Antik Roma’nın En Önemli 5 Rahip Topluluğu

Editör:
Mehmet Samet Acar
spot_img

Antik Roma dini, insanla tanrı arasındaki karşılıklı isteklere dayalıydı; yeminler ve adaklar, tanrıların ve ölümlülerin iradelerinin birleşim noktasıydı. Göksel tanrıların memnuniyetini kazanmak ve insanların dileklerini gerçekleştirmek, güven ve saygı ilişkisiyle mümkün oluyordu. Yapılan her ritüel, bir bağ kuruyor ve denge sağlıyordu. Romalı rahipler ve rahibeler bu bağlamda ritüellerin doğru şekilde yerine getirilmesi konusunda danışılacak kişilerdi; Roma’da din, yalnızca bireysel inançların değil, devletin sağlam temeller üzerinde yükselmesinin de sembolüydü.

Roma toprakları genişledikçe, iletişime geçtikleri yerler ve insanların inanç sistemlerine de açık hale geldiler; Yunanların ve Etrüsklerin etkisi, dinî yaşamı da şekillendirdi. Örneğin Roma’nın rahip toplulukları içinde yer almasa da, Etrüsk kökenli olan haruspexler, bunlar arasında dikkat çeker. Hayvanların iç organlarını inceleyerek geleceği okuyan bu kâhinler, augurlarla benzer bir öneme sahipti; Roma devleti, her ikisine de danışmadan ilerlemezdi. Zamanla din Roma’nın siyasi hayatının ayrılmaz bir parçasına dönüştü, rahipler birliği (Lat. collegium) ise sadece tanrılara değil, aynı zamanda devletin refahına da hizmet etti. Böylece Roma’nın gücünün manevi yönü artarken, ritüeller de halkın iyiliğini sağlama adına birer araca dönüştü. Bu topluluklardan en önemli olarak görülen beş grubu inceleyerek, sizlere aktarmak istedim.

5. Virgines Vestales

vestales, historycentralcom

Vesta rahibeleri, sadece dinî açıdan değil, aynı zamanda Roma toplumunun siyasi yapısında da ayrıcalıklı bir konuma sahipti. Her ne kadar bir hiyerarşiye bağlı olsalar da, rahibeler kendi içlerinde bağımsız figürlerdi. Roma’da kadınların ne oy kullanma hakkı vardı ne de siyasî süreçlerde doğrudan söz sahibi olma şansı. Ancak Vesta Rahibeleri, cinsiyetlerinin getirdiği rolleri aşarak, iffetlerini korumaları şartıyla rahibe olarak yaşamlarını sürdürmeyi seçerlerdi. Bu sayede, “kadınlık” kavramından ve onun getirdiği toplumsal konumdan uzaklaşmış olurlardı. Vesta, Roma dininde, evin ocağını ve ailesini koruyan, aynı zamanda da devletin sürekliliğini ve gücünü sağladığına inanılan bir tanrıçaydı. Romalılarca hem ev hem devlet içerisinde kutsal kabul ettiği ocak ateşi, yalnızca bir aileyi değil, Roma’nın da sürekliliğini simgeliyordu. İşte bu ateşi koruyan rahibeler, egemenliği güvence altına alan kutsal bir rol üstlenmiş oldular.

Vesta bu görselde Pompeii’deki bir fırının Lararium’unda (Roma’da evlerin içini koruduğuna inanılan tanrıya adanmış kutsal mekan. Evin içindeki küçük bir tapınma alanı.) yer almaktadır. O Lararium’un merkezinde olması ve insan formundaki nadir tasviriyle Pompeii’deki bu 1. yüzyıldan kalma eser oldukça ilginçtir. Wikimedia Commons.

Başlangıçta sadece dört rahibe seçilirdi ancak sonraki dönemde iki rahibe daha seçilmesiyle altı rahibe göreve getirilmiş oldu. Bu rahibelerin görevleri oldukça zordu: Otuz yıl boyunca evlenmeden veya cinsel ilişkiye girmemeleri beklenirdi. Görevleri arasında kendilerini adadıkları Vesta’ya tapmak, onun kutsal ateşini korumak ve Bona Dea ve Parilia gibi törenlere katılmaları gerekiyordu.

