Yeraltı kelimesinin edebi anlamının “alışılmışın dışında olan, aykırı” olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda bu akımın, okurlarına rahatsızlık verebilecek anlatı tarzıyla Türk edebiyatının sınırlarını zorlayacak bir akım haline geldiğini öngörmemiz mümkündür.
Gelin sizinle Yeraltı edebiyatının derinliklerine inelim ve birkaç örnekle bu akımı kavramaya çalışalım.
Yeraltı Edebiyatı Nedir?

Yeraltı edebiyatı, edebiyattan ve toplumun kabul ettiği değerlerden sapmalarıyla bilinen bir edebi akımdır. Yeraltı edebiyatından tür olarak bahsetmememizin nedeni ise belirli yapısal kurallarının ve biçimsel sınırlarının olmaması yani net bir çizgide ilerlememesidir. Her şeyden önce muhalif, marjinal ve anti-kahraman olgularıyla öne çıkan, insan gerçekliğini ele alıp işleyen bir edebiyattır. Bu akımda yazarların amacı genel olarak popüler olmadan var olan sisteme muhalif duruş sergilemektir. Kötülük temasını ironi ile birleştiren bu türdeki eserlerde genellikle argo, cinsellik ve şiddet izlenimleri yer almaktadır. Okurken rahatsızlık duymak ise bu edebi akımın olmazsa olmazlarından biridir diyebiliriz.
Günümüzde daha çok roman türüyle gelişimini devam ettirmesine rağmen şiir türünde de önemli örnekleri vardır. Yazımın devamında size bu örneklerden de bahsedeceğim ama öncelikle gelin Yeraltı edebiyatının tarihine göz atalım.
Yeraltı Edebiyatı Akımı Ülkemizde Nasıl Başladı?

Yeraltı Edebiyatı Batı merkezlidir. Dünya edebiyatında çok daha erken dönemde başlayıp haliyle çok daha gelişmiş durumda olan akım ülkemizde Batı’ya kıyasla daha geriden gelmektedir.
Batı’da dağıtımı yeraltından yapılan, popüler olmayan yayınlardan “yeraltı edebiyatı” olarak bahsedilir. Ülkemizde ise yeraltı edebiyatı tam olarak bir başlık altında toplanamamıştır. Yazarlar ve araştırmacılar tarafından “Yeraltı Edebiyatı”, “Kara Edebiyat”, “Alt Kültür Edebiyatı”, “Mezarlık Edebiyatı”, “Rock’n Roll Edebiyatı”, “Suç Edebiyatı”, “Kötülük Edebiyatı”, “Öteki Edebiyat”, “Sokak Edebiyatı” gibi çeşitli başlıklarla da dile getirilebilir.
Ön izlerini 1970’lerde görebilmemiz mümkün olsa da Türkiye’de özellikle 1980 darbesi sonrası uygulanan sansürler, bireysel özgürlüklerin kısıtlanması, toplumsal baskılar Yeraltı edebiyatının gelişimine zemin hazırlamıştır. Bu yıllarda anarşist düşünce ve sokak hareketleriyle, genellikle müzik alanında (punk, metal), fanzinler ortaya çıkmaya başlamıştır. Benzer konuları temel almalarıyla Yeraltı edebiyatının ilk çabalarının fanzin ile verildiğini söyleyebiliriz. Ülkemizde, 1990’lı yılların sonunda ve 2000’li yılların başlarında Yeraltı edebiyatı ürünleri verilmeye başlanmıştır.
Günümüzde Yeraltı Edebiyatı

2000’lerde oldukça belirginleşen Yeraltı edebiyatı bugün hâlâ ana akımın dışında yer alır; argo, cinsellik, şiddet ögelerini içermeye devam eder ancak artık daha karma, çoğul, feminist, queer, dijital ve parçalanmış bir yapıda varlığını sürdürmekle birlikte eskisi gibi nihilist ve çoğunlukla erkek karakterlerin çevresinde değil toplumun dışlanan her kesimini kapsayacak anlatı alanında devam etmektedir.
Ülkemizde Yeraltı Edebiyatının Öncüleri

Yeraltı edebiyatı adına ilklere baktığımıza ön sıralarda Mehmet Rauf‘un ismini görmemiz kaçınılmazdır. 1910 yılında yayımlanan Bir Zambak Hikayesi adlı novella tarzı hikâyesi yazarın toplumdaki saygınlığını sarsmış, işini kaybetmesine hatta yargılanıp hapis yatmasına neden olmuştur. Bir Zambak Hikâyesi, Yeraltı edebiyatının kurucusu olarak kabul edilen Marquis de Sade’ın Yatak Odasında Felsefe adlı otobiyografik anlatısından izler taşımakla birlikte esas olarak Oscar Wilde’ın Violette’in Aşk Destanı adlı romanının adaptasyonudur.
Ülkemizde Yeraltı edebiyatının öncülerinden olan Hakan Günday eserlerinden bahsetmemek elbette düşünülemez. Birçok eseri bulunan yazarımızın kaleminden birkaç örnek vermek gerekirse: Kinyas ve Kayra, Daha, Az, Piç, Zargana adlı eserlerine şans vermenizi öneririm.
Geçmişten Günümüze Yeraltı Edebiyatı Örnekleri
Bu noktada siz okurları uzun paragraflardan uzaklaştırıp yeraltı edebiyatını zenginleştiren bazı yazarlarımızın önerdiğim 5 kitabını listeleyeceğim ve eserlerden küçük alıntılar paylaşacağım. Umuyorum ki listede sevdiğiniz eserleri görür veyahut liste sayesinde bu akıma dair yeni eserler okumaya karar verirsiniz.
1. Erken Kaybedenler – Emrah Serbes

