüm hikayelerini izlemeyi çok seviyorum. Yapımlara kadın eli değdiğinde hikâye bambaşka noktalara eviriliyor. Oyunun bodrum katındaki dairede yani aşağıdaki pencerede geçmesi benim sevdiğim ve üzerine düşündüğüm bir detay oldu. Oyun, günlük hayatımızda normalleşen toplumsal rolleri ve tabuları görünür bir zemine itiyor. Geçim sorunu, yazarlık, toplumda ideal kadın rolü, sevmediğin bir işte çalışma gibi başlıklar alt alta sıralanıyor. Yazılan bir karakter olan Feza’nın hikâyesi de böyle başlıyor aslında. İşinde mutsuz olan Ferda yapmak isteyip yapamadıklarını, veremediği cevapları ve bastırdığı her duyguyu bir karaktere yansıtıyor. Bu nedenle zamanla iki karakterin birbirlerine dönüşmeleri de uzak bir ihtimal değil. Karakter çok seviliyor. Ferda, bağımsız, ayakları yere sağlam basan ve yazar olmak isteyen bir kadın yaratıyor. Karakterin sahneye taşınması için yazarımızın eline bir fırsat geçiyor. Bunun için ise Feza’nın sansürlenmesi yani aykırı kişiliğini geride bırakması gerekiyor. Aşağıdaki Pencere ise böyle başlıyor.
Bir Soğan, İki Domates, Üç Biber: Hayatın Sahnelenen Gerçekliği

Çocuklarını ve eşini bırakıp giden bir karakter olan Feza, ideal bir kadın figürünü yansıtmıyor. Ferda’nın yazdığı oyunun sahnelenebilmesi için karakterin, editörlerin ataerkil düşünceleriyle törpülenmesi gerekiyor. Bir karakter olarak bağımsızlığını kazanmış Feza ise buna izin vermiyor. Bir soğan, iki domates ve üç biber döngüsünde sıkışan yazar ise hayata tutunabilmek için var gücüyle yarattığı karakteri törpülemeye, ailesine “ait olduğu yere” dönmesi için ikna etmeye çalışıyor. Burada ideal kişilik ile gerçek kişilik arasında sıkışmış bir karakter izliyoruz. Ferda’nın yarattığı karakterin gölgesinde “delirmesi” pek çok duyguyu kapsıyor. Biri olabilmek için pek çok fedakarlık yapıyor, var olabilmek için sevmediği işlerde çalışıyor, kahve alamıyor, ne zaman yemek yediğini hatırlamıyor, bir soğan, iki domates ve üç biber alıyor, yumurtayı tane ile satılmadığı için alamıyor. Sahneler ilerledikçe bu çatışma önü alınamaz bir boyuta ulaşıyor ve aslında Ferda başından beri karakterine bir sansür getirirken kendine de getirmiş oluyor. Karakterin kendi ile mücadelesini gözlemleyebileceğimiz bir atmosfer oluşuyor.
Eleştirdiğim noktalar elbette var. İlk olarak ben izleyici olarak sahneye dahil olunmaması gerektiğine inanıyorum. Bu nedenle oyun boyunca oyuncunun yönelttiği sorulara cevap vermiyor ve dikkat dağıtıcı aksiyonlar almıyorum. Oyun tek kişilik olduğundan dolayı zaten monolog şeklinde ve zaman zaman replikler sorulardan oluşuyor. Seyircilerin dikkat dağıtıcı boyutta verdiği yanıtlar bu nedenle eleştirdiğim noktalardan biri oldu. Elbette buna katılmayan okuyucular olacaktır. Ben, dikkatimi fazlasıyla çeken bir durum olduğu için bahsetmek istedim.
Özgün anlatımıyla Aşağıdaki Pencere, festival kapsamında merak ettiğim oyunlardan bir tanesiydi. Oyun bize bir yazarın yarattığı karakter ile yaşadığı çatışmaların gölgesinde, ideal kabul edilen toplumsal roller ile mücadelemizin altını çiziyor. Bodrum kata ittirilen konuların sahneye taşınması bence çok değerli. Oyun farklı sahnelerde sahnelenmeye devam edecek bu nedenle tekrar izleme şansı yakalayabilirsiniz.
29. İstanbul Tiyatro Festivali oyunlarından bir diğeri olan Hamlet ile ilgili incelememi buradan okuyabilirsiniz.
Kaynakça
Öne çıkarılan görsel: İstanbul Tiyatro Festivali- İKSV
İstanbul Kültür Sanat Vakfı. Aşağıdaki Pencere. 29. İstanbul Tiyatro Festivali, 2025, web. Erişim tarihi: 8 Kasım 2025


