Alice in Borderland 22 Aralık itibariyle beklenen ikinci sezonunu izleyiciyle buluşturdu. Beğeni toplayan ilk sezonuyla dikkatleri üzerine çeken dizi, ikinci sezonu ile tartışmaların odağı olmayı başardı.
Nerede Kalmıştık?
Alice in Borderland ikinci sezondan bahsetmeden önce birinci sezonu da ele almak gerek. Dizi çok yakın zamanda, çok kuvvetli bir rakibine benzer bir temayla karşımıza çıktı. Dizi severler ölüm kalım uğruna oynanan çocuk oyunları fikrinin başka nerede karşımıza çıktığını hemen hatırlayacaktır.
Bir diğer uzak doğulu yapım olan Squid Game ile birçok benzer noktası bulunan dizi bazı noktalarda ayrılmayı başarıyor.
Alice in Borderland, üç arkadaşın bir anda kendilerini ıssız, kimsesiz bir dünyada bulması ve yaşamak için bir dizi oyunlar oynamaya zorlanmasını konu alıyor. Baş kahraman Arisu daha ilk oyundan yeteneklerini belli ediyor. Son derece zeki olan Arisu gelecek vaat eden bir yarışmacı olarak dikkatleri üzerine çekmiş, birbirinden orijinal karakterlerle tanışmış, bu yolda en yakın arkadaşlarını kaybetmişti.
Kazandıkları her oyunla birer iskambil kartı elde eden yarışmacılar bilmeceyi çözmüş gibi gözüküyorlardı. Düşüncelerine göre 52 kartın hepsini toplamaları halinde bildikleri “normal” dünyaya geri dönebileceklerdi.
Neler Oluyor Bize?
2. Sezon ise bizi birinci sezonda bıraktığımız yerden karşılıyor. Arisu ve arkadaşları Beach‘in yanmasından sonra farklı yollara savrulmuş, tüm kartları toplayıp oyundan çıkmanın yolunu ararken karşılıyorlar bizi.
Numaralı kartların tamamını topladıktan sonra artık sıra tüm oyunlardan daha zor olan resimli kartlara geliyor. Resimli kartlar daha önce tüm oyunları bitirip bu sıra dışı ülkede vatandaş unvanını kazanmış eski oyuncular tarafından tasarlanan karmaşık oyunlardan oluşuyor. Bu oyunları kazanmak için resimli kartın temsil ettiği vatandaşın ölmesi gerekiyor.
Oyunlarda sonuca yaklaşırken Arisu ve sevdiği kız Usagi‘yi içsel bir hesaplaşma yaşarken görüyoruz. Bu dünya vahşetten oluşuyor olsa da onlara yaşamak ve uğruna savaşmak için bir amaç vaat ediyor. Bu amaç birçok oyuncuya çok iyi geliyor olsa da oyundan çıkma hakkı elde etmeleri halinde bile bu hakkı kullanmayı düşünmüyorlar.
Yaşadıkları bu iç hesaplaşmalar öyle boyutlara geliyor ki dizinin ana fikrinin önüne bile geçebiliyor. Sezonda göz önüne konulması gereken olguları yeterince öne çıkaramadıklarını söylemek yanlış olmaz.
Dizinin kurduğu atmosfer tüm izleyenleri gerçek dünyaya ne olduğunu düşündürmeye itmişti. Gerçek dünyaya olanların özet geçildiği son iki bölüm ise izleyenlerde hayal kırıklığına yol açtı. Her ne kadar son bölümde tasarlanan son oyun izleyicinin düşünme sınırlarını zorluyor olsa da son sahnedeki kartla yaratılan gizem haricinde gelecek adına herhangi bir merak uyandıramıyor. Bu noktada dizinin sezon finali mi, yoksa final mi yaptığı konusu izleyenler arasında tartışmalara yol açıyor.
Sezon boyunca özellikle bazı yeni karakterlerin hayat hikayeleri üzerinden onları tanıma fırsatına sahip olmamız yine Alice in Borderland’in bizi alıştırdığı bir durum. Bu alışkanlığın damakta bıraktığı tat karakterlerle bağ kurabilmemize olanak sağlıyor. Bunun yanı sıra bazı karakterlerin totale yapılan bir gündüz kuşağı dizisini andırır şekilde başlarına ne gelirse gelsin ölümü reddediyor olması ise sezonun belki de en zorlama olayı olarak karşımıza çıkıyor.
Dizi sevenlerin bir kısmını memnun edip bir kısmını üzerken tartışmaların taraflarını anlamak hiç zor değil. Herkesin haklı olduğu bir ortamda hayran kitlesini ikiye bölmeyi başaran Alice in Borderland, ikinci sezonu özellikle yeni sezonla ilgili açıklanacak farklı kararların da ışığıyla uzun süre tartışılacak gibi duruyor.





