Sembolizm akımının öncüsü, kapalı ve derin manalı şiirleri ile kendisinden sonra gelen şairlere ilham veren Ahmet Haşim, modern Türk şiirinin kurucuları arasında kabul edilir. Akşam Şairinin edebiyat alanındaki kaynaklarından bazıları yoğun olarak hissettiği yalnızlık ve yetersizlik hislerinin yanı sıra kompleks seviyesine ulaşan dış görünüşüne karşı duyduğu memnuniyetsizlik olduğunu söylersek yanlış olmaz. Gelin hep beraber Haşim’in benliği ile olan karmaşık ama bir o kadar da ilginç ilişkisini inceleyelim.
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak…
(Haşim 10)
Hayatı, Ailesi ve Kişiliğine Tesirleri
Ahmet Haşim, 1884 yılında Bağdat’ta Sâre Hanım ve Ahmet Hikmet Bey’in çocuğu olarak dünyaya gelir. Bağdat’ın ileri gelen ailelerinden olan Haşim’in çocukluğu, babasının görevi dolayısıyla şehir şehir gezerek geçer. Sâre Hanım ilgili ve sevgi dolu bir annedir, oğlunun üzerine fazlasıyla titrer. Ahmet Hikmet Bey eşine nazaran daha soğuk ve katı bir insandır ayrıca ilgisiz bir babadır. Babasının ihmalkarlığı ve eleştirelliği daha küçük yaşlarında şairin eksik ve yetersiz hissetmesine yol açar. 1893 yılında bir süredir verem hastalığı ile savaşan annesini kaybetmesi ise onu, yıllar sonra şiirlerine de tesir edecek olan büyük bir yalnızlığa iter.
Türkçesi Nedeniyle Yaşadığı Uyum Sorunu
Çölde yolunu şaşıranlar gibi biz şimdi zaman içinde kaybolmuş kimseleriz.
(Haşim 111)
Ahmet Haşim ve babası 1896 yılında İstanbul’a gelir. Eğitimine burada devam eden Haşim, Türkçeyi iyi konuşamamaktadır. Hatta okulda ona Türkçesindeki ve Fransızcasındaki aksanı nedeniyle “Arap Haşim” diye seslenirler. Bu durum şairin yalnızlığını ve çekingenliğini iyice arttırır.
Çirkinlik Kompleksi
Akşam şairi aynalara küskündür. Dış görünüşünü beğenmez hatta kendisinden utanmaktadır. Bir zaman sonra sırf bu yüzden gündüzleri dışarı çıkmayı bırakır ve insanlarla iletişim kurmaktan kaçınır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, “Edebiyat ve Gençlik Hatıraları” eserinde bu konudan şu şekilde söz eder: “Kendisinin son derece çirkin bir adam olduğunu zannediyordu ve bu zan, ona ilk gençlik çağlarından son gençlik demine kadar hayatı zehreden tasalardan biri olmuştur. Bir gün demişti ki: ‘- Mon cher, dün gece, bu suratımın hali uykumu kaçırdı. Onu şöyle hayalimde tashih edeyim dedim. Mesela alnımı daha muntazam bir şekle soktum. Kafamı lepiska saçlarla örttüm. Yanağımdaki Halep çıbanını hazfettim. Ağzımı ufalttım, çenemi incelttim. Gene bir şeye benzemedi. Anladım ki, bu kafayı kökünden söküp atmaktan başka çare yok.”
Başım Şiiri
Haşim, yazdığı “Başım” şiirinde kendisi hakkındaki düşüncelerini şöyle ifade eder:
“Yakup Kadri’ye”
Bî-haber gövdeme gelmiş konmuş,
Müteheyyiç, mütekallis bir baş;
Ayırır sanki bu baştan etimi
Ömr-i ehrâma muâdil bir yaş!
Ürkerim kendi hayâlâtımdan,
Sanki kandır şakağımdan akıyor;
Bir kızıl çehrede âteş gözler
Bana güya ki içimden bakıyor.
Bu cehennemde yetişmiş kafaya
Kanlı bir lokmadır ancak mihenim,
Ah ya Rabbî, nasıl birleşti
Bu çetin başla bu suçsuz bedenim?
Dişi, tırnakları geçmiş tenime
Gövdem üstünde duran ifrîtin;
Bir küçük lâhza-i ârâma feda
Bütün âlâyîşn nam ü sıytin!
Sembolist şair, ilk dizelerden anlaşılacağı üzere başını habersizce gövdesine eklenmiş olarak bulduğunu düşünür. Başı çirkindir ve sanki kendisine ait değil de dış dünyaya ait bir nesnedir. Öyle ki ikinci kıtanın hemen başında kendi kendisinden ürperdiğinden bile bahseder. “Bir kızıl çehrede âteş gözler / Bana güya ki içimden bakıyor.” dizelerinde ise bedenine dışarıdan baktığı anlaşılmaktadır. Ahmet Haşim ile benliği bir ve bütün değildir. Şairin varoluş sancıları çektiği görülmektedir.
