Yaşam; sonu çıkmazlara, derin ormanlara, nefes kesen uçurumlara, dalgalı denizlere veya engebesiz tarlalara çıkan dairesel yollara benzer. Her bir yolun sonu nasıl birbirinden farklıysa yolun kendisi de diğerlerinden en az o kadar farklıdır. Deneyimlerimizin eşsizliği de bundan ileri gelir. Yol boyunca heybemizde biriken deneyimler, kim olduğumuzu önemli ölçüde belirlerken varlığımızda derin izler bırakır. Zaman zaman içsel sıkıntılara dönüşebilen bu izler, koşulların ezici ağırlığıyla birlikte üzerimizde baskı oluşturur ve sancılarımız edebiyatla buluşarak kelimelerde yankı bulur.
Edebiyat ve ruh sağlığı arasındaki ilişki, yıllardır süregelen bir araştırma konusu. Özellikle 20.yüzyılın ortalarında ortaya çıkan itirafçı şiir (confessional poetry), şairlerin en gizli duygularını ve ruhsal sıkıntılarını açıkça ifade etmelerini mümkün kılan bir akımdır. Akımın önde gelen isimleri Anne Sexton ve Sylvia Plath ise ruhsal hastalıkların edebî dönüşümünü anlamlandırma yolunda önemli birer örnek.
İtirafçı Şiirin Doğası
İtirafçı şiir, şairlerin en mahrem duygularını aktarmak için kullandıkları edebî bir akım olarak karşımıza çıkmakta. Edebiyat ve ruh sağlığı ilişkisine yeni bir boyut getirerek duyguların sansürsüz paylaşımına olanak tanıyan bu akımın en belirgin özelliği ise otobiyografik olmasıdır. Dürüstlük ve açıklık ilkelerinin benimsenerek toplumda tabulaşmış duygular ve ruhsal sıkıntıların açıkça dile getirilmesi, itirafçı şiiri sarsıcı bir akım olarak öne çıkarır.
Kimine göre şair için bir “terapi” işlevi gören şiir, içsel çatışmalara ayna tutarak bir katarsis deneyimini mümkün kılarken kimine göre yalnızca bir ifade yöntemi olarak kalır. İtirafçı şiir, geleneksel şiirin mesafeli ve daha nesnel tutumuna karşı olarak şairin varoluşunu ve duygusal deneyimini merkezine alır, derin duygu denizlerinde yol almayı sağlar. Öfke, üzüntü, hayal kırıklığı ve umutsuzluk gibi evrensel duyguların bireylerin iç dünyalarında nasıl öznelleştiğine ayna tutan bu akım, şairler için özgür bir ifade alanı yaratırken okur için şairi tanıma olanağı sunar.
İtirafçı şiirde sıklıkla işlenen temalar arasında ruhsal hastalıklar, psikolojik sorunlar, aile ilişkileri, travmalar, içsel çatışmalar, cinsellik, kadın deneyimi, ölüm ve intihar düşünceleri, kimlik arayışı ve varoluşsal kaygılar yer alır. Bahsi geçen temaların tamamı şairlerin kişisel deneyimlerinden doğar.

Akımın merkezine aldığı temalar, şairlerin, halı altına süpürülen veya toplum tarafından hoş görülmeyen her türlü deneyim ve duygularını ifade etmelerine olanak tanır. Dolayısıyla bu konuların dizelerde yer alması aynı zamanda toplumsal norm ve değerlere meydan okuma anlamına gelir.
Şairler, bahsi geçen konuları ince ince işleyerek insanların sessiz kaldığı veya görmezden gelmeyi tercih ettikleri gerçeklikleri gün yüzüne çıkarır. Bu bağlamda edebiyat estetik bir ifade aracı olmanın ötesindedir, toplumsal değişim için bir katalizör işlevi görür. İtirafçı şiir, bireysel deneyimlerin evrensel insanlık hâllerine dönüştürülebileceğini kanıtlayarak edebiyat tarihinde önemli bir yer edinmiştir.
