25 Ağustos tarihinde yayımlanan Clickbait dizisi oldukça ses getirdi. Amerika ve pek çok ülkede “En Çok İzlenenler” listesine kısa sürede girmeyi başardı. 8 bölümden oluşan dizinin tek sezondan oluşacağı açıklanmıştı. Netflix’in dizinin oldukça ilgi gömesi sonrası yeni bir sezon için onay verebileceği söylentileri kısa sürede yayıldı.
Dizinin konusundan kısaca bahsedecek olursak; çevresinde sevilen biri olan Nick Brewer bilinmeyen biri tarafından kaçırılır. Kaçıran kişi Youtube’a Nick’in kısa bir videosunu ekler. Videoda “Kadınları taciz ettim” pankartı tutan Nick oldukça kötü haldedir. Videonun açıklamasında ise 5 milyon izlenme gelirse Nick’in öldürüleceği söylenmektedir. Nick’in kardeşi Pia videoyu gördükten hemen sonra Nick’in eşini arar ve polise giderler. Böylece Nick’in kaçırılması ve taciz iddiaları araştırılmaya başlanır.
Dizinin başrolerinde ; Adrian Grenier, Zoe Kazan ve Get Out filmiyle ünlenen Betty Gabriel yer almaktadır. Onlara Cameron Engels, Abraham Lim, Jessie Collins ve Phoenix Raei gibi isimler eşlik etmektedir.
(Yazının bundan sonrası sürprizbozan içermektedir.)
Muhteşem Hayatlar… Mı?
Diziyi ilginç kılan detaylardan biri de şüphesiz her bölüm olayları farklı bir karakter aracıyla takip etmemiz. İlk başlarda kusursuz görülen hayatlar zaman geçtikçe sırlar ve kusurları gözler önüne getiriyor. İlk bölüm Nick’in kardeşi Pia’yı takip ediyoruz. Bölümün başında onları annelerinin doğum gününde görüyoruz. Pia, Nick ile büyük bir kavga ediyor ve oradan ayrılıyor. Nick’i ilk bölümde sadece kavga sahnesi ve video sahnesinde görüyoruz. Bu da seyirciyi merak içinde bırakıyor. Kim bu Nick? Gerçekten kötü biri mi? Pia ve Sophie polise gittiklerinde kağıtta yazanları inkar edip onun iyi bir eş, abi ve insan olduğunu üstüne basa basa söylemektedirler.
İkinci bölümde olayı araştıran dedektifi takip ediyoruz. Böylece hem polis karakolunda yaşanan sorunları hem de dedektifin yaşadıklarına odaklanma fırsatı buluyoruz. Dizinin ilk kilit noktalarından birisi burada yaşanıyor. 5 milyon izlenmeye ulaşan video sonrası Nick ölü olarak bulunuyor.
Üçüncü bölümde eşi izlemeye başladığımızda işler seyirci açısından farklılaşıyor. İlk bölümde üstüne basa basa Nick ve Sophie’nin harika bir aile oldukları, mükemmel ebeveynler oldukları anlatılıyor. Ancak bu bölümde Sophie’nin Nick’i 6 ay kadar aldattığını fark ediyoruz. Ve seyirci olarak acaba bunu eşi ve sevgilisi yapmış olabilir mi sorusuyla karşılaşıyoruz. Ancak bölümün sonunda Nick’in de Sophie’yi aldattığını görüyoruz.
Diğer bölümde Nick’in sevgilisini izliyoruz. Los Angeles’ta sigortacılık yapan ve yardımsever olarak tanımlayabileceğimiz biri. Nick ile çok mutlu gözüküyor. Ondan çiçekler alıyor ve yakın arkadaşına yakında onu yemeğe davet edip onunla tanıştıracağını, yakında eşinden boşanacağını söylüyor.
Muhabir’in gözünden izlediğimiz bölüm ise en sarsıcı bölümlerden biri. İşinde oldukça başarılı olan Ben’in haber yapma sürecini izliyoruz. Ancak bu başarıyı ne kadar etik bir şekilde kazandığı muamma. Yemek servisçisi kılığında eve girip odaların fotoğrafını çekmeye çalışması, flört sitelerin datasını parayla satın alıp bilgileri öğrenmesi, hatta birinin evine gizlice girip telefonunu alması… Ona internet konusunda yardım eden sevgilisi ilk başta bunu bir oyun olarak görerek ona yardım ediyor. Ancak Ben’in birinin evine girip eşyalarını almasıyla bunun oyun olmadığı ile yüzleşiyor. Ben’e bunların reytin değil insan hayatı olduğunu hatırlatsa bile Ben işinin gereğinin bu olduğunu söylüyor. Bölümün sonunda yaptığı şok edici haberi tatmin olmuş ve şeytani bir mutlulukla izlediğini görüyoruz.Diğer bölümlerde bir abiyi, Nick’in oğlunu ve son bölümde ise tüm sorularımızın yanıtını buluyoruz.
