İki genç delikanlının beklenmedik şekilde aralarında yeşeren yasak ama bir o kadar da güçlü bir aşkın hikâyesini, zaman zaman İtalya’nın huzurlu sokaklarında gezerken yaşayarak hissettiğimiz; Andre Aciman’ın muhteşem kaleminde hayat bulan sakin, huzurlu ve biraz da hüzünlü bir hikâye Adınla Çağır Beni. Senaryosunu James Ivory’nin yazdığı, Luca Guadagnino’nun yönetmenliğini yaptığı bu aşk hikâyesi 2017 yılında beyaz perdede izleyicisiyle buluşmuştur. Aşkı, geride bıraktığı kederi, İtalyan sokaklarının huzurunu, bir babanın tercihleri ne olursa olsun her zaman çocuğunun arkasında durduğunun nefis bir örneği olan replikleri derledik. Replikleri okurken, Sufjan Stevens’in büyülü soundtracklarını da dinlemeyi ihmal etmeyin. Keyifli okumalar dileriz!
1. İki Kişi Tek Ruh, Tek Beden

“Adınla çağır beni, ben de seni benimkiyle.”
Filme ismini veren bu replik, derin bir anlama sahip hikâyenin en şiirsel ve vurucu repliğidir. Fiziksel olarak ilk birlikteliklerinin ardından Oliver’ın dudaklarından dökülen bu söz, aralarındaki derin bağın gücünün ve birbirlerini ne kadar iyi tanıdıklarının bir kanıtı niteliğinde olmuştur. Oliver ve Elio birbirlerini çok iyi tanıyor ve anlıyorlardır, bu yüzden artık kimliklerini bile birbirinden ayırmalarına gerek kalmamıştır. Aşk onları öylesine bağlamıştır ki bu iki insan tek bir ruh tek bir beden olmuştur. Birlikteliklerinin ardından hikâye boyunca birbirlerini kendi isimleriyle çağırırlar. Zaten öyle değil midir? Birbirlerine gerçek bir aşkla bağlı olan iki kişi ne kadar süre ayrı kalsalar ne kadar süre uzak olsalar bile o bağ sayesinde sonsuza kadar birbirlerine ait olarak kalırlar.
2. Keskin Bir Belirsizlik

“Daha Sonra!”
Oliver’ın kalıplaşmış sözüdür. Bir sohbet esnasında ya da bulunduğu yerde işi bitince kimsenin ne diyeceğini, nasıl hissedeceğini umursamadan “daha sonra!” diyerek ortamı terk eder. Bu söz onun nezdinde “görüşürüz” anlamına gelir. Söz, ilk duydukları anda Perlman ailesinde özellikle de evin genç oğlu Elio’da garip bir şaşkınlık yaratmış ve aynı zamanda en büyük etkiyi de onun üzerinde bırakmıştır. Bu söz Oliver tarafından her dile geldiğinde, ona karşı derin ve gizli hisler besleyen Elio’ya sessiz bir acı verir. Ailesine de bahsettiği gibi onlara da zamanı geldiğinde sadece umursamadan, kabaca bir hoşça kal deyip arkasına bile bakmadan gideceğini düşünür. Oliver bu sözü hiçbir şeyi umursamadığından ve bulunduğu ortamdan kaçmak için mi yoksa sadece bir Amerikalı olduğu için “görüşürüz” anlamında mı kullanıyordu bilinmez.
3. Cesaret Etmek ya da Sessizliğe Mahkûm Olmak

