Ahmet Ümit Eserlerinde İstanbul

Editör:
Sena Yiğit
spot_img

Gerçek İstanbullular bilir ki, bu kadim şehirde yaşamak büyük bir lütuftur. Doğu Roma İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu‘na başkentlik yapan bu güzide şehir, asırlardır pek çok kültüre, dile ve dine de ev sahipliği yapmıştır. Öyle ki, günümüzde yaşadığımız İstanbul’u bu tarihi ve kültürel birikimden ayrı düşünmek mümkün değildir. Eserlerini çoğunlukla İstanbul‘da kurgulayan Ahmet Ümit, bu birikimin oldukça farkındadır. Onun eserlerinde bu şehir olayların yaşandığı bir mekân olmanın çok ötesinde anlamlar taşır.

Bu Şehrin Yazarı

Galata Kulesi | Fotoğraf yazar tarafından çekilmiştir.

“Semtlerin eski isimleri unutuluyor, şehir hızla geçmişinden koparılıyor. Oysa şehirler de insanlar gibidir, geçmişlerini unuturlarsa, tarihlerinden koparılırlarsa kişiliklerinden de koparılırlar. Hiçbir özellikleri kalmaz. Birbirine benzeyen, sıradan insanlar gibi olurlar. Oysa İstanbul sıradan bir şehir değil.”

Ahmet Ümit eserlerinde İstanbul’u okumak, bu şehri semt semt, sokak sokak arşınlamak anlamına gelir. Çünkü onun eserlerinde mekân genellikle İstanbul’dur. Ahmet Ümit, bu şehrin insanı ve yazarı olarak, hem şehrin tarihinden faydalanır hem de çoğu romanını İstanbul’da kurgular. Romanlarında sadece İstanbul’un güzelliğinden bahsetmez, sorunlarına da sık sık değinir. Bu şehre zarar veren toplumsal yozlaşmayı ve buna sebep olan insanları da eleştirmekten geri durmaz. Toplumsal yozlaşma ve ahlaki çöküş; insanların vicdanlarını kaybetmeleri ve yaşadıkları şehri acımasızca talan etmeleri yazarın en çok hayıflandığı mevzuların başında yer alır. Şehrin sorunlarını romanının temel konularından biri olarak seçerek bu şehre karşı duyduğu minneti ve sevgiyi de dile getirme aracı olarak kalemini kullanır.

İstanbul’un mekân olarak seçildiği kitaplarında ortak mekânlara yer vermesine rağmen bu şehirde geçen her romanı İstanbul’un farklı bir semtine, farklı bir sokağına açılır. En çok bahsi geçen semtler Başkomser Nevzat romanlarındaki ana mekânlar olan Balat, Kurtuluş ve Beyoğlu’dur. Ayrıca Beyoğlu, iki romanına doğrudan adını da verir. Beyoğlu’nun En Güzel Abisi, Başkomser Nevzat macerası olup bu tanımlama da doğrudan Nevzat’ı ifade ederken, Beyoğlu Rapsodisi bu serinin dışında olan bir polisiye romandır. Beyoğlu’nun ana mekân olarak kurgulandığı bu romanda semtin geniş bir panoramasını sunan Ahmet Ümit, bazen özlemle bazen de hayıflanarak bu tarihi semti ele alır.

Ahmet Ümit kitapları boyunca çözmeye çalıştığı gizemleri İstanbul’un her yanına âdeta serpiştirir. Böylece bizler de Nevzat’ın peşine takılır, bir semtten ötekine sürükleniriz. Soruşturma kapsamında uğradığımız bu semtler İstanbul anlatısı içerisinde her zaman özel bir amaç için seçilmese de genellikle bu amaca hizmet eder. Bununla birlikte bu şehirde olmak okura İstanbul’u canlı kanlı bir şekilde hissettirir. Bu açıdan bakıldığında Sultanı Öldürmek romanı için de bu şehrin romanıdır denilebilir. Zira işlenen cinayeti çözmeye çalışan Nevzat ve ekibi kendilerini Osmanlı tarihi içerisinde Fatih Sultan Mehmed ve onun döneminde bulurlar.

İstanbul Hatırası: Bir Romandan Daha Fazlası

Galata Köprüsünden Süleymaniye Camii | Fotoğraf yazar tarafından çekilmiştir.

“Şehre bakıyorduk denizden. Sisler içindeydi İstanbul… Sisler içindeydi deniz… Sisler içinde teknemiz. Sultanahmet’in minareleriydi görülen, Ayasofya’nın kubbesi, Topkapı Sarayının kuleleri. Hiç yağmalanmamış, yıkılmamış, kirletilmemiş gibiydi şehir. Güneş doğmadan bir anlığına beliren bir hayal gibi… Büyülü bir bulut gibi… Bir masal imgesi gibi… Yeni kurulmuş bir kent gibi… Taze bir başlangıç gibi… Genç, umutlu, güzel…”

İstanbul Hatırası için kısa bir İstanbul tarihi desek yanlış olmaz. Ahmet Ümit, İstanbul’u ve İstanbul tarihini kurgunun merkezine o kadar güzel bir şekilde yerleştirir ki, okur roman boyunca kendini zamanda yolculuk yapıyormuş gibi hisseder. Bu açıdan bakıldığında İstanbul Hatırası zamansız bir romandır. Zira anlatı şehrin sadece bir dönemini kapsamaz. Byzantion‘dan Konstantinopolis‘e, Konstantiniyye‘den İstanbul‘a kadar uzanan bu yolculuk, kadim şehri anlamamız için bir vesile olur. Yazarın amacı sadece şehrin tarihini öğretmek değildir; yaşadığımız şehirden haberdar olmamız gerektiğini de salık verir âdeta…

