Ahmed Arif Şiirlerinde 5 Farklı Tema

Editör:
Guşef Alhas

Ahmed Arif; Anadolu’nun dertli, asi, sevdalı şairi. Diyarbakır doğumlu olan büyük şair, edebiyatımızın önemli isimlerinden biridir. Doğumu pek çok kaynakta 21 Nisan 1927 olarak geçse de, şairin doğum tarihi için bazı kayıtlarda 1923, 1954 yılında yazdığı bir mektupta geçen bir satıra göre ise 1925 yılı olarak geçmektedir.

ahmed arif bianet.org
Ahmed Arif | bianetorg

Türkçe, Kürtçe, Zazaca ve Arapçaya hâkim olan Ahmed Arif, ilk şiirlerini ortaokul yıllarında karalamaya başlamış, lise döneminde ise daha bilinçli bir şekilde yazmaya yönelmiştir. Ankara Üniversitesi Felsefe Bölümünü kazanarak üniversite eğitimine başlamış, ancak hakkında ortaya atılan siyasi suçlamalar nedeniyle eğitimini tamamlayamamıştır. 1951 yılında, kendisinin asılsız olduğunu savunduğu bu suçlamalarla tutuklanmış ve üç yıl hapis cezası almıştır. İkinci Yeni sonrası dönemde toplumcu şiirin önde gelen temsilcilerinden biri olarak kabul edilen Ahmed Arif, dönemin edebiyat ve düşünce dünyasında derin etkiler bırakmıştır. Anadolu’nun büyük şairi Arif, 2 Haziran 1991 tarihinde Ankara’daki evinde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirmiştir.

Eserleri, yalnızca edebi değerleriyle değil, aynı zamanda bestelenerek günümüzde de okuyucuların ve dinleyicilerin duygularına, yaşam mücadelelerine ve umutlarına ses olmaya devam etmektedir. Anadolu‘dur Ahmed Arif. Yüce halkının kalemi olmayı seçmiştir. Onun kaleminden dökülen kelimeler isyandır, direniştir, öfkedir…

Bazen bir sayfa açarsınız, mahpus yatar gibi içiniz yanar. Özgürlüğü haykırmak istersiniz; tutsaklığı yüreğinizin tam ortasında hissedersiniz. Bir diğer sayfada sevdayı öğretir bize; kendinden bile geçecek kadar candan sevmeyi, sevilmeyi… Yaşamın en coşkulu, yaşamanın en yiğit olduğu yerlerden seslenen bu büyük şairin, Ahmed Arif’in şiirlerinde işlediği temalara birlikte göz atalım!

Toplumcu Gerçekçi

Nevzat Üstün Orhan Kemal Ahmed Arif Fikret Otyam 1969 | kitaptansanattancom

Toplumcu gerçekçi edebiyatın en önemli temsilcilerinden biri olan Ahmed Arif, şiirlerinde halkın yaşamını, yoksulluğunu, sınıf ayrımını ve ezilmişliğini işler. Şair halktan yanadır, çünkü o, halkın içinden gelmiştir. Yaşama devrimci bir bakış açısıyla yaklaşır; devleti, feodal yapıları ve egemen sınıfları sertçe eleştirir. Ama o sadece eleştiren değil aynı zamanda halkın örgütlenmesi gerektiği fikrini de yücelten taraftadır. Ahmed Arif mısralarında halk konuşur, acı bağırır, umut yeşerir.

Otuzüç Kurşun eserinde Van’da kurşuna dizilen masum halkın hikâyesi üzerinden devletin zulmünü, adaletsizliğini ve acımasız şiddetini anlatır. Şiir bir isyan marşına dönüşür. Yine benzer şekilde, Karanfil Sokağı şiirinde, yoksul mahallelerin, işçilerin, emekçilerin dünyasını, acı ve umudu anlatır. Bu şiir, küçük insanların hikâyesinin bağırışıdır.

“Vurun ulan,
Vurun,
Ben kolay ölmem.
Ocakta küllenmiş közüm,
Karnımda sözüm var
Haldan bilene,
Babam gözlerini verdi Urfa önünde
Üç de kardaşını
Üç nazlı selvi,
Ömrüne doymamış üç dağ parçası.”

Direniş, Özgürlük ve Umut

Ahmed Arif | 06061991 Milliyet sayfa 16

Ahmed Arif’in şiirlerinde zulme, baskıya ve zorbalığa karşı direniş; özgürlük tutkusu ve umut duygusu belirgin temalardır. O, Anadolu insanının onurunu, dayanışmasını ve örgütlü mücadelesini savunur. Mapushane, işkence, sürgün gibi acılar yaşansa da, umutsuzluk yoktur. Boynunun borcu, umudu ve onuru yaşatmaktır. Yoldaşlık, inanç ve direniş ruhu vardır onun şiirlerinde. Direniş onun şiirinde sadece politik bir duruş değil, aynı zamanda insanca yaşamanın yoludur.

