1870’lerin Rusya’sı… Toplumun en seçkin kesiminde geçen iki ayrı aşk. Biri huzurla örülü bir evlilik, diğeri tutkunun sürüklediği bir yasak ilişki. Hikâye Moskova’dan malikanelere uzanırken, sadakatle arzunun çatışması, kıskançlıkla pişmanlığın iç içe geçişi okuyucunun içine işliyor.
Anna Karenina

Anna Karenina, 19. yüzyıl Rusya’sında yaşayan, hem zarafeti hem de güzelliğiyle çevresinde hayranlık uyandıran bir kadındır. Aristokrat bir adam olan ve kendisinden yirmi yaş büyük olan Alexei Alexandrovich Karenin ile evlidir. Ancak Anna bu evliliğinde mutsuzdur. Alexei, iyi ve sorumluluk sahibi bir koca olmasına rağmen tutkudan yoksundur ve soğuk bir yapısı vardır. Bu nedenle Anna, bu evliliği duygusuz bulur; tek tesellisi ise çocuğudur.
Anna, kardeşinin evlilik sorunlarını çözmeye yardım etmek için Moskova’ya geldiğinde Kont Vronski ile tanışır. Evli ve çocuk sahibi olmasına rağmen Kont Vronski ile coşkulu ve sarsıcı bir aşk yaşamaya başlar. Anna belki de bu evlilikten bunalır, sıkılır ve Vronski’yi de kurtuluş olarak görür. Aşkını özgürce yaşamak ister; ancak kocasından boşanamayınca Vronski ile evlilik dışı bir ilişki içinde yaşamaya başlar ve toplum tarafından yargılanır. İnsanlar onu ahlaksızlıkla suçlar. Aşk uğruna savaşarak acılar çeken bir tablo çizer. Sevdiği ve sevildiği için yargılanan bir kalbe sahiptir.
Anna başlangıçta yanlış bir evlilik yapmış, fakat daha sonra gerçek aşkı Vronski ile bulduğunu düşünmüş; ancak onunla da mutlu olamamıştır. Çünkü mutlu olabileceğine inanmaz. Vronski ile olan aşkının yerini zamanla güvensizlik, kıskançlık ve bağımlılık alır. Onları bir araya getiren, Anna’nın tutkusu ve cesaretidir. Çünkü Anna böyle cesur bir insandır. Sevdiği adama tam anlamıyla kavuşamadığı gibi, bu adam için geride bıraktığı hayata da dönemez. Kendi arzuları ve toplumsal normlar arasında ezilen bir kadındır Anna.
En sonunda yaşadıkları karşısında bir çıkış yolu bulamayan Anna, mutlu olamayacağına inanır ve bunalıma girerek tren istasyonunda intihar ederek yaşamına son verir. Anna, gerçek bir sevgi arayışı içindedir. Ancak bunun imkânsızlığı ve hayal kırıklığı karşılığında talihsiz bir şekilde hayatına son verir. Kadın kimliğinin bastırıldığı ve toplumsal ahlak normlarının etkili olduğu 19. yüzyıl Rus toplumunda Anna’nın içinde bulunduğu bu içsel çatışma, onu bu sona götürmüştür.
Alexei Alexandrovich Karenin

Aldatılan koca Alexei, St. Petersburg’da etkili bir hükümet pozisyonuna sahip, çok kuralcı, katı, dini inançları ve kuralları ön planda tutan bir kişiliğe sahiptir. Karenin, aynı zamanda derin bir batıl inanca sahiptir. Karenin’in Anna ile olan evliliğinde sevgi yoktur; bunun yerine bu evliliğin temelinde statü vardır. Anna’nın ihaneti karşısında uzun süre sessiz kalır; çünkü onun en önemli endişesi, toplumdaki itibarını korumaktır. Dışarıdan bakıldığında gayet iyi ve sorunsuz görünen, ancak gerçekte mutluluğun ve sevginin olmadığı bir evliliğin içinde bulunarak, itibarını boşanma ve skandalla riske atmaktansa bu şekilde sürdürmeyi tercih eder.
Anna onu soğuk ve duygusuz olarak görmesine rağmen, Anna’nın Vronski ile ilişkisinden dünyaya gelen kızı Annie’yi evlat edinir. Bu durumda karısını, yasak aşkını ve ondan doğurduğu çocuğu affetmeyi bile göze alacak kadar yüce gönüllüdür. Başlangıçta kendisine Anna’nın ona ne kadar kötülük yaptığını, bu yüzden de onu bu ihanetten dolayı asla affetmemesi gerektiğini hatırlatsa da sürekli bir içsel çatışma yaşayarak kendisini Anna’yı affetmiş bir şekilde bulur. Anna’nın Vronski’yle yaşadığı tutkulu aşk, Alexei’in bir ilişkide tutkudan, sevgiden, duygudan ve ilgiden ne kadar yoksun olduğunu gösterir. Onda aşk ve tutku yerine, geleneksel olan; ölçüler, kurallar ve itibar ile saygınlık ön plandadır.
Kont Vronski