Farklı tanrılar ve pek çok farklı dinî topluluk, Roma’ya ikinci kral Numa Pompilius döneminde girmişti. Plutarkhos, bu görevi onlara emanet eden Numa için şunları yazmıştır:

“…bu nedenle onu iffetli ve lekesiz kişilere emanet etmesidir ya da onu verimsiz ve kısır olarak düşünmesi ve bu nedenle onu bekâretle ilişkilendirmesidir”

Rahibeler ilk on yıl boyunca, görevlerin temelini öğrenirlerdi. İkinci on yılda bunları yerine getirirler ve kalan on yıl boyunca da bilgilerini başkalarına aktararak insanları eğitirlerdi.

Rahibeler için bakirelik; sadece bir gereklilik değil, aynı zamanda kültün de özünü oluşturuyordu. Rahibe oldukları süre boyunca cinsel ilişkiye girmeleri kesinlikle yasaktı. Eğer bu ihlal edilirse, cezası da ağır olurdu. Ancak rahibenin kanı dökülmezdi; kırbaçlanır, diri diri gömülür veya açlığa terk edilirdi. Buna crimen incesti denirdi (incestum Latincede iffetsizlik, ahlaksızlık anlamına gelmektedir).

Bir rahibenin kutsal görevlerini yerine getirememesi, Roma’da bir felaket olarak görülürdü. Bunların başında Romalıların kentin yıkımına işaret olarak gördükleri, kentin kutsal ateşinin sönmesi gelirdi çünkü bu, kentin ruhani ve fiziksel varlığının sona ereceği anlamına gelirdi. Roma’da ateşin doğasının saf ve bozulmamış olduğu düşünülürdü. Tanrıçanın koruyuculuğunun kaybolması ve devletin korumasız kalmasına yol açardı.

Jacques Gamelin, Les Vestales, Wikimedia Commons.

Vesta rahibesi olarak seçilecek olan genç kızlar için belirlenen şartlar, Roma toplumunun geleneksel değerlerini ve dini saflığını korumaya yönelikti. Başrahip pontifex maximus tarafından kabul edilecek olan şartlardan ilki, rahibelerin altı yaşından büyük ancak on yaşından küçük olmalarıydı. Bu yaş aralığı, hem çocukluk dönemiyle ergenlik arasındaki saf dönemi korumak hem de evliliğe adım atacak yaşta olmamaları için gerekliydi. Böylece ergenliğe henüz girmemiş ve doğurganlığa sahip olmamış oluyorlardı. Bedensel kusurları olan, işitme veya konuşma güçlüğü çeken kızlar, adaylık için uygun bulunmazdı. Bedensel kusuru olmasının, etkili biri olacağının önüne geçeceğini düşünülmüş olabilir. Babası azat edilen ya da kendisi azat edilen biri, babası hayatta olsa ve dedesinin potestasında (himayesinde) olsa bile, anne ve babası köle sınıfından olan ya da düşük bir meslekle uğraşan birinin alınması da kabul görmüyordu. Soylu kesim tarafından yönetilen Roma toplumunda, üst sınıfına ait kişilerin (patricus) kendilerinden daha düşük statüye sahip biri tarafından, kutsal saydıkları bir görevde bulunup kendilerine vaaz vermesini tercih etmezlerdi. Ayrıca rahibe adayının kız kardeşinin de rahibe olmaması, babasının bir flamen veya augur gibi diğer rahip topluluklarında görev yapmaması gerekirdi. Rahibenin, anne ve babasının evliliği de önemliydi. Ebeveynlerinin, en resmi ve geleneksel Roma evlilik töreni (Confarreatio) ile evlenmiş olması şarttı. Bu hem kutsal hem de sosyal olarak yüksek bir evlilik düzeyini simgeliyordu. Romalılar boşanmayı sadece hoş karşılamamakla kalmaz, bunu ayıplarlardı da. Dolayısıyla ayrı ve bozuk ilişkisi olan ebeveynlerin kızları, bu görev için uygun bulunmazlardı. Bu görev, hem devletin hem de dinin devamlılığını simgeliyordu. En sağlam aile yapısına sahip olan genç kız, kent için kesinlikle en iyi adaydı.

