Mardin, Dicle ile Fırat nehirleri arasında, Mezopotamya Ovası‘na tepeden bakan bir konumda bulunuyor. Tarih boyunca hem İpek Yolu üzerinde yer almasıyla ticaretin hem de farklı inanç gruplarının bir arada yaşamasıyla hoşgörünün simgesi olmuş. Müslüman, Süryani, Ermeni ve Ezidi toplulukların yüzyıllarca birlikte yaşadığı bu şehirde farklı inançlara ait yapılar da bir arada bulunuyor.
Günümüzde, dokusu itibarıyla şehir ikiye ayrılıyor: Eski Mardin, yani tarihî merkez, dar sokakları ve sarı kalker taşından yapılmış evleriyle açık hava müzesini andırırken daha geniş ve düz alana yayılan Yeni Mardin‘de modern şehirleşmenin etkisi görülüyor. Ancak asıl büyü Mardin’in eski kısmında. Burada evlerin balkonları birbirine bakar, ezan ve kilise çanlarının sesi birbirine karışır…
Binlerce yıllık tarihiyle ve özgün yapılarıyla 1979 yılında kentsel sit alanı ilan edilerek koruma altına alınan Mardin, mimari ve kültürel dokusuyla yerli ve yabancı çok sayıda turistin dikkatini çekiyor.
Mardin’e ulaşım ise oldukça kolay. Uçakla ya da otobüsle rahatlıkla şehre varabilirsiniz. Eğer uzun yolculukları seviyorsanız, kendi aracınızla gitmeyi tercih ederek rotanıza farklı şehirlerden duraklar da ekleyebilirsiniz. Hangi ulaşım yolunu seçerseniz seçin, planlama yaparken yolculuk süresini ve mola ihtiyacınızı mutlaka göz önünde bulundurmanızı öneririm.
Şehri tam anlamıyla gezebilmek için birkaç gününüzü ayırmalısınız ancak sadece bir gününüz varsa bile, Mardin size unutulmaz bir deneyim yaşatmayı başarıyor. Bu rehberde size sabah 8’den akşam 8’e dolu dolu geçirebileceğiniz bir Mardin rotası sunuyorum. Keyifli okumalar!
Mardin Kahvaltısı: Yöresel Lezzetler

Mardin şehir merkezinden toplu taşımayla Eski Mardin Meydanı ya da resmî adıyla Cumhuriyet Meydanı‘na ulaşmak oldukça kolay. Meydanıın başından sonuna bir keşif yürüyüşü yaparak alışveriş ve yemek duraklarınız için fikir edinebilirsiniz.
Meydanın başından yürüyerek yaklaşık 10 dakika uzaklıktaki Seyr-i Merdin ya da Cercis Murat Konağı‘nda geleneksel bir Mardin kahvaltısıyla güne başlayabilirsiniz. Mevsime göre değişiklik göstermekle beraber zahter, cevizli biber, acuka, süzme yoğurt ve Zafaran çayı gibi yerel tatlar hem göze hem mideye hitap ediyor. Serpme kahvaltı için güncel fiyat kişi başı 500₺. Manzaraya karşı uzun bir kahvaltı, günün temposuna hazırlanmak için birebir. Ancak kahvaltıyla vakit kaybetmek istemeyenler için de güzel bir alternatif mevcut: Süryani çöreği ve süt kaymağı. Yine yol üzerinde bulunan Beyt Sahim‘den Süryani çöreği alarak yürüyüş yaparken pratik ve lezzetli bir kahvaltı yapabilirsiniz.
Deyrulzafaran Manastırı ve Kasımiye Medresesi

Kahvaltının ardından rotanızı Eski Mardin’den yaklaşık 10 dakikalık bir araç yolculuğuyla ulaşabileceğiniz Deyrulzafaran Manastırı‘na çevirebilirsiniz. Süryani Ortodoks Cemaati için büyük bir öneme sahip olan yapı, hâlâ ibadethane olarak kullanılmakta. Ziyaret saatlerinde girişte kalabalık oluşması oldukça yaygın; ancak içeride sizi bekleyen atmosfer, sabırla beklemeye fazlasıyla değiyor. Manastıra güncel giriş ücreti 150₺ ve yapının sadece belirli bir bölümü ziyarete açık. Bunun nedeni ise manastırda yaşayan din görevlilerinin olması. Yerel rehber eşliğinde yapılan gezide, hem manastırın tarihçesi hem de taşıdığı kültürel, inançsal anlamlar ziyaretçilere anlaşılır bir dille aktarılıyor ve ziyaretçilerin soruları özenle yanıtlanıyor. Özellikle güneş tapınağının kalıntıları, Süryani patriklerinin mezarlarının bulunduğu bölüm ve taş işçiliğiyle dikkat çeken avlu, bu etkileyici yapının öne çıkan duraklarından.

