Akordiyon, uzun ve renkli bir geçmişe sahip farklı kültürleri bünyesinde toplamış olan körüklü ve klavyeli bir enstrümandır. Berlin’de icat edilen akordiyon diğer müzik aletleri ile sağlamış olduğu muhteşem uyumu nedeniyle tüm dünyada hızla yayılmıştır. Körüklerin hareket ettirilmesi ile oluşan hava akımının, klavye ve düğmelerin kullanılması sonucu sese dönüştürülmesi ile çalınan akordiyon, bugün klasik, caz ve folk müzik başta olmak üzere farklı birçok müzik türünün vazgeçilmez enstrümanlarından birisi olmuştur.
Tarihi Gelişimi

Akordiyon, kabul edilen en eski tarihi ile 1816’da, ilk olarak Nürnbergli Friedric Lohner tarafından kullanılmıştır. İlk şeklinin ise 1822’de Christian Friedrich Ludwig Buschmann tarafından Berlin’de icat edildiğine inanılır. Aynı şekilde akordiyon ismine ilk patent 1839’da, Viyanalı org ve piyano yapımcısı Cyrillus Demian tarafından alınmıştır. Günümüzdeki akordiyonlardan farklı olarak tek klavyeli küçük yapıda olan bu çalgı, bemol ve diyez seslerini veremeyen Diyanotik Akordiyon ismi ile kısa sürede üretilerek birçok ülke, şehir ve köylere kadar hızla yayılmıştır. 1880’de, diyez ve bemol’lü sesleri de verebilen yeni akordiyonun üretilmesi ile de kısa sürede çok tutulan enstrüman, 1940’lara doğru daha da gelişerek “konser akordiyon” adını almıştır.
Akordiyon Ve Tango

Berlin’de icat edilen akordiyonun, Bandeneon ve Konsertina isminde farklı versiyonları bulunuyor. Bandoneon, Almanya kökenli tahminen 1845 yılında icat edilen, ilk başlarda kilise müziği için tasarlanan tuşlu ve körüklü enstrümanlar ailesinin bir üyesidir. Bu aile Koncertinas ismi ile tanınmakta olup, her iki tarafında 14 tuşu olan küçük kare bir enstrümandır. Kuzey Almanya’da bir müzik dükkânının sahibi olan Heinrich Band anısına enstrümana “Bandoneon” adı verilmiş, tuşları 70’e kadar çoğaltılmıştır.
Çeşitli boyutlarda geliştirilen Bandoneon’un, Reinlander ve Chemnitzer modelleri Amerika’ya götürülerek yayılmıştır. Zamanla Arjantin Tango müziğine çok yakışmış ve sembol hale gelmiştir. Akordiyon tamircisi İtalyan Charles Peguri, 1925 yılında her tuşun her iki durumda da aynı sesi verdiği yeni bir klavye tasarlayarak, Fransa’da Tango müziği için yaygın hale getirmiştir.
Türk Kültüründe Akordiyon

Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemleri olan 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başlarında, Anadolu coğrafyasına Balkan, Kafkas, Kırım ve diğer birçok bölgeden gelen göçmenler ile renkli bir kültür ortamına kavuşulmuştur. Öyle ki bu göçler, Türkiye’nin demografik yapısını derinden etkileyerek, ülkenin kültürel mozaik yapısını zenginleştirmiş, göç eden gruplar kendi kültürel miraslarını da yanlarında getirmiştir. İlerleyen yıllarda, Gürcistan ve Azerbaycan azınlıkları başta olmak üzere, akordiyon ailesine mensup çalgıların Türkiye’ye göçler ve ticari ilişkiler yoluyla ulaştığı bilinmektedir.
Göçmen topluluklar, kendi geleneksel müziklerini ve çalgılarını yeni vatanlarında yaşatmış ve bu çalgılar zamanla Türkiye’nin müzikal dokusunun ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Akordiyon ailesine mensup çalgıların Türkiye’de Karadeniz, Doğu Anadolu, İç Anadolu, Marmara ve Ege bölgelerinde yaygın olarak icra edildiği görülmektedir.
Akordiyonun Türkiye’ye girdiği ilk dönemlerde Türk Beste ve Hafif Batı müziği icrası örneklerinde yer aldığı görülmektedir. Akordiyon ile Kantolar ve Tangolar gibi eserlere eşlik etmiş ve bu alanda ustalaşmış birçok müzisyen bulunmaktadır. Akordiyon kadınlar arasında da popülerdir ve özellikle Çerkes genç kızlarının sıkça icra ettiği başarılı örnekleri mevcuttur.
Akordiyon ailesinden olan Rus çalgısı Garmon ise, müzik dünyasında çok yönlü ve yaygın bir çalgıdır. Rusya’dan Gürcistan’a giren garmon, çalgının taşınabilirliği ve güçlü sesi ile kısa sürede çeşitli müzik türlerinde ve halk oyunlarında önemli bir yer edinmiştir. Akordiyon, özellikle şehirlerdeki müzik icra sahalarında popülerlik kazanmış ve halk müziğinde sıkça kullanılmaya başlanmıştır. Türk halk müziği ve Türk sanat müziği repertuarında türküler, şarkılar ve halk dansları başta olmak üzere, popüler müzik, film ve dizi müziklerinde, caz ve dünya müziği konserlerinde kullanılmaktadır.
Kafkas- Adige halklarında ise Pşine ismi ile yayılan Akordiyon, eğlencenin ve dansın vazgeçilmez bir parçası olarak yerel müziklerin zenginleşmesine katkı sağlamıştır. TRT bünyesinde halk ve sanat müziği programlarında akordiyonun tercih edilerek kullanılması çalgının yaygınlaşmasına katkı sağlamıştır. Aynı şekilde Türk Müzikleri ve Devlet Halk Dansları gibi topluluklarda akordiyon ve garmon kullanılması da çalgının ününü arttırarak, geniş kitlelere yayılmasını sağlamıştır.
Sonuç olarak Akordiyon,hem solo olarak çalınabilen hem de diğer tüm enstrümanlarla uyum sağlayabildiği için her tür orkestranın içinde yer alabilen bir müzik aletidir. Sahip olduğu güzel melodi ve kıvraklıktan dolayı farklı birçok müzik kültürünün içerisinde yer alarak rengini ve tarzını sevdirmiş, bir çok saz ekibi ve meclisin olmazsa olmaz enstrümanlarından olmuştur.
Kaynakça
- Say, A. (2006). Müzik tarihi. Müzik Ansiklopedisi Yayınları.
- Tuşlu ve Körüklü Çalgılar Evreninde Metotlar Üzerinde Karşılaştırmalar İdeal Bir Akordeon ve Garmon Metot Önerisi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Okan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
- Kerimov, R. (2018). İnceleme, Akordion ve Benzeri Armonikaların Tarihsel Gelişimi Üzerine Bir. Porte Akademik Müzik ve Dans
Araştırmaları Dergisi, 17, 87-101. - Koçkar, A. A., & Kaplan, A. (2019). Çerkes Müziği ve Çalgıları. Avrasya Bilimler Akademisi Sosyal Bilimler Dergisi (11), 51
- Kapak Görseli: pixabay.com