Alışılmadık Gerçeklik Algısı ve Hiperreal Heykeller

Editör:
Seval Hacoğlu
spot_img

Ölümlü, acı çeken, yaralı, grotesk bedenler… İnsan bedeninin olabildiğince gerçekçi işlenmiş bir biçimi olarak karşımıza çıkan hiperreal heykeller, izleyici ile çerçevenin olmadığı aynı mekânı paylaşarak, gerçeklik hissini doğrudan yakalamaktadır. Hiperreal çalışmalar insan algısına dair tekinsiz kavramına köprü oluşturan bir sorunu ortaya çıkarmaktadır. Aynı fiziksel mekandaki birliktelik, heykel ile izleyicisinin girdiği ilişkinin psikolojik boyutunu karmaşıklaştırır. Psikanalitik açıdan hiperreal figürler, oyuncak ya da porselen bebeklerle paralellik kurulabilecek, tanıma indirgenmesi zor, tuhaf ve tekinsiz bir duygu uyandırır.

Galerinin Hipergerçek Bedenleri: Titiz Gerçeklik Yanılsamaları

Ron Mueck, Vahşi Adam (Wild Man)

Çıplak, dev bir adam galeri alanının ortasındaki ahşap bir taburede oturuyor. Devasa vücudu, siyah saçlardan oluşan bir ormanla kaplı. Saçları karışık bir yığın halinde kafasından çenesine doğru akmakta. Ayak tırnaklarındaki pislikten, sakalındaki düğümlere varıncaya dek yabani görünümü, Batı kültürünün evcilleştirilmemiş, dev efsanevi vahşi adamını akla getiriyor. Her an vahşi bir canavarın gücüyle fırtına gibi dışarı çıkabilirmiş gibi tekinsizlik uyandırıyor.

Aynı adam, tedirginlikle karışık bir endişe duygusuyla vahşi ve tehditkâr bir aura yaratıyor. Korku dolu bir fizyonomi ile elleri koltuğun kenarlarını kavramış, vücudu eğilmiş. Galeri ziyaretçilerinin meraklı gözlerinden kaçınarak, sabitlediği gözleriyle odanın arka tarafındaki görünmez bir nesneye bakıyor. Bu rahatsız edici senaryonun üzerinde romantik King Kong kinayesi gezinip duruyor. Biz yabani görünümlü bir bedene röntgenci bir şekilde bakarken, onun gösterisi, kendi iç canavarımızı yeniden yansıtıyor.

Dirsekleri üzerindeki nasırlı deriden, şişmiş damarlara varıncaya dek yaşam yanılsaması öylesine bir bütünlük oluşturmaktadır ki; onun gerçek olmadığına dair farkındalığımıza rağmen gözünde bir ışık titremesi ya da bir nefes algılamayı bekleriz. Rahatsız edici ve biraz da korkutucudur; kendimizi tedirgin, endişeli ve rahatsız hissetmemize neden olur. Gördüğümüz şeyle ilgili biraz tiksindirici veya tam olarak doğru olmayan bir şey var; yine de gözlerimizi ayıramıyoruz.

Hiperrealizm ve Gerçek Dünyanın Fazlası

Chuck Close Self Portre (Self Portrait)

Yirminci yüzyılın başlarında sanatsal hiperrealizm, gerçeği aşacak kadar kesin ve titiz gerçeklik yanılsamaları yaratmak istedi. Gerçekliği abartarak; gerçek ile gerçek olmayan arasındaki sınırı sildi ve bir gerçeklik yanılsaması yaratmaya başladı.

Barbara Mario Stafford, hiperrealizmi “yapay olarak yoğunlaştırılan ve gerçek dünyada var olduğundan daha fazlası olmaya zorlanan bir şey” olarak tanımlar. Simgesel olarak hiperrealizm, gerçekliğin abartılı bir hale bürünmesidir. Parça parça her görüntü detayının aşırılıklarla büyütüldüğü, her gözeneği, her saç telini tüm detaylarıyla tasvir eden Chuck Close’un büyük ölçekli portreleri çağdaş bir hiperrealizm örneği olarak kabul görür.

Stafford’a göre, böylesine yoğun bir büyütme “sürekli bir şekilde görüntüyü saptıran” bir “gerçeklik fazlasına” neden olur. Gerçeğin çok fazla sayıda ve hacimsel olarak aşırı üretimi karşısında gerçeğin nerede olduğuna karar vermek zorlaşır. Jean Baudrillard’ın dediği gibi, “Anormalliğin gizemli bir yanı vardır; çünkü nereden kaynaklandığı belli değildir.”

Hipergerçeklik Felsefesinin Dayanakları Nedir?

Tigran-Tsitoghdzyan-artwork./hipergerçekçi resim
Tigran Tsitoghdzyan

Jean Baudrillard, post modern toplumun yeni medya ve bilgi teknolojilerinin karakteristiğini simüle edilmiş gerçekliğin sanal bir görüntü rejimi yaratması olarak belirler. Yeniden üretim teknolojisi ile gerçeğin sanal düzeyde üretimi kusursuz bir biçim kazandırılarak, illüzyon duygusuna son verir.

