Her devlet ve imparatorluk gibi Antik Yunan’ın tarihi ve kültürel gelişimi de diğer uygarlıklara bağlı olarak sürdürülebilmiş ve gelişmiştir. Sümerler, Akadlar, Fenikeliler, Hititler, Frigyalılar ve Lidyalılardan aldıkları kültürel etkiyi, kendi kültürleriyle sentezleyerek Antik Yunan uygarlığını oluşturmuşlardır.
Yunanistan’ın doğuşu, MÖ 8. yüzyıla dayanmaktadır. Miken Uygarlığının çöküşe geçmesiyle bir dönem karanlık çağ yaşayan Yunanistan, daha sonrasında aydınlanmaya ve yükselmeye başlamıştır. Polis (şehir) kent devleti kurulmuş, yönetim monarşi sistemi olarak belirlenmiştir. Aristotales bu dönemi övgüyle karşılar. Ona göre erdemli, akıllı insanların kendilerini yasaların üstünde görerek kral olarak atamaları adil ve haklı bir davranıştır.
Kral Basielus zamanında aristokratik yönetime geçen halk, Perikles döneminde demokratik rejime geçişin kolaylaştırılmasıyla ve Kleisthenes 507’de halkın desteğiyle iktidarı ele geçirmesiyle demokratik reformlar yürürlüğe girmiştir. Kleistehenes’in getirdiği en önemli yenilik polisin (şehrin) toplumsal yaşamda soylulara etkili bir yer sağlayan kabile örgütlenmesinin ortadan kaldırılmasıydı.
Yerleşim ve Günlük Yaşam
Antik Yunan evleri avlu etrafında dizilmiş, camı olmayan pencerelere sahipti. Duvarları çoğunlukla ahşaptan, kerpiçten, alçılarla kaplı çamur tuğladan yapılırdı. Evler genelde yatak odaları, kilerler ve bir mutfaktan oluşuyordu. Eşyalar tahtadan yapılır, odun ve kömür yakılarak ısınma sağlanırdı. Gece olunca odalar yağ lambası ile aydınlatılırdı. Sabahları uyanınca ilk önce şaraba batırılmış ekmek yenirdi. Alışveriş sabahları yapılır, günlük ev ihtiyaçları köle tarafından taşınırdı. Öğle yemeği genellikle evden alınmış hafif yiyeceklerle geçiştirilirdi ve evde öğleden sonra uyuma alışkanlığı yaygındı. Akşama doğru ise gymnasiona gidilir, spor yapılır spor sonrası da duş alınırdı. Sabun o dönem olmadığından vücut temizliği için özel bir yağ kullanılır ve bu işi köleler vücudu strigil ile kazıyarak yapardı.

