Kemalettin Tuğcu, 27 Aralık 1902’de babası Çanakkale’de savaşmış bir binbaşı olan Ali Galip Bey ve çok iyi keman çalan bir ev hanımı olan Şaziment Hanım’ın çocuğu olarak Çengelköy’de bir köşkte dünyaya gelmiştir. Doğduğu köşk, sarayın kilercibaşı olan büyük dedesi Ömer Bey’e hediye edilmişti. Köşkün önceki sahibi II. Abdülhamit’in komiseri Yedi Sekiz Hasan Paşa’nın muavini Tarık Bey’di.
İki ayağı içe dönük olarak doğan Tuğcu tedavisinde gösterdiği zafiyetten ötürü ömür boyu ayaklarının düzelmeyişinin suçlusu olarak gördüğü babasını affetmemiştir. Bu üzüntüyü;
“İşte babamın acıma duygusu yüzünden ben sakat kaldım ve ömrüm boyunca sakatlığın bütün ıstırabını çektim. Bu sakatlık yüzünden gençlik hayatımı yaşayamadım ve okula da gidemedim. Çünkü her iki ayağımda da yaralar açılır, aylarca yürüyemezdim, ancak evin içinde dizlerimin üzerinde dolaşabiliyordum.” diyerek ifade etmiştir.
Sakatlığı nedeniyle olması gerektiği gibi bir eğitim hayatı yaşayamamış, okuma yazmayı babası, ağabeyi Nurettin’i çalıştırırken ve kendi çabalarıyla öğrenmiştir. Okuma yazma öğrenmek için kendi kendine çabalan Tuğcu daha sonra kitaplardan defterlerden ve kalemlerden kendine bir adeta bir sığınak inşa edecektir. Yaşadığı sağlık problemleri, ailevi sıkıntıları, geri kaldığı eğitim hayatı ve gönlünce yaşayamadığı çocukluk günleri onu melankolik bir ruh haline sürüklemiştir. Böyle bir günde annesine aldırdığı defterle başlayan yazma serüveni onun hayatta tutunacağı dal olacaktır.
1936 yılından itibaren Tuğcu’nun şiirleri İstanbul’daki çocuk dergilerinde yayınlanmaya başlamıştır. Her zaman yazma meselesi ile içli dışlı olan Tuğcu kendini hiçbir zaman edebiyatçı olarak görmemiştir.
“Ben edebiyatçı değilim, romancı değilim. Ben yazı yazma hastasıyım.” diyerek hislerini ifade etmiştir. O yazma eyleminin kendisine tutkuludur. Yalnız olmayı ve kendine ait bir dünya kurmayı seven Tuğcu;
“Ben gökyüzüne çıkıyorum, dünyayı oradan seyrediyorum. Gökyüzüne çıktığımda her yeri görebiliyorum. Benim dünyam bambaşka.” Diyordu. Çocuk Edebiyatı’nın unutulması imkânsız kalemlerinden olan Tuğcu; “Yazdıklarımda hiç kimseyi öldürmemişimdir. Çocuklar cinayetten hoşlanmazlar.” Demiştir. Tuğcu’nun yayınlanan yüzlerce eserinin yanında bizzat yaktığı eserleri de olmuştur. Nuriye Akman’la röportajında bunu bir şiiriyle açıklamıştır;
“Yaktığım kitaplarım!
Onlar;
Benim ömrümü alıp giden kuşlardı.
Yıllarca beni oyalamışlardı…
Onlar;
Benim aşklarım,
Kara sevdalarım;
Kimi bitmiş tükenmiş,
Kimi daha yarımdı…
Onlar;
Benim içi boşalmış,
İlaç şişelerimdi…”
Röportaj vermekten ve fotoğraf çekilmekten pek hoşlanmayan Tuğcu,
“Okurlarım beni tanımasın.” diyordu.
Çocuklar için yüzlerce eser kaleme almış olan yazar için İnci Enginün;
“Hocamız Tanpınar, ‘Çocuklar insan damlacıklarıdır.’ Derdi. Çocuklar Tuğcu’nun kitaplarıyla beslenip koca bir deniz oldular. O, görevini yapmış bir yazardır.” der.
Tuğcu yazdığı çocuk kitaplarıyla birçok ünlü yazarı çocukluğunda etkilemiştir. Ancak kimisi onun adını bile anmayı tercih etmemiş, onu yok saymıştır. Bunun aksi bir tavır gösteren Orhan Pamuk, Aydınlık Gazetesi konuşmasında Kemalettin Tuğcu’yla ilgili şöyle diyor;
“Kemalettin Tuğcu, yazdığı yıllarda dünyadan kopuk bir küçük burjuvalar ülkesi olan Türkiye’nin korkularıyla ve umutlarıyla çok başarıyla oynamıştır. Melodramik duyarlığında, hayat kavgası veren çocuklara gösterdiği dikkatlerde Dickens’dan bir şeyler vardır. Bugün onu bana daha ilginç kılan ise şehir hayatında, İstanbul hayatına gösterdiği sevgidir. Köprü altı satıcıları, okul hayatı, şehrin karanlık köşeleri gibi şeyler. Kara Kitap’ı yazarken ondan da bir şeyler öğrenmiş olduğumu şimdi sevgiyle düşünüyorum.”
Kemalettin Tuğcu eserleri televizyon ve sinema dünyasına da ilham olmuştur. Meşhur “Ayşecik” senaryosunu kaleme almıştır. Onun eserleri dizi ve filmlere uyarlanmıştır. Bunlara örnek olarak; Üvey Baba, Küçük Besleme, Mercan Kolye, Babamın Günahı ve Altın Saçlı Kız’ı gösterebiliriz.