İtirafçı şiir akımının depresyon, intihar düşünceleri, ruhsal hastalıklar, aile içi şiddet, cinsel istismar gibi ağır travmaları bünyesinde barındırması, şairin zihin düğümlerine bir bakış sunarken okurun da bu düğümlerle yakından temas etmesini sağlar. Şairin kimlik arayışı, kendi içinde çözemeyerek çıkmaza girmesine yol açan içsel çatışmaları ve ahlaki ikilemler sıklıkla dizelere konu olur. Çelişkileri ve gelgitlerini açıkça ortaya koyan şair, okurun kendi iç dünyasına da bir ayna tutmasına yardımcı olur. Bu akım, toplumsal normlara, geleneklere ve otorite figürlerine karşı bir duruşu da simgeler. Bu karşı duruş aile üyelerine, dini otorite figürlerine ve toplumsal baskılara yönelik bir isyan niteliğini taşıyabilir. Şair kendi deneyimleri temelinde baskıya ve dayatılan tüm kurallara meydan okur.
Akımı, şairin kendi iç dünyasına yaptığı zorlu bir yolculuk olarak tanımlamak mümkün. Şair duygularını, düşüncelerini ve deneyimlerini dürüstçe ifade ederek kendini daha iyi tanımaya ve anlamaya çalışır. Bu süreç, kimliğin yeniden inşa edilmesine ve ruhsal olarak iyileşmeye yardım sağlayabilir. Julia Kristeva‘nın geliştirdiği abject kavramı, özellikle bedensel ve toplumsal sınırların ihlalini ifade eden bir terim. İtirafçı şiirde bu kavram şairlerin bastırılmış, dışlanmış veyahut tiksinti uyandıran deneyimlerini ifade etmelerinde önemli bir rol oynar ve edebiyatın sınırlarını zorlayarak bu deneyimlerin somut bir hâle getirilmesi için kullanılır.
Son olarak itirafçı şiir, şairin ruhsal yaralarını iyileştirme çabasının bir yansıması olarak da değerlendirilebilir. Şiir, şair için duygusal bir rahatlama alanı işlevi görebilir ancak bunun yanı sıra travmaların yeniden yeşermesine de neden olabileceği göz ardı edilmemelidir.
Anne Sexton ve Sylvia Plath’in Şair Kimlikleri Özelinde Ruhsal Hastalıkların Edebi Dönüşümü

İtirafçı şiir dendiğinde akla gelen ilk isimler arasında şüphesiz Anne Sexton ve Sylvia Plath yer alır. Her iki şair de kendi yaşamlarında deneyimledikleri ruhsal mücadeleleri şiirlerine yansıtmış ve bu konuların edebi alanda işlenmesine öncülük etmişlerdir. İtirafçı şiir akımının dürüstlük ve açıklık ilkesini benimseyerek ele aldıkları konuları sansürsüz bir şekilde ifade etmekten çekinmemişlerdir.
Robert Lowell‘ın şiir atölyesinde tanışma fırsatı bulan iki şairin ortak olarak benimsediği duruş, şiirlerine gerçekliğin getirdiği bir samimiyet katarken okurların da bu deneyimlerle empati kurmasını kolaylaştırmıştır.
Anne Sexton

İtirafçı şiir akımının önde gelen isimlerinden Anne Sexton, High Priestess (Yüksek Rahibe) ve Mother (Anne) gibi unvanlar ile anılır. Sexton’ın bu akımla özdeşleştiğini belirtenlerin yanı sıra şairin kendisi, bir dönem bu şekilde anılmaktan hoşlanmamış ancak daha sonra “I’m the only confessional poet”, “Ben tek itirafçı yazarım” ifadesini kullanmıştır (Gill, 2004). Joe Gill’e göre; Sexton’ın eserleri, itirafçı şiir akımının sınırlarıyla bir müzakere ve tartışma sürecindedir.
