Anna Ahmatova: Ölümden Doğan Şair

spot_img

Bu yazımızda siz okuyucularımızla Rusya’nın en büyük kadın şairlerinden olan Anna Ahmatova’yı,  benimsediği edebi akım olan akmeizmi ve şiir kitabı “Tesbih” (1914) isimli eserini tanıştıracağız.

Rus edebiyatının en büyük kadın şairlerinden birisi olarak kabul edilen  Anna Ahmatova,  1889 yılında Odessa yakınlarında dünyaya geldi.  Döneminin en yaratıcı ve özgün kadın şairlerinden olan Ahmatova küçük yaşlardan beri kendini ifade etmeye ve yazınsal çalışmalar yapmaya başlamış ve nazım türü onun için vazgeçilmez bir tutku olmuştu.

Gerek aile yaşamında gerekse kendi özel hayatında acı kayıplar ve kalp kırıklıkları yaşadığı içindir ki dizelerinde ölüm teması sıklıkla göze çarpan bir hal almıştı… En büyük korkusu ya  ölüm ya da ölümü beklemek olmuştu. Belki de yaşadığı dönemin zorlu şartları,  şair için öldürmeyen bir ölüm halini almıştı… Hüznünü kağıda dökmeye başladı. Okura önce sevgilisini görecek aşık  bir kadının heyecanını sonra da o andaki tüm ince detayların ona verdiği heyecanı hissettirirdi . Son dizelerinde de sevgilisini , umudundan vazgeçerek öldürürdü. Şiirlerinde Rusya soğuğunun rüzgarı  eserken bir taraftan da şairin yakarışları geceye eşlik edebilir…

Edebi Kişiliğine Bir Bakış

Anna Ahmatova, Sankt  Peterburg’da  Akmeizm akımı paralelinde eserler yazdı ve bu çalışmaları ona muhteşem bir ün kazandırdı. Aynı zamanda kendisi gibi şair olan ve  Akmeizm akımının kurucusu  Nikolay Gumilyov ile evliliği Anna Ahmatova’nın hem özel hem de  yazın hayatında çok şeyi değiştirdi. Bu evlilikten Ahmatova ve Gumilyov çiftinin oğulları Rus tarihçisi ünlü Lev Gumilyov dünyaya geldi. Ahmatova’nın şiirlerinin genelinde içsel konuşmaları,   yaşanmışlıklarla hala davam etmekte olan umutsuz ve unutulamayan bir aşk karamsarlığı, vazgeçemeyişleri , mücadeleleri ve dinsel  öğeler göze çarpardı. Bekleyişleri  genelde görkemli güzellikte olan puslu akşamlarda geçerdi. Şair günümüzde de  “Rusya’nın kalbi kırık kadın şairi“olarak bilinmektedir. Çevreyi  , nesneleri  ve doğayı tasvir ederdi fakat hayata karşı genel olarak bir karamsarlık hali içerisindeydi. Okuru da bir anda soğuk Rusya gecelerinde aşık olduğu adamı beklerken ki,  Anna’nın yanına çekiverirdi. İçten içe eski günlere dönmeye büyük bir özlem ve umut içerisinde oluşu, dizelerinde hissedilirdi. Birçok  şiirinde şair, kendisini sanki aşık olduğu adamı görecekmiş gibi hazırlanmış şekilde tasvir etmişti lakin  çoğu zaman şiirlerin sonuna doğru  karamsarlık ilk dizelerdeki umudu öldürdü. Ahmatova dönemin edebiyat eleştirmenleri tarafından aşk ve dinsel öğeleri harmanladığı için sert eleştirilere maruz kalmıştır. Şairin benimsediği edebi akım akmeizm olmuştur.

Akmeizm Akımı

Akmeizm;  metaforlardan ziyade kelimelerde, gerçek anlam kullanımını benimserken pastoral öğeleri de  kullanan bir akımdı . Etimolojik olarak Yunanca “zirve” anlamına gelen  acmé, axmi sözcüğünden türetilen kelimeye “akmeizm” adı verildi. Akmeizm artık Rus şiirinin zirvesi olma yoluna girmişti…  Akmeizm , sembolizmin metafor anlayışına karşı , gerçek anlamcılık ve doğaya dönüşü imgeleyen protest  bir akımdı. Akmeizmin öncülerinin temeli “Şairler Loncası “ olarak adlandırılan edebi topluluğa dayanırdı Akmeizmin Rus edebiyatındaki en önemli temsilciler arasında; Nikolay Gumilyov, Boris Pasternak , Osip Emilyeviç Mandelştam, Sergei Gorodetsky,  Vladimir Narbut ve  Mikhail Kuzmin gibi isimlere rastlamak mümkündür.

Şairin yakın arkadaş çevresi  XX.yy Rusya’sının aydın yazarları arasında yer alan kişilerdi. Bu yazarların birçoğu Stalin baskılarına ve İkinci Dünya Savaşı’ndaki olaylara hicivsel yaklaşarak iktidarla ters düşüp Rusya’dan ayrılmak zorunda kalmış, sürgüne gönderilmiş ya da idam edilmiş kişilerden oluşuyordu. Eski eşi Nikolay Gumilyov’un idamı Ahmatova’nın hayatındaki trajik olayların yalnızca bir örneğidir. Şair bu olaydan sonra edebi yazılarına uzun yıllar ara vermiştir. Ahmatova hümanist kişiliğinin yanı sıra oldukça vatansever bir Rus aydın – şair olarak da tanımlanabilir. Öyle ki bu vatan sevgisi , onu bırakıp gitmeye değil, Rusya’da kalıp mücadele etmeye iten en önemli nedenlerden birisi olmuştur.