Nemika Tuğcu, Kemalettin Tuğcu’nun eserleri için;
“Hiçbir kitabında cinayet yoktur Kemalettin Tuğcu’nun. Tecavüz, işkence yoktur. Gaddar üvey babalar, kötü ruhlu üvey anneler vardır. Çocuklar dayak yer, evden kovulur ama hikâyenin sonu iyi biter. Hak yerini bulur, çalışan dürüst olan kazanır.” diyerek düşüncelerini ifade etmiştir.
Tuğcu hakkındaki araştırmalar çok uzun yıllar eksik kalmıştır. Gereken önem verilmemiş, edebiyat dünyası tarafından yok sayılmıştır ancak Kemalettin Tuğcu uzun yıllar çocuklara okuma alışkanlığı kazandıran ve şiirleri okunan bir yazardır. Bu sebeple 2018 yılında Mustafa Ruhi Şirin önderliğinde Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı olarak onun adına “Kemalettin Tuğcu- Çocuklara Okumayı Sevdiren Yazar” kitabı hazırlanmıştır. Kitap dönemin Kültür ve Turizm Bakanı “Mehmet Nuri Ersoy’un” önsözüyle yayınlanmıştır. Adeta bir yazı makinası olan Tuğcu’nun yayınlanmamış eserleri hariç 476 kitabı bulunmaktadır. Bunlardan 439’u çocuk kitabıdır. Kendi gibi kitaplarındaki çocuk kahramanların da çoğu okuma düşkünüdür.
Yaşadığı çevre, tanık olduğu olaylar ve işlediği konular bağlamında Tuğcu bir dönem yazarıdır diyebiliriz. Eserlerinde kız çocuklarının okutulması, çocuklarda değerler eğitimi, eğitim hayatının önemi, aile bağları gibi toplumsal önem arz eden konuları işlemiştir. Eserlerini atasözleri ve deyimler bakımından zengin tutuyor, geniş bir kelime kadrosu kullanıyordu. Amacı çocukların kelime hazinesinin gelişimine katkıda bulunmaktı.
Tuğcu’nun eleştirmenler ve okurlarca en çok eleştirilen yönü; işlediği ölüm, üvey anne, üvey baba gaddarlığı, şiddet gibi başlıkların çocukları melankoliye sürüklemesi ve pedagojik olarak sakıncalı olmasıdır. Onun eserlerinde hayali kahramanlar yoktur. İstanbul’un kenar mahallelerinde yaşanan tüm dramlar gerçektir. Tuğcu’nun kahramanlarının neredeyse hepsi İstanbul ile ilişkilidir. Amacı; hayatın tüm zorlukları ve acılarına rağmen her zaman bir umut olduğunu eserlerine yansıtmaktır. En çok tercih ettiği konular; köyden kente göç, gecekondu hayatı, dışlanmış ve çocukluğunu yaşayamamış olanlar, yaşam kaygısı, üvey anne ve üvey baba zulmü gibi başlıklardır.
Yazımıza Mustafa Ruhi Şirin’in Kemalettin Tuğcu’nun ölümü üzerine söyledikleriyle ile son verelim;
“Kemalettin Tuğcu, Türkiye’nin de özeti idi. Kitapları köylere kadar ulaşmış, kitabevlerinin vitrinlerini onun kadar süsleyen bir başka yazarımız da olmadı. Edebiyat iddiası taşımadan mahallemizin, sokağımızın acılı insanlarını yazdı. 1940’lardan 1980’lere kadar birkaç kitabını okuyarak büyüyen çocuklarımızın sayısı hiç de az değil. Ülkemizin çocuk kitapları şölenine 300’ü aşkın kitap kazandırdı. Kemalettin Tuğcu, çocuklarımıza okumayı sevdirmeyi başarmış bir yazar, gönüllü bir öğretmendi. Sevgi, şefkat, merhamet ve paylaşma duygularını aile çevresine odaklanarak yazmayı ısrarla sürdürdü. Yazarken ağladığı için okunurken de ağlatan bir yazardı. Bunun için de çok eleştirildi. Buna karşılık Kemalettin Tuğcu’yu çocuklarımız çok sevdi. Çünkü Tuğcu, içindeki çocuğun sevgi dolu dünyasından hiç ayrılmadı. Hayatı mutluluğa ayarlayan modern zamanların yürekli masalcısıydı. Hepimizin bir borcu var Kemalettin Tuğcu’ya. Dünden bugüne bütün okurlarının ve çocuklarımızın başı sağ olsun.”
Kaynak:
. Özcan, Nezahat (2014). “Bir Vicdan Muhasebecisi Kemalettin Tuğcu” Türk Dili, Çocuk ve İlk Gençlik Özel Sayısı. S.756
. Tuğcu, Nemika (2004). Sırça Köşkün Masalcısı Kemalettin Tuğcu’nun Yaşam Öyküsü, İstanbul: Can Yayınları
. Şimşek, Ş. (2005). Kemalettin Tuğcu’nun Hayatı ve 50 Romanından Hareketle Çocuk Edebiyatımızdaki Yeri. Yüksek Lisans Tezi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Bolu.
. Şirin M. Ruhi(editör) (2018). “Çocuklara Okumayı Sevdiren Yazar Kemalettin Tuğcu”
. Şirin M. Ruhi. “Çocuklara Okumayı Sevdiren Bir Yazar Kemalettin Tuğcu İçin Vefa Ödevi” Türk- Dili, s. 74-79