Anne ve babaların çocuklarına karşı sergiledikleri davranış biçimleri, onların kişilik gelişimlerinde belirleyici rol oynamaktadır. Ebeveynlerin tutarlı ve organize bir şekilde ortaya koydukları yaklaşım ve davranışlar bütünü, “Anne–Baba Tutumu” olarak ifade edilmektedir. Çocuğun sağlıklı bir kişilik geliştirebilmesi, büyük ölçüde içinde bulunduğu aile ortamı, aile içi iletişim biçimi ve ebeveyn tutumlarıyla yakından ilişkilidir. Bu nedenle anne ve babaların çocuklarına karşı ortaya koydukları tutumlar, beklentiler ve davranışlar, çocuğun gelişim sürecini yönlendiren önemli faktörler arasında yer almaktadır.
Çocukluk döneminde anne baba tutumları, bireyin yaşadığı dünyaya dair temel inançlarının oluşmasında önemli bir rol oynar. Anne ve babaların birbirlerine karşı sergiledikleri tutumlar, yalnızca aile içi dengeyi değil, çocuklara yöneltilen davranış biçimlerini ve çocuğun kendine bakışını da şekillendirmektedir. Dolayısıyla ebeveynler arasındaki yaklaşım farklılıkları, hem çocukların deneyimlediği ebeveyn tutumlarında hem de onların algıladığı aile ortamında belirgin değişimlere yol açmaktadır.
Psikoloji Dünyasının Fikirleri

Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud, psikoanalitik kuramında anne–baba tutumlarının özellikle 0–6 yaş aralığında kritik bir önem taşıdığını vurgulamıştır. Ona göre, çocuğun bu dönemde ebeveynlerinden gördüğü yetiştirilme biçimi, kişiliğinin temel yapısını büyük ölçüde etkilemektedir. Bu kuramada göre, psiko-seksüel gelişim sürecinde anne ve babanın çocuğa yaklaşımı, uyguladığı disiplin anlayışı ve ev içerisindeki duygusal iklim belirleyici bir rol üstlenmektedir. Sosyal Gelişim Teorisi ile tanınan Erik Erikson ise ebeveyn tutumları bağlamında aile içindeki sevgi unsuruna dikkat çekmiştir. O, gelişim evreleri kuramında, özellikle çocukluk ve ergenlik dönemlerinde ebeveynlerden görülen ilgi, şefkat ve ihtiyaçların karşılanma düzeyi üzerinde durmuştur. Erikson, bu süreçte yeterli destek ve sevgi göremeyen çocukların, ilerleyen gelişim aşamalarında çeşitli uyum ve kişilik sorunlarıyla karşılaşma ihtimalinin arttığını ifade etmiştir.
Klinik Gelişim Psikoloğu olan Diana Baumrind, ebeveynlerin çocuklarına yönelik yaklaşımlarını üç farklı kategori altında toplamıştır: Otoriter, Demokratik (yetkili) ve İzin verici (ilgisiz).
Demokratik tutuma sahip anne-babalar çocuklarına karşı daha sabırlı ve ilgili bir tavır sergiler, onları destekleyerek kendi yaşamlarına dair kararlar almaları için cesaretlendirirler. Otoriter ebeveynler ise daha çok kurallar koyan ve sınırlayıcı bir yaklaşım benimser; çocuklarının kendi belirledikleri standartlara ulaşmasını katı bir şekilde talep ederler. İzin verici ebeveynlikte ise ilgi ve duyarlılık düzeyi oldukça düşüktür. Bu nedenle çocuklarından yüksek beklentileri olmayan ebeveynler, onların gelişim süreçlerine karşı da daha kayıtsız kalabilmektedir (Baumrind, 1978). Baumrind’in (1991) çalışmaları, yetkili ebeveyn tutumunun bireyin ilerleyen yaşamında sorumluluk sahibi, bağımsız ve güçlü sosyal ilişkiler kurabilen bir kişilik geliştirmesi açısından olumlu katkılar sağladığını ortaya koymaktadır. Literatürde, ebeveyn tutumlarıyla ilgili çok sayıda farklı görüş ve çeşitli sınıflandırma yaklaşımları bulunmaktadır.
1. Demokratik Anne-Baba Tutumu