Vronski, önce Kitty’ye kur yapan bir çapkın, sonra onu terk edip Anna’nın peşine düşen zengin ve yakışıklı bir subaydır. İlk bakışta cazibesiyle öne çıkar. Hırslı ve prensipli bir adamdır. Soylu bir ailenin çocuğudur. Babasını hiç tanımamıştır. Tolstoy, onu karakteristik bir romantik kahraman; tutkularıyla yaşayan ama hiçbir şeye onu tüketip yok edecek kadar derinden bağlanmayan güçlü bir subay olarak tasvir eder. Vronski, bir aile kurmak istemez; bunu, Anna ile uzun ilişkisi boyunca evlenmediğinden anlıyoruz. Belki de çocukluğundan dolayı aile yaşamının ne demek olduğunu bilmediğinden evliliğe sıcak bakmamıştır. Daha sonraki bir vakitte bir aileye sahip olmayı arzular ve çocukların kendisine ait olabilmesi için Anna’nın Alexei’den boşanmasını talep eder.
Vronski’nin karakterinde kararsızlık ve toplumsal baskıların etkisi sıkça hissedilir. Bu sebeple zaman zaman çok net olmayan ve ne istediğini bilmeyen bir tavır takınır. Anna’nın psikolojik çöküşüne seyirci kalır. Onu anlamakta zorlanır ve ilişkilerinde bir soğuma başlar. Bu noktada Vronski’nin karakterindeki bencillik görülür. Toplum ve vicdan arasında sıkışmış bir karakterdir. Toplumun gözünde başarısıyla anılan Vronski, Anna’yla olan ilişkisinden dolayı yargılanır. Başta bunu sorun etmeyip aşkının peşinden gitse de, zamanla toplumun düşünceleri onun aşkının önüne geçer. Çünkü hiçbir zaman bulunduğu bu soylu çevrenin etkisinden çıkmak istemez. Bu da onun iç dünyasındaki çatışmayı yansıtır.
Anna’nın intiharı, Vronski’yi paramparça eder. Anna’nın ölümünden sonra, onda geç kalmış bir pişmanlık geride kalır. Anna’nın ölümüne dolaylı katkısı olduğunun farkındadır. Bu nedenle yüksek sosyeteyi terk ederek orduya yeniden katılır ve gönüllü olarak savaşa gitmeyi seçer. O, aşkı elde etmekte cesurdur ama devam ettirmekte zayıftır. Anna’ya tutkuyla bağlanır; bu bağ göz alıcıdır, cesurdur ama aynı zamanda yıkıcıdır.
Prenses Yekaterina Aleksandrovna Şçerbatski