Eski eşi Nikolay Gumilyov’un idamı Ahmatova’nın hayatındaki trajik olayların yalnızca bir örneğidir. Şair bu olaydan sonra edebi yazılarına uzun yıllar ara vermiştir. Ahmatova hümanist kişiliğinin yanı sıra oldukça vatansever bir Rus aydın – şair olarak da tanımlanabilir. Öyle ki bu vatan sevgisi , onu bırakıp gitmeye değil, Rusya’da kalıp mücadele etmeye iten en önemli nedenlerden birisi olmuştur.

1964 yılında  İtalya’da  verilen Uluslararası Şiir Ödülü Etna Taormina’ ya layık görülen şair, 1965 yılında da Oxford Üniversitesi tarafından onursal doktorluk ünvanına layık görülmüştür. Yaşamının son yıllarını dünyaya adını altın harflerle yazdırarak geçiren şair, 1966 yılında Domodedovo’da hayata gözlerini yummuştur.

Anna Ahmatova’nın Eserleri

Şairin Eserleri: Akşam(1912), Tespih (1914) Beyaz Sürü (1914), Requiem (1935-1940), Altı Kitaptan ( 1940) ve Seçilmiş Şiirler(1976)’dir. Şiirleri birçok farklı dile çevrilerek dünya edebiyatlarına kazandırılan şairin eserlerinin tümünün toplanarak derlenmesi 1990-1992 yılları arasında günümüz güncel halini almıştır.

Şairin özel ve edebi yaşamını, benimsediği edebi akımı ele aldıktan sonra gelin biraz da eserlerine göz atalım. Siz okuyucularımız için seçtiğimiz orijinal adı Rusça “Четки”(1914) olan ve Türkçesi Emel Saatçi’nin kaleminden dökülen Dorlion  Yayınları’nın  yayınladığı 2020 yılı basımı “Tespih”(1914) adlı şiir kitabı.

Kitabın kapağında Ahmatova’nın portresi yer alıyor. Bu portrede şairin hayatının ve yaşanmışlıkların biriktiği, keskin yüz hatlarıyla birlikte tüm bunları anlatırcasına gözlerinden okunan hüzünlü bakışları da dikkatlerden kaçmayacak bir detaydır.

Çevirmenin önsözünde kitabın adının “Tespih” olmasıyla ilgili dizelerdeki duaya benzer yakarış olduğuna değinilmiş.

Şairin aşk teması ağırlıklı akmeist şiirin en güzel örneklerinden biri olarak verilebilecek isimsiz   bir şiiri :

xxx

Buradayız günahkar kadınlar ve ayyaşlar,
Öyle üzgün öyle mutsuz her birimiz!
Duvarda çiçekler, gökyüzünde kuşlar
Endişeyle uçar bulutlara sessiz sessiz.

Siyah pipondan içiyordun sen,
Tuhaf dumanlar çıkıyordu üzerinden.
Dar bir etek giymiştim ben,
Daha güzel görünmek istediğimden.

Pencereler sımsıkı kapalıydı.
Yaklaşan bir deli rüzgar mıydı?
Bir kedinin temkinli gözleri
Bana seni mi anımsattı?

Ah hüzünle dolu şimdi kalbim!
Her an ölümü mü beklemekteyim?
Ve şimdi dans eden bu kadın,
Cehennem ateşinde yanacak, bilirim.

 1 Ocak 1913
 Ahmatova (23)

Şiirde pastoral öğelerin yanı sıra aşk, sosyal mesaj ve ölüm konuları ele alınmış.
Şairin dini duygularını esas alarak yazdığı bir diğer şiiri ise şöyle:

Tövbe
Sessizce bağışladı günahlarımı
Menekşe rengi alacakaranlıkta
Söndü mum ışıkları
Ve siyah cübbem

Kapattı omuzlarımla başımı
Bir ses duydum: Ayağa kalk!
Kalbim sanki yerinden çıkacak.
Biri dokundu omzuma

Vaftiz ediyordu dalgınlıkla.

1911
Tsarskoye Selo
Ahmatova (33)

 

 Kaynakça

Ahmatova ,Anna. Tesbih. Çev. Emel Saatçi. Ankara: Dorlion Yayınları, 2020.

“Mandelştam’la ‘Renkler Ülkesine Yolculuk’ ve Özgürlük”. Aras Yayıncılık.Web. 11.08.2018.

Oktan T., Derviş L., “Anna Ahmatova Örneğinde Ülke Tarihiyle Şair Kaderinin İlişkisi”, XXVI. Uluslararası Kibatek Edebiyat Sempozyumu, Belkıs Halim Vassaf Anısına Edebiyatta Kadın, İSTANBUL, TÜRKIYE, 28-29 Nisan 2014, pp.143-158

 

 

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.