Alef: Mâl-i Hülya İncelemesi | Melankoli

spot_img

Yönetmenliğini Gökhan Tiryaki‘nin üstlendiği dizinin ikinci sezonunun senaristliğini Itır Arda ve Avni Tuna Dilligil yaptılar. İlk sezonunun Yönetmeni Emin Alper, senaristi de Emre Kayış‘tı. İlk sezonu Alef ismiyle seyirciye sunulmuştu. İkinci sezonun adı Alef: Mâl-i Hülya olarak yayımlandı. Dizi bir dijital platform işi. İlk sezonu sevenler ikinci sezon için sabırsızlıkla bekliyorlardı.

Dizinin ilk sezonunda Kenan İmirzalıoğlu, Ahmet Mümtaz Taylan ve Melisa Sözen gibi başarılı oyuncular yer almıştı. İkinci sezonunda başroller Taner Ölmez, Aybüke Pusat, Serdar Orçin ve Hande Soral gibi oyunculara devredilmiş. Dizinin müzikleri Mercan Dede‘ye ait. Diziyi mistik öğelerle süslenmiş bir polisiye gerilim olarak tanımlayabiliriz.

Dizi birbirinden bağımsız senaryolara sahip, ancak her iki sezonun ortak tarafı; seri cinayetler işleyen katiller ve bunları çözümlemeye çalışan polisler ve onların yaşadıkları diyebiliriz. İlk sezon İstanbul’da geçiyordu. İkinci sezonuysa Anadolu’nun en güzel taraflarına doğru götürüyor bizi.

Kapadokya‘nın efsunlu atmosferinde geçen diziyi, yörenin güzelliklerine de bir kez daha hayran kalarak izliyoruz. Bütün bu güzellikler arka arkaya işlenen cinayetlerle gölgeleniyor. Ancak gizlenmiş semboller, bulunmayı bekleyen şifreler ve her bölümde geçmişten bir şeyler izleyebildiğimiz gizemli hikayeyle hızını bir saniye bile azaltmadan ve sonunu merakla beklediğimiz bir diziye çeviriyor Alef’i.

Dizinin adı Mâl-i Hülya, buradaki Mâl-i Hülya’nın anlamı ”Melankoli” olarak geçiyor. Dizi yoluna tarihten beslenerek devam ediyor. İbn-i Sina‘nın gizemli reçetesinin peşinde olan bir katili bulmaya çalışıyoruz. Aslında seri katil demek uygun düşecektir, ama dizideki katil profili bir anlamda seri katil gibi görünmesine rağmen tam olarak seri katil tanımını da karşılamıyor.

İbn-i Sina‘nın melankoliyi iyileştiren gizemli reçetesi dört elementin varlığına işaret ediyor. Yani Hava, su, toprak ve ateş. İbn-i Sina’nın keşfine göre bu dört elementin vücutta bir karşılığı vardır: Kan, safra, sevda ve balgam. Bütün bu sıvılar Ahlat-ı Erbaa‘yı oluştururlar. Bu reçetenin melankoliye iyi gediğine inanılır. Ancak eksik bir madde vardır.

Dizideki katil bütün şifreleri, parçaları, gizemleri bir araya getirmesine rağmen eksik kalan parçanın ne olduğunu bilmiyordur ve bunun peşine düşer.

Acaba katil o son kalan eksik parçayı bulabilecek midir?

Dizi genel olarak bir polisiye gibi dursa da alt metninde aile kavramının fazlasıyla ele alındığı, ailenin bir insanı ne hale getirebileceği gibi konular üzerinde kafa yormamıza neden oluyor. Kimse canavar olarak doğmaz, onu canavar olmaya iten nedenler vardır. Bir insana bir şeyi 40 kere söylersen olurmuş diye boşuna dememişler.

”Sen katilsin!” diye beynine işeyen cümleler duyarak büyüyen biri katil güdülerine sahip olmasa da bir noktadan sonra bunu benimseyip, vasfı sayabilir. Bazen tetiği kimin çektiğinden ziyade, o tetiği kimin çektirdiği önemlidir.

Dizide Ahlat-ı Erbaa kapsamında işlenen cinayetlerin yanı sıra eskilerde işlenmiş bir cinayet daha söz konusudur. Birbirinden bağımsız olan bu eski cinayet soruşturmasının sonucundan da anladığımız yine aynı şey oluyor: Aile her şeydir.

Her iki hikayenin sonucu da aile ilişkilerine bağlanıyor. Senaryo, bir insanın silahı ateşlemesinden ötesini gösteriyor bizlere. Bazen katil olmasan da katil olmak zorunda bırakılabilirsin diyor.

Bu tıpkı dizide söylenen şu replik gibi:

”İlaçla zehri ayıran tek şey dozdur.”

Bu söze karşılık, ”Katille kurbanı ayıran tek şey çaresizliğidir.” diyebiliriz.

Oyunculukların hepsi başarılı, hiçbiri sırıtmıyor. Ancak Serdar Orçin şiir gibi oynamış. Mükemmel bir oyuncu olduğunu oynadığı her rolde defalarca kanıtlamış biri olarak, kendisine bir kez daha hayran bırakıyor.

Toplamda sekiz bölümden oluşan Alef’in ikinci sezonunu seveceksiniz. Diziye Blu Tv‘den ulaşabilirsiniz.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Keşfetmemiz Gereken Yazarlar: Truman Capote

Başarı ve parıltılı bir hayatın ardında yalnızlığını saklayan bir deha. Zamansız eserleri ile Truman Capote.

Love Bombing Kavramının Chuck Bass ile Eşleştirilmesi

Chuck Bass'in Blair'e yaptığı aşk bombardımanının gerçek aşk değil de manipülasyon olması.

Söylenti Aylık Frekans

Söylenti Müzik Frekansı ile sonbaharın gizemli, esintili ve en sevilen zamanlarına, Ekim ayına hoş geldiniz! Önerilerimiz sizin için hazır.

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Editor Picks