Absürd, Fransızca kökenli “absurde” sözcüğünün karşılığıdır. Sözlükte saçma anlamına gelir. Saçma kelimesi ise “Yersiz, akla aykırı, tutarsız” anlamlarını karşılar. Absürd, felsefede kullanılan önemli bir kavramdır. Felsefî bağlamda düşünüldüğünde absürd uyumsuz anlamını da karşılar. Albert Camus, Sisifos Söyleni adlı eserinde, absürd kavramı ile beraber absürd insan tanımını da yapar. Felsefe ve edebiyat arasındaki ilişkiden ötürü, bu kavram edebiyatta da kendisine yer bulmuştur. Albert Camus’nün Yabancı adlı eserindeki Mersault karakteri kavramlaştırılmış absürd insan bağlamında incelenebilir. Tiyatro metinleri de absürd kavramından beslenmiştir. Martin Esslin Absürd Tiyatrosu’unda, bu kavramın tiyatro edebiyatında da var olduğunu, tiyatro yazar ve metinlerinden örneklerle somutlaştırmıştır. Bu yazımızda absürdün kelime anlamından bahsedildikten sonra felsefî ve edebî bağlamda absürd kavramını inceleyeceğiz.
Absürd Nedir?
Günlük yaşamda absürd sözcüğünü bilinçli ya da bilinçsiz kullandığımız zamanlar vardır. Peki “absürt” nedir? Absürd sözcüğü, akla aykırı olan, saçma ve uyumsuz olarak tanımlanabilir. Bu kelime, farklı bağlamlarda düşünülebilir. “Saçma kelimesi özellikle anlamdan yoksun, akıl almaz gibi anlamlara gelirken bunun yanı sıra uyuşmamak, uyuşmaz, aykırı düşmek gibi anlamlarla da karşılanabilir” (Eren, 2011, s.63). Gündoğan’a göre ise felsefî bağlamda düşünüldüğünde, anlamı olmayan her şey saçma olarak düşünülebilir (Gündoğan, 1995, s. 56).
Felsefe Bağlamında Absürd ve Sisifos
Felsefe, filozofun yaşadığı dönemden bağımsız düşünülemez. Absürd kavramının ortaya çıkmasında en önemli faktörün, II. Dünya Savaşı döneminde yaşamış olan filozoflar olduğu söylenebilir. Dünya savaşlarına tanık olmuş Albert Camus’nün eserlerinin temelinde varoluşçuluk felsefesi vardır. Absürd kavramını ilk kullanan kişi Camus’dür. Absürdizm kavramı da tıpkı varoluşçuluk gibi, Camus yazınında hayat bulmuştur. Camus, hayata uyum sağlayamamış insanın yaşama bakış açısını ve hislerini anlatmak için Yunan mitolojisinde varlık gösteren karakter Sisifos’a anlatısında yer vermiştir. Sisifos, kendi çıkarı için Zeus’u kızdırmıştır. Zeus, Sisifos’a öfkelendiği için ona ölüm meleği Thanatos’u gönderir. Sisifos bunun üzerine ölüm meleğini zincire vurur. Zeus, Thanatos’un özgürlüğe kavuşabilmesi için duruma müdahale eder. Çünkü ölüm meleğinin yokluğu, insanları ölümsüzlük bağlamında özgürlüğe kavuşturacak dolayısıyla dünyada kaosa sebep olacaktı. Zeus, Hades’e söz verir ve Ares Sisifos’u yakalayıp yeraltına hapseder. Yeraltı dünyası, ölüler ülkesidir. Sisifos “kader”ine katlanmak istemez, cesaretle Hades’e, temelde kaderine başkaldırmış olur. Hades’i kızdıran durumlardan birisi Sisifos’a cenaze töreni yapılmamış olmasıdır. Bu yüzden Hades Sisifos’u yeryüzüne gönderir. Canlılar ülkesine dönen Sisifos, ölüler ülkesine dönmeyi reddeder. Sisifos, ceza olarak yıllarca yeryüzünde yaşayacaktır. Ayrıca Hades onu, kocaman bir kayayı elleri ile iterek, yüksek bir dağa çıkarmaya mahkûm eder. Kaya, dağın tepesine geldikten sonra zirveye oturacakken aşağı yuvarlanır ve asla durmayacağı için Sisifos’un cezası sonsuza dek sürecektir. Sisifos, başta Zeus’u kendi çıkarı için kızdırması, Thanatos’u zincire vurması ve kaderine boyun eğmemesiyle ötekilerden farklı olarak nitelendirilebilir.

Bireyin mutlak hakikate ulaşma ve gerçeğin sınırlılığı arasındaki karşıtlık, kaotik bir uyumsuzluk olarak nitelendirilebilir. Sisifos Söyleni’nde olduğu gibi birey, yaşamaya ve ölmeye mahkûmdur. Aslında rutin olanın da modern insan için bir nevi ölüm olduğu, onu kendisine ve çevresine yabancılaştırdığı söylenebilir: Yaşamak için her gün aynı işleri yapmak zorundadır çünkü yapmazsa ölür. Ölmemek için yaparken bir yandan kendisini öldürür. Yaşam-ölüm karşıtlığının farkına varış, onların varoluşunu kabulleniş ve anlam arayışları Camus’de absürd kavramının karşılığıdır. “Camus, insanın ölüm karşısındaki acizliğini ve insanın ölümden kaçamayışını öngörür. Dünyanın anlamını bulamamak ile dünyada bir anlam aramak hâli, onu saçma kavramını geliştirmeye yöneltir” (Aydınalp, 2020, s. 530).
