Anna Karenina Hangi Şarkıları Dinlerdi?

Editör:
Deniz Filiz, Damla Satıroğlu
spot_img

“Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin ise kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.” cümlesiyle çarpıcı bir giriş yapan romandır, Anna Karenina. Lev Nikolayeviç Tolstoy‘un en ses getiren romanlarından biri olup romana ismi verilen baş karakterdir aynı zamanda. Her ne kadar roman bir aşk romanı olarak bilinse de; 19. yüzyıl Rus aristokrasisine ait sosyolojik yapı, mutlu ve mutsuz aile portreleri gibi temaları işleyen ve bunların içerisinden doğan kişinin toplum içerisindeki yere ilişkin bireysel özgürlükleri, sadakat, gerçek sevgi, bencil aşk gibi kavramları da sorgulatan çok yönlü bir eser.

Anna Karenina nasıl bir karakterdir?

#microsoftcopilot

Oldukça güzel, zarif, dikkat çekici bir kadın olan Anna Karenina, Rus aristokratlarından Aleksey Aleksandroviç Karenin ile evli, 7-8 yaşlarında bir oğlu olan, toplum içinde çeşitli arketiplere sahip bir kadındır. Daha romanın ilk başlarında Anna evliliği ile ilgili okuyucuya izler sunar: Doli gibi aldatıldığını öğrenseydi, eskisi gibi olamazdım ama affederdim şeklinde rahatlıkla verdiği yanıtıyla  rasyonel bir şekilde evliliğini sürdüren, stabil hayatından memnun bir kadın olduğunu düşünürüz. Hayatında onu heyecanlandıran tek şey oğlu ve kitaplarıdır. Ta ki Vronski’ye aşık oluncaya kadar. Romanda her ne kadar dinlediği şarkılardan doğrudan bahsedilmese de; Anna’nın duygu dünyası romantizm ve melankoli ile dolu olduğundan, onun duygusal derinliklerine inen klasik müzikleri dinlemeyi tercih ederdi diye geçiriyorum zihnimden.

(Dikkat! Burdan sonra okuyacaklarınız spoiler içerebilir!)

Anna Karenina Hangi Şarkıları Dinlerdi?

1. Raindrop Waltz No.1 in Minor-Joshua Kyan Aalampour

Anna, bir kitap okurken hikâyede geçen ortamı yaşamak istercesine kafasında canlandırıyor, orada olmak ve oradaki eşyalara dokunmak istiyor. Dolayısıyla bu bana Anna’nın  duygularıyla yaşayan bir insan olduğuna dair izler sunuyor. Böylesine canlı bir okuma yapan Anna, muhtemelen kitap okurken arka planda kulağına ince ince süzülerek gelen duygulu klasik müzikleri tercih ederdi diye düşünmeden edemiyorum. İsmi yağmur damlası olan, ismi gibi duru tınılarla bizi çevreleyen bu parça; yağmur yağdığında huzur bulan, kitap okumayı seven insanları çağrıştırıyor bana. Anna da kitap okurken tüm duygularıyla orda oluyorsa, yağmur damlaları gibi insanın içine işleyen bu parça da Anna’nın tüm duygularıyla orada olduğu bir parça olurdu diye geçiriyorum zihnimden. Romanı boyunca, o yağmur damlaları gibi canlı, coşkulu, duygulu müzikleri dinlediğine şahit oluyor gibiyim.

2. Fire Burns Inside Me-Andrea Vanzo

Anna’nın hayatında ilk kez aşık olduğunu ve bu duyguyu bilmeden evlendiğini okuyoruz. Vronski’ye olan aşkı, ilk aşk olduğuna göre, Anna neler dinlerdi diye düşünüyorum. İçimde yanan alevler ismi verilen bu parça, Anna’nın ateşler içinde kalan birinin çaresizliğini anlatıyor gibi. Anna’nın çaresiz hissettiği anlarda fonda çalıyor ve onun düşüncelere dalıp gidişlerini gösteriyor adeta.

3. La Solitude- Joshua Kyan Aalampour

Fransızcada Yalnızlık anlamına gelen bu parça Anna’nın hiç bir zaman tam hissedemeyişini gösteriyor. Anna, istemeden de olsa oğlunu ardında bırakarak, Vronski ile bir hayat kuruyor. Oğlundan uzak kalışı, alışık olmadığı yepyeni bir hayat düzeni, toplumdaki yerinin değersizleşmesiyle kendi benliğine yabancılaşması, Vrornski’ye karşı şüpheli düşünceleri Anna’nın ruhundaki o tamamlanamamışlık hâlini gösteriyor adeta ve bu parçadaki yalnızlık ezgilerini dinlediğimde Anna’nın duygularıyla da eşleşiyor diye geçiriyorum aklımdan. Anna’nın yalnız ruhuna, bir sızı gibi süzülen bu ince notalar geliyor kulağıma. Anna da adeta bu müziği dinliyor yalnızlık duygularıyla.

