Kavim, Ahmet Ümit‘in Başkomser Nevzat, Komiser Ali ve Kriminolog Zeynep karakterlerini kurguladığı ilk polisiye roman. Daha önce Agatha’nın Anahtarı ve Şeytan Ayrıntıda Gizlidir adlı hikâye kitaplarında Başkomser Nevzat ve Ali yer bulsa da onları bir ekip olarak ilk defa bu romanda görürüz. Yusuf Akdağ, göğsüne saplanmış haç kabzalı bir bıçakla öldürülmüş; maktulün bulunduğu odada kutsal bir kitap da bırakılmıştır. Kutsal kitapta “Uyan ey kılıç! Çobanıma, yakınıma karşı harekete geç.” cümlesi maktulün kanıyla çizilmiş, kitabın üstüne de Mor Gabriel ifadesi düşülmüştür. Bu cinayet dini bir tarikatın işi midir? Yoksa katil kendi hesaplaşmasına böyle bir görünüm mü vermek istemektedir? Cinayeti çözüme kavuşturmak isteyen Başkomser Nevzat ve ekibi olayı inceledikçe kendilerini ummadıkları bir gizemin içinde bulurlar. Hıristiyanlık öğretilerinden, Süryanilere; Aziz Pavlus’tan Mor Gabriel’e hem İstanbul’un hem de Türkiye’nin kültürel ve toplumsal yapısını incelikle işleyen Ahmet Ümit, yakın tarihin gerçeklerine de odaklanmaktadır. Emekliliği yaklaşmasına rağmen adaleti hem hayatının anlamı olarak tanımlayan hem de adalete karşı olan inancını kaybetmemeye kararlı olan Nevzat ve ekibini ise zorlu bir süreç beklemektedir.
- “Katilleri yakalayarak, yasayı uygulayarak suçu, kötülüğü önleyebileceğine inanıyor. Bana gelince, suçu önlemek için suçluyu yakalamanın, adaleti sağlamak için yasayı uygulamanın hiçbir işe yaramadığını karşılaştığım yüzlerce olayda birebir yaşayarak öğrendim. Keşke öğrenmemiş olsaydım, diyorum çoğu zaman, keşke yalan da olsa dünyada adalet diye bir şeyin var olduğuna inanabilseydim. Ama inanamıyorum. Çünkü insan denen bu tuhaf yaratığı kötülükten uzak tutacak ne güç var, ne de bir yasa.” (s.17)
- “Dünya eskiden de o kadar iyi bir yer değildi, şimdi de değil. Sadece o zamanlar ben daha iyimserdim.” (s.38)
- “Kimse kimseyi tanıyamaz. Tanıdığımızı sanırız. Tanıdığımız kadarına inanırız. Eğer gerçekten tanısak, bırakın aşkı filan, kimse kimseyle arkadaş bile olamaz.” (s.56)
- “Gerçekler her zaman güzel olmayabilir. Bazen ne kadar az şey bilirsen, o kadar iyidir.” (s.57)
- “Burası İstanbul, yirmi dört saat yaşayan şehir.” (s.65)
- “Sevdiklerime, dostlarıma, arkadaşlarıma inanmazsam, yaşamın ne anlamı kalır?” (s.74)
- “Seni özlemek güzel şey. Beni hayata bağlayan, hayatın hâlâ yaşanabilir olduğunu kanıtlayan duygulardan biri seni özlemek.” (s.86)
- “Sokaklar ıssız. Yağan kar, bu ıssızlığa derin bir keder katıyor. Unkapanı Köprüsü’nden geçerken bu kederin bütün İstanbul’u sardığını, bu yaşlı, bu yorgun, bu talan edilmiş kentin bir parçası haline geldiğini fark ediyorum. Sağ tarafta, köprünün altından Marmara’ya uzanan Haliç’in dingin, karanlık suları, kırmızı ışıkların aydınlığında bir masaldan çıkmış izlenimi veren Topkapı Sarayı, karşımda gökyüzüne saplanmış kalın bir mızrağı andıran Galata Kulesi, solda Pera’nın birbirine yaslanmış gibi duran biçimsiz binaları… Bu kış gecesinde hepsinin üzerinde beyaz zerrecikler halinde aynı kederli ıssızlık yağıyor.” (s.91)
- “Hakiki sevgiler kıyas kabul etmez. Eminim New York da güzeldir ama ben şehri İstanbul’u seviyorum. Şairin söylediği gibi: ‘Nice revnaklı şehirler görünür dünyada, lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan…” (s. 121)
- “Babam, İstanbul’un ilk karını gelgeç sevdalara benzetirdi, ne gönülde, ne yürekte iz bırakır, çabucak geçer, derdi.” (s.122)
- “Sanırım adalet, vicdanımız ile yasa arasında bir yerde duruyor. Bu nedenle yasa, adaleti sağlamakta tek başına yeterli olamaz. Ama adaleti sağlamak için yasalara inanmaktan başka da çaremiz yok.” (s.124)
- “Sen bu şehri, bu şehrin insanlarını, semtlerini, sokaklarını, yani bu şehrin ruhunu biliyorsun.” (s.128)
- “Kötülüğün giydiği elbise ne olursa olsun, kötülüğü kim yaparsa yapsın, bu kötülüğün iblisin marifeti olduğu gerçeğini değiştirmez.” (s.149)
- “Gerçek inanç yüreğimizdedir. Gerçek inanç, ruhumuzun ta kendisidir.” (s.151)
- “Her yeni düşünce, her yeni inanç kendinden öncekileri taşır içinde.” (s.211)
- “İstanbul böyledir işte, her semt, her sokak, her ev, hatta her oda bir mucizeye, bir efsaneye, bir rüyaya açılır.” (s. 219)
- “Hayatı hep başkalarıyla birlikte düşünüyorum. Bu doğru değil. Sevgili, arkadaş, dost, aile, hepsi bir yere kadar; tek gerçek yalnızlığımız.” (s. 255)
- “Babam medeniyetin kokusu, derdi buna. Sadece kütüphanelerde duyabileceğiniz bir koku.” (s. 410)
Ümit, Ahmet. Kavim. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2022.