Absürd Kavramı ve Edebiyat
Absürd kavramı, felsefede olduğu gibi edebiyatta da kendisine yer bulmuştur. Uyumsuz anlamından yola çıkılarak absürd kavramının edebiyatta keskin sınırları olmadığı söylenebilir. Absürd edebiyat ancak metinlerle somutlaştırılarak anlamlandırılabilir. Camus Yabancı adlı eserinde Mersault’yu, yaşamın anlamsızlığı ve saçmalığının idrakine varmış bir karakter gibi çizmiştir. Mersault, yabancı olana bile yabancılaşarak onu öldürmüştür. Karakterin yabancı olana uyumsuz çizilmesi hem varoluş hem de absürdizm terimi bağlamında okunabilirliğini sağlamıştır.
Martin Esslin, Absürd Drama’sına absürd teriminin tiyatroda neyin simgesi olduğunu açıklayarak başlar. Levent Mollamustafaoğlu, absürd kavramını orijinal metinden Türkçeye çevirirken uyumsuz yerine saçmayı kullanmıştır. Çünkü ona göre Esslin’in bu yazısı, dünyanın saçmalığı ve tiyatro ile ilgilidir. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında, savaş döneminde yaşamak eylemi artık insanlar için anlamsız bir hâle gelmiştir. II. Dünya Savaşı sonrası tiyatro oyunları, yaşamın anlamsızlığı ve dolayısıyla absürd çerçevesinde yazılmıştır. Absürd tiyatro yazarlarının çoğu tıpkı Albert Camus gibi doğduğu yerdeki kaderini benimsemeyip bir yerde kaderine başkaldırmış ve bilinmeyene göç etmişlerdir. Konfor alanından çıkma cesareti gösterip bilmedikleri bir yere gitmeleri onları monotonluktan belli bir süre uzaklaştırmış olabilir. Esslin bu yazarların tiyatro gösterileri Paris’te sahnelendiği için absürd tiyatronun doğum yerini Fransa olarak görür. Tıpkı Camus’nün absürdü somutlaştırmak için Yunan mitolojisine başvurması gibi Esslin de absürd tiyatroyu genel hatlarıyla açıklayabilmek için geleneksel tiyatro ögelerinden yararlanmıştır. Çünkü ona göre absürd tiyatro, geçmiş tiyatro geleneklerinin sentezidir.

Absürd tiyatronun en karakteristik ve bilinen metni şüphesiz Godot’yu Beklerken‘dir. Beckett, eserinde beş karaktere yer verir: Vladimir, Estragon, Lucky, Pozzo ve Godot’nun gelemeyeceğini söyleyen çocuk. Oyunda, adından da anlaşılacağı üzere hiç gelmemiş ve gelmeyecek olan Godot üzerine kuruludur. Godot’nun kim olduğu bilinmez. Vladimir ve Estragon her iki perdede de hayatlarında hiç görmemiş oldukları Godot’yu bekler ve onu neden beklediklerini bilmezler. Birinci perdede kendilerini asmak için ipleri vardır. Fakat onları hayata bağlayan, eylemsiz bekleme eylemini yaşam amacı edindikleri Godot’dur. Tiyatro eleştirmeni Ayşegül Yüksel Samuel Beckett Tiyatrosu eserinde Godot, bisiklet yarışçısı Godeau da olabilir, Tanrı da olabilir. Farklı bağlam ve perspektiflerde yorumlanabilecek şekilde çizilmiştir. Eseri absürd yapan durumlardan biri, kişilerin iletişimsizliği ve sessizlik sorunsalıdır. Absürd tiyatro eserleri, bir yerde insanın evrensel bağlamda varoluşunu tüm doğallığıyla anlatır. Vladimir ve Estragon, bekleme alışkanlıklarını sonunu bildikleri fakat zevk aldıkları bir oyun gibi görmektedir.
Godot’yu beklemek oyunu, sürekli kayanın peşinden giden Sisifos gibi sonu baştan anlaşılabilen keyifli bir oyundur. Fakat keyif veren kısmı sonunun bilinmesi değil, ortada olacakların bilinemezliğidir. Hayatın başı doğum, sonu ölümdür ancak önemli olan insanın yaşam serüveninin gelişimidir. Yaşamın saçmalığına başkaldıran insan, yaşam-ölüm karşıtlığına da karşı gelmiş olur. Her insanın yaşamın uyumsuzluğuna kendi stilinde başkaldırır ve uyumu yakalar. Belki de ancak karşıtlıkları kabul ederek absürd olanı algılayabilir, Godot’nun gelmesini beklemek gibi bir amaca ya da amaçsızlığa bağlayarak hayatımızı anlamlandırabiliriz.
Kaynakça
Aydınalp, Esra Başak. “Albert Camus’da Saçma Kavramı: Sisifos’u Mutlu Düşünmek”. Söylem Filoloji Dergisi. 5 / 2 (2020) 529-540.
Eren, Gül. “Albert Camus: Yabancı ve Sisifos Söyleni ‘Duygusal Bir Deney Olarak Saçmanın Düşünsel Bir Kavrama Yükselişi’. Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi. 11 / 46 (2011) 61-74.
Esslin, Martin. Absurd Drama. çev. Levent Mollamustafaoğlu. Penguin Books, 1974.
Gündoğan, Ali Osman. Albert Camus ve Başkaldırma Felsefesi. İstanbul: Birey Yayınları, 1995.
Yüksel, Ayşegül. Samuel Beckett Tiyatrosu. İstanbul: Habitus Yayıncılık, 2017.