Vesta rahibeleri devlet memuru olarak da görev yaparlardı ve Roma Cumhuriyeti’nin iç savaş taraflarınca imzalanan sözleşmelerin yanı sıra Iulius Caesar, Marcus Antonius ve Augustus’un son vasiyetnameleri de olmak üzere kamu hukuku ve devlet politikasıyla ilgili kritik belgelerin arşivini tutarlardı. Hem forum romanumda bulunmaları (tapınakları kentin merkezindeydi) hem her vatandaşa ve olaya tarafsız yaklaşmak zorunda olmaları hem de her Roma vatandaşı tarafından eşit derecede saygı görmeleri bu tür önemli yazılar onlara emanet edilmesinin temel sebeplerindedi. Erken imparatorluk döneminde rahibelerin statüsü daha da pekişti ve imparatorlukla daha yakın bir ilişki kuruldu: Bu dönemde, rahibelere tiyatroda özel koltuklar verildi. Normalde kadınlar, en üst sırada ve tek başlarına otururdu ancak rahibelere, praetor locasının karşısında özel koltuklarda yer verildi. Vesayetten muaf tutuldu ve erkek vasiliğinden azat edildi, doğrudan mülk alıp satma, kendi vasiyetlerini yazma hakkı da tanındı. Adli konularda tanıklık etme hakları da bulunuyordu; bu onları Roma toplumunda olağanüstü bir konuma yerleştirmişti.

4. Flamines

Ara Pacis’te görülen Flamines, wikimedia commons.

Flamen‘ler, kendini belirli bir tanrının hizmetine adayan rahip topluluğudur. Rahipler arasında Iuppiter, Mars ve Quirinus‘a hizmet edenler en saygın flamenler olarak görülürdü; patricus sınıfından seçilmesi zorunlu olan bu kişilere, flamines Maiores denirdi. Volcanus, Ceres ve Flora gibi, görece daha az önemli görülen on ikiden fazla tanrıya bağlı olan rahiplere de flamines Minores denirdi. Plutarkhos’a göre Iuppiter ve Mars için olan kült, Romulus tarafından kurulmuştur ancak genel olarak, devlet dinini kapsayan pek çok kültle birlikte üçünün de kuruluşu, tarihçiler tarafından Numa Pompilius’a atfedilir. Flamenlerin önceleri patricus kökenli on soydan oluşan meclis olan Comitia Curiata‘da seçildiğinden bahsedilir; ancak daha sonraki zamanlarda özellikle de çoğu plebs kökenli (alt sınıf) olduğu için, plebs kökenli soyların oluşturduğu mecliste Comitia Tributa‘da seçilmişlerdir. Halk tarafından aday gösterildikten sonra, her zaman otoritesine tabi oldukları pontifex maximus tarafından kabul edilirdi. Kurban edilen bir hayvanın derisinden yapılan ve tepesinde zeytin dalı ve yün iplik bulunan beyaz konik bir şapka (Lat. apex) ile hangi topluluğa bağlı oldukları anlaşılması amacıyla her zaman dışarıda giymek zorundaydı. Sivil yaşamın getirdiği tüm görevlerden muaf tutulurlardı ve siyasete katılımdan da uzakta kalmaları zorunluydu. Katı kurallara tabiydiler ve çeşitli ritüellerle törenler gerçekleştirmeleri gerekiyordu. Roma’nın dini yaşamının sürdürülmesinde ve tanrıların lütfunun sağlanmasındaki rolleri çok önemliydi.

Flamen Dialis

apex adı verilen şapkaların illüstrasyonu, wikimedia commons

Aralarındaki en bilinen ve gelenekleriyle en şaşırtıcı olan rahip, hiç kuşkusuz Iuppiter‘in rahibi olan Flamen Dialis‘tir. Bu rahibin görevi ömür boyu sürerdü ve Iuppiter, Roma’nın en büyük tanrısı olarak kabul edilmeye başlandığında, onu temsil edecek kişinin de özel bir yapıya sahip olması gerektiğine karar kılınmıştı. Bu hem bedensel hem de ruhsal olarak saf olmasını zorunlu kılıyordu; onlara düşen sorumluluklar kutsaldı ve yerine getirmeye her an hazır olmaları bekleniyordu.Diğer rahipler de ritüellerini ve törenlerini titizlikle yerine getirmeleri gerekirdi ancak flamen Dialis için durum daha da özeldi. O, her zaman ritüel kıyafetleri içinde boy göstermek zorundaydı. Görevi gereği toga praetexta (bazı magistratlar, rahipler ve erkek çocukları tarafından giyilen geniş mor şeritli bir kıyafet) giymek ve sella curulis adı verilen, yalnızca en yüksek devlet adamlarına ayrılmış olan bir sandalyede oturmak gibi ayrıcalıklara sahipti. Hem kutsal bir sorumluluk hem de toplumsal olarak ayrıcalıklı konumu, rahibin yaşamını belirleyici kılardı.