Demokratik ebeveynlik, çocukların sağlıklı kişilik gelişimini destekleyen en etkili tutum olarak kabul edilmektedir. Bu yaklaşımı benimseyen ebeveynler, çocuklarıyla samimi ve destekleyici bir ilişki kurar; onlardan yüksek beklentiler taşır ve bu beklentiler doğrultusunda onları cesaretlendirerek bağımsızlıklarını geliştirmelerine olanak tanır. Demokratik ebeveynler, çocuklarının bireyselliğini tanır ve belirli sınırlar çerçevesinde sorumluluk almasına ve yeteneklerini keşfetmesine izin verirler. Bu tutum, çocuğun özerk bir birey olarak yetişmesini destekler.
Demokratik ebeveynlikte disiplin, çocuk üzerinde baskı oluşturmadan ve engelleyici bir tavır sergilemeden, gerekli sınırları belirleyerek uygulanır. Bu ebeveynlerin çocukları, sevgi, ilgi ve destek dolu bir ortamda büyür; kendi kararlarını alabilme yeteneği kazanır ve sağlıklı, bağımsız bir kişilik geliştirme fırsatı bulur. Ebeveynlerinden tutarlı ve net mesajlar alan, sevgi ve saygı gören çocuklar, gelişimlerini daha dengeli sürdürür ve yetişkinlik döneminde farkındalığı yüksek bireyler olma olasılıkları artar.
Demokratik tutuma sahip ebeveynlerin çocukları; kendilerini özgürce ifade edebildikleri, yeni deneyimlere açık oldukları ve duygusal olarak dengeli bir destek gördükleri bir ortamda yetişirler. Bu sayede yetişkin olduklarında da iletişime açık, çevresiyle sağlıklı ilişkiler kurabilen ve özgüveni yüksek bireyler olma şansına sahip olurlar.
2. Otoriter Anne-Baba Tutumu

Otoriter ebeveynler, çocuklarına karşı katı bir tutum sergilerler; itaat beklerler ve uygunsuz veya istenmeyen davranışlara karşı hoşgörüleri sınırlıdır. Bu yaklaşımı benimseyen anne-babalar, sıkı kural koyucu, emir verici ve baskıcı bir tavır takınırlar. Onlar için çocukların belirlenen kurallara sorgusuz sualsiz uyması ve ebeveynlerin belirlediği standartları yerine getirmesi büyük önem taşır. Otoriter ebeveynler; çocuklarının davranışlarını denetleyici bir bakış açısıyla yönlendirir, disiplin kuralları onların hayatında merkezi bir rol oynar ve kurallara uyulmadığında cezalandırmaya başvurmaya eğilimlidirler.
Otoriter tutumla büyüyen çocuklar, yetişkinlik döneminde özgüven sorunlarıyla karşılaşabilirler. Çocuklukta ebeveynlerin koyduğu kurallara koşulsuz uymak zorunda kalmak ve itiraz etmenin aile ortamında kabul görmemesi, ilerleyen yaşlarda kendini ifade etmede güçlük yaşamalarına neden olabilir.
Araştırmalar, otoriter ebeveynliğin çocuklarda yalnızca özgüven kaybına değil, aynı zamanda sosyal beceri eksiklikleri, bağımsız karar verme yeteneğinde zayıflık ve yüksek kaygı düzeyleri gibi etkiler de yaratabileceğini göstermektedir. Bu çocuklar, eleştiriye karşı hassas olabilir ve duygularını ifade etmekte zorlanabilirler. Ayrıca otoriter tutum, çocuğun yaratıcılık ve problem çözme becerilerinin gelişimini sınırlayabilir çünkü ebeveynin sürekli kontrolü altında kendi başına deneme ve hata yapma fırsatları kısıtlanmaktadır.
Bazı durumlarda otoriter tutum, özellikle tehlikeli veya riskli davranışlara karşı sınır koyma açısından kısa vadede çocukların güvenliğini sağlayabilir. Ancak uzun vadede bu yaklaşım, çocukların bağımsız düşünme ve sosyal uyum yeteneklerini olumsuz etkileyebilir.
3. İzin Verici Anne-Baba Tutumu

