Dizilerdeki Aile Temsilleri Gerçek Aile Dinamiklerini Nasıl Etkiliyor?

Editör:
Sibel Sancaklı

Her akşam televizyondaki kanalları gezdiğimizde karşılaştığımız diziler aslında izleyiciye dizilerdeki olay örgüsünden çok temsil ettiği ve yansıttığı unsurları anlatmaya çalışır. Bu sayede bir taraftan dizilerin, tiyatronun ve dolayısıyla sanatın sağladığı zevki, diğer taraftan ise sanatın oluşturduğu toplumun eleştirisini ve yansımasını gözlemlemiş oluruz. Türk dizilerindeki aile temsillerini ve bu temsillerin gerçek aile dinamiklerini nasıl etkilediklerini birbirinden farklı zamanlarda yayımlanan üç spesifik Türk dizisi aracılığıyla daha iyi anlayabiliriz: Yalan Dünya (2012), Seksenler (2012), Kızılcık Şerbeti (2022).

Yalan Dünya: Modern ve Geleneksel Aile Temsilleri

Kaynak mynetcom

Gülse Birsel’in kaleminden çıkan Yalan Dünya dizisi, dönemindeki toplumun sorunlarını ve farklı yaşam biçimlerini komedi ile harmanlayarak seyirciye aktarmıştır. “Aile miti üzerine kurulu olan ‘Yalan Dünya’, toplumun sınıfsal yapısı ve kültürel özelliklerinden etkilenerek yeniden topluma sunuluşuyla yeniden üretimi gerçekleştirmektedir.” (Akıner ve Birol 132). Dizinin isminden anlaşılacağı üzere içinde yaşadığımız dünya aslında gerçekten de bu kadar sahte ve yalan bir yer olabilir. Dizideki aile yapıları, ilişkiler ise sahte dinamiklerin birer “gerçek” yansımasıdır.

Dizideki modern aile ve geleneksel aile arasında olan çatışma Alsancak (modern) ve Kocabaş (geleneksel) aileleri aracılığıyla aktarılmıştır. Kocabaş ailesinin “sonradan görme”, “muhafazakar” ve “gelenekçi” tavırlarının yanı sıra sınıf atlama çabalarıyla birlikte özellikle Antakya bölgesine ait yerlilerin bir temsili olmuştur. Şehmuz’un Arap esintili Antakya şivesi, Gülistan’ın nerede ne giyeceğini bilememesi, Servet’in fiziksel olarak bir ev hanımını andırması ve Selahattin’in Adıyamanlı, çapkın bir iş adamı olması stereotipik olarak belli bir kesimi temsil etmektedir. Birsel ise kasıtlı olarak bu mesafeyi tasvir etmek için Alsancak ailesinin modern, yenilikçi ve kültürlü atmosferini oluşturmuştur. Kocabaşlar her ne kadar ekonomik sermayeleri yüksek olsa da Alsancakların aksine kültürel sermayeden yoksundurlar. Bu farklılık çoğu yerde hissedilir. Örneğin, Denizlerin Kocabaş ailesinin kiracısı olup aynı zamanda da “oyuncu kısmı” olarak görülmesi ve özellikle Rıza’nın her ne kadar maddi olarak güçlü olsa da entellektüel ortamlarda bilgisizliğinin ortaya çıkması örnek gösterilebilir. 

Dizideki iki farklı yaşam biçimi elbet farklı şekillerde yorumlanabilir. Birsel, belki de iki kesimi betimlerken birini diğerinden üstün tutmadan olduğu gibi bir toplum eleştirisi oluşturmak istemiş olabilir. Diğer yandan Gülse Birsel’in belli bir kesimi yüceltirken diğerini küçümsemesi de bir perspektiftir. Bu açıdan Yalan Dünya, tartışmaya açık ve farklı şekillerde okunabilecek bir dizidir. 

Seksenler: Küreselleşme Döneminde Geleneksel Aile Yapısı

80’li Yıllarda Küreselleşmenin Etkisi

Kaynak yeterkibirmuzikolsunwordpresscom

Seksenler dizisi, 2012’de MİNT Yapım bünyesinde yayımlanan 80’ler Türkiyesinin küreselleşme yolunda yaşamış olduğu çatışmaları, mücadeleyi gözler önüne serer. Dizide geleneksel yapıda olan aile, zamanla küresel kodları içselleştirmeye başlar ve popüler kültüre teslim olur. Geçmişe giden sahnelerde giderek geniş aileden çekirdek aileye evrilen aile yapısı ve kültüründeki farklılıklar daha açık ve net bir şekilde görülür. Dizideki her bir karakter bu dönemi kendi yöntemleriyle somutlaştırır ve temsil eder. 