Akşam Şairi
Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam!
Ahmet Haşim, aşk, hüzün, yalnızlık, sonbahar gibi birçok konuda şiirler yazmasına rağmen “Akşam Şairi” olarak anılır. Bunun tek nedeni içerisinde akşam kelimesinin geçtiği ya da akşam vaktinin tasvir edildiği şiirler meydana getirmesi değildir. Akşam, Haşim için bir kaçıştır. Kırılgan kalbini yaralayan, onu dışlayan, eksik ve yalnız hissettiren insanlardan kaçınmaktır. Akşam aynı zamanda kendisinden saklanışıdır. Gündüz güneşinin aydınlatacağı bedeninden, dış görüntüsünden, utandığı tüm uzuvlarından ve çirkinliğinden karanlığın serin kollarına sığınışıdır.
Ruhsal Uyumsuzluğu
Ne yazık ki kaçış olarak ifade ettiğimiz akşam kavramı da onu memnun etmeye yetmez. Şair “Geceler” adlı şiirinde şöyle söyler:
Kimi zaman hiç uyunmamış geceler ertesinde, pazartesiler cuma oluyor, cumalar pazartesi.
Aylar geçiyor, değişiyor mevsimler; hiç yaşanmamışlar gibi.
Oysa ne çok sene birikti ardımda.
Bilmiyorum ki, birikecek mi bir bu kadar daha?
Ardıma dönüp bakıyorum da, dallarımı kıran rüzgârları bile affetmişim ama, bir kendime uzanamamış elim.
Yastıklarım kuş tüyüymüş de, ağır gelmiş düşüncelerim.
Biriktirdiğim keşkeler, ardımdan bile söylenmeye yetermiş.
Bütün heveslerim, genellemelerin içinde yitip gitmiş.
Oysa ne çok cümlem vardı benim.
Her şeye inat, yüreğimi ısıtan ne çok hayalim.
Biliyorum, bu kadar kırılgan olmayı kaldırmıyor hayat.
Her tökezleyişte kendi içine saklanınca, sıvazlamıyor sırtını.
Pencere önü çiçekleri değiliz ki, anlayışlı bir el alıversin bir çırpıda içeri.
Hadi aldı diyelim, gün ışığı olmadan ne kadar yaşanır ki?
Şair, kırılgan olduğunun farkındadır. Bunun insanlarla arasında bir uçurum oluşturduğunun da… İnsanlardan kaçar yine de bir yanı onlar tarafından sırtının sıvazlanmasını ister. Onlar tarafından bir pencere önü çiçeği gibi içeri alınmak ister. Haşim, akşamlarda yaşar ama gün ışığı olmadan da yaşanılmayacağının gayet farkındadır. Kompleksleri, aşağılık duygusu ve peşinden ayrılmayan yetersizlik hissi onun için hayatını etkileyen derin sınırlar çizerken o, hala hayalleri ve heyecanları olan bir adamdır. İşte tam da bu ikisinin aynı özde bulunuyor olmasıdır işleri zorlaştıran. Akşam, en iyi değil kötünün iyisidir. Birini diğerine tercih ediştir.
Karanlık, ölümün bir parçasıdır, onun için dinlendiricidir. Büyük dinlenme, bir karanlık denizine dalıp bir daha ışığa kavuşmamaktan başka nedir?
(Haşim 25)
Sorunlarını en estetik yöntemle diğer bir deyişle şiiriyle dile getiren Akşam Şairi Ahmet Haşim’in sahip olduğu çirkinlik ve aşağılık kompleksleri, onun edebiyat ağacını besleyen hatta şekillendiren köklerindendir. Benliğini oluşturan tüm bu girinti ve çıkıntılar onun sanatının anahtarı vazifesini görür.
Kaynakça
- Topçu, Hayrunisa. Aşağılık Karmaşasına Hapsolmuş Bir İsim: Ahmet Haşim. SEFAD, 50 2018: 103-118.
- Haşim, Ahmet. Bütün Şiirleri. İstanbul: Kapra Yayıncılık. 2021.
- Haşim, Ahmet. Gurebahane-i Laklakan. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. 2020.
- Haşim, Ahmet. Bize Göre ve Bir Seyahatin Notları. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. 2019.
- Aksoy, Nurten B. Akşam Kızıllığının ve Yalnızlığın Şairi: Ahmet Haşim. Ada Dergi, Mavi Ada. Web. Erişim Tarihi: 9 Mart 2024.
- Karaosmanoğlu, Yakup Kadri. Gençlik ve Edebiyat Hatıraları. İstanbul: İletişim Yayınları. 2006.