Ankara‘da her beş adımda bir Aspava‘ya denk gelmemek neredeyse mümkün değil. Aspava Ankara‘nın gözde bir restoran zinciri olmaktan çok daha fazlası. Esnaf lokantasının modernleşmiş halidir. İkramlarından SSK dürümüne, kebabından lavaş ekmeklerine, çalışanlarının misafirperverliğine kadar güzel bir hizmet sunuluyor müşteriye.
Aspava’yı sevmek biraz da Ankara’yı sevmektir. Çünkü burada yemek, tabağa konan porsiyonun ötesine geçer; bir şehrin kendini anlatma biçimine dönüşür. Başkent’in serinkanlılığı ile esnaf samimiyeti aynı masada buluşur. Sokakta adı ne kadar çoğalırsa çoğalsın, Aspava’nın özündeki şey değişmez: paylaşılan patates, sıcak lavaş, semavere eklenen bir bardak çay ve ortak bir dilek. Kısacası, Aspava yalnızca bir tabelanın adı değil şehrin diliyle verilmiş küçük, samimi bir söz gibidir.
Aspava’nın Derinlerde Yatan Anlamı

Peki bu kadar meşhur olan, şehir efsanesi haline gelmiş olan Aspava’nın tarihine derinine inelim. 1950’li yıllarda polisiye türünde eserler veren yazar Ümit Deniz, roman kahramanı dedektif Murat Davman‘ı kadeh kaldırırken “Şerefe” demek yerine “Aspava” dedirten bir alışkanlıkla tanıştırmıştı. Bu ifade aslında “Allah, saadet, para, aşk versin, amin” anlamındaki bir dileğin kısaltmasıydı.
Ankara’nın sokak kültüründe Aspava’nın bu kadar hızlı tutunmasının arkasında, sadece doyurucu porsiyonlar değil, bir “dilek” ve “aidiyet” hikâyesi var. Ümit Deniz’in romanlarında milli duyguları yoğun, yabancı güçlere karşı mücadele eden bir ajan olarak çizilen Murat Davman’ın, içki sofrasında “şerefe” yerine “Aspava” diyerek kadeh kaldırması bir nevi parola gibi yayıldı. Sokakta, otobüste, maç dönüşlerinde bu söz bir selamlaşmaya dönüştü; hatta bir dönem “Aspava” yazılı kartonlar taşıyanların anlatıları kulaktan kulağa dolaştı.
Toplumda bu dilek öylesine benimsendi ki, zamanla lokantalara adını vermeye başladı. Ancak lokanta sahipleri ismin açılımına biraz da kendi yorumlarını ekleyerek “Allah Sağlık Para Afiyet Versin Amin” şeklinde bir versiyon ortaya çıkardı.
Zaman içinde bu popülerlik, Ankara’nın lokanta dünyasında bir marka yarışına dönüştü. Mahmut Atalay’ın lokantasının ünü, “Aspava” adının farklı yorumlarla çoğalmasına zemin hazırladı; ilk açılan işletmelerden bazılarının tescil süreçleri anılır oldu, hafızalarda “Aspava Şöhretler Pide ve Kebap Salonu” gibi isimler kaldı. Kimi ustalar kendi dükkânlarını açtı, kimi aynı ismi yaşatmak için farklı semtlerde bayrak devretti. Böylece Aspava tabelaları, şehrin gastronomi haritasında adım başı işaretlere dönüştü. Hatta öyle ki Ankara Lokantacılar Odası’nın kayıtlarına göre yüz on yedi Aspava lokantası bulunduğu söylenmektedir. Bazen sokaklarda yan yana bile Aspava şubesi görmek mümkün.
Bu hikâyenin başlangıç noktası ise ünlü şampiyon güreşçi Mahmut Atalay’ın açtığı lokanta oldu. Öyle ilgi gördü ki, Atalay’ın yanında çalışan ustalar bile kendi Aspava lokantalarını açmaya başladı. Bugün Ankara’da her sokakta, hatta bazen yan yana bile görebileceğiniz bu mekanlar şehrin kendine özgü ‘bol kepçe’ kültürünü yaşatmaya devam ediyor.
Sınırsız İkramların Zirvesi Aspava

Her şubesinde öyle bol ikram vardır ki, ana yemeğe sıra gelmesi bile zor olur. Siz daha ikramların birini bitirmeden hemen yenisini koyarlar önünüze. Özellikle patates kızartmasından tabak tabak yerken bulabilirsiniz kendinizi. Salatasından çiğköftesine kadar ikramları sınırsızdır. Yemekten sonra direkt semaver çay ve künefe yanında dondurmalı irmik tatlısı servis edilir. Tüm bu tatlılar da, tıpkı başlangıçlar gibi ikramdır.

