20. yüzyılın en iyi modernist yazarlarından biri olan Yusuf Atılgan, 27 Haziran 1921’de Manisa’da doğdu. İlk ve orta öğretimini Manisa’da tamamladıktan sonra, işgal nedeniyle göç etmek zorunda kalan Yusuf Atılgan, bu zorunlu göçün ne kadar zor göründüğüne rağmen ileride, aynı kendisi gibi modernist bir yazar olan Ahmet Hamdi Tanpınar‘ın öğrencisi olmasına sebep olacaktır.
Yusuf Atılgan‘ın hayatı, kent ile taşra arasında sürekli olarak gidip gelmiştir. Bu belirsizlik içerisinde geçen zaman, eserlerine çarpıcı bir şekilde yansımış, eserlerindeki dönemin gerçeklerini modern bir perspektiften okuyucuya sunmuştur. Bu bağlamda en önemli eserlerinden biri olan Anayurt Oteli‘ni, Yusuf Atılgan’ın iç dünyasından, dönemin bireyselleşmesini, yalnızlaşmasını ve giderek içe dönüşüm yaşayan toplumda erkeklerin kültürel travmasını, aynı zamanda toplumun Cumhuriyet Dönemi‘ne geçiş sürecini Zebercet karakteri üzerinden nasıl aktardığını ele alacağız.
Anayurt Oteli’nin Gerçek Yönü

Yazımıza derinlemesine girmeden önce, Anayurt Oteli‘nin hikâyesini bilmemiz gerekiyor. Anayurt Oteli, gerçek adıyla Anavatan Oteli, Manisa’da gerçekten var olan ve Yusuf Atılgan’ın bildiği bir mekandır. Bir konak olarak inşa edilen Anavatan Oteli, Cumhuriyet’in ilan edildiği 1923 yılında otel olarak işletilmeye başlanmıştır. Yusuf Atılgan, otelin katibi olan Zebercet‘in nasıl bir hayata sahip olabileceği düşüncesi üzerine Anayurt Oteli‘ni yazmıştır. Bu bağlamda, Anayurt Oteli gerçeklerle harmanlanmış bir eser olarak değerlendirilebilir.
Yazım Sürecinde Zebercet Karakterinde Modernizm Etkileri

“Belemiş, avcuna almış, el kadar bir şey. “Pamuğa sarıp inci kutusuna yatırılır bu; Zebercet koyun adını” dedi. Hemen kulağına eğildim.. Böylece bu pek rastlanmayan ad konmuş çocuğa.”
Hikâyenin başkahramanı Zebercet, bireyleşememiş, kendini ifade edemeyen ve bütünlüğünü kaybetmiş bir karakterdir. Tanıdığımız kahramanlara hiç benzemiyor. Zaten adından da anlaşılabildiği üzere Zebercet ismi, kulağa fonetik olarak bir böceği çağrıştırmaktadır. Ancak biliyoruz ki Zebercet, çok değerli bir taş türüdür. Burada bile Yusuf Atılgan tarafından yaratılan karakter dikotomisi, karakterin ne kadar çarpık ve benliğini kaybetmiş bir kişiliği olduğunun yansımasıdır. Kısacası, Zebercet karakteri, modern bir erkeklik krizini anlatmaktadır. Modernizm ile erkeklerin güç kaybetmesi, bir tür kültür krizi yaşamasına neden olmuştur. Yusuf Atılgan, şüphesiz ki dönemin bu unsurlarından derinlemesine etkilenmiş ve eserlerine yansıtmıştır. Bu bağlamda, Anayurt Oteli‘nin yazım süreci, dönemin kültür krizini ve erkeklerin bireyleşememe kaygısını içermektedir.
Anaerkil Bir Yapı: Anayurt Oteli

