Adam Phillips-Kaçırdıklarımız | 15 Alıntı

Editör:
Deniz Filiz

Psikanalist ve deneme yazarı Adam Phillips, Hüsran Üzerine, Kavrayamamak Üzerine, Yanına Kar Kalmak Üzerine, Çıkıp Gitmek Üzerine, Tatmin Üzerine ve Deli Rolü Üzerine adlı altı alt başlık altında hepimizin duygularının ve düşüncelerinin derinine inerken çözümleyerek edebiyat ve psikoterapi alanlarında isimlerini duyurmuş çeşitli yazarlardan ve düşünürlerden alıntılar yaparak düşüncelerini ‘Kaçırdıklarımız’ kitabında destekliyor. Yazarın insana dair yaptığı incelikli araştırmalardan, gözlemlerden ve derlemelerinden oluşturduğu kitaptan on beş alıntıyı derledik. İyi okumalar!

1.”Yaşam, insanlar öyle her istediklerini elde edemedi diye değil, arzuları kendilerine hasar vermeye başladığında, istedikleri şey katlanılmaz kayıplara gebe olduğunda trajik bir hal alır.” (sf. 12)

2.”Arzunun yarattığı sıkıntı ve güçlükler hüsrandan doğar; bir şeyi tercih ettiğimizde başka bir şeyi tercih ettiğimizde başka bir şey yüzünden hüsrana uğrayabiliriz. Dolayısıyla hüsrana katlanıp katlanamayacağımız ya da bunu isteyip istemediğimiz son derece belirleyicidir.” (sf. 13)

3.”Birisini hüsrana uğratmak ne demektir? İsteklerini boşa çıkarmak demektir, ama illaki kandırmak demek değildir. Hüsrana uğratılmak ne demektir? Kandırılmış hissetmek demektir çünkü söz konusu kişinin istenilen şeye ve o şeyi vermeye istidadı olduğu varsayılır. Bu varsayılan kimi zaman doğru kimi zamansa yanlıştır. Size verebilecekleri bir şeyi vermeye yanaşmadıklarını düşünmek daha çok umut barındırır, ama bu varsayım yanlış çıkarsa o zaman umudunuzun üstüne şüphenin gölgesi düşer (hüsrana istenilen şeyin mümkün olduğuna inanılması bakımından iyimserlik taşır, dolayısıyla hüsrana bir çeşit inanç muamelesi yapabiliriz). (sf. 17)

4.”Hüsran içindeyken bulanık sularda ilerleriz ya da hüsranımızı bulandırıp arapsaçına çeviririz (sanki hüsran konusunda berraklık mümkündür ama bizim için değil). Ancak kaçınılmaz bir gerçek, gelişimimizin tamamlayıcı parçası olan bir deneyim, insan ilişkilerinin temelinde yatan yapısal bir unsur vardır ki o da şudur: Şayet birisi sizi tatmin edebiliyorsa, hüsrana da uğratabilir. Sadece tatmin edebilen biri hüsrana uğratabilir sizi. Bu hepimizin deneyimlediği ve deneyimlemeye devam ettiği bir durumdur. Biri sizi hüsrana uğratabiliyorsa ona değer verdiğinizi bilirsiniz.” (sf. 21/22)

5.”Rüyalarınızı süsleyen bu kişiyle tanışmayı ne kadar istiyor, umut ve hayal ediyorsanız olun onu özlemeye ancak onunla tanıştıktan sonra başlarsınız. Bir nesnenin yokluğunu (ya da başka bir şeyin yokluğunu) hissetmek için onun varlığı gerekli gibidir. O gelmeden önce de bir hasret duyuyor olabilirsiniz, ama yokluğunun yarattığı hüsranı tüm gücüyle hissetmek için önce onunla tanışmanız gerekir.” (sf. 24)

6.”Bizi çok hüsrana uğratanlar idealize edilir, hayali karakterlere dönüşür ve arzu duyduğumuz insanlar olurlar; çok fazla hüsrana uğratanlarsa şeytani bir kimlik kazanıp kabusa dönüşürler. Ve diyebiliriz ki bunlar dünyayı katletmenin iki ayrı yoludur: etkisiz kılmak ya da gerçek dışı hale getirmek.” (sf.32)

7.”Bize anlaşılmayı istemek öğretilmiştir ama bu dilek en kindar talebimiz, yetişkinliğe geçtikten sonra da annelerimize duyduğumuz hınca sarılma, her ihtiyacımızı karşılamadıkları için onları asla affetmeme yöntemimiz de olabilir. Yetişkinler olarak anlaşılmayı istememiz pek çok şeyin yanı sıra sahip olduğumuz en vahşi nostalji biçimi olabilir.” (sf. 55)

8.”Benliğimizin en çok parçası için en fazla mutluluğa dair mantıksal hesaplar söz konusu olabilseydi, hayatımızın hangi alanlarında kavramanın hangi alanlarında kavramamanın bize istediğimiz yaşamı sunacağını ölçüp biçebilirdik. Ve muhtemelen önemsediğimiz pek çok alanda ikisinden de birazına ihtiyaç duyduğumuzu keşfederdik.” (sf. 69)