İzin verici ebeveynler, çocuklarına karşı genellikle düşük beklentiler taşır ve onların davranışlarına ilgisiz veya kayıtsız bir tutum sergilerler. Bu yaklaşımı benimseyen anne-babalar, katı kurallar veya sıkı sınırlar koymazlar ve çocuğun davranışlarını denetlemeye çalışmazlar. Bunun yerine çocuğun kendi davranışlarını planlamasına ve yönlendirmesine izin verirler. İzin verici tutuma sahip ebeveynler, çocukları için genellikle kabul edici ve rahat bir ortam yaratırlar ancak onlardan beklentileri düşük kalır.
İzin verici bir tutum altında yetişen çocuklar, ebeveynlerinin serbest bırakıcı ve kabul edici yaklaşımı sayesinde kendilerini ifade edebilirler ancak ilerleyen yaşlarda sorumluluk alma ve disiplin geliştirme konusunda zorluk yaşayabilirler. İzin verici ebeveynlerin çocukları, akademik başarıda genellikle daha düşük performans sergilerler. Bunun nedeni, ebeveynlerin düşük beklentileri ve sınırlı rehberlik sunmalarıdır. İzin verici ebeveynlik tarzı, ergenlik döneminde ise alkol ve madde kullanımı, okulda disiplinsizlik ve antisosyal davranışlar gibi riskli davranışların artmasına neden olabilir. Bu çocuklar, sınırların belirsizliği nedeniyle uygun sosyal davranışları öğrenmede zorluk çekebilirler.
İzin verici ebeveynlik, çocukların özgürlük alanını genişletse de uzun vadede çeşitli gelişimsel zorluklara yol açabilir. Bu nedenle, ebeveynlerin çocuklarına karşı duyarlı ve destekleyici bir yaklaşım benimserken aynı zamanda uygun sınırlar ve beklentiler belirlemeleri önemlidir. Bu denge, çocukların sağlıklı ve dengeli bir şekilde gelişmelerini destekleyecektir.
4. Aşırı Koruyucu Anne-Baba Tutumu

Aşırı koruyucu ebeveynler, aile içinde çocuğu merkez alan bir ortam oluşturur ve çocuğun her isteğini yerine getirmek, onu olası tehlikelerden korumak temel öncelik haline gelir. Bu tutum, ebeveynlerin çocuğun güvenliğini ve mutluluğunu ön planda tutma isteğiyle şekillense de, çocuk açısından bazı gelişimsel sınırlamalara yol açabilir. Aşırı koruyucu yaklaşıma maruz kalan çocuklar, kendi kararlarını bağımsız olarak verme, inisiyatif kullanma ve sorun çözme becerilerini yeterince geliştiremeyebilirler. Bu durum, çocukluk ve ergenlik döneminde, bireyin özgüveninin zayıf olmasına ve kendi yeteneklerine güven konusunda sıkıntı yaşamasına neden olabilir.
Yetişkinliklerinde, aşırı koruyucu ebeveyn tutumları ile büyümüş olan bu çocuklar, bağımsız hareket etme, sorumluluk alma ve riskleri değerlendirme konularında güçlük yaşayabilirler. Bu durum, sosyal yaşamda uyum sağlama, arkadaş ilişkilerini yönetme ve topluma entegre olma süreçlerini de olumsuz etkileyebilir. Ayrıca aşırı koruyucu ebeveynliğin, çocuğun duygusal dayanıklılığı ve stresle başa çıkma yeteneği üzerinde de sınırlayıcı etkileri olduğu gözlemlenmektedir. Çünkü çocuk, problem çözme ve karar alma süreçlerini çoğunlukla ebeveynleri aracılığıyla deneyimler ve kendi başına risk almayı öğrenemez.
Aşırı koruyucu tutum ile çocuk merkezli bir yaklaşım arasında ince bir denge bulunması önemlidir. Ebeveynlerin, çocuğu korurken aynı zamanda ona sorumluluk ve bağımsızlık fırsatları sunmaları, çocuğun hem güvenli hem de kendine yetebilen bir birey olarak gelişmesine katkı sağlar.
5. İlgisiz Anne-Baba Tutumu

İlgisiz ebeveynler, çocuklarının duygusal ihtiyaçlarına karşı kayıtsızdır ve genellikle onlara karşı duyarsız bir tutum sergilerler. Bu ebeveynler, çocuklarının davranışlarını denetlemez ve onlara karşı düşük beklentiler taşırlar. Çocuklarıyla sınırlı iletişim kurar ve duygusal destek sağlamazlar. Bu durum, çocuğun gelişiminde önemli eksikliklere yol açabilir.
İlgisiz ebeveyn tutumu; çocuğun bilişsel, duygusal ve sosyal gelişimini olumsuz etkileyebilir. Araştırmalar, bu tutumla yetişen çocukların düşük özgüven, duygusal çekingenlik, sosyal beceri eksiklikleri ve akademik başarısızlık gibi sorunlarla karşılaştığını göstermektedir. Ayrıca bu çocuklar, duygusal bağ kurma ve sağlıklı ilişkiler geliştirme konusunda zorluk yaşayabilirler.
İlgisiz ebeveynlik; çocuklarda depresyon, anksiyete ve diğer ruhsal sağlık sorunlarının da riskini artırabilir. Duygusal destek eksikliği, çocukların stresle başa çıkma becerilerini zayıflatabilir ve olumsuz duygusal durumlarla başa çıkmakta güçlük çekmelerine neden olabilir.
6. Tutarsız Anne-Baba Tutumu

