Antik Mısır, 3000 yıldan fazla süren medeniyetiyle dünya tarihinde büyük izler bırakmıştır. Hükümdarları, mimari yapıları, keşifleri ve mistik tarihiyle Antik Mısır’a dair birçok gizem bugün hâlâ keşfedilmeye devam ediyor. Mısır’daki kısa gezimde gördüğüm ve beni en çok etkileyen nokta ise Mısırlıların ölüme ve ölümden sonra yaşama verdikleri önem oldu. Antik Mısırlıların ölüm sonrası inançları ve geleneklerinin mistik yolunu birlikte yürüyelim.
Antik Mısır’da İnsan Ruhu
Antik Mısırlılar, insan ruhunun ölümden sonraki yaşamın büyük bir parçası olduğuna inanırlardı. Ruh birçok parçadan oluşuyordu ve her bir parça ölümden sonra farklı bir görev üstlenmekteydi. Bu parçalar bir araya gelir ve tekrardan ruhun bütününü temsil ederdi. Ayrıca ölüm sonrası yargılamada da yer alırlardı. Ancak bu parçalardan beşi diğerlerinden daha önemliydi.
Ka – Yaşam Gücü

Ka; insan yaratıldığı an, aynı bir ayna gibi karakterin kopyası olarak yaratılır. Kral Hor‘un heykelinde yer alan sembolündeki simetrik kollar da Ka’yı temsil eder. Kişinin maceralara atılmasını, ani kararlar vermesini sağlayabileceğine inanılırdı. Bu nedenle Antik Mısır’da gençlerin bu ruh parçasını takip etmemesi tavsiye edilirdi. İnsana bir yaşam enerjisi olarak bahşedildiğine inanılırdı. Kişiyi korur ve hayatta tutardı.
Kişi öldüğünde bedenden ayrılır ancak mezarında yaşamaya devam eden bir ruh parçasıdır. Ka, mezarda yaşamaya devam etmek için yiyecek ve içeceğe ihtiyaç duyardı. Bu nedenle kişiler gömülürken mezarlarına yiyecek ve içecekler de koyulur ve Ka’nın yaşamaya devam edeceğine inanılırdı.
Ba – Kişilik

Ba, başı insan olan bir kuş ile temsil edilir. Kişinin benzersiz kişiliğini ve bireyselliğini temsil eder. İnsan başı kişiliğin özgünlüğü ile özdeşleştirilirken bireysellik kuşun kanatlarıyla ilişkilendirilebilir. Ba, ölümden sonra dilediğince gezebilir. Genellikle gündüzleri mezardan çıkıp gezdiği, geceleri ise geri döndüğüne inanılırdı. Geceleri geri dönebilmesi için ise mezar kapıları tam kapanmayan, “sahte kapılar” olarak yapılırdı ki Ba kolayca geri gelebilsin.
Akh – Ölümsüz Ruh

Akh kelime anlamı olarak “efektif” veya “efektif olan” demektir. Akh, Ka ve Ba; ruh parçalarının birleşmesiyle oluşan bir kutsal ruh parçası olarak adlandırılır. Akh, ileride bahsedeceğimiz Osiris’in hüküm sürdüğü cennete kabul edildiğinde ölüm sonrası yaşam başlar ve ruh “tanrısal” bir hâl alır. Aynı ruhun Ka parçası gibi mezarın içerisinde yer alması gerekir.
Ren – İsim

Ren, ruhun ismini temsil ederdi. Antik Mısır’da bir insanın ismi unutulursa ruhunun yok olacağına inanılırdı. Bu nedenle ismin hatırlanması ölümden sonra yaşamın mümkün olması için çok önemliydi. Hatta bu nedenle Antik Mısırlılar mezarlara, heykellere ve tapınaklara isimlerini yazarlardı. Bu isimler Türkçe’ye “kartuş” olarak çevirilen, Antik Mısır dilinde “shenou” adı verilen oval şekillere Hiyeroglif alfabesiyle yazılırdı. Yukarıdaki görselde de Piramitler’den bir kartuş örneği yer alıyor.
Sheut – Gölge

Sheut, yani gölge, insan ruhunun vazgeçilmez bir parçasıydı. Kişinin ölümsüz olabilmesi için gölgesini koruması gerekirdi. Bu nedenle kişi bedenen öldükten sonra tapınaklar ve mezarlara gölge mezarlar inşa edilirdi. Gölge mezarlar sayesinde Sheut parçasının da yaşamaya devam etmesi sağlanırdı. Yine Ba gibi Sheut’un da gündüzleri gezmesi ve geceleri geri dönebilmesi için “sahte kapılı” mezarlar hazırlanılırdı.
Ölümden Sonra Ruhun Yaşam Yolculuğu
Antik Mısır’da inanışa göre, insan öldükten sonra hem bedeni hem de ruhu uzun bir yolculuğa çıkardı. Bedenin ölümsüzleştirme işlemi, mumyalama, sonrasında ruh bedenden ayrılırdı. Ka ve Ba bedenden ayrılırdı ve ruh daha önceden mezara yerleştirilmiş “Ölüler Kitabı” ile birlikte uzun bir yolculuğa çıkardı.
Ölüler Kitabı Rehberliğinde Duat Yolculuğu