Iuppiter’i temsil edecek olan rahibin uyması gereken kurallar bir yaşam tarzıydı ve tanrıya gösterilmesi gereken özenin bir yansımasıydı. O; metale dokunamaz, ata binemez ya da bir cesede yaklaşamazrdı. Bir gecelik için bile olsa Roma’yı terk edemezdi ve bu nedenle bir eyaleti yönetmesi imkansızdı. Konsüllük için aday olamaz, savaşı andırdığı için bir orduyla herhangi bir iletişim kuramazdı ve yalancı şahitlik yapma riski olmaması için yemin bile edemezlerdi. Giysileri de en küçük ayrıntısına kadar düzenlenmişti: Ayakkabıları da dahil olmak üzere giysilerinde düğüm veya zincire benzer bir şey olmamalıydı. Sadece kopça tarzı tokalarla tutturulmuş sade giysiler giyerdi ve hatta parmağındaki yüzük bile, parmağını sarmamalıydı çünkü herhangi bir şekilde bir nesneye sıkı sıkı bağlı olmaması gerekiyordu.

Flamen. Wikimedia Commons.

İlginçtir ki asmaların altında bile yürüyemezdi. Plutharkos bu yasağı, asmaların şarabı çağrıştırması ve sarhoşluk tehlikesi ile ilişkilendirmiştir. Kontrolsüzlük ve düzensizlik ile özdeşleştirilen her ortamdan uzak durması gerekliydi. Belki de sarmaşığı verimsiz, onu destekleyecek başka bitkilere ihtiyaç duyan ve yakınındaki diğer bitkilere zarar verdiği için hiçbir katkısı olmayan bir bitki olarak da görüyor olabilirdi veya tanrı Bacchus ve onun çılgın takipçileri, Bacchantes ile olan sıkı bağlantısını sebebiyle de uzak durmuş olabilirdi. Mayalı yiyecekleri yemesi yasaktı çünkü maya, bir çürümeyi andıran fermantasyonun ürünüydü. Ayrıca mayanın konduğu hamurda yaratacağı bozulma, ruhsal ve fiziksel saflığa yönelik bir tehdit olarak algılanmış olabilirdi.

Romalılar, huzursuz veya kötücül ölülerin ruhlarının bazı zamanlarda evlerinin içinde dolaştığına inanırdı. Bu yüzden evin babası (Lat. pater familias); onları kovmak için siyah fasulyeleri yere atar, onları evinden kovmak için dokuz kez “gitmelerini” söylerdi. Bu sebeple, ölümle ilişkilendirildiği için fasülyeye dokunamazdı. Ne canlı bir hayvan ne de henüz pişmiş bir yiyecek olduğu ve kanlı kaldığı için temiz olmayan çiğ ete; genelde kurban törenlerinde kullanıldığı için köpeğe; hem kötü kokmaları ve hastalığa yatkın olmalarıyla, Tanrı Pan‘ın sembolü olarak şehvet düşkünlüğü ile ilişkilendirildiği için, keçiye dokunamazdı. Köleleri bir rahibe dokunabilecek kadar saf ve temiz görmedikleri için, sadece özgür bir adam bu rahibin saçını ve tırnaklarını kesebilirdi; kesilenler bir ağacın altına gömülmek zorundaydı. Yatağının ayakları kille kaplanırdı ve yatağında ondan başka kimse yatamazdı. Flamen dialis, diğer rahipler gibi confarreatio türü evlilik yapmak zorundaydı ve ikinci kez evlenemezdi; Flaminia adı verilen eşleri de onlar kadar kutsal sayılırdı. Belirli törenlerin yerine getirilmesinde rahibin yardımcısı olarak önemli bir rol oynardı, bu yüzden boşanmaları kabul edilmezdi. Bir flamen dialis, karısı öldüğünde görevden ayrılmak zorundaydı.

