Avrupalılar, 15. yüzyılda Amerika’ya ulaştıklarında sanılanın aksine bu topraklar uçsuz bucaksız kimsenin olmadığı boş araziler değildi. Şüphesiz bölgede farklı topluluklar vardı. Bölgedeki medeniyetler, Avrupalıların sert tutumları karşısında ve beraberinde getirdikleri salgın hastalıklar ile yok olmuşlardı. Bu mikroplar Avrupalılardan önce yerlilere ulaşmış oluyor ve yerli nüfusun büyük ölçüde ortadan kalkmasını sağlıyordu. Aslında yerli halk Avrupalılardan sayıca üstün olsa da karşılaştıkları salgın hastalıklar karşısında bağışıklıkları yoktu. Şüphesiz Avrupalılar beraberlerinde ölüm getirmişti. Bu durum başta İspanyol ve Portekizliler olmak üzere Fransızlar ve İngilizlerin bölgede tarım plantasyonları açmalarında büyük bir olanak sağlamıştır.
Amerika’nın Avrupalılar tarafından sömürgeleştirilmesi yalnızca burada bulunan yerli halkı etkilememiştir. Deniz aşırı seferler ile Afrika’dan zorla getirilen halkı burada kurdukları tarım plantasyonlarında insanlık dışı şartlar altında çalıştırmışlardır. Getirilen bu köleler, Amerika’nın hem ekonomisinde hem de tarihinde günümüze kadar ulaşan izler bırakmışlardır. Yüzyıllar önce zorla getirilen Afrikalı Amerikalılar, büyük mücadeleler neticesinde ortak kültürel bir kimlik oluşturmuşlardır.
Amerika Kıtasının Avrupalılar Tarafından Keşfi

Başlangıçta Avrupa devletlerinin asıl gayesi baharat ve altın başta olmak üzere hammadde arayışı ile doğunun zenginliklerinden yararlanmaktı. Diğer taraftan Hristiyanlığın yayılması odaklıydı. Denizlere gerçekleştirilen bir keşif seyahatinde Kristof Kolomb, Amerika’nın Karayip Adalarına ulaşır. İspanyol kaşiflerinden Hernan Cortez, Aztek İmparatorluğu’nu kuşatarak Meksika bölgesini ele geçirmiştir. Diğer bir İspanyol kâşifi olan Francisco Pizarro ise zengin bir imparatorluğun varlığını duymuş ve onu aramak için çıktığı sefer neticesinde İnka İmparatorluğu’nu ortadan kaldırmıştır. Böylece İspanyollar bu toprakları kendilerine bağlayarak tarım plantasyonları açmışlardır.
İspanyol ve Portekizliler ele geçirmiş oldukları bu topraklar sayesinde zenginleşirken bu durum diğer Avrupalı devletleri harekete geçirdi. Avrupalı devletler tarafından 15. ve 16. yüzyıllarda gerçekleştirilen keşifler sonucunda İspanya ve Portekiz sömürgelerini Amerika topraklarında kurarken İngiltere ve Fransa geride kaldılar. Ancak ilerleyen zamanlar bu güçlerin zayıflamasıyla sömürgeler yerini Hollanda, İngiltere ve Fransa’ya bırakacaktır. Avrupa devletlerinin kurmuş oldukları tarım plantasyonların başında tütün, kahve, şeker kamışı ve kauçuk gibi maddeler yer almaktadır. Bu plantasyonların iş gücü ise insan emeği yani kölelikti.
Afrika’dan Amerika’ya Uzanan Köle Ticareti

Afrika’da köle ticareti çok eski zamanlardan beri vardı. Antik çağlardan Araplara kadar eski bir geçmişe sahipti. O dönemde savaş esirlerini köle olarak kullanıyorlardı. Ancak Batılı devletlerin Afrika’ya gelerek yapmış oldukları ticaret ile bu durum korkunç bir duruma evrilmiştir. Başlangıçta Avrupalı devletler Afrika’nın kıyı kısımlarında faaliyet göstermişlerdir. Afrika’nın coğrafi şartları kıtanın iç kısımlarına girmenin önüne geçiyordu. Avrupalı devletler, kıtanın sahil kesimlerine ticaret merkezleri ile tuz, deri, fildişi ve köle ticareti yapmaktaydı. Kıtanın iç bölgelerine yapılan geziler neticesinde kıtaya ilgi artmış ve Avrupalı devletler kıtanın iç kısımlarına doğru faaliyetlerini genişletmişlerdir.
Yerli halk Avrupalılara karşı çıksalar da başarılı olamamışlardır. Buralara koloniler, şirketler kurmuşlardır. Bu yapılan keşifler ile Avrupalı devletler arasında rekabet artmış ve Afrika’nın sömürgeleşmesi hızlanmıştır. Daha önce bahsettiğimiz gibi Avrupalıların, Amerika’ya ulaşmaları yerli halk için korkunç sonuçlar doğurmuştu. Avrupalılar beraberinde getirdikleri salgın hastalıklar ve teknolojik gelişimleri ile büyük nüfus ölümüne sebebiyet vermişlerdi. Bunun sonucunda kurmuş oldukları plantasyonlara ihtiyaç olan insan gücü Afrika kıtasından temin edilecekti.