“Çünkü büyüdükçe arzularım küçüldü, şaşkınlıklarım küçüldü, beklentilerim küçüldü. Büyüdükçe öyle küçüldüm ki içimde taşacak bir şey kalmadı.”
2. Daha – Hakan Günday

3. Underground Otopark – Küçük İskender

“Darmadağın yaşıyorum. Aşklarım da kinlerim de darmadağın. Darmadağın ve paramparça.”
“Bir sevda tasviri peşine düştüm. Mecnun değilim, meczup hiç değil! Mitolojiler de kanıtlayamaz varlığımı ve içimde oluşup döne döne sana yaklaşan girdabı.”
Yeraltı edebiyatının yapı taşlarından olan bu eser sokak çocukları için adeta bir ders niteliğinde. Okurken sizi derin düşüncelerle baş başa bırakıp biraz da üzeceği kesin!
4. Düğün Uçuşu – Yusuf Yeşilöz

“Eskiden babama dair tasavvurlarım vardı, kim olduğuna, nasıl göründüğüne dair. Bazen çok benzediğim bir baba hayal ederdim, bir aynanın önüne geçer burnuma ya da yanaklarıma dokunurdum. Bazen bir dev gelirdi gözlerimin önüne bazen de hiç yüzü olmayan bir adam. “
“Köyde kendi yolunda yürüme şansı hiç yoktu. İnsanın kendisine ait istekleri, hayalleri olmasına izin verilmezdi, sadece köy halkının istekleri vardı, yani köy hayatının beklentileri.”
Genç bir delikanlı olan Beyto, eşcinselliğini açıklayamadığı için gerçek sevgilisinden ayrılmak zorunda kalır. Karısıyla birlikte İsviçre’ye dönen karakterimizin boğucu hayatının, ikiyüzlü insanların içinde yaşamını sürdürmeye nasıl devam edebileceğini merak ederek bir yeraltı edebiyatı kitabı ne kadar hızlı okunabilirse o kadar hızlı ve merak içinde okuyacağınız bir eser olacaktır.
5. Ağır Roman – Metin Kaçan filmi de var

“Reco, okulda teneffüse çıktığı zaman kantinden aldığı galeta ve sandviçten kaplumbağa yapmıştı. Okul müdürü çocuğun bu hareketini görmüş ve Reco’yu yaratıcı kabiliyetinden dolayı geri zekalılar sınıfına atmıştı!”
“Arkadaşlarının bütün ısrarlarına rağmen çalıştığı dergiyi terk edip sokakta bıraktığı ruhuna koştu. Reco, Kolera’ya boşuna koşmuştu, uzun süre terk edilen ruhun bir daha asla bedene dönmeyeceğini bilmiyordu.”
Kitap, Kolera Mahallesi’nin yozlaşan düzeni içinde büyüyen Salih’in, fahişe Tina’ya duyduğu aşkı ve çevresindeki çürümüş dünya ile verdiği mücadeleyi anlatır. Yazarımızın 7 yılda tamamladığı, başta yayınevi tarafından “fazla argo sokak dili ve karanlık temaları” nedeniyle reddedilen ancak yayımlandıktan sonra yoğun ilgi gören bu roman 1997 yılında filme uyarlanmıştır. Yönetmenliğini Mustafa Altıoklar‘ın yaptığı Okan Bayülgen ve Müjde Ar‘ın başrolde olduğu bu film mutlaka izlenmeye değer!
Kaynakça
- Demir, Bilal. “Yeraltı Edebiyatı Kavramı ve Tanımı Üzerine Bir İnceleme.” International Journal of Social and Humanities Sciences Research (JSHSR), 20 Aralık 2019. Web. Erişim Tarihi: 12.07.2025.
- Demir, Fethi. “Türkiye’de Yeraltı Edebiyatı ve Hakan Günday Örneği.” Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2019. Web. Erişim Tarihi: 12.07.2025.
- Demir, Fethi. “Türkiye’de Yeraltı Edebiyatının Avangart Eseri: Mehmet Rauf’tan Bir Zambağın Hikâyesi.” The Journal of Academic Social Science Studies / International Journal of Social Science, Bahar III 2018. Web. Erişim Tarihi: 12.07.2025.
- Serbes, Emrah. Erken Kaybedenler. İletişim Yayınları, 2009.
- Günday, Hakan. Daha. Doğan Kitap, 2013.
- Küçük İskender. Underground Otopark. Parantez Yayınları, 1995.
- Yeşilöz, Yusuf. Düğün Uçuşu. Belge Yayınları, 2007.
- Kaçan, Metin. Ağır Roman. İletişim Yayınları, 1990.
- Öne Çıkan Görsel: Open AI Dell E, karanlıkta oturup kitap okuyan adam ve kitaplar.