Krallık ve cumhuriyet döneminde flamen’lik sistemi, göksel tanrılara adanmış bir rahip birliğini temsil ediyordu. Romanın siyasi yapısındaki değişikliklerle birlikte flamenlik sistemi de değişime uğradı. İmparatorların tanrılaştırılması ile rahipler, artık imparatorların himayesine girmişti. Hem Roma’da hem de diğer eyaletlerde onlara kurban sunmak üzere flamenler kullanılmaya başlanmıştı.

3. (Quindecem)viri Sacris Faciundis

Quindecimviri sacris faciundis, coinarchivescom

(Quindecem)viri sacris faciundis, augures ve pontifices ile birlikte Roma Cumhuriyeti’nin (krallık dönemi de dahil) üç büyük rahip topluluğundan biri olarak bilinir. Tanrılar tarafından gönderilen mucizevi olaylarda veya devletin kriz eşiğine geldiği zamanlarda Libri Sibyllini denilen kehânet kitaplarından yardım alınırdı. Bu kitaplar sayesinde Roma halkı afetler, felaketler ve savaşlarla başa çıkabilmişti. Savaşları, hastalıklar veya felaketleri önlemek, tanrıları yatıştırmak için danışılır ve kurban törenleri düzenlenirdi.

Bu kitaplar Roma’ya ilk olarak gizemli bir kadın tarafından getirilmişti. Hiç kimsenin tanımadığı bu kadının adının Sibylla olduğu ve sözlerinin kehanetlerle ilgili olduğu söylenmektedir. Bu yaşlı kadın, tanrıların kehanetlerini içeriğini söylediği dokuz kitabı (papirüs rulosu) satmak için Tarquinius Superbus’a yaklaşıp, kitaplara karşılık çok fazla para istemiş. Ancak kral, kitapları satın almayı reddetmiş. Bunun üzerine kadın, üç kitabı yakmış ve geri kalan altı kitaba karşılık yine aynı parayı istemiş. Kral, altı kitaba karşılık yine aynı parayı isteyen kadını reddedince, bu sefer üç kitabı daha yakmış. Bunun üzerine Tarquinius augurlara danışmayı seçmiş. Kitapların tanrılar tarafından gönderildiğini düşünen rahipler, kitaplar tamamen yok olması durumunda Romalıların büyük felaketlere uğrayacağını bildirmişler ve krala, geriye kalan kitapları satın almasını tavsiye etmişler. Kral bunun üzerine kitapları almış ve yaşlı kadın, kitaplarına ona korumasını gerektiğini tavsiye etmiş. Superbus, bu kitapların korunması için iki soylu vatandaş (Lat. duumviri) seçmiş ve onların yanına da yardım etmeleri için iki köle yerleştirmiştir. MÖ 509 yılında Superbus ile birlikte krallık soyundan gelen herkes kovulduğunda, kitaplar devletin korumasına geçmiştir. Devlet tarafından atanan bu soylulara ömür boyu görevde kalma, askerlik hizmetinden ve kamu görevinden muaf tutulma gibi ayrıcalıklar da tanınmış oldu. Ayrıca bu kişiler olmadan kitapların incelenmesine izin verilmezdi.

Sayıları, cumhuriyetin ilk dönemlerinde on kişiye (Lat. decemviri), sonra ise on beş kişiye çıkmıştır. İmparatorluk döneminde sayıları aynı kalmıştır. “İmparator Augustus, Actium’da kazandığı zaferi (MÖ 31) ölümsüzleştirmek için Palatium Tepesi’nde inşa ettirdiği tapınağı, MÖ 28 yılında tamamlayıp tanrı Apollon’a ithaf ettikten sonra İtalya’ya yayılmış olan Sibylla kehanetlerinden oluşan özel derlemelerin yakılmasını, Roma’da bulunan ve üzerinden uzun zaman geçtiği için silikleşen kehanetlerin ise başkaları tarafından okunmaması için bizzat quindecimviri tarafından el yazısıyla yazılmasını emretmiştir.” (Abuagla, 10).