Hayatı boyunca birçok psikolojik sorunla mücadele ettiği ve intihar girişiminde bulunduğu bilinen Anne Sexton‘ın şiirlerinde ruhsal hastalıklar, intihar düşünceleri, aile içi ilişkilerdeki karmaşıklıklar ve kadınlık deneyimleri sıkça işlenir; aile büyüklerinde akıl hastalığı ve intihar geçmişi bulunması da şiirlerine yansımıştır. Şiir yazmaya başlamadan önce mutsuz bir ev kadını olarak tasvir edilen Sexton, şiir yazmaya doktoru tarafından teşvik edilmiştir.
Şair sıklıkla “ben” zamirini kullanır ve odak noktası kendi iç dünyasıdır. Bu, onun için kendi hayatını ifade etmenin bir yoludur. Ancak şairin bazı şiirlerinde persona kullandığı ve farklı kimliklere büründüğü, dolayısıyla tüm şiirlerinin otobiyografik içerikten oluşmadığı bilinmelidir. Kadın cinselliği, regl, kürtaj, uyuşturucu bağımlılığı gibi edebiyatta daha önce pek işlenmemiş veya tabulaştırılmış konular Sexton’ın şiirlerinde açıkça yer almış ve kadınların deneyimleri böylelikle görünür kılınmıştır. Anne Sexton, şiirlerinde argo kelimeler kullanmaktan çekinmemesi ve teknik unsurlara önem vermesi ile de bilinir.
You, Doctor Martin (Sen, Doktor Martin)

Anne Sexton’ın You, Doctor Martin adlı şiiri, ruhsal hastalıkların ve akıl hastanesinde kalma deneyiminin analizi açısından önemli bir kaynak olarak görülebilir. Şairin To Bedlam and Part Way Back (Bedlam’a ve Geri Dönüş Yolu) isimli ilk kitabında yer alan şiir, şairin akıl hastanesi deneyimlerini aktarır. Akıl hastanesi burada mevsimsel bir inziva yeri olarak tanımlanır ve bu durum, ruhsal hastalıkların toplumdan soyutlanma ve tedavi arayışı ile ilişkisini vurgular.
“And I am queen of this summer hotel
or the laughing bee on a stalk of death.”
(Ve ben bu yaz otelinin kraliçesiyim
veya ölüm sapı üzerinde kahkaha atan bir arı.)
Şiirde yer alan “kayıp” metaforu ise ruhsal hastalıkların, bireyin kendi benliği ve gerçekliğini kaybetmesi ile ilişkisinin bir sembolüdür. Bu bağlamda şiir, “kayıp” olma durumunun nasıl deneyimlendiğini ve tedavi sürecinde nasıl ele alındığını anlamak için bir perspektif sunar:
“I am queen of all my sins
forgotten. Am I still lost?
Once I was beautiful. Now I am myself,
counting this row and that row of moccasins
waiting on the silent shelf.”
(Tüm unutulmuş günahlarımın kraliçesiyim.
Hâlâ kayıp mıyım?
Bir zamanlar güzeldim. Şimdi kendimim,
sessiz rafta bekleyen
şu sıra ve bu sıra mokasenleri sayıyorum.)
Sylvia Plath

İtirafçı şiir akımının önemli temsilcilerinden bir diğeri olarak Sylvia Plath, şiirlerinde kendi yaşam deneyimleri, ruhsal sıkıntıları ve travmalarını tüm açıklığıyla ifade etmiştir. Şairin dizelerinde yer alan otobiyografik unsurlar, onun ruhsal hastalıklarla olan mücadelesini anlamak açısından önemli birer kaynak niteliği taşır.
Hayatı boyunca psikoterapi gördüğünü bildiğimiz şair aynı zamanda elektrokonvülsif terapi (ECT) gibi tedavi süreçlerini de deneyimlemiştir. Hem tedavi süreci hem de ilaç kullanımı ruhsal durumunu etkilediği kadar şiirlerini de etkilemiştir. Plath’in yaşamındaki travmatik deneyimler, evliliği, ayrılığı ve intiharı, onun ruhsal hastalıklarla olan ilişkisini daha karmaşık bir hâle getirir; bu olaylar, şiirlerindeki tema ve imgeleri anlamak açısından büyük önem arz eder. Şairin ruhsal hastalığı, sanatını derinden etkilemiştir. Bazı feminist eleştirmenlere göre şairin kadın olarak karşı karşıya kaldığı baskılar, toplumsal beklentiler ve cinsiyetçi ideolojilerin onun ruh sağlığını olumsuz etkilemesi muhtemeldir.
