Arizona Dream (Arizona Rüyası) 1993 yapımı bir Emir Kusturica filmi.
Hakkında daha çok konuşulması gerektiğini düşündüğüm, oldukça etkileyici, enteresan bir film. Ana karakter Axel Blackmar’ı canlandıran Johnny Depp o zamanlar henüz genç bir aktör olsa da filmdeki oyunculuğu görülmeye değer.
New York’ta tuhaf bir mesleği olan Axel bir balıkçılık şirketi için balık sayarak geçinmektedir.
“İnsanlar balıkların aptal olduğunu düşünür ama değiller. Balıklar ne zaman sessiz kalacağını bilir. Asıl aptal olan insanlardır. Balıklar her şeyi bilir, düşünmelerine gerek yoktur.”
Arizona’da araba satıcılığı yapan Leo amca, arkadaşı Paul’u yeğeninin yanına gönderir. Yakında evleneceğini, sonrasında ise işini Axel’a devredeceğini söyler ve artık o düzensiz yaşamını bırakıp Arizona’ya yerleşmesini ister. Çoğu ilginç hikâyenin başında olduğu gibi ana karakter bir yolculuğa çıkar ve hayatı hiçbir zaman eskisi gibi olmaz.
Axel gittiği yerde orta yaşlı ama etkileyici bir kadın olan Elaine ve onun intihara meyilli üvey kızı Grace ile tanışır.
Bu iki çılgın, aşkından her şeyi yapabilecek kadının ve onların arasında kalan genç adamın kaygılarını, acılarını, büyük kavgalarını, düşlerini, çocukça heveslerini izliyoruz filmde.
“G: Bence iki yanlış bir doğru etmez.
“A: Ya ikimiz doğruysak ve herkes yanlışsa?”
Ayrıca Grace gibi farklı bir kadını izlemek heyecan vericiydi. Ağzında sigarası, elinde akordeonu, kaplumbağa meraklısı asi bir genç kadın. Hep intiharı düşünen Grace çatı sahnesinde “Hayat güzel” diye fısıldıyordu.
Film genel olarak ciddi bir hüzün barındırsa da çok eğlenceli sahneler de izleyeceksiniz. Ama izlerken olayların ne şekilde değişeceğini fark etmek fazlasıyla zor. Bunun nedeni karakterlerin başına buyruk takılmaları ve filmin hayata biraz fazla benzemesi. Değineceğim bir diğer özellik ise filmdeki sürreallik. Baştan sona kadar belli aralıklarla havada uçuşan balıkları seyretmeniz en güzel detaylardan.
“-Bir bisikletle elma arasındaki fark nedir?”
+Bisikleti ısırır, elmaya binersem farkı anlarım.”
Ayrıca film 1993 yılında Berlin’de Altın Ayı ve Jüri Özel Ödülü’ne layık görülmüş.
Filmin müziklerine gelince… Bana göre filmin anlatmak ve hissettirmek istediklerinin bize geçebilmesinin en büyük sebebi sahnelerle, konuyla harika bir uyum yakalayan, duymaya pek alışkın olmadığınız, film bittikten sonra da dinlemeye devam etmek isteyebileceğiniz Goran Bregoviç şarkıları.
“Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsan ona hayallerini sor.”
Farklı sebepler ve çeşitlerle duyulan acılar, düş ve gerçeğin birbirleriyle hem yakın hem uzak oluşu, istenmeyerek çıkılan dikenli yollar, iz bırakan yenilgiler, sabit melankoliler, kaçışlar… Bazılarınıza hiç de yabancı gelmeyecek. “Aya giden bu uzun yolculuk”ta bu filmi siz de izlemelisiniz.
“Fırtınadan sonra, hayatın güzel olduğunu söyleyemem.” -Arizona Dream