Quindecemvir’lerin Apollon‘un rahipleri oldukları da yazılmaktadır (Apollon’un rahibelerine “Sibylla” dendiği için). Kitapların ve dolayısıyla rahiplerin de geç imparatorluk döneminde varlıklarını sürdürdükleri bilinmektedir. Abuagla’nın aktardığına göre iki olasılık vardır: Libri Sibyllini MS 5. yüzyılda, kesin olmamakla birlikte, ya komutan Flavius Stilicho tarafından verilen bir emirle yakılmış ya da Roma kuşatıldığı zaman yapılan yağma sırasında yakılmıştır.

2. Augures

Bernhard Rode, Augur wikimedia commons.

Doğa, tanrıların isteklerini anlamak için eski kehanet uygulamalarının merkezinde yer alıyordu. Rüyaları, kesilen hayvanların bağırsaklarını ve kuşların hareketlerini yorumlamak gibi birçok kehanet yöntemine başvurulmuştu. Bunlar özellikle Roma’da oldukça etkili olan yöntemlerdi. Augur‘ların varlığı krallık dönemine (MÖ 753/4-509), hatta daha da eskiye dayanır. Çünkü Homeros‘ta bile kuşların hareketlerine anlam yorulduğunu okuduk. Ancak Romalılar; bu uygulamayı bir sistem haline getirmiş, devlet yönetimi ile iç içe sokmuş ve sabit kurallarla çerçevesinde yönetmişti. Augurluk yalnızca patricus sınıfından olan kişilere verilirdi ve siyasi önemi nedeniyle büyük rağbet görürdü.

Roma’daki en erken tarihi Romulus efsanesinde görürüz. Kuşların uçuşunu veya sayısını yorumlayarak kimin Roma kralı olacağını seçmişlerdi. Krallık döneminde sadece dört üyesi vardı; aynı dönemde rahipliğin pleblere açılmasıyla, dört patricus (çoğ. patrici) ile birlikte beş pleb eklenerek bu sayı dokuza çıkarıldı. Cumhuriyet döneminde (MÖ 509-27) ise, Iulius Caesar tarafından artırılana kadar on beş augur bulunuyordu. Bu sayı imparatorluk döneminde de devam etti ve MS 4. yüzyılın sonlarına kadar varlığını sürdürdü.

Augurların görevi tanrıların, devletin herhangi bir girişimini onaylayıp onaylamadıklarını göstermek için gönderdikleri işaretleri gözlemlemek ve yorumlamaktı. Kâhinin lituus adı verilen asasıyla, tanrıların evi gökyüzünde gözlemlerini yapmak istediği yeri işaretlerdi. Sonrasında, işaretlerin ortaya çıkmasını beklerdi. Gözlemlediği kuşların bir grubu uçuşlarıyla, diğerleri de sesleriyle kehaneti gösterirdi. Kuzgun, baykuş, karga, akbaba, kuğu ve hatta tavuk gibi hayvanlara özellikle dikkat edilirdi. Nerede ve ne zaman görüldükleri de oldukça önemliydi, olacakların olumsuz veya olumlu şekilde seyir edecek olmasına işaretti. Kuşların olağandışı davranışları, tanrıların cezalandırıcı bir felaketinin habercisi olarak algılanırdı. Örneğin, askeri seferlerde ordular yanlarında tavuklar getirirlermiş. Tavuklar bir kafeste tutulur, uğurlama törenleri yapılacağı zaman kafes açılır ve tavuklara yiyecek atarlarmış. Eğer tavuklar dışarı çıkmayı ve yemeyi reddeder, çığlık atar, kanatlarını çırpar ya da uçup giderlerse, bu yaşanacak bir olumsuz ancak açgözlülükle yemlerini bitirirlerse de tam tersi olumlu bir iş olacağına işaret edermiş.