Levin‘in karısı olan on sekiz yaşında, göz kamaştırıcı, saf bir sosyete kızıdır. Sosyetede güzelliği ve narinliğiyle hayranlık uyandırır. En büyük gücü merhametidir. Kont Vronski’nin Anna’dan önceki sevgilisidir. Ancak Vronski, Anna ile karşılaştıktan sonra Kitty’yi unutur ve tüm ilgisini Anna’ya yöneltir. Vronski’nin Anna’ya yönelmesi, Kitty’nin ilk kırılmasıdır. Gururu zedelenir ve kalbi kırılır. Vronski’nin kendisine olan bu tutumu, Levin’i Vronski yüzünden reddedip onu görmezden gelmesine ve Kitty’nin üzüntüden hastalanıp kendi içine dönmesine sebep olur. Ailesiyle birlikte gittiği bir Alman kaplıcasında sağlığına kavuşur. Bu süreçte kendi içini dinleme sürecini gerçekleştirir ve bunun sonucunda Vronski’ye olan duygularını unutarak olgunlaşan bir kadın olur.
Kitty, başta kalbinin sesini değil, bakışların fısıltısına teslim olmuş bir genç kızdır. Aşkı; görünüşte, çekicilikte, kolektif beğenide arar. Halbuki aşkta asıl önemli olan güzellik değil, karşındaki insanın ilgisiyle sarılmak, saygısında değer görmek ve sana kendini güvende hissettirmesidir. Kitty bunları yaşayarak, tecrübe ederek öğrenir. Kitty, uğruna ölümden döndüğü bir aşktan, terk edilişten yaralı bir kadın olarak Levin’e sığınır. Kitty bu ilişkide sadece seven değil; aynı zamanda anlayan, düşünen, sabreden ve yol gösteren olur. Levin ile düğününde onu görenler “gençliğini, tazeliğini ve güzelliğini” kaybetmiş olarak tanımlarlar. Çünkü artık o, içinde bulunduğu sosyetenin ihtişamından ziyade sade, rustik bir hayat yaşar.
Kitty bu kez aşkı bir arzu değil, bir güven ve sadakat bağı olarak yaşar. Çünkü Levin, onun gözünü boyamaz, onu görür. Ve Kitty sonunda görülmeyi değil, anlaşılmayı aradığını fark eder. Hastalıkla, ölümle, doğumla yüzleştiği anlarda Kitty, bir kadının ne kadar dayanıklı olabileceğini gösterir. Kitty, masumiyetin olgunluğa, kırılmanın güce, hayal kırıklığının gerçek sevgiye dönüştüğü bir karakterdir.
Konstantin Dimitriyeviç Levin

Levin bir çiftçidir. Ailesinin geleneksel çiftliğinin sahibi olan idealist bir genç adamdır. Beceriksiz ama sıcakkanlıdır. Levin, romantik ve duygusal olarak dürüst olan tek karakterdir. Köylülerle birlikte çalışarak, ailesinin çiftçilik arazisini işleyerek ve doğaya yakın kalarak zaman geçirir. Kitty’ye âşık olmuş, ama Kitty onu reddetmiştir. Ancak daha sonra hayallerindeki kadın olan Kitty ile evlenir, aşık kalmayı öğrenir ve hayatının anlamını keşfeder.
Levin, hayattan yüzeysel bir tat değil, derin bir anlam bekleyen bir adamdır. Diğer karakterler gibi süslü salonlarda değil, tarlalarda, doğanın içinde, sessizlikte bulur kendini. Ona göre gerçeklik, toprağa dokunduğunda, alnından ter damladığında hissettiklerinle başlar. Toplumun dayattığı kalıplara hiç sığamaz. Şehir hayatındaki sahte mutluluklar, gösterişler ona göre değildir. Levin kendine özgü bir insandır. Toplumun düşüncelerini benimsemekten ya da onların kalıplarına girmekten ziyade, kendisi neyin doğru olduğuna inanıyorsa onun peşinden gider. Herkesin kendi bireysel sorunlarıyla ilgilenmesi gerektiğini savunur.
O bir yönüyle çok sade, ama o sadeliğin içinde öyle yoğun duygular taşır ki… Sürekli sorgular, durmadan düşünür: İnsan neden yaşar? Mutluluk neye benzer? Kendi içinde çırpınır bazen, ama vazgeçmez. Bu da onu bana göre en gerçek karakter yapar. Levin’in aşkı da gösterişli değil ama çok derindir. Kitty’ye duyduğu sevgi, onun en saf ve savunmasız hâlidir. Bir kadını sadece sevmek değil, ona iyi gelmek, onunla büyümek ister. Bence bu çok kıymetli. Sevgiye tutkuyla değil, içtenlikle yaklaşan biridir o.
Romanın sonunda Tanrı’ya döndüğü sahne çok etkileyicidir. Çünkü derin bir şekilde ateisttir. Bir köylüyle karşılaştıktan sonra dini bir aydınlanma yaşar. O inancı bulduğu an aslında kendini de bulur ve sakinleşir. Belki hâlâ her şeye cevabı yoktur, ama artık sorularla barışıktır.
Darya Aleksandrovna Oblonsky

