Geçmişte yaptığımız şeyleri değiştirseydik şu anda nasıl bir hayatımız olurdu? Sally Rooney bu romanında yüksek sesle bağırmıyor, tam aksine neredeyse duyulmaz bir tonda konuşuyor. Daha çok kendi içine bakanlara, geçmişiyle barışmaya çalışanlara, suskunlukta boğulmuş cümleleri olanlara yazılmış bir kitap bu ve evet, “Geçmişte yapabileceği farklı şeyleri düşünerek kendini delirtebilir insan.” Rooney, yine insan ruhunun karanlık kıyılarına, sessiz çırpınışlarına odaklanıyor. İntermezzo, kayıplarla örülmüş bir hayatın orta yerinde duran iki kardeşin hikâyesini anlatırken, zamanın geri alınamazlığı karşısında duyulan o yakıcı pişmanlığı da gözler önüne seriyor.
Bir Sessizlik Anı Olarak “İntermezzo”

2022 yılında Time dergisi tarafından dünyanın en etkili yüz insanı arasında gösterilen Rooney, milenyum sonrası çağdaş edebiyatın önde gelen kalemlerinden biri. İntermezzo ise onun belki de en kırılgan, en sessiz romanı. Adı gibi bir ara bölüm, ne tam bir başlangıç ne de son. Tam da nefes alıp durduğumuz o ince çizgide duran bir hikâye. Sally Rooney, kitabı ile okurunu, yine içe dönük bir dünyaya çağırıyor. Kaybın ardından gelen sessizlikte, pişmanlıkta ve insanın kendi zihninde yarattığı geçmiş ihtimallerle örülü. Rooney’nin en başarılı yaptığı şeylerden biri görünmeyeni yazmak. Peter’ın “o gün farklı davranabilirdim” düşüncesi, roman boyunca bir yankı gibi sürüp gidiyor. Gidilmemiş hastane ziyareti, yapılmamış bir telefon konuşması ya da yalnızca söylenmemiş bir merhaba… Bunlar romanın çatışma alanlarını oluşturuyor. Geçmişte yapılabilecek ihtimallerin insan zihninde nasıl büyüdüğünü ve bazen nasıl bir çöküşe dönüştüğünü anlatıyor.
Kaybın Ardından Kalan Boşluk

Romanın merkezinde iki kardeş olan Peter ve Ivan var. Babalarının ani ölümüyle başlayan roman, fiziksel bir kaybın ötesinde, duygusal bir çözülmeyi konu alıyor. Bu sefer aşkı değil, yasın ve pişmanlığın ağırlığını görüyoruz. Peter’ın içine dönük sorgulamaları, Ivan’ın bastırdığı öfkesi ve aralarındaki sessiz çatışma, karakterlerin iç dünyasında derin izler bırakıyor. Peter ve Ivan arasındaki ilişki, sevgi kadar mesafeyle de örülü. İki kardeşin ortak bir kaybı farklı şekillerde taşıması bir türlü iletişimsizlik hâline dönüşüyor. Okur, bu suskunlukların arasında gerçek bir yankı duyuyor; konuşmadığımız şeyler aslında bizi birbirimizden uzaklaştıran en güçlü duvarlar olabilir. Romanın en vurucu yönü, insanın zihninde defalarca yaşadığı ama değiştiremediği anların ne kadar yıkıcı olabileceğini göstermesi.
Peter ve Ivan, aynı babayı kaybediyorlar ama yasın içinde bambaşka şekillerde boğuluyorlar. Peter duygularını bastırmıyor aksine onları sürekli düşünüp analiz ederek kendini içten içe kemiriyor. Ivan ise dışarıdan daha soğukkanlı ve mesafeli. Birbirlerini seven bu iki kardeş yine de birbirlerinden uzaklar. Belki de tam olarak bu yüzden birbirlerine en ihtiyaç duydukları anda konuşamıyorlar. Bazı ilişkilerde problem nefret ya da öfke değil, konuşulmayan sevgidir. Bu iki kardeşin arasında ne kadar sevgi olsa da pişmanlıklar ve öfke araya girmiş durumda ve bazen en büyük yalnızlık en yakınımızdakiyle kuramadığımız bağda saklıdır. Bu kitap sadece Peter ve Ivan’ın hikâyesi değil; hepimizin içinde yarım kalmış bir cümle, geri döndüremediğimiz bir an, telafi edemediğimiz bir suçluluk var. Eğer geçmişin yükünü bugünde taşıyormuş gibi hissediyorsanız İntermezzo sizi anlayacak. Hatta belki de sessizce yanınızda sizinle birlikte oturup susacak.
Peter ve Ivan: Aynı Acının İki Yüzü

Roman boyunca Peter ve Ivan‘ın bireysel hayatlarına şahitlik ediyoruz. Ivan çocukluğunda abisine karşı hayranlık beslemesine rağmen ilerleyen yaşlarda yaşadıklarıyla beraber Peter, onun için bambaşka biri hâline dönüşüyor. Başarısı ve hayat tarzıyla onu mükemmel ama bir o kadar da kalıplaşmış bir yere koyuyor. Hayatlarının içinde sıkışmış olan bu karakterler, aslında birbirlerinin tahmin ettiği hayatlardan çok uzaklar. Ivan, Peter için kendini beğenmiş, herkese yukarıdan bakan ve yargılayan biri. Peter için ise Ivan, asosyal ve hayatını satranca adamış hatta insanlarla konuşmayı bile bilmeyen bir genç.
Roman boyunca geçmiş pişmanlıklar gün yüzüne çıkıyor. Ivan için pişmanlıklarının ortaya çıkışı Margaret ile tanışmasıyla başlıyor. Hayatına giren bu kadın ondan yaşça büyük, daha önce bir evlilik yaşamış ve boşanmış. Margaret, çevresindeki insanların bu ilişkiyi anlamayacağını ve desteklemeyeceğini biliyor. Hatta çoğu zaman bu durum için kendisini suçluyor. Ivan, hayatını satranca adamak yerine üniversitede sosyal biri olsaydı belki de hayatının farklı bir noktada olacağını düşünüyor.
Aşk
“Geçmişte yapabileceği farklı şeyleri düşünerek kendini delirtebilir insan” ve aşk gibi bir duygunun bu cümleden uzak olması neredeyse imkânsız. Margaret ve Ivan. Birbirinden çok hoşlanan ama imkânsız gibi gözüken bir ilişki. Margaret’ın daha önce bir evlilik yaşamış olması ve aralarındaki yaş farkı, onları bu ilişkiyi saklamaya itiyor. Margaret, eski eşiyle olan düşüncelerini de geride bırakabilmiş durumda değil. “Eski eşinin alkol problemini çözmesi için ve geçmişin farklı olması için bir şey yapabilir miydi?” düşüncesi kafasından çıkmıyor çoğu zaman.
Peter ise iki kişiye duyguyu sevginin arasında sıkışmış durumda. Naomi ve Sylvia. Sylvia devam eden bir dostluk fakat o kaza yaşanmasaydı ve ilişkileri bitmek zorunda olmasaydı nasıl bir hayatları olurdu düşüncesi akıllarından çıkmıyor. Peter için seçim yapmasının zorluğu da buradan kaynaklanıyor.
Aşk, aile, kardeşlik, dostluk… Geçmişte yaşananlar farklı olsaydı ne olurdu düşüncesi bütün romanın olay örgüsünü sarmış halde. Her karakterin hayatının dönüm noktalarını gözler önüne seriyor.
Kaynakça:
Rooney, Sally. İntermezzo. Can Yayınları, İstanbul: Ekim 2024