Tutarsız ebeveyn tutumu, çocuklara çelişkili ve uyumsuz mesajlar iletilmesiyle karakterizedir. Bu yaklaşımda ebeveynler, bazı durumlarda kabul edici ve destekleyici bir tutum sergilerken diğer zamanlarda baskıcı veya otoriter davranışlar gösterebilir. Bazen ebeveynin kendi davranışları bazen de diğer ebeveynin yaklaşımı birbirleriyle çelişebilir ve bu durum çocuğun kafasında kafa karışıklığı yaratır.
Tutarsız bir tutumla büyüyen çocuklar, kişilik gelişimleri sırasında denge ve istikrar bulmakta zorlanabilir; bu da onların ilerleyen yaşlarda kararsız, içsel çatışmalar yaşayan ve kendini ifade etmekte güçlük çeken bireyler hâline gelmesine neden olabilir. Tutarsız ebeveyn davranışları, çocuğun duygusal güven duygusunu zayıflatabilir ve sosyal ilişkilerinde de belirsizlik ve uyumsuzluk yaratabilir.
Reddedici ebeveynler, çocuklarına karşı soğuk bir tutum sergiler ve genellikle çocuğun olumsuz yönlerini öne çıkarıp bunları vurgulamaya eğilimlidirler. Sevgi ve destekten yoksun bir ortamda büyüyen çocuklar, duygusal olarak güvensiz bir zemin üzerinde gelişirler. Bu ebeveynler, çocuğa karşı destekleyici ve olumlu davranışlar gösterme konusunda isteksizdirler.
Reddedici tutumla büyüyen çocuklar, sevgi ve ilgi eksikliği içinde yetiştiklerinden, duygusal ve psikolojik olarak olumsuz etkilenebilirler. Araştırmalar, bu tutuma maruz kalan çocukların öz saygı eksikliği, kaygı ve güvensizlik, ayrıca duygusal bağlanma sorunları geliştirme olasılıklarının yüksek olduğunu göstermektedir. Bu bireyler, sosyal ilişkilerde mesafe koyma eğiliminde olabilir ve duygularını ifade etmekte zorlanabilirler. Yetişkinlikte de reddedici ebeveyn tutumuna maruz kalan kişiler, ilişkilerde samimiyet ve güven kurmakta güçlük çekebilir ve psikolojik dayanıklılıklarını geliştirmekte zorlanabilirler.
8. Mükemmeliyetçi Anne-Baba Tutumu

Mükemmeliyetçi tutuma sahip ebeveynler, çocuklarından yüksek düzeyde başarı ve uyum beklerler. Bu beklentiler çoğu zaman çocuğun kendi istek ve ihtiyaçlarını göz ardı ederek ebeveynlerin önceliklerini ve standartlarını ön plana çıkarmalarına yol açabilir. Yüksek beklentiler ve sürekli performans baskısı, çocukta stres ve kaygı oluşmasına neden olabilir.
Araştırmalar, mükemmeliyetçi ebeveyn tutumuna maruz kalan çocukların kendilerini sürekli başkalarıyla kıyaslama, başarısızlık korkusu, mükemmel olma zorunluluğu ve öz saygı sorunları yaşama olasılıklarının yüksek olduğunu göstermektedir. Bu çocuklar, hata yapmaktan kaçınma eğiliminde olabilir ve duygusal olarak kendilerini baskı altında hissedebilirler. Uzun vadede mükemmeliyetçi tutumla yetişen bireyler, yetişkinlik döneminde yüksek stres seviyeleri, kaygı bozuklukları ve mükemmeliyetçilik kaynaklı karar alma güçlükleri yaşayabilirler. Sonuç olarak ebeveynlerin çocuklarının bireysel yetenek ve ihtiyaçlarını gözetirken, beklentilerini gerçekçi ve destekleyici bir biçimde sunmaları önemlidir.
Kaynakça
Kümet, Zeynep. “Anne-Baba Tutumlarının Akademik Öz-yeterlik ve Akademik Sosyal Karşılaştırma ile İlişkisinin İncelenmesi” Gaziantep, 2024.
Köseoğlu, Kübra. “Anne Baba Tutumlarıyla Çocukların Sorumluluk Duygusu ve Davranışları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi”. Konya, 2023.
Kapak görseli: Pinterest