Tarım
Yunanlılar verimli toprakları kolonize ederlerdi çünkü toprak çok verimli değil ve yağmur kıttı. Yetiştirilen temel yiyecekler lahana, soğan, sarımsak, mercimek, fasulye ve bezelye olmuştu. Bunların dışında nane, adaçayı ve kekik gibi şifalı otlar da hem yemeklerde kullanmak amacıyla hem de tedavi amaçlı olarak yetiştirilirdi. En çok yetiştirilen besin zeytindi. Yunan illerinin her bir yerinde yetişen zeytin, halkın günlük yaşamında önemli bir yere sahipti. Bu bağlamda da zeytinyağı üretimi çokça gelişmişti.
Mutfak ve Beslenme
Antik Yunan’da fakirler soğanla tatlandırılmış arpa ve yulaf lapası yerlerdi. Kent festivallerinde tanrılara kesilen kurbanlar dışında halkın çok az kesimi et yeme lüksüne sahipti. Eğer orta halli biriyse bunun yanına zeytin ya da incir eşlik ederdi. Sığır eti, sadece hükümdarların ve üst düzey insanların yiyebildiği lüks yiyeceklerdi. En ucuz et çeşidi ise domuzdu. Bir işçi üç günlük ücretiyle ailesini doyuracak kadar domuz eti satın alabilirdi.
Yemekler genelde üç öğün üzerine kuruluydu. Sabah, öğlen ve akşam öğünleri vardı. Masalarda oturarak yemekler yenirdi. Masalar günlük yemekler için yüksek, ziyafetler içinse alçak olurdu. Yemekler ekmek arasında ya da pişmiş topraktan, metalden yapılan kaselerde tüketilirdi. Çatal kullanılmamış, katı yiyecekler elle yenmiştir. Bıçaklar sadece et kesmek için tercih edilmiş, kaşık çorba ve diğer sıvı yiyeceklerin tüketilmesinde kullanılmıştır.
Odysseia Destanı‘nın içerisinde en çok karşılaşılan besinler; zeytinyağı, üzüm, şarap, deniz ürünleri, kırmızı-beyaz et (oğlak, kuzu, keçi, domuz, boğa, sığır, inek,) ekmek, un, su, peynir, süt, buğday gibi temel gıdalar olmuştur.
İnsan İlişkileri
Antik Yunan’da iyi komşuluk, insan ilişkilerinin güçlü olması, onları daha çok bir araya getirmeye yol açmıştır. Dışarıda sıklıkla beraber gezinirler, yoldan geçen insanlara karşı göz aşinalığı taşırlardı. Konuşurken el-kol şakalarını çokça kullanırlardı. Akşam yemeği önemli bir öğün olduğundan erkekler sofralarını birbiriyle paylaşırlardı.
Edebiyat ve Tiyatro
Zincirleme ilerleyen edebiyat ve tiyatro, antik Yunan toplumunda çok önemliydi. Yunan tiyatrosu, MÖ VI. yüzyılda dini festivallerde oynanan tragedya oyunlarıyla başladı daha sonrasında tragedya, satirik ve komedya olarak üçe ayrıldı. Oyunlarda sadece erkekler yer alır, erkek oyuncular gerektiğinde maske yardımıyla kadın rollerini üstlenirlerdi.
Sofokles ve Aristofanes gibi oyun yazarlarının eserleri, modern tiyatronun temelini oluşturdu. Diyaloglar her zaman edebiyatın bir parçasıymış gibi görüldü fakat Eshilos adlı oyun yazarı karakterlerin diyalog kurması düşüncesini ortaya atana kadar diyaloglar oldukça azdı.
Tiyatro ve edebiyatın yazılı türlerinin haricinde, sözlü gelenekler de önemliydi. Örneğin, Homeros‘un destansı şiirleri İlyada ve Odysseia, MÖ 670 yılına kadar yazılı hâle getirilmemişti.


Felsefe
Yunan felsefesi, Mezopotamya, Mısır ve farklı uygarlıkların bilgileriyle kendi bilgilerini sentezleyerek ortaya çıkan bir düşünce bütünüdür. Antik Yunan felsefesinin temeli sorgulamaya önem verilmesinde yatıyordu. Dünyanın tarafsız ve akılcı bir şekilde gözlemlenmesini vurguluyordu.
Yunan felsefi kültürünü Sokrates’in düşüncelerini yazılı hale getiren Platon’un kitaplarında, Aristotales’in bilim ve tiyatroyu ön planda tutan, düşüncelerinden oluşturduğu felsefi yazılarından görebiliriz.

Bilim
Yunanlar matematik ve bilime önemli katkılarda bulundu. Temel geometri bilgilerimizi ve matematiksel kanıt kavramını; Pisagor, Öklid ve Arşimet gibi antik Yunan matematikçilerine borçluyuz. Platon’un okulunun girişinde ”geometri bilmeyen giremez” yazıldığı da söylenir. Diğer taraftan Antik Yunanlı olan Hipokrat da antik dönemin en meşhur fizikçisidir. Hipokrat, bir tıp okulu kurdu ve tıpla ilgili birçok tez yazdı, hastalıklar ve tedavilerle ilgili deneysel araştırmalarda bulunmasıyla beraber, modern tıbbın babası olarak kabul edildi.