“Söylemek mi daha iyi, yoksa ölmek mi?”
Perlmanlar sanata ve edebiyata düşkün bir ailedir. Oliver’ın evde olmadığı yağmurlu bir öğleden sonra salonlarında otururlarken Bayan Perlman okuduğu kitaplardan birinde Fransız bir aşk hikâyesini okuyarak bunun üzerinde kısa bir sohbet ederler. Hikâyede, genç ve yakışıklı bir şövalye bir prensese âşık olmuş ancak bunu ona itiraf edememektedir. Prenses de şövalyeye âşıktır ancak şövalyenin kendisine olan hislerinden bihaberdir, sahip oldukları arkadaşlıkları yüzünden birbirlerine açılamıyorlardır. Ta ki bir gün prenses o soruyu sorana kadar “Söylemek mi daha iyi, yoksa ölmek mi?”. Bu kısa hikâyenin ardından Elio, bu soruyu sorma cesaretini kendisinde hiçbir zaman bulamayacağını dile getirir. Anne ve babası aslında gizli hislerinin farkındadır ve yüreklendirmek için her zaman yanında olduklarını ifade ederek ona cesaret verir. İkili ertesi gün bir araya geldiklerinde Elio, Oliver’a hikâyeden bahseder. Birbirlerine hislerini itiraf edip etmediklerini soran Oliver’a Elio şövalyenin bunu tuzak bir soru olarak düşündüğü için gardını aldığı yanıtını verir. Bu cevapla birlikte Oliver’ın yüzünde oluşan hüzün ve düşünceli ifade de ikisinin arasındaki duyguların ve bir araya gelmelerinin imkânsız olduğunu kederle anladığını gösteriyor.
Bu sahneden sonra izleyicinin aklına şöyle bir soru geldiğine eminim: İnsan gerçekten âşık olduğunda ne kadar imkânsız olsa da gerçekten söyleyerek cesur mu davranmalı, yoksa sessiz kalıp o sessizlikle yok mu olmalı?
4. Elio’nun Sığınağı

“Burası benim yerim. Tamamen bana ait. Buraya okumaya gelirim. Burada ne kadar çok kitap okuduğumu anlatamam.”
Elio gizli itirafının ardından Oliver’ı gizli yerine yani sığınağına götürür. Ona burayı göstermek kalbini tamamen açmak gibidir. İçten içe Oliver’ın da duygularını merak eder her ne kadar gizlemeye çalışsa da alacağı cevaptan korkuyordur. Oliver, bunu dile getirdiğinde de onun karşısında dimdik durduğunu görüyoruz. Elio, aslında her âşık insanın yaptığı gibi gerek kelimeleriyle gerek de Oliver’ı sığınağına götürmesiyle ona tamamen içini açar. Bunun ardından da ilk öpücük gelir.
5. Notaların Ardındaki Düşünceler

“Bach’ı sevmediğini ona söylediğimde, ona çok sert davrandım. Aslında söylemek istediğim, beni sevmediğini düşündüğümdü…”
Filmde, Oliver ve Elio’nun birbirlerine duygularını itiraf etmeden önce birkaç kilit sahne vardır. Onlardan birisi de piyano sahnesidir. Elio, bahçede kendi kendine gitarla Bach’ın bir çeşitlemesini çalarken Oliver, çaldığı müziği beğenerek tekrar çalmasını istiyor. Ancak Elio onun bu dediğini yapmayarak kendisine salonda eşlik etmesini istiyor. Piyanonun başına geçtiğinde ise gitarla çaldığı parçayı aynı şekilde değil farklı bir yorumla çalıyor. Oliver’a yaşattığı bu basit kafa karışıklığı ve alaycı tavrı ile bir nevi Oliver’ın tavrını ona karşı kullanıyor. Bu tavırlarıyla ona karşı sert bir tavır takındığını düşünen Elio, dile getiremediği duygularını müzik aracılığıyla anlatmaya çalışıyor.
6. Elio’nun Toyluğu

“Önemli şeyler hakkında aslında ne kadar az şey bildiğimi bilseydin şaşırırdın.”
Elio, bolca kitap okuyan, müziğe, sanat tarihine, tarihe, edebiyata ilgisi olan ve bu ilgi alanları hakkında bolca bilgiye sahip genç bir delikanlıdır. Yaşıtlarına göre de oldukça kültürlüdür. Oliver’la kasaba gezileri sırasında tarihi bir olayı anlattığı sırada Oliver onun her şey hakkında bilgi sahibi olduğunu ve kasabadaki diğer herkesten daha çok şey bildiğini dile getirmiştir. Aslında en önemli konular yani âşık olmak, biriyle birlikte olmak, birlikte olduğu kişiye dönüşmek hakkında hiçbir bilgisinin olmadığını “önemli şeyler hakkında aslında ne kadar az şey bildiğimi bilseydin şaşırırdın.” cümlesiyle ifade etmiştir. Elio, ne kadar kültürlü ve bilgili birisi olsa bile kendisini yeni yeni keşfeden toy bir delikanlıdır.
7. İtiraf