1. Pontifices

Pontifex maximus olarak Augustus, smarthistoryorg

Pontifex‘ler, antik Roma’nın en yüksek rahiplerinden oluşurdu. Bu rahipler dinle ilgili tüm meselelerin, hem kamusal hem de özel tapınımla ilgili her durumun gözetimini üstlenirlerdi. Dini törenlerin yerine getirilmesinde, eski geleneklerden ya da yabancı törenlerin uygulanmasından kaynaklanabilecek her türlü düzensizliğe karşı koruma sağlamaları gerekiyordu. Yani danışılacak en yüksek makam, onlara aitti. Rahipler; mahkemelerdeki davalar için uygun çözümler, evlat edinme için gerekli olan kuralları ve vasiyetnamelerin denetlenmesini içeren Roma hukuku konusunda uzman olmalarıyla siyaseti ve dini bir araya getirmişlerdi; din, toplum ve siyaset bakımından köprü görevi görmüş oldular. Dinle ilgili her konuda yargı kararına sahiplerdi; mevcut yasaların ya da geleneklerin kusurlu ya da yetersiz bulunduğu durumlarda, yeni yasalar ve düzenlemeler yapma hakları bulunuyordu. Pontifex’lerin tek bir tanrıya bağlı olmadıkları; ancak diğer tüm rahip topluluklarının üstünde oldukları ve tanrılara tapınımı denetledikleri unutulmamalıdır.

Görevlerinin büyük bölümü şunlardan oluşmaktaydı: Kurban ya da diğer ayinlerle ilgilenmek; salgın hastalık, yıldırım gibi afetler sonucu ihtiyaç duyulan tüm kefaret törenlerinin düzenlenmek; tüm tapınakların ve kutsal alanların ve tanrılara adanmış nesnelerin kutsanması; Roma takviminin hem astronomik olarak hem de devletin kamusal yaşamına ayrıntılı olarak uygulanıp düzenlenmesi. Roma’nın yıl hesaplaması, takviminin bayram ve festivallerle ilişkilendirilen gerçek mevsimlerle uyumlu hale getirilmesi amacıyla, zaman zaman belirli günlerin arasındaki boşlukları açması gerekliydi. Ayrıca festivallerin hangi güne denk geldiğinden doğru bir şekilde belirlemek için özel teknik bilgi gerekiyordu. Bu teknik bilgi pontifex’ler tarafından gizli tutulurdu. Bu takvim halka; günlerin dağılımı, sivil ve yasal işlerin hangi günlerde yapılabileceği (Lat. fas) ve hangi günlerde yapılmasının yasak olduğunu (Lat. nefas) belirtirdi.

Rahiplerin, önce kendi aralarında daha sonra ise farklı meclisler içinde de seçilebilen, Pontifex Maximus denen başrahipleri bulunuyordu. Başrahip gömülere, gömü yerlerine, ruhlara ya da ölü atalara tapınmaya ilişkin yasal düzenlemelerini, confarreatio ile tüm evliliklerin denetlerdi; evlat edinme ve vasiyete dayalı veraset hukukunu idare ederdi. Diğer rahip topluluklarının, flamen’ler ve Vesta rahibeleri gibi, denetimi de onların sorumluluğundaydı. Bunların yanı sıra, devlet arşivlerinin ve sulh yargıçlarının listelerinin bakımını üstlenir ve kendi kararlarının (Lat. commentarii) ve başlıca tarihi veya doğaüstü olayların kayıtlarını (Lat. annales) tutardı. Yıllık; yöneticilerin, özellikle de konsüllerin listelerinin tutulması takvimin denetimiyle yakından bağlantılıydı çünkü bu yıllıklarda, yöneticilerin adlarıyla birlikte dönemlerinde yaşanan afetler veya önemli siyasi olayların listesini içermekteydi.

Geleneğe göre, pontifexlerin bulunduğu yer, Roma krallarının forumda ve Via Sacra (kutsal yol) boyunca uzanan Regia‘ydı. Burada arşivler, kurban talimatları, takvim ve yıllıklar yer alıyordu. Krallık döneminde sayıları oldukça azdı (yaklaşık üç rahip olduğu söylenir) ve görevleri, krala (Lat. rex) yasal danışmanlık yapmaktı. Cumhuriyet döneminde ise dinî hukukun baş yöneticisi olarak kralın görevlerini devralan, kendi rahipleri arasından seçilen bir Pontifex Maximus’un yönetiminde ön plana çıktılar. Ancak cumhuriyetin son dönemlerinde bu makam, diğer meclisler tarafından seçilmeye başlandı ancak seçime açık olmasına rağmen aday listesinde son söz rahiplerdeydi. İmparatorluk döneminde, başrahiplik makamı, Augustus tarafından hüküm süren imparatora verildi.