Sosyal Medya
Sosyal medya dizinin akışında ve gelişmesinde büyük bir yeri kaplıyor. İlk bölümde Pia’nın çalıştığı hastaneye bir lise öğrencisi geliyor. Pia ile oldukça iyi anlaşan çocuk tedavi olurken onunla birlikte Youtube’dan videolar izliyor. İzlerlerken Nick’in videosu ile karşılaşıyorlar. Biz olayı anlamaya çalışırken arka planda videoyu izleyen insanlar ve hatta videoyu inceleyen Youtuberların izlendikleri görülüyor. Hacker olan çocuk Pia’ya yardım etmek için bir grup kuruyor. Videonun her detayı didik didik ediliyor ve nerede çekildiği bulunuyor. Nick’i tanımayan insanlar ise onu bulmak için bir topluluk kuruyor. Bunun iyi bir şey olduğunu düşünürken asıl amaçlarının onların Nick’i bulup öldürmek olduğunu öğreniyoruz.
Aynı zamanda Nick’in büyük oğlu olan Ethan; internetten adını bilmediği biriyle konuşuyor. İsmini bilmiyor. Görüntüsünü bilmiyor ama yaptığı her şeyi ona anlatıyor. Birbirlerine fotoğraf atıyorlar ancak attığı fotoğraf gerçekten o mu bu bile muamma. Babasının başına gelenlerden sonra onunla buluşmakta ısrar ediyor. Yazıştığı kız hastalığı olduğunu söyleyerek onu evine davet ediyor. Ethan korkarak oraya gidiyor ancak kızın yüksek sosyal anksiyetesi olduğu için evden çıkamadığını öğreniyoruz. Evden çıkamadığı için kendisini bilgisayar alanında geliştirmiş olan kız; Ethan’a bunu babasına yapanın kim olduğunu bulmasında yardımcı olur. Muhabir ise araştırdığı olayları/kişileri internetten bularak, evlerinde gizli çekim yaparak ya da habersizce aldığı telefondaki kişisel bilgileri yayarak haber etiğini yok ediyor.
Dizi araştırma konusunda polisleri arka plana atmakta. Pia hacker çocuktan öğrendiği bilgiyi polislerle paylaşıyor ya da polisler muhabir’in haberini izledikten sonra yeni bilgiler elde ediyorlar. Ya da Ethan’ın arkadaşının bulduğu adrese çok sonradan gidiyorlar. Böylece senaristler yeni dünyada özellikle de gençlerin, küçük bir Sherlock olduğunu seyircilere hatırlatıyor.
Linç Kültürü
Sosyal medyanın bu kadar etkin olması devamında linç kültürünü getiriyor. İlk bölümlerde Nick’in kötü biri olduğunu düşünüyor sonra acaba bu söylenenler gerçek mi diyerek sorgulamaya başlıyoruz. Ama artık elimizde olan tek gerçek, Nick’in hayatta olmaması oluyor.
Nick’in “kadınları taciz ettim” ve ardından “bir kadını öldürdüm” pankartını tutması ve bu görüntülerin sosyal medyada yayılması sosyal medya kullanıcılarının hemen tepki göstermesine neden olmuştur. Videonun altına “öldür onu!” “umarım ölürsün!” gibi mesajlar yazılmaya başlnamış ve görüntü her tarafa yayılmıştır. Böylece linç toplumsal bir hal almıştır. Dizinin ilerleyen bölümlerinde oluşturulan gruplarla Nick aranmaya başlamıştır. Ancak bulmak için değil öldürmek için… Nick’in bu davranışları yaptığından emin olmasak bile bir videoyla insanlar bu duruma inanmış ve hemen harekete geçmiştir.
Her gün Twitter, Instagram, Facebook gibi sosyal medya platformlarına milyonlarca ünlü/ünsüz insan lince uğramaktadır. Kimi yaptığı açıklamalarla, kimi dış görünüşüyle önce zorbalığa uğramaya başlar. Tepkilerin büyümesiyle zorbalığın lince dönüşmesi kısa sürmez.
Yapılan bu davranışın adı toplum bekçiliğidir. Hukukun devrede olmadığı anlarda sivillerin kendi kendini yetki mekanizması olarak gördüğü ve kendi sınırları dışarısında kalanları diledikleri ölçüde cezalandırdığı bir sistemdir.(1) Böylece sanal linç olarak başlayan durum fiziksel lince evrilmiştir.
İnsanlar ilk başlarda Nick’i linç ederken onun ölümüyle linç oklarını Sophia’ya çevirir. Evliyken başka biriyle ilişki yaşaması toplum tarafından linç edilmesini sağlar. Nick’in bir tacizci olma ihtimali yüzünden ölümünü dileyenler aniden onu Sophia ve sevgilisinin öldürmüş olabileceği düşünmeye başlar. Ancak suçlu ne Sophia ne Nick’tir. Son bölüm ile birlikte suçlunun bize bunu neden yaptığı gösterilir. Bunu çok uç bir noktadan gösterseler bile asıl suçlunun sosyal medyanın ürettiği mükemmel yaşam, yakışıklı/güzel insanlar olduğu ortaya çıkar. Toplumun görmek istemediği hatta fark bile etmediği insanlar bu durumla farklı şekillerle başa çıkar. Kimi bu durumla başa çıkamaz ve Ethan’ın arkadaşı Allison gibi ağır bir sosyal anksiyete yaşarken kimi ise kendini olmadığı biri gibi göstererek yaşar.
Kaynak
(1) Aloğlu, Ebru, Sosyolojik Perspektiften Linç ve Toplumsal Şiddet Sarmalı, Sosyoloji Dergisi, 2018