İçerde şiirinde mahpushane yaşamını anlatır, tutsaklığa rağmen umudu ve inancı yitirmemeyi anlatır. Direniş sürer, içerde olmak, teslim olmak demek değildir. Hasretinden Prangalar Eskittim şiiri en bilinen şiirlerinden biridir. Aslında her temaya uygun olmakla birlikte aşk ve özgürlük temaları daha baskındır. Hem büyük bir kara sevdayı hem de özgürlük arzusunu aynı potada eritir. Hasret, yalnızca bir kişiye değil, özgür yarınlara duyulan duygudur. Akşam Erken İner Mahpushâneye şiirinde ise tutsaklık ile özgürlük arasında yaşanan iç çatışmayı ve beklemenin zorluğunu anlatır. Dışarıda akşam inerken içeride zaman akmaz, ama bir yandan umut hep canlıdır.

“Dışarda gürül-gürül akan bir dünya…
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.”

Anadolu, Doğu ve Halk Kültürü

Ahmed Arif yeğenleri Serhat Erdoğan ve Serpil Erdoğan ile | dinozororg

Ahmed Arif’in eserlerinde Anadolu, sadece bir mekân değil; aynı zamanda bir kimlik, bir kader ve bir kültürün hafızasıdır. Onun şiirinde dağlar, ovalar, nehirler yalnızca doğa unsurları değil, aynı zamanda insanla bütünleşmiş sembollerdir. Anadolu’nun taşını, toprağını, suyunu, deyişlerini, efsanelerini ve deyimlerini şiirinde işler. Ahmed Arif Anadolu’yu epik, masalsı ve efsanevi anlatır. O Anadolu’yu sadece anlatmaz; onu yaşatır, hissettirir ve bir insan gibi karşımıza çıkarır. 

Adiloş Bebenin Ninnisi adlı şiirinde yoksul halkın çocuklarına yazılmış gibi görünen ama aslında sınıf adaletsizliğine duyulan öfke vardır. Toplumsal eşitsizliğin çocuklara miras olmasını sorgular. 

“Doğdun,
Üç gün aç tutuk
Üç gün meme vermedik sana
Adiloş bebem,
Hasta düşmeyesin diye,
Töremiz böyle diye,
Saldır şimdi memeye,
Saldır da büyü…”

Aşk ve Hasret

Ahmed Ariften Leyla Erbile | gazetekadiköycom

Ahmed Arif’in şiirleri yoğun bir lirizm ve derin bir duygu taşır. Şiirlerinde işlenen aşk, yalnızca bireysel bir sevdaya değil; insanlığa, dostluğa, özgürlüğe ve memlekete duyulur. Romantik olduğu kadar toplumcu da olan Ahmed Arif, sevdayı bireysellik kalıbından çıkarmıştır. Hasret ise onun şiirlerinde sadece uzaklık değil, özgürlüğe olan özlem, yitirilen dostluklar, memleket özlemi ve zamanın acımasızlığını temsil eden bir duygudur. Bu nedenle Ahmed Arif‘in aşk şiirleri, aynı zamanda birer yaşam direnişi gibidir. 

Terketmedi Sevdan Beni şiirinde anlatılan sevda, sıradan bir aşk değil; çok yönlü, mücadeleyle birleşmiş bir duygudur. Aşk, sönmeyen bir ateş, bir direniş biçimidir. “Sevdan beni çağırıyor,” diyen şair, aşkın davetini bir mücadele olarak anlatır. Aşk inattır, devrimdir, mücadeledir. Ay Karanlık eseri ise aşkın karanlık ve zor şartlarda bile nasıl yaşatıldığını gösterir. Tehlikelerle, baskılarla, ihanetlerle çevrili bir dünyada bile aşk bir liman, bir sığınaktır. Başa ne gelirse gelsin aşk için mücadele edilir.

“Körsem,
Senden gayrısına yoksam,
Bozuksam,
Can benim, düş benim,
Ellere nesi?”

Doğa

Ahmed Arif | t24com

Ahmed Arif’in şiirlerinde doğa hem somut hem sembolik anlatım için kullanılır. Şair, Anadolu’nun dağlarına, ovalarına, nehirlerine, ekinlerine sadece somut anlamıyla değil, sembolik anlamıyla da yaklaşır. Onun şiirinde doğa, kimi zaman bir özgürlük hayali, kimi zaman bir sevgiliye duyulan özlem, kimi zaman da halkın çilesini anlatan bir ortam olarak karşımıza çıkar. Bu temayı işlediği dil destansıdır, doğa tasvirleri sıkça görülür. 

Anadolu şiiri Anadolu coğrafyasının betimlemesiyle halkın yaşamını birleştirmiştir. Halkın kaderi, çilesi ve onuru olarak anlatılır. Toprak, sadece üzerinde yaşanılan yer değil; uğruna mücadele edilen bir varlıktır. İçerde eserinde ise Ahmed Arif’in cezaevinde, bir hücrede geçirdiği yıllarda kaleme aldığı bu şiir, doğaya duyulan hasretle birlikte özgürlüğün ve memleket sevgisinin en derin ifadelerinden biridir. Bahar, burada yalnızca bir mevsim değil, tutsak ruhun kavuşmak istediği bir kurtuluş imgesidir.