Kaynakça

Smith, William. A dictionary of Greek and Roman Antiquities. Boston: Little, Brown, and Company, 1859.

Dumézil, Georges. Archaic Roman Religion: Vol I. çev. Philip Krapp. The Johns Hopkins University Press.

Coşkun Abuagla, Asuman. “‘Sibylla’ ve ‘Libri Sibyllini’ üzerine Tarihsel Bir i̇nceleme.” Tarih Dergisi, Web. 13 Kasım 2024.

“Plutarch: Roman Questions.” LacusCurtius • Plutarch – Roman Questions, Web. 13 Kasım 2024.

“Who Were Priests and Priestesses of Ancient Rome?” YouTube, Ancient Rome Live, 19 Mayıs 2020, Web, 15 Kasım 2024.

“The Life of Numa.” LacusCurtius • Plutarch – Life of Numa, Web. 13 Kasım 2024.

Denova, Rebecca I. “Temples and priests.” Greek and Roman Religions, 2 Nov. 2018, pp. 95–111, Web. 14 Kasım 2024.

Gellius. Attic Nights, Volume I: Books 1-5. Translated by J. C. Rolfe. Loeb Classical Library 195. Cambridge, MA: Harvard University Press, 1927.

Kapak Görseli: thoughtco.com

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Downtown Girl Estetiği: Şehrin Ruhunu Yansıtan Moda Akımı

Downtown Girl estetiği: Özgürlüğü takip edenlerin ve sonbaharın ruhuyla bağlananların temsilî.

Şirvanşahlar: Demir Kapı’nın Muhafızları

Şirvanşahlar Devleti, Azerbaycan ve Kafkasya’da yüzyıllar boyunca hüküm süren İranî ve Türk etkilerini harmanlayan köklü bir hanedanlık mirasıdır.

Enter the Void Film İncelemesi: Noé’nin Neon Tokyo’su

Tartışmalı yönetmen Gaspar Noé, Enter The Void ile izleyiciyi Tokyo’nun neon ışıkları ve dar sokakları arasında ruhsal bir yolculuğa çıkarır.

Aşk Zamanı Filmi: Hafızanın Yarattığı Geçmiş

Aşk Zamanı; hafızanın, deneyim ve arzular eşliğinde en baştan inşa ettiği geçmişin izini sürüyor. Toplumsal normların dayattığı yaşantının yeni özel alanlarını açığa çıkarıyor.

Ters Yüz Karakterleri Hangi Kitapları Önerirdi?

Riley'in duyguları, Ters Yüz ile ekranlara taşındı. İç dünyamıza rehberlik eden bu karakterlerin sizler için hazırladığı kitap listesini inceleyin!

KPop Demon Hunters Fırtınası: HUNTR/X ve Saja Boys

Müzik ve savaşı aynı hikâyede buluşturan Kpop Demon Hunters, 2025'e damgasını vururken izleyiciye hangi temel mesajı iletiyor?

“Cadılar Mutfağı” Tablo İncelemesi: Ötekileştirmenin Görsel Hafızası

Frans II Francken’in Cadılar Mutfağı tablosu, cadı avı döneminin toplumsal korkularını, kadınlık temsillerini ve şeytan imgelerini çarpıcı biçimde yansıtıyor.

Sonbahar Ruhunu İliklerimize Kadar İşleyen 13 Şarkı

Yazı geride bırakıp sonbaharın derinlerine inerken sonbahar havasını yansıtan 13 şarkıyı sizler için derledik!

Three Kilometres to the End of the World Film İncelemesi: Utanç

Three Kilometers to the End of the World, kayırmacı ilişkilerin ve zehirli bir ataerkil kültürün hakim olduğu bir toplumun klinik bir resmini çiziyor.

Bouquet of Sunflowers Tablosunu Anımsatan Şarkılar

Bu yazımızda sizlere ünlü empresyonist ressam Monet'nin "Bouquet of Sunflowers" tablosunun anımsattığı şarkıları derledik.

Editor Picks