Yüzyıllardır birçok inancın temelini oluşturan ölüm sonrası yaşam, Antik Mısır’da da önemli bir yer tutuyordu. Kişilerin ruhu, öbür dünyaya geçtiğinde Duat adı verilen yeraltı dünyasında bir yolculuğa çıkacağına inanılıyordu. Duat’ta ruh, birçok engelle karşılaşır ve bu engelleri aşmak için Ölüler Kitabı‘nı bir rehber olarak kullanırdı.
Papirüslere, mezarların içlerine ve tapınaklara resmedilmiş veya hiyeroglif ile yazılmış Ölüler Kitabı; büyüler, ilahiler ve dualar içeren dini bir kitaptı. Orijinal adı “Ru Nu Pert Em Heru” olan kitap Türkçe’ye “Gün Işığına Çıkış Kitabı” olarak çevirilir. Kitap, Duat’ta ruhun üç ana ihtiyacına hizmet ederdi. İlk ve en önemli amacı; ruhun Duat’ta doğru yolu, güvenli bir şekilde bulmasını sağlamaktı. Ruh, bu yeraltı dünyasında iblisler, kötü ruhlar, kapılar, bilmeceler ve engellerle karşılaşırdı. Kitapta yer alan büyüler ve komutlar ise ruhun bu engelleri doğru bir şekilde aşmasını sağlayacak ipuçları ve yönergeler içerirdi. İkinci görevi ise ruhun Osiris’in mahkemesinde sunacağı doğru savunmayı hazırlamasına yardımcı olmaktı. Kitabın son görevi ise içeriğindeki dualar ve koruyucu büyülerle ruhu Duat’ta korumaktı.

Ölen ruh, yanında Ölüler Kitabı’nı aldıktan sonra Duat’a doğru yolculuğuna başlardı. Ruhun ölümden sonraki yaşamda karşılaştığı ilk engel, Duat’ın kapısına varmaktı. Duat’ın giriş kapısı dahil olmak üzere 12 kapı ruhun önünde sırasıyla belirirdi. Her kapı gecenin bir saatini temsil ederdi. Kapılarda farklı farklı engeller, uygun büyü veya cevaba göre ruhun geçmesine izin verirdi. Bu engeller arasında tanrılar, iblisler, zehirli yılanlar, akrepler, ruhları yanlış yola sürükleyen hayaletler ve ateş püskürten kapılar yer alırdı.
Ruh, Duat’ta bu engelleri aşmaya çalışırken Ra‘nın gemisine binerek tehlikelerden korunurdu. İnanışa göre Güneş Tanrısı Ra, her gece Duat’tan geçerek sabah yeniden gökyüzünde doğardı. Ölü ruhlar ise geceleri onun gemisine binerek yolculukta kendilerini korurlar. Ancak kötülükten beslenen büyük yılan Apep (Apophis), Ra’nın düşmanı olarak gemiye saldırırdı. Tanrılar ise gemiyi ve ölü ruhu korurdu.
Tüm engelleri aşan ruh, Duat’ın son durağı olan Osiris Mahkemesi‘ne varır ve sonsuz yaşamının belirlenmesinin vakti gelmiş olurdu.
Osiris’in Mahkemesi
Osiris Kimdir?

Antik Mısırlıların ölülerinin sonsuzluğa mı gömüleceğine, cennete mi gideceğine karar verecek tanrı elbette ki dünyanın ilk firavunu Osiris olmalıydı. Ancak Osiris’in hayatı da en az görevi kadar olaylı ve ilginçti. Yeryüzünün ilk hükümdarı olarak bilinen Osiris, inanışa göre insanlara tarımı, medeniyeti ve yasaları öğretti. Ancak onun gücünü kıskanan kardeşi Seth, Osiris’i bir tabuta hapsederek Nil Nehri’ne attı. Osiris’in eşi İsis, onu bulup kurtarsa bile Seth, kardeşinin bedenini 14 parçaya ayırdı ve Mısır’a dağıttı. En az Seth kadar inatçı olan İsis, eşinin parçalarını bir araya getirdi ve oğulları Horus‘u oluşturdu. Ancak Osiris’in ruhu artık ölüler dünyası olan Duat’a ait olmuştu. Yeraltı dünyasına hükmeden ve gelen ölülerin cennete gidip gitmeyeceğini yargılayan Osiris, hem ölümün hem de yeniden doğuşun tanrısı olur.
Babası, Duat’ta ölülerini ruhlarını ve kalplerini yargılarken oğlu Horus ise yıllar sonra Seth’e bir savaş açar. Savaşı kazanan Horus, eskiden babasının olan tahta oturarak Mısır Krallığı’na hükmetmeye başlar. O günden sonra ise firavunlar, Horus’un yeryüzündeki temsilcileri olarak anılmaya başlar.
Kalbin Yargılanması