Geleneksel ve otoriter gücü temsil eden Fehmi, ailenin baskın ve eski kafalı baba figürü olarak dizide ve gerçek toplumda ataerkil aile yapısının gücünü temsil eder. Fehmi’nin en bilinen repliği “İcat çıkarma!” yenilikler ve küreselleşen yeni dünyaya karşı sergilediği tutumu açıkça ortaya koyar. Televizyona, modaya ve dönemin çeşitli yeniliklerine karşı olması 80’ler dönemindeki geleneksel Türk aile babasının birebir yansımasıdır. Diğer yandan ailenin anaç figürü Rukiye, geleneksel yönleriyle birlikte modaya olan düşkünlüğü açısından Fehmi’ye nazaran biraz daha esnek bir karakterdir. Ancak aile içerisinde özellikle Fehmi’ye olan saygısı onun ne kadar geleneklerine bağlı olduğunu gösterirken sosyal yaşamında modern Türk kadınından çokça izler taşır. Ailenin tek kız çocuğu Nazlı ise annesinden farklı olarak ve ailesinden aktarılan gelenekselci normlara karşın üniversite okuyan ilk kişidir. Nazlı, evde her ne kadar aile fertlerine bağlı kalsa da sosyal hayatında modern bir genç kız olarak betimlenir. Evin küçük erkek çocuğu Çağatay ise babasının en zıttı, küreselleşmenin etkilerini en derinden yaşayan bir karakterdir. Televizyona olan düşkünlüğü, giyim tarzı, saç stili ve yaramazlıkları onun değişen dünyaya ne kadar ayak uydurduğunu göstermektedir. Son olarak, evin gelini, Ahmet’in karısı Gülden ise çoğunlukla kayınvalidesi tarafından geleneksel olmadığı ve onlardan farklı olduğu için eleştirilir.

Karakterlerin Sosyalleşme Biçimleri

Kaynak seksenlerdizisifandomcom

Dizide geleneksel kökenli aile, genellikle komşularla olan misafirlikler aracılığıyla sosyalleşirler. Bu dönemde, köy yaşamına nazaran akrabalarla olan ilişkiler biraz daha zayıflamıştır. Ancak dizide ara sıra Ahmet aracılığıyla hatırlatılan “günümüz” yani 2012 yılı için artık komşu oturmaları ve ilişkileri bir hayalden ibarettir. Bu yüzden, Ahmet çoğu zaman geçmişe özlem duyar. Rukiye’nin altın günleri ise kadınlar için sadece bir ev oturması değil aynı zamanda bir sosyalleşme biçimidir. Kadınlar, özellikle ev hanımları vakitlerinin çoğunu evde geçirdiklerinden dolayı sosyalleşme araçları olarak komşuları, iğne oyalarını veya televizyonu tercih ederler. Gençlerde ise durum biraz farklıdır. Dizideki genç kız ve erkekler sosyalleşmek için Sami’nin pastanesinde buluşur, gelenekten uzak bir şekilde, yeni sisteme uyarak flört ederler. 

Kızılcık Şerbeti: Muhafazakâr ve Modern Aile Temsilleri

Kaynak kinikgazetesicom

Günümüze en yakın zamanda yayına girmiş ve Türkiye’nin güncel ve aynı zamanda yıllardır değişmemekte olan muhafazâkar ve modern kesimlerinin çatışmasını konu alan Kızılcık Şerbeti dizisi iki kesimi de savunmaksızın eleştirisini yapmaktadır. Dizide iki tarafın da (Ünal Ailesi ve Arslan Ailesi) birbirini diğerinden üstün gördüğünü, sürekli eleştirdiği ve kötülediği bir dinamik yansıtılır. Kıvılcım Arslan’ın sık sık tesettürlü insanlara ve onların yaşam tarzına karşı gösterdiği küçümseyici ve önyargılı tavırlar ve başta Pembe Ünal olmak üzere Ünal kadınlarının modern yaşam tarzlarını “mezhebi geniş” veya kendilerinden daha “rahat, geniş, kuralsız” olarak adlandırmaları bu dinamiği doğrular. 

Ünal ailesi geniş ve geleneksel aile yapısına, Arslan ailesi daha bireysel ve çeşitlilik gösteren bir yapıya sahiptir. Ünallar akrabalık ilişkilerine önem verirken sıklıkla “elalem ne der” söyleminin peşinden giderler. Başta Abdullah Ünal’ın otoriter, güçlü temsili olmak üzere muhafazâkar aile yapılarındaki ataerkil özellikler önce baba figürüyle sonra ise babadan sonra gelen oğul figürüyle (Fatih Ünal) karşımıza çıkar. Aile reisi olarak simgelenen Abdullah Bey ve ondan sonra gelebilecek kişi olan oğlu Fatih, muhafazâkar ve dini bütün yapıdaki bir aile için uygunsuz ve olumsuz davranışlar sergilerler. Dizinin göstermiş olduğu bu temsil muhafazâkar kesimleri negatif bir şekilde yansıtırken aynı zamanda seyirciye bu tarz insanların ve tutarsız ailelerin varlığını hatırlatmış olur.

