Günümüzde yaşamın farklı alanlarında karşılaştığımız cinsiyet eşitsizliğinin kökeni Antik Çağ Uygarlıkları’na kadar dayanmaktadır. Tarih boyunca ataerkil toplumlar ve bu toplumların kabulleri tarafından baskılanan kadınların kaderi Antik Roma‘da da benzerdi. Burada kadına verilen görev anne ve eş olmaktan ileriye gidememişti.
Antik Roma Toplumunda Kadının Yerine Dair
Ataerkil sistemin toplumun en küçük kurumu olan ailenin içine bile yerleşmiş olduğu Antik Roma‘da, pater familias adı verilen aile babaları mevcuttu. Aile üyelerinin tamamı bu aile babalarının egemenliği altında yaşardı. “Aile babası” ya da bir diğer deyişle “aile reisi” olma hakkı olmayan kadınlar evlenene kadar kendi aile babasının egemenliği ve kontrolünde olurdu. Evlendikten sonra ise conventio in manum uygulamasıyla eşinin egemenliği ve kontrolü altına girerdi ve kadının kendi ailesiyle olan bağları böylelikle sona ererdi.
Kadınlar hiçbir resmî işlemi kendi başlarına gerçekleştiremezlerdi. Herhangi bir durumda erkek bir vasinin yanında olarak kadını temsil etmesi gerekirdi.

Kadınlar evlendikten sonra hak ehliyetini kaybederlerdi; bundan dolayı önce kendisi sonra kendi ailesinden sahip olduğu malları evlendiği erkeğe ait olurdu (Söğütlü, Erişgin 4). Ancak, conventio in manum uygulaması gerçekleştirilmeden evlenmek de mümkündü. Bu işlemi gerçekleştirmeden yapılan evliliklerde kadına ait olan mallar eşine geçmez, kendine ait olmaya devam ederdi.
Antik Roma’da gündelik yaşamın nasıl olduğuna dair yazılmış içeriğe de buraya tıklayarak göz atabilirsin.
Antik Roma Çocuklarının Erişkinliğe Geçiş Dönemi
Antik Roma halkı bir bebeğin doğumunu, tanıma töreni ile karşılardı. Aile babası tarafından gerçekleştirilen bu törende yere bırakılan bebek yine aile babası tarafından yerden kaldırılırdı. Ardından kapı dışına asılan gösterişli çelenk ile bebeğin doğduğu herkese duyurulurdu. Bu törende herhangi bir cinsiyet ayrımı yapılmazdı.

Çocukluk döneminden ergenliğe geçiş döneminin getirileri ise iki cinsiyet için farklıydı. Erkek çocuklarının erişkinliğe geçmesi şenliklerle gerçekleşirken kız çocuklarının erişkinliğe geçmesi yalnızca evlenmeleriyle mümkündü. Evlilik yaşı 12 olarak görülen kız çocukları arasında ortalama evlilik yaşı 16-20 arasıydı. Bazı istisnalar görülmüş olsa da evlenmeleri bir gereklilik olarak görüldüğü için kız çocuklarının eğitimleri de bu yaşlarda sona ererdi, sonrasındaysa hayatları büyük bir değişime uğrardı (Çığır, Dikyol, İşbilen, Şar 14).
Antik Roma’da Eğitim
Krallık Dönemi başlangıcından itibaren eğitim evde, anne ile başlamaktaydı. Çocuklar eğitim hayatlarının başlangıçlarında anneleri tarafından öğrendikleri ardından babalarından okuma-yazma ve iş hayatında gerekli olan hesaplama işlerini öğrenirlerdi.

7 yaşına gelen çocuklar Iudi adı verilen okullara gönderilirdi; bu okullarda karma eğitim verilmekteydi. 12 yaşına geldiklerinde ise gramer okullarına devam ederlerdi. Edebiyat eğitimi veren gramer okullarının amacı öğrencileri eğitimin en üst aşaması olan rhetorik okullarına hazırlamaktı. (Çığır Dikyol, İşbilen Şar 15) Patrici ve plep olarak iki sınıfa ayrılmış olan Antik Roma’da alt sınıf mensubu olan çocuklar daha çok pratik eğitim alırken; üst sınıf mensubu soylu çocuklar teori temelli eğitim almaktaydı.
Antik Roma’da Kadınlara Yönelik Eğitim
Kadınlar, o dönem toplumsal ve siyasi hayatta fazla yer almadığı için eğitimleri hakkında fazla bilgiye erişmek de pek mümkün değil. Ancak bazı kaynaklardan anlayabildiğimiz üzere Antik Roma‘da mevcut olan yaşam düzeni, kadını dışarı itmeye yönelikti. Bu durum, eğitim alanında da benzer bir uygulamaya neden olmuştur. Kız çocuklarının temel eğitimden fazlasını aldığına pek sık rastlanmamaktadır; eğitim almalarının en önemli sebeplerinden biri de çocukları olduğunda onların evde ihtiyaç duyacağı ilk eğitim ihtiyacını karşılayacak yetkinlikte olmalarını sağlamaktır.
Alt sınıftan gelen kadınların teorik eğitim görmesi pek mümkün değilken üst sınıftan gelen soylu kadınlar (her ne kadar erkek çocuklardan daha az da olsa) temel eğitimlerini tamamlayıp teorik eğitimlerine başlayabiliyorlardı. Temel eğitimden fazlasını almak, soylular için bir üst statü göstergesiydi (Çığır Dikyol, İşbilen Şar 15). Ancak kadınlar yalnızca edebiyat eğitimi alabilmekteydi.
Tüm bunlardan anlayacağımız üzere Antik Roma Dönemi‘nde kadınlar ve erkekler tamamıyla eşit haklara sahip değildi ve bu durum konu eğitim olduğunda da aynıydı. Aile içinde egemen olan erkekti, kadın da onun egemenliği altında yaşamını sürdürmekteydi. Yaşamını ev içinde sürdürmeye mecbur bırakılan Romalı kadınlar, aslında sosyal hayattan da eğitim hayatından da büyük ölçüde soyutlanmıştı.
Kaynakça
- Çığır Dikyol, Derya. İşbilen Şar, Evren. ”Antik Roma Toplumunda Kadın ve Eğitimi”. Kutadgubilig Felsefe-Bilim Araştırmaları. Mart 2018. Sayı 37, s. 459-479. Web.
- Toros, Yağmur Mintiha. ”Roma’da Genel Hatlarıyla Kadın”. Lisans tezi, Celal Bayar Üniversitesi, 2020. Web.
- Söğütlü Erişgin, Özlem. ”Roma Toplumunda Kadının Konumu”. İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi. 2013. Cilt:4. Sayı:2. Web.
- Erdemir Palaz, Hatice. ”Roma Vatandaş Hukukunun Konusu Olarak Kadın”. Tarih Dergisi. 2016. Sayı 63, s. 1-26. Web.