2022 yılında Nobel Edebiyat Ödülü‘nün sahibi olan Fransız yazar Annie Ernaux‘nun kendi hayatından izlerle toplumun sorunlarına ışık tuttuğu romanı Seneler‘den en etkileyici alıntıları sizler için derledik. Keyifli okumalar!
- “uykuya dalarken bile insanın peşini bırakmayan kimi gerçek, kimi hayalî görüntüler” (s.14)
- “Öleli yarım asır geçmiş dedelerin, ninelerin ve ölmüş anne babaların kafalarının içindeki milyonlarcası gibi, bu görüntüler de bir anda yok olup gidecek. Daha biz doğmadan önce göçüp gitmiş insanların ortasında küçük bir kız olarak belirdiğimiz görüntüler, tıpkı çocuklarımızın küçüklük hallerinin hafımızda anne babamızla ya da sınıf arkadaşımızla yan yana olduğu görüntüler gibi. Günün birinde biz de çocuklarımızın anılarında, torunların ve henüz doğmamışların arasında belireceğiz. Hafıza da cinsel arzu gibi hiç durulmuyor. Ölmüşlerle hayattakileri, gerçek varlıklarla hayalî olanları, rüya ile hikâyeyi iç içe geçiriyor.” (s.14)
- “Açlık ve korkunun ortak zemininde her şey, ya özne belirtilmeden ‘yapıldı’, ‘edildi’ diye ya da ‘biz’ diye anlatılıyordu.” (s.22)
- “Savaş sonrasının sonu gelmez bayram sofralarında, gülüşmelerin ve ‘eninde sonunda Azrail bizim de kapımızı çalacak!’ nidalarının arasında, diğerlerinin hatırası bizlere dünyada bir yer açıyordu.” (s.29)
- “Geçmişin hafızası anlatılan hikâyelerin haricinde, yürüme, oturup kalkma, konuşma ve gülme, sokakta seslenme, yeme içme, eşyaları tutma biçimleriyle de bedenden bedene aktarılıyor.” (s.29)
- “Gerçeğin gerçek olmaktan çıkması, ele gelmeyen, soyut, zihinsel bir şey haline gelmesi için gerçek üzerine düşünmek.” (s.71)
- “Söylem de kuramlar da arzularımızın çok gerisindeydi fakat toplumun söylenebiliriyle bizim söylenemezimiz arasındaki uçurum bize normal ve çaresiz geliyordu, aksi düşünebileceğimiz bir şey dahi değildi.” (s.74)
- “Bütün yazlar birbirine benzemeye ve insanın kendinden başka derdinin olmayışı gittikçe ağır gelmeye başladığı, ‘kendini gerçekleştirme’ mecburiyeti hep aynı kafelerdeki sohbetler ve yalnız başına bir yere varmadığı, genç olma duygusu giderek kasvetli ve ucu görünmeyen belirsiz bir zaman halini aldığı ve ‘çift’ olmanın bekârlığa göre toplumsal üstünlüklerinin farkına varıldığı…” (s.87)
- “Akşamdan sabaha yetişkin olmuştuk,” (s.87)
- “Düzenin mutluluğunu keşfediyorduk. Kişisel projelerin -resim, müzik yapmak, yazmak- gitgide uzaklaştığını görmenin getirdiği melankoli, aile projesine katkıda bulunmanın tatminiyle telafi ediliyordu.” (s.88)
- “Gerçeklik olduğu söylenen iş ve aile yaşamına gömüldükçe gitgide artan bir gerçekdışılık duygusuna kapılıyorduk.” (s.89)
- “Gerçek düşünce diye kabul ettiği düşüncelerse yalnızken ya da çocuğu gezdirirken geliyor zihnine. Ona göre gerçek düşünceler insanların konuşma ve giyim tarzları, kaldırımların yüksekliğinin pusetler için uygun olup olmadığı, Jean Genet’nin Paravanlar’ının yasaklanması ya da Vietnam Savaşı üzerine kafa yormak değil, kendine dair meseleler üzerine, olmak ve sahip olmak, varoluş üzerine düşünmek. Bir anda gelip geçen, başkalarına ifade edilmesi imkânsız duyumları derinleştirmek; yazacak zamanı olsa -artık okuyacak zaman bile bulamıyor- kitabının malzemesini de bunlar oluştururdu. Günlüğüne çok nadir elini sürüyor, sanki aile çekirdeğinin birliğine karşı bir tehdit teşkil ediyormuş gibi, bir içsel dünyaya artık hakkı yokmuş gibi.” (s.92-93)
- “‘Bu sakin ve konforlu hayata yerleşip kalmaktan, farkına varmadan yaşayıp gitmekten korkuyorum.’ Günlüğünde asla yer almayan şeylerin hepsinden vazgeçmeye hazır olmadığını bu tespiti yaparken bile farkında.” (s.93)
- “Geçmiş ve gelecek aslında yer değiştirmiş, arzu nesnesi artık gelecek değil, geçmiş:” (s.93)
- “Durmaksızın sorgulamadan sorgulamaya atlıyorduk. Başka türlü düşünmek, başka türlü konuşmak, yazmak, çalışmak, başka türlü var olmak: Her şeyi denemekle hiçbir şey kaybetmeyeceğimize inanıyorduk.” (s.101-102)
- “Başka bir zamana-mekâna, başka bir dünyaya, muhtemelen geleceğin dünyasına nakledilmiştik.” (s.119)
- “İlk defa o sene, ‘tek bir hayatım var’ cümlesinin ürkütücü anlamını kavramıştı.” (s.133)
- “… vicdan kendi insanlıkdışılığının varabildiği noktaya dehşetle bakakalıyordu.” (s.141)
- “… sadece bir süre dışarıda kendimizi tedirgin hissetmiş ve kaderciliğe kapılmıştık, o da tehlike geçer geçmez kaybolmuştu. Ölenlerin ve yaralananların isimlerini bilmiyorduk, anonim bir kategoriye aittiler,” (s.151)
- “Gözümüz yeryüzündeki halkların, geçmişteki, bugünkü ve gelecekteki mücadelelerin üzerindeydi,” (s.157)
- “Ve sürüklendiğimiz yere doğru giderken hiçbir şeyi değiştirememenin hüznünü hissediyorduk.” (s.171)
- “Henüz olmayan ile olmakta olan arasında bilinç, kısa bir an boşlukta kalır.” (s.180)
- “… yazacaksa, onu isyan ettiren şeye karşı eyleme geçmek için güvendiği tek araç olan dille, herkesin dili olan, kendi diliyle yazacaktı. Demek ki yazılacak kitap, bir mücadele aracı rolü üstlenecekti.” (s.223)
- “Artık asla olmayacağımız zamandan bir şey kurtarmak.” (s.224)
Ernaux, Annie. Seneler. Can Yayınları, İstanbul: 2023