Stiva’nın karısı, Anna’nın yengesidir. 25 yaşında ve beş çocuk annesidir. Dokuz yıllık evliliği ve çocukları onu yıpratmış, güzelliğini kaybetmiştir. Kocası tarafından başka kadınlarla aldatılır. İyi bir ev hanımıdır. Daria Alexandrovna, yani Dolly… Bence romanın en sessiz ama en güçlü kadınlarından biridir. Onun yaşadığı yorgunluk, kalbindeki kırıklık çok derindir. Eşi Stiva’nın ihanetine uğramış, defalarca hayal kırıklığına uğramış ama yine de gitmemiş. Gitmemek bazen güçsüzlük değil, bir tür cesarettir ya hani… Dolly bunun canlı örneğidir.
İçinde öfke, kırgınlık ve belki de zamanla azalan bir sevgi taşısa da, anne olmanın ne demek olduğunu onunla birlikte daha iyi anlarız. Sürekli bir şeylerden vazgeçer, sürekli kendinden eksiltir ama yine de dimdik durur. Bence en çok da bu yüzden değerlidir. Dolly, bana göre aşkı değil ama sadakati temsil eder. Yorgun ama inançlıdır. Gözyaşlarını içine akıtan bir kadındır. Herkes değişirken o sabit kalır. Ve bu onun zayıflığı değil, belki de en büyük gücüdür. Bazen kendini değersiz hisseder ve sevilmediğini düşünür. Çünkü onun sessizliğinde binlerce kadının sesi vardır. Ne çok şey taşır omuzlarında… Ama hep susarak, hep katlanarak.
Kimi zaman onun sabrına kızdım, kimi zaman hayran oldum. Ama en sonunda anladım ki Dolly, bu romanın görünmeyen kahramanıdır. Aşktan değil ama hayatın gerçeklerinden beslenen bir kadındır.
Stephane Arcadievitch Oblonsky

Stephane Arcadievitch Oblonsky, Karısı Dolly’e ne gerçek bir sevgi ne de sadakat sunar. Ama yine de onun gitmesini istemez. Çünkü alıştığı düzenin bozulmasını istemez. Seviyor gibi yapıyor ama aslında sevgiye dair en küçük bir kırıntı bile yoktur. Kendi rahatından, konforundan asla vazgeçmez.
İnsanlarla arası iyidir, çünkü herkese yüzeysel bir sıcaklık sunar. Ama derinlemesine bakıldığında aslında o hep kendini düşünen biridir. Anna’ya karşı da duygusal bir yakınlığı varmış gibi görünse de, onun yaşadığı yıkımı gerçekten anlamıyordur. Çünkü Stiva, hiçbir şeyi tam anlamıyla hissetmez. O, hayatta her şeyin hafif yaşanabileceğine inanır. Aşkı da, evliliği de, dostluğu da. Ama bu hafiflik bazen insanın içini boşaltır. Stiva’nınki de öyle. Gülümsüyor, konuşuyor, ikna ediyor… Ama arkasında hep bir dağınıklık, hep bir sorumsuzluk bırakır.
Kaynakça
Tolstoy, Lev Nikolayeviç. Anna Karenina. Çev. Ayşe Hacıhasanoğlu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2023.
“Anna Karenina: Summary and Analysis”. Rewirethewest. Web. Erişim Tarihi:01.07.2025.
“Anna Karenina Hakkında Özeti Lev Tolstoy”. Edebiyat ve Sanat Akademisi. Web. Erişim Tarihi: 01.07.2025.
“Anna Karenina Kitap Özeti ve Konusu”. Boenstitu. Web. Erişim Tarihi: 03.07.2025.
“Tolstoy ve Anna Karenina’sı Üzerine Bir Değerlendirme”. Hangi Tarih. Web. Erişim Tarihi:03.07.2025.
“Anna Karenina Study Guide”. Literature Guide. Web. Erişim Tarihi: 04.07.2025.