4. The Departure-Max Richter

Max Richter‘ın bestelediği ve The Leftlovers dizisiyle karşımıza çıkan bu şahane müzik, insanın acı dehlizlerinde geziniyor, zavallı ruhuna biçare olmaya çalışıyor fakat hep yarım kalıyor gibi. Bu melodiler, Anna’nın yarım kalışlarına şahitlik ediyor; böylelikle duygularına tercüman olan bir arkadaş oluyor gibi ve Anna bu müzikleri dinlerken aynı zamanda duygularını da müziğe dinletiyor biçiminde bir yerden görüyorum Anna’yı, tüm bunları düşünürken.

5. Lacrimosa- Zbigniew Preisner

Tren istasyonu, Anna Karenina’nın karşımıza ilk çıktığı yer, Vronski ile de tanıştıkları yer aslında. Her şeyi Anna için daha farklılaştıran yerde Anna’yı son kez görüyoruz. Anna’nın acı sonuyla örtüşen müzikler, onun ruhuna adeta bir arkadaş olduğu için; anlamı gözyaşı olan “Lacrimosa” isimli ağıtı dinlerdi diye düşünüyorum.

“Lacrimosa dies illa
(Gözyaşlarıyla dolu olacak o gün)
Qua resurget ex favilla
(Bir kez daha küllerinden yükselecek)”

6. Adagio in G Minor- Tomaso Albinoni, Chamber Orchestra of Miemo

Romanın sonlarına doğru, Anna’nın ruhundaki kasvetli dalgalanmalar öyle belirgin ki o dönemde yoğun, duygu yüklü eserleri dinlerdi diye geçiriyorum aklımdan. Bunlardan biri de Anna’nın ruhunu teslim edeceği türden bir parça olurdu. Peki neydi bu parça diye çok düşünmeme hiç gerek kalmıyor çünkü bu olsa olsa Anna’nın coşkulu hüznü olurdu diyorum. Anna’nın bu duygusuna kitabı okurken bu şarkıyla girmiştim adeta. Dolayısıyla Anna’yı, bu enfes besteyi yoğun duygu atmosferinin içerisinde dinlediğini hayal ediyorum.

7. Le Courage D’aimer- Sharon Chen

Klasik müzikler, duygu dünyasını en iyi tasvir edenlerdir bana göre çünkü genelde söz olmaz ve sadece melodiler gelir kulağa. Kişinin müziği kendi anladığı şekilde yorumlamasını sağladığından romanı okurken dinlediğim klasik müzikler Anna’nın duygularıyla savruntulu oldu. Tek bir parçayla romana ithaf eden bir müzik seçseydim, bu seçim acı mutluluk melodileri olurdu. Çünkü Anna bence hiç bir zaman mutlu olamadı, sadece mutlu olduğunu sandı.

Çok mutluyum dediği anlarda ona çok şaşırıyordum fakat romanın ilerleyen safhalarında onun kendisini bir zavallı gibi hissettiğini gördüm. Artık toplumda nasıl görülüyorsa bunu kendi benliğine de yansıtmaya başlamıştı. Romanın başlarında, Vronski’nin yakın davranışlarına karşı durmaya çalışıyorken romanın sonlarına doğru Vronski hayatındayken ve ona aşıkken; erkeklerle olan iletişimini, beynine yerleştirdiği sadakatsiz kadın imgesiyle yani ondan beklenen hâliyle yapmaya başlamıştı. Anna kendisi için hazin bir son yazdı ve ne yazık ki hiç istemese de hayatındaki bazı kişilere derin izler bıraktı. Kont Aleksey Aleksandroviç Karenin hiç iyi hissetmediği ve haketmediği duyguları yaşadı; Kont Aleksey Karenin’den oğlu Seryozha, annesi tarafından terk edilmişlik duygusuyla yaşamak zorunda kaldı, Anna’nın Vronsky’den kızı Annie ise annesini hiç bir zaman tanımadı.

Klasik müzikler tüm bu hazin durumlara kendi atmosferlerini oluşturmada katkı sağladı. Ve tabii Vronski’ye dair hazin bir şey hissetmedim hiç. Romanın sonunda yıkılmış hâline şaşırdım bile. Çünkü gün gelecekti ve Vronski eski hayatına dönecekti. O da bu mutsuzluklardan payını almalıydı belki Tolstoy’a göre. Bir gün olur da Anna Karenina gibi bir şaheseri tekrar okumaya niyetlenirseniz ya da hiç okumamış olanlar onun duygularını derinlemesine hissetmek isterseniz; onun duygu dünyasından sizler için seçtiğim müzikleri de arka planda dinlemenizi öneririm.

Keyifli okumalar ve dinlemeler…


Kaynakça:

Tolstoy, Lev Nikolayeviç. İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2023.

Oxfordsong, Web.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.