Osiris’in mahkemesinde kalbin tartılarak, kişinin ruhunun erdemli olup olmadığının test edilmesi Duat’ın en önemli aşamasıydı. Daha önceden bedenden ayrılan Ka ve Ba, mahkemeden hemen önce birleşir ve yüce bir ruh hâlini alırdı. Mahkemede Osiris dışında büyük bir heyet görev alırdı. Bu heyetteki kişilerin görevleri ise şu şekildeydi:
- Osiris: Mahkeme başkanıdır.
- Anubis: Kalbin tartılmasını yönetir.
- Thoth: Yargılama sürecini kaydeden tanrıdır.
- Ma’at: Adalet ve düzen tanrıçasıdır. Tüyü ise adaletin sembolüdür.
- 42 İlahi Yargıç: Ruhun geçmişteki günahlarını sorgular.
- Ammit: Kalp yiyen yaratık.
Mahkeme salonunda tüm heyet bulunurdu ve ölü kişinin ruhu salona getirilirdi. İlk aşamada kişinin ruhu negatif itiraf olarak bilinen 42 tane beyanda bulunurdu. Bu aşamada ruh, her 42 ilahi yargıca masum ve suçsuz bir ruhu olduğunu kanıtlayacak cümleler söylerdi. Kimseyi öldürmediği, yalan söylemediği veya hırsızlık yapmadığı gibi bilgiler bu beyanlar arasında yer alırdı. Bu esnada herhangi bir yargılama yapılmazdı ancak ileri aşamalarda bu beyanların yalan olduğu ortaya çıkarsa iyi bir insan olsa dahi sonuç olumsuz etkilenirdi.
İkinci aşamada ise papirüsler üzerine resmedilen en ünlü an yaşanır. Anubis, kişinin kalbini alır ve terazinin bir kefesine koyardı. Diğer kefeye ise Ma’at’ın tüyünü koyardı. Eğer kalp tüyden hafifse, ruh erdemlidir denir ve Aaru adı verilen cennete gitmeye hak kazanırdı. Aksi takdirde kalp tüyden daha ağırsa bu ruhun günahkâr olduğunu gösterirdi. Bu günahkâr ruhların cennete gitmesine izin verilmezdi ve Ammit adlı yaratık ölü kişinin kalbini yiyerek ruhunu yok ederdi. Böylelikle günahkâr kişiler için ölümden sonra bir hayat bir seçenek bile olamazdı.

Antik Mısırlıların ölüm sonrasına dair inançları, sadece mistik bir hikâyenin konusu değil; aynı zamanda büyük bir medeniyetin yaşam, ahlak ve sonsuzluk kavramlarına dair görüşlerini de yansıtan bir felsefeydi. Onlar için ölüm, bir son olmaktan öte sadece onurlu ve iyi niyetle yaşamış insanların sonsuzluğa varacağı yeni bir hayatın başlangıcıydı. Bu inançları doğrultusunda geliştirdikleri ritüel ve inançlar, geride bıraktıkları kanıtlar, mezarlar ve Piramitler ise herkesin en az bir defa görmesi gerektiğine inandığım birer mirastır.
Kaynakça
“Ka Statue of King Hor”. Egypt Museum. Web. 16.03.2025.
“The Soul in Ancient Egypt”. The Fitzwilliam Museum Cambridge. Web. 16.03.2025
“Osiris”. The Fitzwilliam Museum Cambridge. Web. 16.03.2025
“Egyptian Cartouche”. Egyptian History. Web. 16.03.2025
“The Weighing of the Heart Ceremony”. Egypt Museum. Web. 16.03.2025
“The Underworld and the Afterlife in Ancient Egypt”. The Australian Museum. Web. 16.03.2025
Vongdip, S. H. & Agai, J. M. (2025). A Conceptual Study of the Judgement of the Dead in Ancient Egypt. Journal of Culture, History and Archeology, 5(1), 1-9.



HARİKA TEBRİKLER, GÜZEL KALEM
BAŞARILAR VE SAĞLIKLAR
DİLERİM