Tedirgin bir kadın
Bir karahindibaya
Üfledi, gitti
Ayakkabıları kırmızıydı
Baktım arkasından
Ceketimin bir düğmesi düştü
Dikişleri söküldü sol yanıma yamadığım
Buruk sevinçlerin
Zaten üstüme oturmuştu desem
Yalan…
Bir taş bütün soğukluğuyla
Hani kanı çekilmiş gibi
Nasıl batarsa suyun dibine
Öyle battım
Boyumu aşan bütün denizlere
Oysa bu değildi düşlediğim
Yazıp çizdiğim
Elimden düşen bir çerçeveyle yitirdiğim
Bu değildi
Adı geçerdi müjdeli bütün sabahlarda
Çocukların elinde jelatini açılmamış çikolatalar…
Ve mahallemin her gün geçtiğim sokağına
Sokağımın bir kez dönüp bakmadığım
Paslanmış tabelasına
Yayılırdı ellerinden ıhlamur kokusu
Ellerindeki ıhlamura inanırdım
Şimdi ahım var yere düşen çerçevede
İçinde kalan fotoğrafı almadım diye
Ben
Bir fotoğrafın ahıyla
Elleriyle okşar gibi
Sarar da kibrit alevi
Nasıl yanarsa
Tüm söyledikleriyle bir mektup
Öyle yandım
O tedirgin kadın
Yangınıma
Üfledi, gitti
Şimdi
Avucumun içinde beni gizlice büyüten yaraya
Bu çarpık kentleşmiş yaranın
Duvarlarına yazacağım
“Beklemek bir ömrün yarısıdır
Ölüm, beklemenin artakalanıdır”