Resim yalnızca çok güzel olmakla kalmamalı, aynı zamanda çekici ve gizemli bir havası da olmalıdır; yani gerçeği ait olduğu gerçekliğin içinden çekip bir illüzyona dönüştürmelidir. Gerçeklik duygusunda yaşadığımız gevşeme, illüzyon duygusunu güçlendirir. İmge ve gösterdiği gerçeklik duygusu arasındaki bağ ne kadar zayıfsa etkileme gücü de o denli yüksektir. Hipergerçekçi heykellerin bizi aura ile kuşatması bu yüzdendir. İmge gerçeğin kusursuz bir benzeri haline gelmelidir.

Sanat, dünyanın özelliklerini abartarak yansıtan bir ayna ya da illüzyondu; çünkü “Duyarsızlığa mahkûm edilmiş bir evrende sanat bu duyarsızlığa duyarsızlık katmaktan başka bir şey yapamaz.”

Heykel Sanatı ve İnsan Bedeni Algısındaki Değişimler

Abigail Lane
Abigail Lane-Uygunsuz (Misfit), 1994

Sanat tarihinde, heykelin temel kaygısının insan figürünün gerçekçi temsili olduğu görüyoruz. Yine de sanat tarihinde gerçekçi insan figür heykelleri bir yana, figür temsilleri de karşımıza çıkmaktadır. Figür de dönemsel ve kültürel sanat anlayışı ve akımlarına göre çeşitlilik kazansa da 1970’lerin sonlarında ve 1980’lerin başında hem resimde hem de heykelde gerçekçi figür geri döner.

Georges Baselitz, Markus Lüpertz ve Anselm Kiefer yeni dışavurumcu bir tarzda gerçekçi kimlikler yarattılar. 1980’lerin başlarında kısa bir süre mistik, romantik ve dışavurumcu bir dalga devam ederken, AIDS salgının patlak vermesi ile insan bedeni ile kurulan duygusal bağ değişir. Beden zavallı, yaralı ve kurban olarak yeniden kurgulanarak, bu haliyle yeniden tasvir edilmiştir. İnsan vücudunu bu haliyle heykele taşıyan isimler arasında Louise Bourgeois, Kiki Smith ve Robert Gober’ı sayabiliriz.

1990’ların sonlarına geldiğimizde ikinci büyük figürasyon döneminde, heykel yalnızca insanı tasvir etmekle kalmayıp, bir konuyu ele alarak, eleştirel bir tavır üstlenmiştir. Heykelin artık kendisinden başka bir göstergesi ve anlamı vardır. Mesela, Abigail Lane’in “Uygunsuz” adlı çalışması sosyal bir eleştiridir.  Zhang Dali’nin “Çin Dölü No:15” adlı eseri, sanatın Avrupa merkezciliğine bir eleştiri olarak okunabilir. Ayrıca heykelde geleneksel malzemeler yerine kurşun, lastik, alçı, mum, çimento ve çuval bezi gibi malzemeler tercih edilmiştir.

Hiperreal Bedenler Neden Tekinsizdir?

Sigmund Freud
healthworldnews.net/Sigmund Freud

Sanatta tekinsizlik, tanıdık olmayan veya rahatsız edici bağlamlara yerleştirilen nesnelerin uyandırdığı tuhaf ve kaygılı durumu anlatan bir kavramdır. “Tekinsiz” kavramını ilk kez Alman psikiyatrist Ernest Jentsch, 1906 tarihinde “Tekinsizliğin Psikolojisi” isimli makalesinde kullandı. Jentsch, Almanca’da “unheimlich” olarak bilinen esrarengizliği, başlangıçta genellikle olumsuz çağrışımlar taşıyan yeni ve bilinmeyen bir şey olarak kavramsallaştırdı.

Sigmund Freud, 1919’da “Tekinsiz” (Unheimlich) isimli makalesinde tekinsizliği bir şeyin hem tanıdık hem de yabancı olabildiği deneyim olarak tanımlar. Titizlikle farklı dillerin etimolojisini inceledikten sonra Freud, “unheimlich” sözcüğünün kolaylıkla diğer dillere çevrilemeyeceğine karar verir. Birçok dilde korkutucu olanın özel anlamda gölgesini ifade eden bir sözcük yoktur. Freud, tekinsizliği tanımlamak için korkutucu, dehşet verici, iğrenme, tiksinti gibi az çok benzer çağrışımları olan sözcüklerin yanı sıra sıkıntıyı da kullanır. Tekinsizlik yedeğinde taşıdığı bu olumsuz duygular nedeniyle geleneksel olarak “güzel olana” odaklanan estetik tarihinden dışlanmıştır. “Unheimlich” yalnızca bilinmeyeni ifade etmekle kalmaz; aynı zamanda gizli veya bastırılmış bir şeyi de ortaya çıkarır. Tekinsiz, eski ve tanıdık olan şeylere geri dönen korkutucu bir türdür. Yine de Freud için, “tekinsiz” kavramı, yalnızca negatif bir fenomen değildir; büyülenmeyi, tanımayı ve keyif almayı da içinde barındıran estetik bir duygudur.

