Genellikle 10 yaş üzeri çocuk ve gençlik, çocuk öykü ve roman kategorilerinde yazar olan Andy Mulligan’ın “Çöplük” isimli kitabını Şeker Portakalı ve Küçük Prens kitaplarını seven herkesin seveceğini düşünüyor, listelerinize eklemenizi öneriyoruz.
Yazar ve aynı zamanda öğretmen olan Andy Mulligen’in Çöplük isimli kitabı yazıldığı dönemde son derece ses getirmiş hatta Blue Peter kitap ödüllerinde finale kalmış ve kütüphaneciler tarafından Carnegie Madalyası ile yarışmıştır. Finalinde de 25 dilde çevrilerek, beyazperdeye uyarlanmıştır. Kitabı özetleyecek olursak; Hikâye, Raphael adındaki çöp toplayıcı bir çocuğun, bir gün en iyi arkadaşı Gardo ile çöpleri ayırırken gizemli bir çanta bulması ve içerisinden de kimlik, anahtar, şehir haritası ve küçük bir kızın fotoğraflarının çıkmasıyla başlıyor. Kurgu ilk başlarda Raphael, Gardo ve Sıçan gibi sokak çocuklarının ağzından daha sonrasında ise yoksul mahalledeki tek okulun rahibi, ülkeye gönüllü çalışmaya gelen bir sosyal hizmetli gibi karşılaştıkları karakterlerin gözünden anlatılıyor. Karakterler arasındaki geçiş, hikâyenin temposunu hızlandırmakla birlikte olayı daha gerçekçi kılıyor. Bu sayede adı geçmeyen bu üçüncü dünya ülkesinin yoksul kesimlerindeki çöplüklerin kokusunu adeta duyuyoruz.
“Çöplük” her ne kadar çocuk kitabıymış gibi dursa da aslında içindeki çocuğu kaybetmeyen yetişkinlerin de zevkle okuyabileceği türden bir kitap olarak karşımıza çıkıyor. Alıntılara yer vereceğimiz yazımızın devamı için şimdiden keyifli okumalar dileriz.
- “Ama sonuçta bir gün daha hayatta kalmayı başarmıştık ve şarkı söylemeye değerdi doğrusu!” (S.176)
- “İnsan, güveninin ihanete uğrayacağı bir konuma sokmamalı kendisini.” (S.89)
- “Dünyanın para etrafında döndüğünü öğrendim. Değerler, erdemler var tabii; ilişkiler, güven, aşk… ve tüm bunlar çok önemli. Fakat ne yazık ki para daha önemli ve tıpkı çok değerli su damlacıkları gibi damlıyor. Bazıları kana kana içiyor, bazılarıysa susuz kalıyor. Para olmayınca kuruyup ölüyorsunuz. Paranın yokluğu, hiçbir şeyin yaşamasına izin vermeyen bir kuraklık yaratıyor.” (S.145)
- “Bu ülkede aptallığın bedeli büyüktür; fakirliğin de öyle…” (S.113)
- “O adamın, kadının ya da çocuğun bir zamanlar var olduğuna dair ebedi bir hatırlatma aracıdır mezar taşı.” (S.177)
- “Bir hapishaneye girmek gerçekten de çok ürkütücü, çünkü ‘Ya bir şeyler ters giderse ve dışarıya çıkmama izin verilmezse?’ diye düşünmeden edemiyorsunuz. Bir yandan da o çizgiyi, özgürlük ile mahkûmiyeti ayıran ve bir noktada geçeceğim o çizgiyi düşünüyordum. Bizi buyur ettikten sonra arkamızdan kapanacak kapılardan hangisinin altında olacaktı o çizgi?” (S.89)
- “Hepimizin bir anahtara ihtiyacı var. Doğru anahtarla bir kapıyı ardına dek açabilirsiniz. O kapıyı size başkasının açmasını beklerseniz daha çok beklersiniz.” (S.13)
- “Kimseye güvenmeden yaşamak zorlu ve yorucu bir iştir.” (S.217)
- “On yaşını geçen çocukların çoğu böyle. Aileleri çöp toplamalarını isterken eğitimin daha önemli olduğuna onları inandırmak kolay olmuyor; bu yüzden onları tek tek kaybediyoruz.” (S.52)
- “Sıfırı tükenmiş bir adam vardı karşımda.” (S.179)
- “Ömür boyu hapis cezası aldım ve…”
Duraklayıp acıyla yüzünü buruşturdu.
“Galiba cezam çok yakında sona erecek.” (S.105) - “Vagondaki diğer öğrenciler gibi bizim de sırt çantamız vardı. Onlar kitap, bizse dolar taşıyorduk.” (S.213)
- Kuşkulu bir vicdan ve çürümüş bir kalp!” (S.241)
- “Ne yaptılar onlar?”
