Amerikan edebiyatı, tarihi boyunca bireyin toplumla olan çatışmasını anlatır. Bu çatışmanın kurbanı olan “yalnız kahraman” figürü, döneminin en güçlü ve akılda kalıcı yansımalarından biri haline gelir; Bazen sessiz bir direnişin, bazen içsel çözümlemelerin sembolü olarak. Bu yazıda, Amerikan edebiyatının unutulmaz yalnız kahramanları ile ruhsal bir yolculuğa çıkıyoruz.
1. Roderick Usher

Amerikan Gotik Romantizmi’nin en güçlü temsilcilerinden biri olan Edgar Allan Poe, 1839 yılında yayınladığı The Fall of the House of Usher adlı kısa hikayesi ile hem zihinsel çöküşü hem de soyutlanmayı başarılı bir şekilde işler.
Roderick Usher ve kız kardeşi Madeline Usher ailelerinin malikanesinde yaşar ve ölümcül bir hastalık ile boğuşurlar. Onları ziyarete giden isimsiz anlatıcı tarafından dinlediğimiz hikayede, Poe’nun bakış açısıyla zenginleşmiş melankolik bir atmosfer yoğunluktadır. Roderick Usher, kız kardeşini kaybetmesiyle birlikte, ağırlaşan hastalığıyla akıl ve delilik çizgisinde kaybolmaya başlar, dünyadan git gide kopar. Çünkü artık hem fiziksel hem de zihinsel bir yalnızlığa mahkum olmuştur, bu da yaşam ile ölüm arasındaki sınırda mahsur olduğunu okuyucuya alegorik biçimde yansıtır.
“There was an iciness, a sinking, a sickening of the heart – an unredeemed dreariness of thought.”
(Bir soğukluk, bir çöküş, bir kalp bulantısı – düşüncelerin iyileştirilemez bir kasveti vardı.)
Psikolojik açıdan Roderick Usher, Poe’nun yalnız kahraman tipinin özünü taşır. Dış dünyadan uzaklaştıkça kendi karmaşık iç dünyasının dehşetiyle yüzleşir ve her açıdan çökmeye başlar. Onunla birlikte çöküntüye uğrayan malikane Usher’ın ruhunun somut bir yansıması haline gelir. Ayrıca onun doğaüstü korkularına vurgu yapar.
Melankolik ve paranormal esintilerle süslenmiş bu hikayenin sonunda Usher’ın yalnızlığı akıl sağlığının tamamen yıkılmasıyla sonuçlanır; delilik.
“I shall perish. I must perish in this deplorable folly.”
(Mahvolacağım. Bu acınası deliliğin içinde perişan olmalıyım.)
2. Bartleby

Herman Melville, Amerikan Romantizmi’nden Realizm’e geçiş döneminin önemli isimlerinden biridir. 1852 yılında yayınlanan Bartleby, the Scrivener adlı kısa hikayesi, modern bireyin yabancılaşmasını ele alır.
Hikaye, yaşlı bir Wall Street avukatının kendisine yeni bir katip araması ve Bartleby’i işe alması ile başlar. Başlarda sessiz ancak sıkı ve kaliteli bir şekilde çalışan Bartleby, bir gün ona verilen görevi “Yapmamayı tercih ederim.” diyerek reddeder ve bu her türlü görev için yaşanmaya devam eder. Bu pasif direniş, onun toplumsal sistemin dışına itilmesine yol açar ve Bartleby’i Amerikan edebiyatının en gizemli yalnız kahramanlarından biri haline getirir. Çünkü Melville, bize bu sessiz direnişin motivasyonu, Bartleby’in psikolojik durumu, ailesi veya işyeri dışındaki hayatı hakkında hiçbir bilgi vermez.
“I would prefer not to.”
(Yapmamayı tercih ederim.)
Bartleby’in yalnızlığı doğruca açıklanmasa da, onun toplumsal taleplere ve kapitalist sisteme karşı bilinçli bir geri çekiliş içerisinde olduğunu anlayabiliriz. Ancak o konuşmayı, çalışmayı ve iletişimi reddettikçe daha da soyutlanır ve yalnızlaşır. Onun eylemsizliği ve toplumla bağını koparması bir direniş biçimi olsa da, kendi iç dünyasında yapayalnız kalmasını da simgeler.
“I prefer to be left alone.”
(Yalnız bırakılmayı tercih ederim.)
Melville’in bu karakteri, modern bireyin anlam arayışını ve kapitalist düzen içerisinde insanın yalnızlaşmasından doğan içsel çöküşü gösterir. Karakterin kişiselleştirilmemesi de okuyucunun Bartleby’i bir ayna gibi kullanmasını kolaylaştırır. Böylece Bartleby, Amerikan edebiyatında yalnızlığın pasif ama etkili bir biçimini temsil eder.
“I am not particular, I am content to do nothing.”
(Özel bir isteğim yok, boş durmak da bana uygun.)
3. Hester Prynne