İstanbul Hatırası‘nı okurken yazarın özellikle vurguladığı noktalardan biri, bu şehri oluşturan kültürel çeşitliliktir. Yaşadığımız bu kadim şehrin tek bir tarihi ve tek bir kültürü yoktur. İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu‘na başkentlik yapmadan önce de başka medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Tarihi yapıların çoğu günümüze ulaşmamış olsa da bu tarihi birikim yüzyıllar içerisinde birbirini beslemiştir; beslemeye de devam etmektedir. Yazar, roman boyunca sadece tarihi bilgiler vermekle yetinmez, okuyucuyu kurgu içerisinde doğrudan ilgili mekâna götürerek bilgileri bu şekilde sunmayı tercih eder. Roman boyunca tercih edilen bu anlatım şekli, İstanbul’un bugün mevcut olsun olmasın, tarihi ile hâlâ yaşayan bir şehir olduğunu okuyucuya kanıtlamanın da bir yoludur.

Beyoğlu’nun En Güzel Abisi: Başkomser Nevzat’ın İstanbul’u

İstiklal Caddesi | Fotoğraf yazar tarafından çekilmiştir.

“İstanbul böyledir işte, her semt, her sokak, her ev, hatta her oda bir mucizeye, bir efsaneye, bir rüyaya açılır.”

Başkomser Nevzat, namıdiğer Beyoğlu’nun en güzel abisi… Nevzat sadece Beyoğlu’nun değil, İstanbul’un da en güzel adamlarından biridir. Kalender, müşfik ve duygusal bir karaktere sahiptir. Mesleğini şerefle yerine getirir, anılarına en büyük mirası olarak sahip çıkar. Doğma büyüme Balatlı’dır; tarih öğretmeni bir anne ve edebiyat öğretmeni bir babanın çocuğudur. Yaşadığı semti de şehri de sever; bu şehirde yaşamanın hakkını vermeye çalışır. İstanbul’da yaşadığının ve İstanbullu olduğunun her zaman bilincindedir. Duygusal bir karaktere sahip olması nostaljik bir hayat sürmesine de sebep olur. Bu durum onun yaşadığı şehre bakışını da şekillendirir. Öyle ki, ailesinden kalan kagir, iki katlı ahşap evinde yaşamaya devam etmektedir. Arabası bile 58 model bir emektardır. Aslında Nevzat’ın bu durumu, yani hem karakter olarak hem de yaşadığı mekânın duygusal ve nostaljik atmosferi gerçekten uzak ve idealize bir şekilde ele alınmaz. Okur olarak her ne kadar bu dünyadan etkilensek ve böyle bir İstanbul’un hayali ile büyülensek de, Ahmet Ümit günümüzdeki İstanbul’u ve bu şehrin gerçeklerini görmezden gelmez.

Başkomser Nevzat‘ın İstanbul‘u yaşadığımız İstanbul gibi keşmekeşten ayrı düşünülemez. Olayların yaşandığı yer olarak İstanbul’un altının üstüne getiren Nevzat da bu şehrin geldiği halden hayıflanır, bir rüya aleminde sürüklenmez. Fırsat buldukça bu şehrin kıymetinin bilinmemesinden, hoyratça tahrip edilmesinden yakınır. Ama her şeye rağmen yine de bu şehrin güzel olduğu gerçeğini inkar etmez. İstanbul kadimdir, her şeye rağmen yaşamaya değerdir. Tıpkı dünyada suç ve adaletsizlik diz boyu olmasına rağmen hayatın gene de güzel olması gibi…

İstanbul, tarihinden ayrı düşünülemez. Ahmet Ümit eserlerindeki İstanbul da tam olarak bu düşünceden doğar. Yazar şehri hem bütün gerçekliği ve sorunlarıyla hem de duygusal ve nostaljik bir bakış açısıyla o kadar güzel bir şekilde kurgular ki, bu kadim şehrin güzelliği ile dertlerini aynı anda idrak ederiz. Çünkü bu şehri sevmek sadece tarihini bilmek, romanlarda okumak veya süslü düşlerle sokaklarını arşınlamaktan ibaret olmamalıdır. İstanbul hâlâ yaşayan bir şehir olarak tüm bu güzellikleri bizlere sunabilmek ve yaşanabilir olmak için İstanbullulara ihtiyaç duymaktadır; bu şehri seven, farkında olan ve onu tahrip etmeyen İstanbullulara…


Kaynakça

  • Ümit, Ahmet. Agatha’nın Anahtarı. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2022.
  • Ümit, Ahmet. Aşkımız Eski Bir Roman. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2019.
  • Ümit, Ahmet. Beyoğlu’nun En Güzel Abisi. İstanbul: Everest Yayınları, 2014.
  • Ümit, Ahmet. Beyoğlu Rapsodisi. İstanbul: Everest Yayınları, 2014.
  • Ümit, Ahmet. İstanbul Hatırası. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2022.
  • Ümit, Ahmet. Kavim. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2022.
  • Ümit, Ahmet. Kırlangıç Çığlığı. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2018.
  • Ümit, Ahmet. Sultanı Öldürmek. İstanbul: Everest Yayınları, 2013.
  • Ümit, Ahmet. Şeytan Ayrıntıda Gizlidir. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2022.
  • Ümit, Ahmet. Yırtıcı Kuşlar Zamanı. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2024.
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.