Omuz silkti. “Fakirler. Bu yüzden de birçok şey yapmış olabilirler.” (S.98) - Hırsızlık hırsızlıktır, insan kendini kullanılmış hisseder.” (S.238)
- “En korkuncu, çalmanın yükselmek, sırtına basarak yükselmenin de doğa kanunu olduğuna diğer politikacıları, kolluk kuvvetlerini, memurları, öğretmenleri, tezgâhtarları, komşuları inandırması oldu. Şimdi fakirler bile buna inanıyor ve ülkece yoksa kalışımızın sebebi bu.” (S.216)
- “Eğer gerçekten de 10 milyon dolar çaldırdıysa, birilerinin er ya da geç şu soruyu sorması kaçınılmaz: “Evinizde 10 milyon dolar ne arıyordu?” hepimizin nakit paraya ihtiyacı oluyor. Yanımızda mutlaka bir miktar para bulunduruyor. Ama 10 milyar dolar?? ATM’ler bozulursa diye mi? Yastık altında 10 milyon dolar demek, ya o kişi vergi ödemiyor ya da başkalarının parasını çalıyor demektir. Bunu ben demedim Efendim, lütfen gazetemi kapatmayın! Yalvarırım ailemi kurşunu dizdirmeyin!” (S.182)
- “Yağmur altında titreye titreye oturuyordum. Bir şeyden emindim. Bir şekilde Colva Hapishanesi’ne gitmek ve o mektubu sahibine ulaştırmak zorundaydık.” (S.78)
- “Fakat ne yazık ki para daha önemli ve tıpkı, çok değerli su damlacıkları gibi damlıyor. Bazıları kana kana içiyor, bazılarıysa susuz kalıyor. Para olmayınca kuruyup ölüyorsunuz. Paranın yokluğu, hiçbir şeyin yaşamasına izin vermeyen kuraklık yaratıyor. Behala gibi kupkuru bir yerde yaşamadığınız sürece paranın değerini anlamanız mümkün değil. Binlerce insan her gün yağmur yağmasını bekliyor.” (S.145)
- “Her şeyden uzaklaşmış olmak bana mutluluk vermişti… Deniz manzaramız bile vardı artık, çünkü Yeşil Tepeler uzun ve güzel kumsalın hemen yanındaydı. Zenginlerin hepsi deniz kenarında olmayı seviyor, öyle değil mi?” (S.126)
- “Kimse sonsuza kadar bekleyemez. Onlarsa bizi sonsuza dek beklettiler. Sonsuza dek kapıları çalıp duracaktık.” (S.138)
- “Çünkü artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ve sizin de bana birçok defa söylediğiniz gibi, temkinli olmak için çok nedenim var.” (S.139)
- “Yapacağımız şey riskli,” dedi Gardo…
“Şu ana kadar yaptıklarımız da öyleydi.” (S.188) - “Kırık mezarlar beni korkutuyordu, çünkü dünyada bundan daha üzücü bir manzara yoktu; görmeye dayanamıyordum.” (S.193)
- “Ne olursa olsun, ne yaptıysa yapsın, José Angelico iyi bir adamdı. Onu hiç unutmayacağım.” (S.80)
- “Yarın okula geliyor musunuz bakalım?”
“Ben gelmek isterim ama yarın çalışmak zorundayım,” dedi Raphael, saçlarını eliyle geriye atıp bir kez daha pırıl pırıl gülümseyerek. Ona hem çalışıp hem de sabah dersine katılabileceğini hatırlattım ve okulun tam da bu amaçla kurulduğunu söyledim: Çocuklara eğitim fırsatı sunarken, çalışmalarına da olanak vermek. Beş gün boyunca derse gelen çocuklar, iki kilo pirinç ve o sırada yapılmış bağışlara göre birkaç parça şey daha alıyordu, verilen teşvik buydu. Raphael bana baktı… Onun da aklından, o bariz düşünce geçiyor muydu acaba: İyi de, eğitim almak ne işime yarayacak?
“Öyleyse, geleceğim Bay Po,” dedi. (S.59) - “O kokuyu bir kez almayagörün. Bir daha aklınızdan hiç çıkmıyor.” (S.196)
- “Bazen kuralları çiğnemek gerekir. Kurallar koyar, sonra onları çiğnerim.” (S.50)
- “Karşımdaki adam sadece güçsüz değildi. Ölüyordu.” (S.101)
- “Küçük kız, yepyeni bir taş üzerinde kendi isminin yazılı olduğu mezara, B25/8’e doğru bakıyordu. Ve Ölüler Günü’nde ölü babasını bekliyordu. Nasıl bir mucizeydi bu?” (S.191)
- “Matta İncili’nde, “Kapıyı çalın, size açılacaktır,” der. Bu söz Tanrı için geçerli olabilir, ama insanlar için değil. O kapıda ne kilitler, ne zincirler gördüm bilsen… Ne mühürler… Bizim ömrümüz boyunca kapılar kapalı kalacak kızım.” (S.207)
- “Bir girdaba kapılmış gibiyim. Göz açıp kapayıncaya kadar her şey değişiverdi ve ben düşüyorum.” (S.58)
- “Ama sorun şu ki, bazen yalanlarınız sizi köşeye sıkıştırabilir.” (S.62)
- “Ya bana inanacaklardı ya da her şey burada bitecekti benim için.” (S.65)
- “Değişim beklemek beni yordu, ne kadar az şey duyarsam o kadar iyi galiba!” (S.104)