İkramların bolluğu insanı bazen ne yiyeceğini şaşıracak hale getiriyor. Üstelik bu ikram düzeni, Ankara’nın misafirperverlik anlayışını da görünür kılar. Masaya konan tabaklar yalnızca mideyi değil, sohbeti de çoğaltır. Semaverin buharı yükselirken, dost meclisi de uzar. Bir tabak patates paylaşırken kurulan bağ, Aspava’yı sadece “yemek yenen yer” olmaktan çıkarıp bir buluşma mekânına dönüştürür. Öğrenciden aileye, memurdan gece gezmesine çıkanlara kadar herkes için güvenli, hızlı ve cömert bir seçenek. Menüde SSK dürüm, kebap çeşitleri ve taze lavaş sabit yıldızlar ama asıl hafızaya kazınan şey, “hesaba yazılmayan” ikramların cömertliğidir.
Doğru Aspava Şubesi

Her ne kadar Ankara’da Aspava‘nın hangi şubesine giderseniz gidin muhakkak “Yanlış Aspavaya gitmişsin” lafını duyarsınız. Doğru bir şubesi var mı diye soracak olursak bunun tek bir yanıtı yoktur elbette. Yüzden fazla şubesi olduğunu varsayarsak tabi ki görecelidir.
Bu yüzden “doğru” Aspava tartışması, Ankaralıların tatlı rekabetidir. Kimi Kızılay’da patatesin çıtırlığını över, kimi Bahçelievler’de çayın demi için ısrar eder; Ulus’un köklü salonları için “esas yer orası” diyenler de az değildir. Zaman zaman isim hakkı ve tabela tartışmaları yaşanmış, bazı işletmeler farklı ek adlarla yola devam etmiştir. Ama günün sonunda, müşterinin hafızasında kalan şey aynı, masaya ardı ardına gelen tabaklar ve “afiyet versin” diye biten bir dilek.
Güreşçiler, Markalar ve Lezzet Rekabeti

Ankara’nın yemek kültüründe güreşçilerin ayrı bir yeri var. Anadolu’nun farklı bölgelerinden Başkent’e gelen genç sporcular, bazen günlerce aç kalabiliyorlarmış. O dönemlerde lokantalar sınırlı ve veresiye sistemiyle çalıştığı için, karınlarını çoğu zaman borçla doyururlarmış. Borçları biriktiğinde ise gururlarından kimseye bir şey söylemez, aç gezmeyi göze alırlarmış. Örneğin, Mahmut Atalay üç gün boyunca aç kaldıktan sonra bir güreş müsabakasını kazanınca nihayet yemek yiyebilmiş. Gençliğinde yaşadığı bu zorluklar, Atalay’ı şampiyon olduktan sonra lokanta açmaya yönlendirmiş ve onun bu adımı başka güreşçiler tarafından da takip edilmiş birçok yeni lokanta ortaya çıkmış.
Aspava’nın öyküsü “isimler savaşı”nı da görmezden gelmez. Aynı adla açılan çok sayıdaki dükkân, zamanla “marka kime ait” sorusunu gündeme taşımış; kimi dönemlerde ihtarnameler, tescil dosyaları ve mahkeme salonları konuşulmuştur. Öte yandan bazı köklü esnaflar, Aspava’nın artık “halka mal olmuş bir isim” olduğunu savunur. Bu iki yaklaşımın arasında asıl belirleyici olan ise müşterinin belleğidir; lezzet, ikram ve samimiyet.
Ankara’nın eski lokanta rekabetlerine de kısa bir parantez açalım: Aspava tabelaları yayılmadan önce, şehrin hafızasında “Kebap-49” adıyla anılan bir başka ağ vardı. Yıllar içinde isim benzerlikleri ve davalar nedeniyle bazıları tabelasını indirip, farklı numaralarla (Kebap-9, Kebap-48, Kebap-47 gibi) yoluna devam etti. Bu parantez, Ankara gastronomisinin hareketli ve rekabetçi doğasını göstermesi açısından önemli.
Aspava Menü ve Rota Rehberi

Küçük bir Aspava ritüel rehberi de bırakacak olursak ilk kez gidenlerin şaşırdığı nokta, siparişi vermeden ikramların yağmur gibi gelmesidir. Panik yok; tepsiye dokunmak serbest ama ana yemeğe yer bırakmak akıllıca. SSK dürüm için şunu diyebiliriz: Hangi şubesine giderseniz gidin direkt SSK dürümü önerecekler. Ancak bu kadar önerilmesine rağmen gerçekten abartılacak bir lezzet mi, tartışılır. En ideal seçim; Karışık Kebap olabilir. Et severlerin daha çok tercih ettiği ve kalabalık grupla gidildiğinde her çeşit tavuk, et, köfte, kanat kısacası her şeyi barındırır içinde. Hem uygun fiyatlı hem de ikramlarla daha kolay ayak uydurabileceğiniz menüdür. İkram olarak gelen balon lavaş içine de istediğinizi koyup kendi lavaş arası et menünüzü oluşturabilirsiniz. İçecek olarak asitli içecek tercih etmemek en sağlıklısı olur. Çünkü hem ikramlar sayesinde yeterince doyuyorsunuz hem de yemek sonunda çay ikramları var. Ayran o yüzden en güzel tercih olabilir.
Rota önerisi isteyenler içinde en çok tercih edilen Aspavalar; Halil Gülçimen Aspava şubeleri, Yıldız Aspava, Yıldırım Aspava ve Akkaya Aspava’dır. Bu şubeler hizmet ve kalite açısından en çok oy alanlar arasında yer alıyor.
Kaynakça
“Nefis Yemek Tarifleri: Ankara Aspava.” Nefis Yemek Tarifleri, WEB, 02.09.2025.
“Beklenen An: Aspava Dosyası Açıyoruz.” Lavarla, WEB, 02.09.2025.
İpekesen, Erdal. “Ankara’da Aspava Savaşları.” Hürriyet, WEB, 02.09.2025.
“Aspava Resmî Sitesi.” Aspava, WEB, 02.09.2025.
“Ankara Aspava.” Yemek.com, WEB, 02.09.2025.