Metin Erksan, kendine has tarzı, aykırı düşünceleri, entelektüel kişiliği ile Türk Sinemasında iz bırakan yönetmenlerdendir. Sevmek Zamanı (1965), Yılanların Öcü (1962), Susuz Yaz (1963), Kuyu (1968) adlı filmleriyle Türk Sinemasında auteur yönetmen olarak yerini alan Metin Erksan, aynı zamanda ülkemize ilk uluslararası ödülü getirmiştir.
Metin Erksan, 1 Ocak 1929 yılında Çanakkale’de doğmuştur. Pertevniyal Lisesi’nden mezun olan Erksan, çocukluğundan beri tutkusu sinema olan birisiydi. Bu yüzden üniversitede sinemaya en yakın gördüğü bölümü, Sanat Tarihi Bölümünü okumaya karar verdi. 1947’den itibaren de çeşitli dergi ve gazetelerde film yazıları yazan Erksan, 1950 yılında Atlas Film için Yusuf Ziya Ortaç’ın Binnaz adlı oyununu sinemaya uyarlayarak sektöre ilk adımını atmıştır.
1952 yılında ilk filmi olan Âşık Veysel’in hayatının anlatıldığı Karanlık Dünya’yı çekti. Film, tarlalardaki başakların kısa gösterilmesi, köydeki kadınlarının ayakkabısının olmaması gibi nedenler yüzünden Türk Sinemasının ilk ağır sansürüne uğradı. Bu başarısızlığının ardından para kazanmak için ticari filmler yaptıktan sonra Erksan, Dokuz Dağın Nefesi filmi ile gerçek sanatını sergilemiştir ve benim filmim diyebildiği ilk filmini çekmiştir. Usta-çırak ilişkisi olmadan sinemaya adımını atan Erksan’ın asıl çıkışı Acı Hayat ile oldu. Kuyu, Suçlular Aramızda, Susuz Yaz gibi filmlerle kendi üslubunu oluşturmuştur. Susuz Yaz filminin ilk gösterimi Berlin Film Festivali’nde yapılmış ve Altın Ayı ödülünü almıştır. Bu sayede Türk Sineması yurtdışında da tanınmıştır. 1974 yılından itibaren ise Erksan İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Film Arşivi’nin başlattığı sinema eğitim kurslarında eğitim görevlisi olarak çalıştı.
Sinemayı bıraktıktan sonra Mimar Sinan Üniversitesi Sinema-Televizyon Bölümü’nde Sinema Kuramı üzerine ders verdi. Son yönetmenlik işi ise TRT adına yönettiği Preveze’den Önce dizisi oldu. Çalışmaları yurtdışında yoğun ilgi gördü ve birçok film festivalinden ödüller aldı. 1997’de Mimar Sinan Üniversitesi Senatosu kararı ile “Onursal Profesörlük” unvanı verildi. 4 Ağustos 2012’de ise hayata gözlerini yumdu.
“Yeşilçam, Türk Sinemasına hakaret etmek için uydurulmuş bir tanımlamadır.” -Metin Erksan
Toplumsal Gerçekçilik Akımı
Türkiye fiilen İkinci Dünya Savaşında bulunmasa da bundan etkilenmiş, ekonomik buhran yaşamıştı. Bunun ardından Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle ülke toparlanmaya başlamıştı. Refah seviyesi artmaya başlayınca canlılık artmış, tabii doğal olarak sosyal hayata da yansımıştı. İlerleme oldukça kapitalizm de artmaya başlamış, buna bağlı olarak işçi kesim hakkını aramıştır. Aynı zamanda yollar yapıldıkça köy insanının İstanbul gibi büyük şehirlere ulaşması kolaylaşmış, köyden kente göç doğmuştur; buna bağlı olarak da gecekondu problemleri ortaya çıkmıştır. Bu olaylar Türk Sinemasına yansımış, toplumsal gerçekçilik akımı ortaya çıkmıştır.
