Edebiyatımızın önemli şairlerinden Ahmet Haşim’in şiirlerinde kuşlar, gökyüzü, akşam vakitleri gibi doğaya özgü birçok kavram görüyoruz. Sembolist özelliğine şiirlerinde oldukça yer veren şairimizden, gökyüzüne dair bazı kesitleri derledik. Keyifli okumalar!
Merdiven
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak…
Sular sarardı… yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…
Akşamlarım
Her akşamüstü ufuklarda bir selâm ararım
Her akşamüstü uzak bir karanlık gökten.
Sessizlik ve karanlık olan bir üzücü çevreden,
Doğar hayatıma bir sürekli ayrılık sanarım.
Gökyüzü, senin o zaman yasınla, üzüntünle
Deniz, senin o zaman anınla doludur.
Havada son nefesin ruh sıkıntısını anlatır,
Akarsular, dereler son karamsar seslenişinle.
İsteklerimde bu sıra bir karanlık tohum uyanır.
Acılarımda büyük bir gölge ve hava sessizliği,
Başım elimde, uzaklarda akşamın can çekişmesi,
Dumanlı, gölgeli bir hayal alanı uzanır.
Bir Günün Sonunda Arzu
Yorgun gözümün halkalarında
Güller gibi fecr oldu nümayan,
Güller gibi… sonsuz, iri güller
Güller ki kamıştan daha nalan;
Gün doğdu yazık arkalarında!
Altın kulelerden yine kuşlar
Tekrarını ömrün eder ilân.
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam
Alemlerimizden sefer eyler?
Orman
Su değil, mevsimin havası akan
Duyduğun yaprağın, dalın sesidir
Suda yıldızların parıltısıdır
Bu karanlıkta bazı bazı çakan…
O Belde
Denizlerden
Esen bu ince havâ saçlarınla eğlensin.
Bilsen
Melâl-i hasret ü gurbetle ufk-i şâma bakan
Bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin!
Ne sen,
Ne ben,
Ne de hüsnünde toplanan bu mesâ,
Ne de âlâm-i fikre bir mersâ
Olan bu mâi deniz,
Melâli anlamayan nesle âşinâ değiliz.
Akşam Yine Toplandı Derinde
Canan gülüyor eski yerinde
Canan ki gündüzleri gelmez
Akşam görünür havuz üzerinde,
Mehtab, kemer taze belinde
Üstünde sema, gizli bir örtü
Yıldızlar, onun gülüdür elinde…
Bahçe
Bir Acem bahçesi, bir seccade
Dolduran havzı ateşten bade.
Ne kadar gamlı bu akşam vakti
Bakışın benzemiyor mutade.
Gök yeşil, yer sarı, mercan dallar
Dalmış üstündeki kuşlar yâda.
Bize bir zevk-i tahattur kaldı
Bu sönen, gölgelenen dünyada.
Bir Yaz Gecesi Hatırası
İşveyle, fısıltıyla, gülüşle
Olmuş sebi sevda yine bihap
Oklar gibi saplanmada kalbe
Düştükçe semadan yere mehtap…
Buseyle kilitlenmiş ağızlar
Gözler neler eyler neler israp!..
Uçmakta bu ateşli havada
Vuslat demi bir kuş gibi bitap…
Bülbül
Bir gamlı hazânın seherinde,
Isrâra ne hâcet yine bülbül?
Bil, kalbimizin bahçelerinde,
Cân verdi senin söylediğin gül.
Savrulmada gül şimdi havada,
Gün doğmada bir başka ziyâda.
Karanlık
Aşkın bu karanlık gecesinde
Bülbül yine vahşi müterennim
Mecnûn’u terk etti mi Leylâ?
Vahşî sesi firkat sesi sandım.
Aşkın bu karanlık gecesinde,
Hicrânımı duydum, seni andım,
Firkatzede bülbül gibi yandım.