Arap tüccarlar Avrupalılara köle ticaretini öğretmişlerdi. Ancak Avrupalılar, Araplar gibi kara ticareti ile değil Atlantik Köle Ticareti vasıtasıyla yapıyorlardı. Böylece çok daha fazla köleyi gemilerle Amerika kıtasına ulaştırıyorlardı. Afrika’da köle ticareti kabile reisleri, Arap tüccarlar tarafından yapılmaktaydı. Güçlü olan zayıf olanı Avrupalılara satılıyordu. Köle ticaretine gelen Avrupalılar örgütlenmenin daha az olduğu bölgelerden köle alıyordu.
Afrikalı köleler boyunlarından zincire vurulmuş, gemilere üst üste bindirilmiş korkunç şartlar içinde Avrupalılar tarafından Amerika’ya kendi çıkarları için zorla çalıştırmaya getiriyorlardı. Bu gemilerde Afrikalı kölelerin pek çoğu zor koşullarda hayatlarını kaybederken Amerika’ya ayak basanlar ise insanlık dışı muamelelere maruz kalarak en ağır şartlarda çalıştırılıyorlardı. Afrika’yı hızla sömüren Avrupalıların bölgedeki en önemli ticari faaliyeti köle ticareti haline gelmiştir. Şüphesiz Amerika ve Avrupa devletlerinin zenginleşmesi, büyük ölçüde Afrikalıların emeğine dayanıyordu.
Özgürlüğe Giden Yol
Amerika’nın gelişmesinde Atlantik köle ticareti önemli bir rol oynamıştır. İngiltere kralı tarafından verilen imtiyazla Amerika’da kurulan on üç koloni İngiltere’nin yapmış olduğu ağır vergiler sonucunda hareketlenmeye başlamışlardır. Bu koloniler kendilerine ait eğitim sistemi, çeşitli müesseseler kurarak kendilerini geliştirmiş ve idari bir yapı oluşturmuşlardır. İngiltere, zenginleşen on üç koloniye kendi ticari açığını kapatmak için çeşitli vergiler getirmeye başlamıştır. Bu ağır vergiler neticesinde koloniler İngiltere’ye karşı çıkmak için örgütlenseler de başlangıçta bağımsızlık düşünceleri yoktu. Ancak diğer Avrupalı güçlerin İngiltere’yi zayıflatmak için bu kolonileri desteklemesi ile vermiş oldukları mücadele neticesinde bağımsızlıklarını kazanmışlardır. 18. Yüzyıla gelindiğinde Afrikalı köleler nüfusun çoğunluğunu oluşturmaktaydı.
Kuzey ve güney kolonilerde kölelere karşı tutumlar farklılık göstermeye başlamıştır. Artık yalnızca köle oldukları için değil ten renklerinden ötürü de siyah karşıtı ırkçılık meydana gelmiştir. Amerika’nın bağımsızlığını kazanması ve Fransız İhtilali’nin patlak vermesi sonucu insan hakları, özgürlük düşüncesi kölelik karşıtı tutumları ortaya çıkarmıştır. 1807 yılına gelindiğinde kölelik karşıtı güçler köle ticaretinin yasaklanmasını sağlamıştır. 1833 yılında ise kölelik resmen yasaklanmıştır. Bu gelişmeler sonucunda köleliğin evrensel boyutta son verilmesi ve haklarının korunması amacıyla kongreler, cemiyetler kurulmaya başlamıştır.
Afrikalı Amerikalıların Konumu