“Yirmi altı yaşlarında. Uzunca boylu, göğüslü. Saçları, gözleri kara; kirpikleri uzun, kaşları birazalınmış. Burnu sivri, dudakları ince. Yüzü gergin, esmer.”
Sigmund Freud‘un önemli teorilerinden biri olan “Oidipus Karmaşası“, Anayurt Oteli‘nin adıyla karşımıza çıkmaktadır. Zebercet, aslında annesinden hala kopamayan bir karakterin yansımasıdır. Hiçbir zaman Anayurt Oteli’nden uzaklaşıp, kendine bir hayat kuramaz. Erilliğini asla gerçekleştiremez. Bu bağlamda çocukluğundan asla kopamayan, sorumluluk alamayan bir karakterdir. Toplumun bir parçası olamaz. Sürekli olarak anneye bir regresyon yaşar. Anayurt Oteli, Zebercet için kesinlikle annesinin güvenli alanıdır.
20.yüzyılda Modernizm ile eril kültür, ataerkil yapı çürümeye başlar. Babalar gücünü kaybeder. Kadınlar, Cumhuriyet Dönemi ile daha ön plana çıkar. Bunun bir sonucu olarak, cinsiyet rolleri altüst edilir. Bu geçiş dönemi, erkekler de Oidipus Karmaşası yaratmıştır. Bu nedenle modern edebiyatta erkek başkahramanlar, cesur, güçlü, eril tipler değildir. Tam aksine, Zebercet gibi kişiliği oturmamış, annesinden asla kopamamış, kültürün çıkmazı içerisinde eriyen karakterlerdir. Tüm bunlar bağlamında, Anayurt Oteli mekansal olarak ele alındığında, Zebercet’in asla terk edemediği annesini temsil eder. Hiçbir zaman o otelden çıkıp, babasına karşı gelip kendine bir hayat kuramaz. Bu da kendisinde nevrotik bir karakter oluşumuna yol açar.
Anayurt Oteli’nin Yazımı ve Cumhuriyet’in Etkileri

Anayurt Oteli‘nin yazıldığı dönemi düşündüğümüzde, modern bir kültür çıkmazının ürünü olduğunu biliyoruz. Modernizm, toplumsal bir soyutlama ve erkeklerin gerçeklerle yüzleşmesidir. Tüm dünyada imparatorluklar çökmüş, yerine Cumhuriyet sistemi gelmeye başlamıştır. Cumhuriyet’in gelmesiyle, toplumda ataerkil düşüncenin yerini anaerkil düşünce sistemi almaya başlamıştır. Kadınlar toplumda özgürce ve özgüvenle ortaya çıkarlarken, erkekler travmatik bir düşüş, edebi anlamda regresyon yaşarlar. Bu durumu içsel dünyalarında kabullenemezler. Bu bağlamda, Yusuf Atılgan ve Oğuz Atay gibi modernist yazarların başkahramanları, toplumda yer edinememiş, ataerkil kültür düşünce yapısını kabullenememiş ve bu yüzden yabancılaşma, içsel yalnızlaşmaya itilmişlerdir.
Modern romanlarda ya da öykülerde erkek karakterler çoğunlukla bir kadın tarafından düşüş yaşarlar; tıpkı gecikmeli Ankara treniyle gelen kadın gibi. Zebercet, gecikmeli Ankara treniyle gelen bu kadına aşık olur ve onun yokluğu üzerine fanteziler kurar. Burada Modernizm ile birlikte binlerce yıldır bastırılan dürtüler, cinsel düşünceler veya fanteziler yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başlar. Bu durumu Anayurt Oteli kitabında gördüğümüz gibi Yusuf Atılgan‘ın Aylak Adam kitabında da görürüz. Gecikmeli Ankara treniyle gelen kadına aşık olması, Zebercet’in feminenleşmesinin, diğer bir deyimle mitikleşmesinin bir yansımasıdır. Logos, kültürel benliğini kaybeder ve yerini alacakaranlığa bırakır. Mitik ve psikolojik bağlamda, o kadın bir nevi Zebercet’in annesi motifi olarak karşımıza çıkar. Çünkü Zebercet, hayatı boyunca modern bir çıkmazın içindeki anne arayışındadır. Savunmasız ve çelimsizdir. Yedi aylıkken doğmuş; doğumunda bile ötekilik yatmaktadır.
Cumhuriyet bağlamında, Ankara treniyle gecikmeli gelen kadın, görünüşte güçlü ve asla zayıf görünmeyen bir kadın tiplemesidir. Cumhuriyet’in ilanıyla kadınlar artık ataerkil baskının altında ezilmezler. Şunu söyleyebiliriz ki; Ankara treniyle gelen kadın, Cumhuriyeti temsil etmektedir. Aynı zamanda Ankara’dan gelmesi de bu bağlamda tesadüf değildir. Ankara, Cumhuriyet’in temsili olarak karşımıza çıkar. Bunun aksine, Zebercet, kültürün ve ataerkil kültürün çöküşünü temsil etmektedir. Kitabın sonunda da kendini asması, bireyselliğin ve kimliğinin çöküşünün açıkça bir yansımasıdır.
Kaynakça:
Atılgan, Yusuf. Anayurt Oteli. İstanbul: Can Yayınları, 2021.
İmparatorluklardan Cumhuriyete, Ataerkiden Anaerkiye. Nevzat Kaya. Culture Club Tv, İzmir. 15 Ocak 2020. Youtube.