Bu dönemde insanların alıştığı Yeşilçam’dan farklı olarak, zamanın olaylarını objektif bir biçimde ele alan, göçü, gecekondulaşma problemlerini ve kadının toplumdaki yerini sorgulayan filmler ortaya çıkmıştır. Bu döneme damgasını vuran en önemli filmlerden biri Metin Erksan yönetmenliğinde çekilen Gecelerin Ötesi olmuştur. Gecelerin Ötesi toplumsal gerçekçilik akımının ilk örneği ve öncüsüdür. “Her mahallede bir milyonerin türediği devirdi, aynı mahallerde bu gençler de türedi” diye başlayan film, o dönemin iktidarının yarattığı sistemin harcadığı gençlerin hikayesini anlatmaktadır. Erksan, film çekimlerine başladığı sırada 27 Mayıs İhtilali gerçekleşmiştir. Film birçok sansüre uğraşmış, senaryosu sürekli değiştirilmiştir. Erksan, bu filmde “Kötü insan nasıl olunur?” sorusunu sormuştur. Film, yerli sinemamızın ilk politik filmi olma özelliğine sahiptir.
Mülkiyet Kavramı
Metin Erksan 60’lı yıllarda insanlığın en önemli kavramlarından olan mülkiyet meselesiyle ilgili üç film çeker: Susuz Yaz, Yılanların Öcü ve Kuyu. Her bir film insanlığın sahiplik meselesinin derinliğini işler ve bazı sorulara cevap arar. Yılanların öcü filmi toprak mülkiyeti, Susuz Yaz su mülkiyeti, Kuyu ise bugünlerde asla kabul etmeyeceğimiz ancak halen daha gizliden gizliye devam eden insanın insan üzerindeki mülkiyetini işler. Erksan verdiği bir röportajda yıllarca mülkiyet kavramının kafasının içinde dolandığını söyler.
Yılanların Öcü, mülkiyet üçlemesinin ilk filmidir. Fakir Baykurt’un aynı adı taşıyan romanından yola çıkarak senaryosu yazılmıştır. Filmdeki problem ortak mülkiyet idaresinden doğar. Köy meydanındaki ortak olan arazinin muhtar tarafından köy kurulu üyelerinden birine satılması, ortak mülkiyetin ihlal edilmesine neden olur. Muhtar, siyasi olarak güçlenmek için köyün ortak toprağını satsa da köylüler hiçbir şekilde ses çıkarmaz. Evlerinin önüne ev yapılacak olan aile, itiraz eden tek aile olur ancak davalarında yalnız kalırlar.
“Tarihte ilk kez bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip “burası benimdir” diyen ve buna inanacak kadar saf olan insanlar bulabilen ilk insan, uygar toplumun ilk kurucusu oldu. O zaman biri çıkıp, çitleri söküp atacak ya da hendeği dolduracak sonra da insanlara “Sakın dinlemeyin bu sahtekarı, meyveler herkesindir, toprak hiç kimsenin değildir ve bunu unutursanız mahvolursunuz!” diye haykırsaydı işte o adam, insan türünü; nice suçlardan, savaşlardan, cinayetlerden kurtaracaktı.” -Rousseau

Susuz Yaz, 1963 yılında Metin Erksan tarafından yazılıp yönetilmiştir. Film, Necati Cumali’nin 1962’de yazdığı aynı adlı hikayesinden uyarlanmıştır. Türkiye’de sansüre takılmış ve gösterimi yasaklanmıştır. 1964 yılında Berlin Festival’inde Altın Ayı ödülünü kazanarak Türk Sinemasının ilk uluslararası ödülünü kazanan film unvanını ele geçirmiştir. Film bizlere iyi-kötü çatışmasını göstermektedir. Metin Erksan, iki kardeşi (Osman ile Hasan) çatıştırarak su üzerindeki mülkiyet sorgulamasının derinliklerine iniyor. Osman, topraklarında çıkan suyu köylülerin kullanmasına engel olurken; Hasan ise köylülerin kullanması gerektiğini savunuyor. Bu durum sonucunda çıkan anlaşmazlık toplumda huzursuzluk, adetsizlik ve asayiş problemleri doğuruyor. Akrabalık ilişkisi, düşman ilişkisine dönüşüyor.