Arslan ailesine kıyasla Ünal ailesindeki kadınlar genellikle evde kalır ve ev işleriyle ilgilenirler. Özellikle Pembe Hanım için bir kadının evde ailesinin dizinin dibinde oturması kamusal alanda çalışmasından daha iyi bir seçenektir. Arslan ailesinde ise kadınlar iş hayatına atılmış ve ekonomik olarak bağımsızdır. 

Genel olarak bakıldığında farklı zamanlarda yayımlanmış, ortak temalar ve değerler içeren bu üç dizi seyirciye Türkiye’nin değişmez, karmaşık aile dinamiklerini ve bu dinamiklerin gerçeği ne kadar yansıttıklarını açıkça gösteriyor. Toplumun en küçük yapıtaşı olan aile kurumunun önemi, bireylerin ve bir sonraki jenerasyonların yaşamlarına aktarmış olduğu farklı kodlarla birkez daha karşımıza çıkmış oluyor.


Kaynakça:

Akıner, Nurdan, ve Murat Birol. “Türk Eğlence Endüstrisinde Toplumsal Kimlik Temsilleri: ‘Yalan Dünya’ Dizisi.” Eğlence Endüstrisi 1. 1 (2016): 132.

Elitaş, Türker, ve Savaş Keskin. “Küreselleşme Sürecinde Değişen Geleneksel Türk Aile Yapısının Televizyon Dizilerindeki Temsili.” Tarih Okulu Dergisi (Journal of History School) 9. XXVII (2016): 543–578.

Külekçi, Selda. “Medyada Muhafazakâr Aile Temsili: Kızılcık Şerbeti Dizisi Örneği.” Uluslararası Sosyal ve Beşeri Bilimler Araştırma Dergisi (JSHSR) 11. 112 (2024): 2103–2113.

Öne Çıkan Görsel: Pinterest

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Aristaeus: Kırsalın Yetenekli Tanrısı

Yunan mitolojisinde Aristaeus kır, tarım, arıcılık, bağcılık tanrısı ve çoban olarak bilinir.

Asch’in Uyum Deneyi: Göz Göre Göre Yanlışı Seçer miydin?

Solomon Asch'in uyum deneyi, bireylerin grup karşısında özgür düşünebilme yeteneğini sorgulayarak sosyal baskının gücünü gözler önüne sermektedir.

Oidipus Sendromu ile Psikoseksüel Bir Yolculuk: Kader mi Arzu mu?

Oidipus sendromu, yasak arzular ile kimlik oluşumu arasındaki ilişkiyi Freud’dan Lacan’a uzanan bilinçdışı bir yolculukla açıklar.

Single White Female(1992) Film İncelemesi: Kadın Kimliği ve Psikolojik Gerilim

Schroeder'in filmi; kadın kimliğinin inşası, ideal benlik, aitlik kavramı, bastırılmış duygulaların saldırganlığı ve en sonunda gölgeyle yüzleşme gibi temalar üzerinden ilerleyen çarpıcı bir psikolojik portre sunar.

İstanbul Mimarisi: Frej Apartmanı

Art Nouveau mimarisi, zengin tarihi ve trajik hikayesiyle Pera’nın çok kültürlü dokusunu yansıtan ve yaşatan Frej Apartmanı’nı keşfe çıkıyoruz.

Kültürlerden Esintiler: Peru’nun Dokuma Mirası

And Dağları’nın etekleri Peru’da sürdürülen dokumacılık geleneği ve yıllar içinde gelişimi.

Wings of Desire: Tarihin Nabzının Attığı Yer Berlin

Wings of Desire filminde Berlin, sahnelerin yaşandığı bir ortam olmaktan ziyade hareket eden, neredeyse ekranlardan izleyiciye fısıldayan bir baş karakterdir.

Kültürlerden Esintiler: Hindistan’dan Sari Kültürü

Sari, geçmişten günümüze Hint kadınların kimliğini, zevkini ve zarafetini tek bir kumaşta buluşturan kültürün canlı bir temsilidir.

Sosyal Medyada Cinsiyetçi Stereotiplerin Yayılması: Paylaştıkça Büyüyen Kalıplar

Sosyal medya, cinsiyetçi kalıpları yaygınlaştırıyor; kullanıcılar bu normları sorgulamak yerine yeniden üretiyor.

Bitki Yetiştirmek, Mekânı Canlandırmaktan Fazlası mıdır?

Bitki yetiştirmek; estetik bir eylemden öte, politik, etik ve varoluşsal anlamlar taşıyabilir.

Editor Picks