Heykel
Yunan heykel sanatı, MÖ 800’den 300 yıllarına kadar Mısır ve Yakın Doğu‘nun anıt sanatından ilham alarak gelişmiştir. İnsan bedenini daha önce görülmemiş bir şekilde tasvir eden Yunan heykeltıraşlar, özellikle de insan bedeninin orantı, denge ve kusursuzluğuna odaklanmışlardır. Yaptıkları taş ve bronz heykeller tarihin en tanınmış sanat eserlerinden bazıları haline gelmiştir.
Yunan Heykel dönemi üç evreye ayrılır:
Arkaik Dönem ( MÖ 7. yy -6.yy)
Klasik Dönem ( MÖ 5. yy- 4. yy)
Helenistik Dönem (MÖ 4. yy- 1. yy)
”İlk dönemlerde tahta, kil gibi kaba heykeller yapılırken, özellikle Arkaik Dönem’de mermer ve tunçtan yapılmaya başlanmışlardır. Mısır etkilerinin hâkim olduğu bu dönemde heykeller, dik bir şekilde ayakta durmakta ve sol ayak önde olarak yapılmaktaydılar. Dönemin sonlarına doğru heykeltıraşlar ustalaşmış, Mısır etkisinden kurtularak, insan mimiklerinin ve vücut kıvrımlarının en ince ayrıntısını birebir yansıtan mükemmel kalitede orjinal heykeller ortaya koymaya başlamışlardır. Yine bu dönemde İyon ve Dor olmak üzere iki tarz ortaya çıkmıştır. İyon tarzı heykeller ince ve zarif yapılırken, Dor tarzı heykeller iriyarı ve kaslı bir şekilde yapılmışlardır. Yunan heykeltıraşların ortaya koydukları yapıtlar bu dönemde büyük ilgi uyandırmış, Yunan şehirlerinin yanında başka birçok medeniyete de heykeller satılmıştır. Bu sanatın moda olmasıyla, birçok şehirde heykel atölyeleri açılmış, birçok tanrı, yarı-tanrı ve politik liderlerin heykeli yapılmıştır. Yine bu sanatçılar tarafından taş satıhlar, kitabeler ve yapılar üzerine yapılan kabartmalar ve rölyeflerde mükemmel bir gerçekçilik ve ustalık görünür.” – Ali Tekin
Spor ve Olimpiyat Oyunları
Olimpiya’da yapılan oyunlar, Antik Yunan’da yapılan diğer oyunlara göre çok daha fazla insanın ilgisini çekmiştir. Oyunların düzenlenmesinin en çok kabul edilen amacı, Yunan mitolojisinden Zeus’a olan bağlılığı ortaya koymaktır. MÖ 688’de spor dallarından biri olan boks ortaya çıkmıştır. Boks eldivenleri öküz derisinden elde edilen kayışlardan yapılmış, içleri kum ve un ile doldurulmuş yumruk torbaları kullanılmıştır. Müsabakalarda süre sınırlaması yapılmamış, sporculardan biri bilincini kaybederek yere düşene veya parmağını kaldırarak yenilgiyi kabul ettiğini belirtmesine kadar müsabaka sürdürülmüştür.

Giyim
Antik Yunan’da giysiler ev yapımıdır, dikişle çeşitli uzunluklarda dikdörtgen keten veya yün kumaştan kesilmiş, dekoratif tokalar, bir kemer veya kuşakla sabitlenmiştir. Tüm eski Yunan kıyafetleri doğal liflerden yapılmıştır. Sıcak iklim nedeniyle keten en yaygın kumaş olmuştur. Nadiren soğuk havalarda yün tercih edilmiştir.
Tunik ve pelerinden oluşan hem erkek hem de kadın giysileri mevcuttu. Kıyafetler düz beyaz renkliydi, bazısı dekoratif süslemeler içeriyordu. Boyalı giysiler daha pahalı olduğundan dolayı soylular zenginliğini ifade etme amacıyla parlak renkli giysiler giyerlerdi. Elde edilmesi en pahalı boya olduğundan, genellikle zenginlik ve paranın bir işareti olarak mor giyerlerdi. Mor rengini, Bizans Dönemi imparatorlarının kıyafetlerinde de görmek mümkün.

Kaynak
A. Müfid Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1984.
Ali T., Antik Yunan Dönemi: Spor ve Antik Olimpiyat Oyunları (TOD), 2014, Sayı XVIII, ss. 121-140.
E. Friedell, Antik Yunan’ın Kültür Tarihi, Dost Yayınları, 1999.
C. Freeman, Mısır, Yunan ve Roma, Antik Akdeniz Uygarlıkları, Dost Yayınları, 2003.
International Olymoic Committee (IOC), Factsheet The Olympic Games of Antiquity, 2012.
E. Aloğlu, Helenistik Dönemde Günlük Yaşam, web.