“Ben Susuz Yaz’ı çektiğim dönem denizler, göller, ırmaklar devletindi; fakat kaynaklar kimin arazisinde çıkıyorsa onun mülkiyetindeydi. Susuz Yaz’dan sonra bir kanun çıktı: Kaynak suları da devletindir; ancak ilk kullanım hakkı kimin arazisinde çıkıyorsa onun hakkıydı.” –Metin Erksan

Kuyu filmi ise Metin Erksan’ın gazetede okuduğu bir haberden yola çıkarak senaryosunu yazdığı filmdir. Mülkiyet üçlemesinin son filmi olan Kuyu, 1968 yılında çekilmiştir. Film, kadına şiddet teması altında erkeğin üzerindeki hak iddiasını işler. Kuyu’da mülkiyet kadın bedenidir. Metin Erksan, toplumumuzun en büyük ve halen devam eden sorunlarından biri olan kadını bir nesne, bir mülk olarak algılama problemini sinemada ustalıkla işlemiştir. Erksan, cinsel sahneleri kısa tutarak; kamerayı yüze odaklayarak filmin dramdan erotiğe kaymasını engellemiştir.
“Kadınlara iyilikle davranın!” -Nisa 4/19

Metin Erksan filmlerindeki başarıyı estetiğe, müziğe, renklere ve ışıklara hakimiyet sağlayarak yakalamıştır. Gerçeği değiştirmeden eserine imzasını atarak, istediği duyguyu bize yansıtmayı başarmıştır. Birsen Altıner, toplumsal gerçekçi akımın öncülerinden olan Metin Erksan hakkında “Metin Erksan Sineması” kitabında şu kelimelere yer vermiştir:
”Erksan’ın filmlerini diğer yönetmenlerin filmlerinden ayıran yönler bulunmaktadır. Saplantılı, yalnız, egosantrik kişilerin yaşamlarını anlatırken kullandığı büyük fotoğraflar, mankenler ve bu karakterlerin yalnızlığını yansıtan geniş ve boş mekânlarla diğer yönetmenlerden ayrılmaktadır. Yönetmen filmlerinde mülkiyet, mülke sahip olma isteğinin doğurduğu suç ve ceza, yine bu düşünce yapılarına bağlı kalarak tutku ve tutkunun uzantısı olarak cinsellik ve gerçeklik temalarını işlemektedir. Filmlerinde oluşturduğu karakterlerin de kendine has olduğu görülmektedir. Yönetmen, Türk sinemasının alışılagelmiş iyi-kötü karakter ayrımını farklılaştıran filmler çevirerek, Türk sinemasının uzun yıllardır kullandığı kalıpları yıkmaktadır. Acı Hayat filmi bu karakter ayrımını yansıtan en önemli film olma özelliğini taşımaktadır. Yönetmen filmlerinde kullandığı diyaloglar, görsel ve müzikal dille filmlerine imzasını atmaktadır.”
Metin Erksan, Türk Sinema tarihinde en çok tartışılan yönetmenlerden biridir. Solcu bir entelektüel olarak bilinmesine karşın, doğu mistisizminden yeni biçimciliğe kadar birçok farklı felsefi ve estetik akımın etkilerini taşımaktadır. – Kurtuluş Kayalı
Kaynakça
- Kayalı, Kurtuluş. Metin Erksan Sinemasını Okumayı Denemek. Ankara: Dost
Yayınevi 2006 - Altıner, Birsen. Metin Erksan Sineması. İstanbul: Pan Yayıncılık 2005
- “1960’lı Yıllarda Türk Sinemasında Toplumsal Gerçekçilik” Dergi Park. Web 06.06.2012
- “Türk Sinemasında Sansür ve Metin Erksan Örneği” Selçuk Üniversitesi Dijital Arşiv Sistemi. Web. 2010