“Beşikler vermişim Nuh’a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun?”

Ahmed Arif | postacom

Ahmed Arif, zengin imgelerle örülü, eşsiz bir kaleme sahiptir. Halkın sesi olmayı seçmiş; direnişi, umudu ve sevgiyi aynı potada eritmiştir. Onu okumak yalnızca bir şairi değil, bir halkı, bir coğrafyayı, bir tarihi okumaktır. Şiirleri derin, duygusal olduğu kadar ideolojik bir zemine de oturur. Ahmed Arif, yalnızca tek bir şiir kitabıyla edebiyatımızda efsaneleşmiştir.

Tüm bu şiirlerini, Hasretinden Prangalar Eskittim adlı tek kitabında toplamıştır ve bu kitapla efsaneleşmiştir.

Yazımı, hem kitabına adını veren hem de onun tüm duygularını bir araya getiren, Ahmed Arif ile özdeşleşmiş şiirinden birkaç dizeyle bitirmek istiyorum, iyi okumalar. 

“Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.

Ard-arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül-gürül akan bir dünya…
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana…

Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni…
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini…”


Kaynakça:

Öztürk, Birol, Ahmed Arif-Terk Etmedi Sevdan Beni. İstanbul: Dokuz, 2021.

Arif, Ahmed, Hasretinden Prangalar Eskittim. İstanbul: Metis,2023.

“Ahmed Arif’in Şiir Anlayışı ve Gelenekle ilişkisi”. Dergipark. Web. 15.05.2025

4 YORUM

  1. Ellerine , emeğine sağlık eylül , Ahmed Arif’in sadece bir edebi figür değil, aynı zamanda bir vicdan sesi olarak sunulması çok etkileyici. Onun halktan yana tavrı, doğayla kurduğu şiirsel bağ, aşkı bile bir direnişe dönüştüren eşsiz üslubu ne kadar güzel örneklerle ve duygusal bir bütünlükle anlatılmış. Şairin Anadolu’yu bir coğrafyadan öte bir ruh olarak görmesi, hem kültürel hem insani bir derinlik katıyor yazın
    Tek kelimeyle harika
    Devamı gelir umarım

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Oidipus Sendromu ile Psikoseksüel Bir Yolculuk: Kader mi Arzu mu?

Oidipus sendromu, yasak arzular ile kimlik oluşumu arasındaki ilişkiyi Freud’dan Lacan’a uzanan bilinçdışı bir yolculukla açıklar.

Single White Female(1992) Film İncelemesi: Kadın Kimliği ve Psikolojik Gerilim

Schroeder'in filmi; kadın kimliğinin inşası, ideal benlik, aitlik kavramı, bastırılmış duygulaların saldırganlığı ve en sonunda gölgeyle yüzleşme gibi temalar üzerinden ilerleyen çarpıcı bir psikolojik portre sunar.

İstanbul Mimarisi: Frej Apartmanı

Art Nouveau mimarisi, zengin tarihi ve trajik hikayesiyle Pera’nın çok kültürlü dokusunu yansıtan ve yaşatan Frej Apartmanı’nı keşfe çıkıyoruz.

Kültürlerden Esintiler: Peru’nun Dokuma Mirası

And Dağları’nın etekleri Peru’da sürdürülen dokumacılık geleneği ve yıllar içinde gelişimi.

Wings of Desire: Tarihin Nabzının Attığı Yer Berlin

Wings of Desire filminde Berlin, sahnelerin yaşandığı bir ortam olmaktan ziyade hareket eden, neredeyse ekranlardan izleyiciye fısıldayan bir baş karakterdir.

Kültürlerden Esintiler: Hindistan’dan Sari Kültürü

Sari, geçmişten günümüze Hint kadınların kimliğini, zevkini ve zarafetini tek bir kumaşta buluşturan kültürün canlı bir temsilidir.

Sosyal Medyada Cinsiyetçi Stereotiplerin Yayılması: Paylaştıkça Büyüyen Kalıplar

Sosyal medya, cinsiyetçi kalıpları yaygınlaştırıyor; kullanıcılar bu normları sorgulamak yerine yeniden üretiyor.

Bitki Yetiştirmek, Mekânı Canlandırmaktan Fazlası mıdır?

Bitki yetiştirmek; estetik bir eylemden öte, politik, etik ve varoluşsal anlamlar taşıyabilir.

Ostrogot Krallığı: Roma Kartalı’nın Küllerinden Doğan İtalya

Hunların gölgesinden çıkarak Roma tahtına oturdular… Ostrogotların yükseliş ve düşüş hikayesini birlikte keşfedelim.

The Notebook Hangi Albümle Eşleşir?

Romantik filmlerin kilometre taşlarından The Notebook ve Jeff Buckley'den Grace albümünü ortak noktada buluşturuyoruz.

Editor Picks