Plath’in şiirlerinde depresyon, intihar düşünceleri, kimlik arayışı, yalnızlık, yabancılaşma ve delilik gibi temalar sıklıkla işlenir ve tüm bu temalar onun ruhsal durumu hakkında ipuçları verir. Kadın deneyimlerini cesurca ifade ederek toplumsal cinsiyet normlarına meydan okuyan Plath, bazı eleştirmenlere göre sane (akli dengesi yerinde) ve insane (akli dengesi yerinde olmayan) olarak ikiye ayrılır.
Lady Lazarus (Leydi Lazarus)
Sylvia Plath‘in Lady Lazarus (Leydi Lazarus) adlı şiiri, intihar girişimleri ve yeniden doğuş arzusunu ifade eder. İtirafçı şiir akımının tipik bir örneği olarak kabul edilen bu şiir, psikolojik kırılganlığı ve utancı merkezine alır ve şairin içsel dünyasının dürüst bir ifadesidir. Dizelerde kendini bir intihar sanatçısı olarak gören şair, ölüm ve yaşam arasındaki döngüyü deneyimler.
Şair, sadist ve voyörist bir izleyici kitlesinin karşısında, kendini sergilemektedir. Bu, toplumun birey üzerindeki baskısının hissettirdiği yılgınlık ve ruhsal hastalığıyla mücadele edenlerin yaşadığı zorluğa tutulmuş bir ayna niteliğindedir. “Dying is an art, like everything else / I do it exceptionally well.” (Ölmek bir sanattır, her şey gibi / Bunu olağanüstü iyi yaparım.) dizeleri, ölümün bir performans olarak sunulduğunu ve şairin onunla ironik bir tavır eşliğinde yüzleştiğinin ifadesidir.
“A sort of walking miracle, my skin
Bright as a Nazi lampshade,
Jew linen.”
(Bir tür yürüyen mucizeyim, derim
Bir Nazi abajuru gibi parlak,
Sağ ayağım
Bir kâğıt ağırlığı,
Yüzüm, silik ve ince,
Yahudi keteni gibi.)
Bu dizelerde Yahudi kimliği ile özdeşleştiğini gördüğümüz Plath, daha sonra babasını Herr Doktor (Bay Doktor) ve Herr Enemy (Bay Düşman) şeklinde nitelendirerek onu bir Nazi figürüne dönüştürür. Mevcut kullanım, şairin travmatik deneyimleri ve içsel çatışmalarının bir görüntüsü olarak yorumlanabilir.
Kaynakça:
Gilbert, Sandra M., and Susan Gubar. “The Madwoman in the Attic: The Woman Writer and the Nineteenth-Century Literary Imagination“. Yale University Press, 1979. web
Gill, Jo. “Anne Sexton and Confessional Poetics.” The Review of English Studies, vol. 55, no. 220, June 2004, pp. 425-445. Oxford University Press. web
Gill, Jo, ed. “The Cambridge Companion to Sylvia Plath”. Cambridge University Press, 2006. web
Jamison, Kay Redfield. “Touched with Fire: Manic-Depressive Illness and the Artistic Temperament”. Free Press, 1993. web
Khalifeh, Areen Ghazi. “Transforming the Law of One: Anne Sexton and Sylvia Plath from a Kristevan Perspective”. PhD thesis, Brunel University, School of Arts, Nov. 2010. web
Rosenthal, M. L.. “The New Poets: American and British Poetry Since World War II”. Oxford University Press, 1967. web
Spivack, Kathleen. “With Robert Lowell and His Circle: Sylvia Plath, Anne Sexton, Elizabeth Bishop, Stanley Kunitz, and Others”. Northeastern University Press, 2012. web
Van Dyne, Susan R.. “Revising Life: Sylvia Plath’s Ariel Poems”. University of North Carolina Press, 1993. web