Nathaniel Hawthorne‘un 1850 yılında yayınladığı The Scarlet Letter‘ı Amerikan Romantizmi’ni ve Puritan mirasını eleştiren gotik öğeleriyle öne çıkan bir romandır.
Kahramanımız Hester Prynne, zina sebebiyle toplum tarafından linç edilir ve göğsünde taşıyacağı kırmızı “A” harfiyle damgalanır. Hawthorne, Hester üzerinden birey ve toplum çatışmasını işler: Hester suçludur ve bu durum onu toplumdan tamamen soyutlar. Ancak hem suçlu hem güçlü diyebileceğimiz Hester, bu dışlamaya boyun eğmez ve kendi yalnızlığında bir tür özgürlük bulur.
“I must wear the mark of my shame alone; none can take it from me.”
(Utancımın damgasını tek başıma taşımalıyım; kimse benden alamaz.)
Zorla yaratılmış yalnızlık Hester’ı birçok açıdan cezalandırsa da onu bağımsız bir kadın kahraman haline getirir. Hester’ın yalnızlığını besleyen ve peşini bırakmayan temel unsur, toplumun ahlaki baskısıdır. Gittiği her yerde ötekileştirilen ve saygı duyulmayan Hester, bu şartlarda annelik yaparken bir yandan da kendi içsel gücünü yeniden keşfeder. Kendini ve kızını bir şekilde yetiştirir, ilgi alanları edinir ve toplumda huzursuz edilmeden var olmaya çalışır. Roman boyunca utanç ve gurur arasında bir denge kurmaya çalışırken yapayalnız kalır; ancak bu yalnızlığı bir zayıflık olarak değil, onun karakterine derinlik katan bir direnç olarak görürüz.
Hester Prynne, Amerikan edebiyatında yalnız kahraman tiplemesine direnen ilk güçlü kadın örneklerinden biridir. Toplumun dışında bırakılsa da kendine yeni bir kimlik inşa etmiştir.
“Mother, the sunshine does not love you. It runs away and hides itself, because it is afraid of something on your bosom..”
(Anne, güneş ışığı seni sevmiyor. Kaçıp saklanıyor, çünkü göğsündeki şeyden korkuyor..)
4. Jay Gatsby

F. Scott Fitzgerald’in 1925’de yayınlanan The Great Gatsby adlı romanı 20’lerin görkemli ama boş dünyasını ele alır ve hala Modernizm’in en önemli eserlerinden biri olarak görülür.
Romanın kahramanı Jay Gatsby, kalabalık partileri ve gösterişli zenginliği içinde yaşamasına rağmen derin bir yalnızlık hissiyle savaşır. Tüm varoluşu, takıntılı aşkı Daisy Buchanan ve geçmişini geri kazanma arzusuna dayanır. Ancak bu saplantısı, onu içten insan ilişkilerinden ve duygusal yakınlıktan izole hale getirir.
“And I like large parties. They’re so intimate. At small parties there isn’t any privacy.”
(Kalabalık partileri seviyorum, çok samimi hissettiriyorlar. Sıradan partilerde ise hiç mahremiyet olmuyor.)
Toplumun içinde bir yabancı olarak gösterilen Gatsby, inanılmaz kalabalıklarda bile yalnızdır ve bunu gizlemek için bir perde olarak kullandığı ihtişamlı yaşamı, onun insanlık ilişkilerini daha da kötü yönde etkiler ve toplumda ötekileşmesine sebep olur. Gatsby’nin yalnızlığı, 20’lerde Amerikan Rüyası’nın çöküşü ve bireyin hayallerin imkansızlığını okuyucuya yansıtır.
“I felt a haunting loneliness sometimes, and felt it in others – young clerks in the dusk, wasting the most poignant moments of night and life.”
(Bazen peşimi bırakmayacak bir yalnızlık içerisinde hissediyorum, ve bunu başkalarında da görüyorum – alacakaranlığın içinde, gecenin ve hayatın en çarpıcı anlarını ziyan ediyorlar.)
Özlemleri ve ihtiyaçları bir türlü karşılanamayan Gatsby, aşk ve kabul arayışı için dolup taşarken aslında gerçek yakınlık ve duygusal bağ kurma yeteneğinden bir hayli yoksundur. Roman boyunca aldığı her karara yansıyan yalnızlığı, Amerikan edebiyatında yalnız kahraman temasının 20. yüzyıl yorumunu oluşturarak modern bireyin toplumsal kimlik ile kişisel tatmin arasındaki ikilemini başarılı bir şekilde temsil eder.
“I usually find myself among strangers because I drift here and there trying to forget the sad things that happened to me.”
(Kendimi bi anda yabancıların arasında buluveriyorum çünkü başıma gelen üzücü olayları unutmaya çalışırken oraya buraya sürükleniyorum.)
Kahramanlarımız farklı dönemlerde hayat bulmuş olsa da, her biri aynı içsel çatışmanın temsilcisidir; birey olmanın bedeli yalnızlıktır. Usher’ın deliliği, Bartleby’in sessizliği, Hester’ın direnci ve Gatsby’nin azimi biz okuyucuları tek bir sonuca götürür: Amerikan edebiyatında yalnızlık bir yenilgi değil, varoluşun en insanı halidir.
Kaynakça:
Fitzgerald, F. Scott. Muhteşem Gatsby. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2020.
Hawthorne, Nathaniel. Kızıl Damga. Can Yayınları, 2019.
Melville, Herman. Katip Bartleby. Türkiye İş Bankası Yayınları, 2021.
Poe, Edgar Allan. Usher Evinin Çöküşü ve Diğer Öyküler. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2020.