Kölelik resmen kaldırılsa da buna karşı çıkan düşünceler elbette vardı. Özellikle Güneyliler köleliğe izin verilmesini istiyordu. Köleliğe karşı Abraham Lincoln’ın başkan seçilmesiyle gerilim artarak Amerika iç savaşa sürüklenmiştir. Özgürlük taraflı olan Kuzey galip gelse de Jim Crow yasaları ile siyahlar ve beyazlar toplumun her alanında ayrıştırılmıştır. Buna göre siyahlar ve beyazlar aynı semtte oturamaz, aynı okullarda eğitim göremez, aynı mekanlarda bulunamaz, aynı lokantalarda yemek yiyemez gibi sosyal hayatın dışına itilmişlerdir.
Afrikalı Amerikalılar kölelikten kurtulmalarına rağmen beyazlar kendilerini üstün görmüş ve ikinci sınıf insan muamelesi yapmışlardır. Afrikalı Amerikalıların toplumda yerleri oldukça önemlidir. Nüfusun büyük bir kısmını Afroamerikan dediğimiz etnik grup olan Afrikalı Amerikalılar oluşturmaktadırlar. Beyazlar tarafından kabul edilmiş gözükseler de günümüzde dahi siyahilere karşı ırkçı tutumlar gözler önündedir. 21. Yüzyıl dünyasında bile toplumun belli kesiminde entegrasyonun sağlanmadığını görmekteyiz.

Değişmeye başlayan dünya düzeniyle Afroamerikalılar artan ırkçılıktan kurtulmak ve beyazların sosyal haklarından faydalanmak adına örgütlenmeye başlarlar. Rahip Martin Luther King’in liderliğiyle protestolar genişlemiştir. Sivil Haklar Hareketi ile yürüyüşler, konuşmalar yapılmış toplum bilinçlendirilmeye çalışılmıştır. Bazı artistlerin de Sivil Haklar Hareketi’ne destek vermesiyle uluslararası boyuta taşınmış ve daha fazla ses getirmeye başlamıştır. Irkçılığa karşı mücadeleler gün geçtikçe artarken 1968 yılına gelindiğinde hareket etkisini göstermiş ve Sivil Haklar Yasası kabul edilmiştir. Bu mücadele hareketinde Malcolm X, Muhammed Ali gibi isimler, şarkıcılar destek vererek büyük katkıları olmuştur.
Amerikan Kültürüne Etkisi

Afrikalı kölelerin torunları olan Afrikalı Amerikalıların Amerika’ya olan etkisi sanattan mimariye, müzikten sinemaya kadar pek çok yönden görülmektedir. Afrikalı Amerikalılar sosyal hayatın her alanında önemli bir etkiye sahiptirler. Önemli bir kültürel hareket olan Harlem Rönesansı ile müzik, sanat, edebiyat ve moda başta olmak üzere pek çok alanda Afrikalı Amerikalıların etkileri görülmektedir. Afrikalılar her ne kadar misyonerlik faaliyetleri ile karşı karşıya kalsalar da kendi geleneklerini sentezleyerek uygulamışlardır. Amerika’da büyük başarıya ulaşan pek çok Afrika kökenli sanatçılar vardır. Caz, rap, blues ve hip hop tarzda popüler müzikler Afrika kökenli Amerikalılar tarafından yapılmıştır. Günümüzde sanatçılar arasında Drake ve Beyonce gibi bildiğimiz isimler yer almaktadır.
Sinema camiasında Will Smith, Morgan Freeman Afrika kökenli sevilen isimlerdir. Afrikalı Amerikalılar sporda da başarılı olmuşlardır. Boksör Muhammed Ali herkes tarafından en bilinenidir. Şüphesiz hip hop modası Afrikalı Amerikalılar tarafından popüler hale gelmiş ve kültürlerinin bir parçası olmuştur. Afrikalı Amerikalıların yemek kültürüne etkisi kölelik zamanlarına kadar dayanır. O zamanlarda Afrikalıların kaliteli yiyecek yemelerine izin verilmiyordu. Bamya, pirinç gibi ürünler Afrika’dan Amerika’ya kazandırılmıştır. Afrikalı Amerikalılar verilen büyük mücadeleler sonucunda spor, müzik, sanat ve siyaset gibi sosyal hayatın her alanında kültürel etkileri baş göstermektedir.
Kaynakça
- Luraghi, Raimondo. Sömürgecilik Tarihi. İstanbul: E Yayınları, 2019.
- Diamond, Jared. Tüfek, Mikrop Ve Çelik. İstanbul: Pegasus Yayınları, 2021.
- Çatalbaş, Adem Üstün. “Değişen Yüzleri” Muhakeme Dergisi. 5. 1(2022), 15-24.
- Yıldızeli, Fahriye Begüm. “ABD’de Özgürlük Otoyolu:
Afroamerikan Sivil Haklar Hareketi Ve Özellikleri” History Studies
Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi. 15.3(2023), 585-599. - Merry E. ,Wiesner Hanks. Erken Modern Dönemde Avrupa. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2012.



Yazarın emeğine sağlık çok akıcı bir metin olmuş