9.”Freud’un belirttiği gibi, çocuğun anne babasına söylediği ilk başarılı yalan-ebeveynlerinin onun zihnini okuyamadıklarını ve dolayısıyla da alimi mutlak varlıklar olmadıklarını kendilerine kanıtladıkları an bağımsızlığının ilk anıysa, aynı zamanda terk edilmişliğiyle de yüzleştiği andır bu.” (sf.77)

10.”Çocukluk okumalarında, arzumuzun yaşanmamış deneyimlere yöneldiğini söyler Greene. Çocuklukta bu deneyimleri yaşamamış olmanın ötesinde onlara hazırlıksızızdır.; istediğimiz şeyler bu deneyimler olduğundan, hakkında bilgi sahibi olmak istediğimiz şeyler de onlardır.” (sf. 102)

11.”Neden yaşamadığımız olaylar hakkında yaşadıklarımızdan fazla şey biliyormuş gibi görünürüz? Çünkü çıkıp gitmeyi sadece bu mümkün kılar ve hayal etmemize yoksunluk sebep olur.”  (sf. 108)

12.”Metin beni neyin içinden çekip çıkarmaya yarıyor? Onu neyden kaçmak, hangi durumdan çıkıp gitmek için kullanabilirim? Beni daha önce kısıtlayıcı bulduğum bir inanç ya da arzudan kurtarması için ona ne anlam verebilirim? Ne istemediğini bilen ve bulmak isteyen ama gerçekten ne istediğini aynı netlikte bilme gereksinimi duymayan pragmatik, metne şöyle der: Beni buradan çıkar. Kendi kabul edilebilir imgemizi ne istemediğimizi bilerek mi inşa ettiğimiz çok şeyi değiştirir.” (sf. 111/112)

13.”Sevgiyi önceleyen, ne istemediğimizi, neyin dışına çıkmak istediğimizi bilmemizdir.” (sf. 112)

14.”Sevgi/aşk eşit bireyler arasında olmaz çünkü bu duygunun kendisi insanlar arasında orantısızlık yaratır (bu durum bizi hayal kırıklığına uğratabilir ama yararlı bir hayal kırıklığıdır bu). Sevgi/aşk insanlara başlangıçtaki eşitsizliği hatırlatır ve onları o konuma sokar. Sevgi/aşk insanların eşitliklerini yitirdikleri ortamdır.” (sf.134)

15.”Deliler anlayamadığımız ve kabul edilemez davranışlar sergileyen, dolayısıyla da bizi tehlikeye atan ya da kendimizi tehlikede hissetmemize sebep olan insanlardır. İnsanları anlayamaya ne denli büyük bir kültürel yatırım yaptığımızı ortaya koyarlar. Neredeyse diyebiliriz ki delilik, birbirimizi anladığımıza inanmak istememize sebep olan şeydir.” (sf.152)


Phillips, Adam. Kaçırdıklarımız. İstanbul: Metis Yayınları, Eylül 2015.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Jane Eyre Hangi Şarkıları Dinlerdi?

Gelin, hep birlikte Jane'in muhtemelen profilinde herkese açık paylaşmayacağı, yalnızca kendisinin erişebileceği müzik listesine ulaşmaya çalışalım!

Epik Fantastik Türüne Giriş ve Kralkatili Güncesi Evreni

Epik fantastik türüne derinlemesine bir bakış ve Kralkatili Güncesi ekseninde modern mit yaratımının izleri...

Söylenti Sinema Şeridi: Direniş ve Özgürlük Ayı

Hayatın içinden beyaz perdeye taşınan zorluklar, yaşam mücadelesi ve daha nicesinin işlendiği film önerilerimiz.

Yerel ve Evrenselin Birlikteliği: Çağdaş Moda Tasarımlarında Anadolu İzleri

Moda dünyasında sürdürülebilirlik ve özgünlük arayışı giderek daha fazla tasarımcıyı yerel ve kültürel unsurlara bakmaya yönlendiriyor.

Met Gala 2025: Moda Dünyasında Dikkat Çeken Kültürel Tema

Met Gala 2025, kültürel teması ve "Black dandyism" vurgusuyla moda dünyasında kimlik ve stil hakkında güçlü mesajlar verdi.

Ölü Ozanlar Derneği Hangi Albümle Eşleşir?

Sistemin duvarlarını şiirle yıkan bir film ve notalarla öfkesini haykıran bir albüm: Ölü Ozanlar Derneği ve The Wall’u birlikte inceliyoruz.

Terapide Kaybolmak: “Beyaz Psikoloji”den Kültürel Uyum Arayışına

Batı merkezli terapi yaklaşımlarının kolektivist kültürlerde neden uyumsuzluk gösterdiğini "beyaz psikoloji" kavramı üzerinden inceledik.

Orta Çağ Avrupası’nda Moda, Sağlık ve Hijyen

İnsanın kendini eğitmesi, araştırması ve en önemlisi sorgulaması kadar güzel bir şeyin olmadığı dersini veren Orta Çağ Avrupası'ndan bir soru: “Siz hangi çağda yaşıyorsunuz?”

Crash (1996) Film İncelemesi: Bedenin Arzuyla Çarpışması

Cronenberg’in Crash filminde beden, arzu ve makina birleşir; kaza, hem haz hem dönüşüm alanına dönüşür. Film, gerçekliğin simülakra evrildiği bir evren çizer.

Söylenti Aylık Frekans

Mayıs ayını taçlandıracak müzik önerileriyle karşıladığımız Söylenti Frekansı sizlerle!

Editor Picks