Tekinsizlik kendine özgü bir his olarak da okunabilir. Bir dizi karşıtlık arasında, aşinalık ve yabancılık, gerçek ve kurgu, gerçeklik ve gerçek dışı gibi kutuplar arasında karar veremeyiş… Gerçek ile uydurma, abartılı şeyler arasında bir araf… Hiperrealist heykel de sanat eseri ile nesneler dünyası arasındaki sınırları kaldırır. Hiperreal heykel, yüksek çözünürlüklü dijital bir fotoğrafın boyutsal enkarnasyonu gibidir. Mikroskopik ayrıntılar öylesine hiperbolik bir netlikle işlenmektedir ki; Baudrillard’ın deyimiyle “heykel gerçekten daha gerçek görünmektedir; korkutucu şeylerden ayırt etmemizi mümkün kılar.

Sanatın Nesneleşmesi Kaygısı

Ron Mueck, Şemsiye Altında Bir Çift (A couple Under an Umbrella)
Ron Mueck, Şemisye Altında Bir Çift (A Couple Under an Umbrella),2011

Sanat galerileri takipçileri arasında popüler olsa da Avustralyalı çağdaş sanatçı Ron Mueck’in hipergerçekçi heykelleri, önde gelen görsel sanat kuramcılarının teorik bağlamda nadiren beğenisini kazanır. Mueck’in figüratif heykellerinin mikroskobik gerçekliği kuşkusuz, teknik bir ustalık ortaya koyar. Bu teknik ustalık sanat dünyasında saygı uyandırsa da, Mueck’in hipergerçekçi tarzı popülist niteliği ve kavramsal yoksulluğu nedeniyle çokça eleştirilir.

Sanatın nesnesi ile gündelik nesne arasındaki ayrımın belirsizleşmesi, sanatın nesneleşmesini de beraberinde getirir mi? İnsan vücudunun, Rönesans resimlerindeki yüceliğinden arındığını ve sıradanlaştığına tanık oluruz. Figür heykelleri gerçeği yansıttıkça gerçeğine ne kadar benzediğine dair yaşadığımız şaşkınlık hali yerini sıradanlık hissine bırakır. Diğer yandan, heykelin sanat eseri olarak görülmesi yerine malzemenin kendisi olarak görülmesi de sanatın “ne” ile ilgili başka bir problemdir. Heykelin klasikleşmiş malzemesi olan mermerin saç yumuşaklığında bir görüntü oluşturmasına duyulan hayret ile hipergerçekçi heykelin saçı gerçek saç ya da gerçekten adet kanı ya da sperm olabilmektedir. Kapitalizmde sanatın soyutlaşması, heykel sanatında somut bir forma bürünmektedir.

Floransa'da heykel
Floransa’da bir meydan

Robertson’a göre, karşıt bir düşünceyle günümüz sanatçıları insanlık durumunu tamamen kavrayabilmek için insan bedenini bütün fiziksel gerçekliğiyle, değişen halleri ve durumlarıyla görmemiz gerektiğini düşünür. Özellikle ölümlü olduğumuzu hatırlatan yaşlanma, fiziksel yetersizlik, acı ve hastalık izleri saklanmamalıdır. Bu, bedenin sanatta doğallaşarak özgürleşmesi olarak da okunabilir.

Sürrealist hareketi izleyen sanatçılar, tanıdık unsurları yeniden birleştirerek tekinsiz duygusunu uyandıran başka platformlarda da sanat eserleri yarattılar. Tekinsiz vadi, (uncanny valley) tuhaf bir duygu yaratacak kadar doğru bir şekilde yeniden üreten sanat eserleri, animasyonlar ve video oyunları için de kullanılan bir terimdir.


Kaynakça :

  • Uncanny. Avant Arte. Web. 25.05.2024
  • Araş. Gör. Sevval Şener, “Tekinsiz ve İğrenç: Hiperreal Figür Heykelleri ve Alışılmadık Vücutlar İçin Bir Okuma Önerisi”: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/192479: Web. 23.05.2024
  • Elli Walsh, An Uncanny Art: The Hyperrealist Sculpture of Ron Mueck, Bachelor of Art Theory thesis, School of Art History&Art Education, COFA UNSW, 2013:https://www.academia.edu/7427248/An_Uncanny_Art_The_Hyperrealist_Sculpture_of_Ron_Mueck. Web. 23.05.2024
  • https://www.theguardian.com/artanddesign/2017/oct/21/disquieting-disturbing-and-fantastical-hyper-real-takes-over-the-nga. Web. 22.05.2024
  • Jean Baudrillard, Sanat Komplosu-Yeni Sanat Düzeni ve Çağdaş Estetik, Çev. Oğuz Adanır, İletişim Yayınları, 2005
  • Jean Baudrillard, Çaresiz Stratejiler, Çev. Oğuz Adanır, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, Temmuz 2011
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.