“Çünkü bilmeni istedim.”
Elio, kasaba gezileri sırasında yaptıkları kısa tarihi sohbetten sonra Oliver’ın her şey hakkında bilgi sahibi olduğunu söylediğinde aslında önemli şeyler hakkında hiçbir şey bilmediğini söylerken Oliver bunun aralarındaki duyguların bir itirafı olduğunun farkındadır. “Neden bunu bana söylüyorsun?” diye sorduğunda ise Elio, çünkü bu konuyu ondan başka kimseyle konuşamayacağını, hissettiği duyguları sadece Oliver’ın anlayacağını itiraf eder. Elio artık aralarındaki belirsizliğe, içindeki duygulara engel olamaz ve duygularını Oliver’a sessizce itiraf eder.
8. Bir Baba…

“Doğa, en zayıf noktamızı bulma konusunda çok ustadır. Yeter ki unutuma: Ben buradayım. Şu an da bir şey hissetmek istemiyorsun. Belki de hiçbir zaman hissetmek istemedin. Bu şeyler hakkında konuşmak isteyeceğin kişi de ben değilim. Ama yaptığın şeyi hisset.”
Bay Perlman, film boyunca nazik karakteri ile izleyiciye örnek olmuş bir babadır. Oğlunun cinsel kimliğini yadsımadan ona yaklaşır. Hatta Oliver ve Elio arasındaki duygusal yakınlaşmayı anlar ve sessizce gözlemler. Filmin son sahnesindeki konuşması ise benzersiz bir konuşmadır. Çünkü oğlunu her ne yaparsa yapsın, neyi tercih ederse etsin kabul eder ve her zaman yanında olduğu cesaretini verir. Elio’nun Oliver’ın ardından yaşadığı acıyı gözlemleyerek ona acısını yaşaması gerektiğini, yasını tutması gerektiğini anlatır. Hislerinden ne kadar kaçmak istese de hayat bir noktada yakalayıp o hisleri insana yaşatır bunun sonu her ne kadar acı verici olsa bile acıyı hissetmesini ister. Çünkü yaşamak budur.
9. Acı ve Keder Yaşama Engel Değil

“Bizi yaralayan şeyleri gereğinden önce iyileştirebilmek için kendimizi parçalıyoruz, böylece otuz yaşına gelmeden tükeniyoruz ve yeni tanıştığımız kişilere kendimize dair sunabileceğimiz şeyler her seferinde daha da azalıyor… Kendine, istemediğin şeyleri hissetmemek için hiçbir şey hissettirmemek… ne büyük bir kayıp!… Hayatını nasıl yaşadığın seni ilgilendirir. Sakın bunu unutma. Kalbimiz ve bedenimiz bir kereye mahsus verilmiştir. Sonra bir de bakarsın kalbin yorgun düşmüş. Bedenine gelince de, yanına yaklaşılmasını bırak kimsenin bakmadığı bir noktaya gelmiş. Şu anda keder var. Acı var. Onları yok etme, aynı şekilde hissettiğin sevinci de…”
Üzerine çok fazla şey yazmaya gerek olmadığını düşündüğüm, bütün izleyicinin üzerinde müthiş bir etki bırakan düşünülmesi ve ders alınması gereken o sahne ve o konuşma.
10. İlk Aşk’a Hüzünlü Veda

“Her şeyi hatırlıyorum.”
Acı verici vedalarının ardından aylar sonra Oliver’dan gelen heyecan verici telefonla Elio şaşkına dönmüştür. Heyecan, özlem ve biraz da çekinerek konuşan Elio, Oliver’ın verdiği hiç beklenmedik evlilik haberiyle yıkılmıştır. Ancak Oliver yaşadıkları her şeyi hatırladığını söyler ve birbirlerini son kez adlarıyla çağırırlar. Elio aşkını belki de sonsuza kadar kaybetmenin verdiği acıyla içindeki kederi gözyaşlarıyla dışarıya döker.
Kaynakça