Mardin’de mutlaka uğramanız gereken bir diğer durak ise Kasımiye Medresesi. Şehrin biraz dışında olan yapı hem mimarisiyle hem taşıdığı anlamlarla turistlerin dikkatini çekiyor. Güncel giriş ücreti 50₺ olan medreseyi rehber eşliğinde gezmek mümkün. Avlunun tam ortasında yer alan süs havuzu, aslında yalnızca estetik bir detay değil; insan ömrünü simgeleyen sembolik bir ögeymiş. Havuzun kaynaktan başlayıp avlunun dışına doğru akması ise doğumdan ölüme yaşam döngüsünü anlatıyormuş. Medresenin duvarlarında yer alan ve Sultan Kasım‘ın kanı olduğu söylenen kırmızı lekeler ise yıllarca dilden dile dolaşan bir efsaneye konu olmuş. Ancak yapılan çalışmalar sonucunda bu izlerin bitkisel boya olduğu ortaya çıkmış. Medresenin en çarpıcı yönlerinden biri, dersliklere açılan alçak kapılar. Bu kapılar, içeri giren öğrencilerin başlarını eğerek geçmesini sağlayarak bilgiye ve öğrenmeye duyulan saygıyı temsil ediyormuş.
Mardin’de Öğle Yemeği

Manastır sonrası merkeze dönüşte acıktıysanız, rotanızı Bağdadi‘ye çevirebilirsiniz. Eğer Mardin mutfağının imza yemeğini denemek istiyorsanız, kaburga dolması listenin başında olmalı. Daha hafif bir şey arıyorsanız, yoğurt bazlı bir çorba olan lebeniye ve mezeler de gayet doyurucu ve yöresel bir seçenek.
Öğle yemeği için farklı ama sade bir lezzet arıyorsanız, yüz yıllık geçmişiyle Kebapçı Rıdo iyi bir tercih olabilir. Menü yok, burada yalnızca Mardin kebabı ve yanında söğüş salata servis ediliyor. Mekân oldukça salaş ama lezzetiyle yıllardır hem yerel halkın hem de ziyaretçilerin favorisi. Gelenekler hiç bozulmamış, ustanın tarifinde de sunumunda da yılların alışkanlığı sürüyor. Yoğunluk neredeyse her gün var, bu yüzden sıra beklemeniz olası. Ama dikkat etmeniz gereken bir şey daha var: Et bitti mi, usta ocağı kapatıyor. Yani geç kalırsanız Mardin kebabı yeme şansınız kalmayabilir. Bu yüzden öğle saatlerini çok geçirmeden gitmek en iyisi.
Eski Mardin’de Görülmesi Gereken Yerler

Mardin gezilerinin önemli duraklarından biri de Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi. Eski Mardin’in merkezinde, kolayca ulaşabileceğiniz bir konumda yer alan bina, sadece sergilenen eserlerle değil, aynı zamanda taş mimarisiyle de dikkat çekiyor. 1889 yılında Süryani Katolik Patrikhanesi olarak inşa edilen bina, 2007 yılında müzeye dönüştürülmüş. Müzenin giriş ücreti güncel olarak 100₺, dilerseniz küçük bir ek ücret karşılığında dijital rehber cihazı da kiralayabiliyorsunuz. Girişte sizi kente özgü el sanatları, farklı dönemlere ve inançlara ait mezar taşları, geleneksel kıyafetler, eski ev eşyaları, takılar ve çeşitli gündelik objeler karşılıyor. Ayrıca Mardin’in çok kültürlü yapısını anlatan zengin bir fotoğraf koleksiyonu ve bilgilendirici panolar da bulunuyor. Ziyaretiniz boyunca yalnızca tarihe değil bölgenin kültürüne, estetik anlayışına ve inançlar arası uyumuna da tanıklık ediyorsunuz.
Müze gezisinin ardından, yakın çevrede kısa bir yürüyüşle ulaşabileceğiniz iki önemli nokta daha var: Ulu Camii ve Şatana Ailesi Evi olarak da bilinen Eski PTT Binası.

Mardin’in en eski camilerinden biri olan Ulu Camii, Artuklular döneminde inşa edilmiş. Cami, sade ama etkileyici taş mimarisiyle dikkat çekiyor. Özellikle tk minaresi, mihrap önü kubbesi ve iç avlusu ile görsel olarak güçlü bir izlenim bırakıyor. Hâlâ aktif olarak ibadete açık olan camide Hz. Muhammed’in Sakal-ı Şerif’i bulunuyor.

Eski PTT Binası ise Mardin’in geleneksel sivil mimarisini yansıtan zarif bir taş konak. Şatana Ailesi tarafından yaptırılmış olan bina, sonradan PTT binasına dönüştürülmüş. Günümüzde içeriye girilmese de dış cephedeki ince taş işçiliği, kemerli pencereler ve detaylı süslemeler fotoğraf tutkunları için oldukça etkileyici.
Kahve Molası

Günün ilerleyen saatlerinde kısa bir mola verip enerji toplamak isterseniz, Mardin’de kurulan ve zamanla diğer şehirlere yayılan Artukbey Kahve iyi bir tercih olabilir. Meydanda üç farklı şubesi bulunan Artukbey’in, Eski PTT Binası’nın hemen yanında bulunan taş yapıdaki şubesini özellikle tavsiye ederim. Menü içeriği modern kahveciliği yansıtsa da, taş binanın serinliği, dekorasyonu ve atmosferi size hâlâ Mardin’de olduğunuzu hissettiriyor.
Eğer daha yerel bir deneyim arıyorsanız, Artukbey yerine küçük, yöresel kahve işletmelerine uğramayı da düşünebilirsiniz. Böyle bir yerde, kahvenizin yanında Mardin’e özgü harire tatlısı yemeyi ve reyhan şerbeti içmeyi ihmal etmeyin derim.
Mardin Çarşıları: Mardin’den Ne Alınır?

Mardin’den dönerken yöreye özgü birkaç hatıra da götürmek isterseniz Revaklı Çarşı ve civarındaki Bakırcılar Çarşısı tam size göre. Telkârî takılar, el işçiliği bakır işlemeler, bıttım sabunu, Mardin kahvesi, Süryani şarabı (isteğe bağlı), baharatlar ve yerel çerez çeşitleri… Yavaş yavaş gezmenizi, ilk gördüğünüz yerden alışveriş yapmamanızı tavsiye ederim; çünkü her sokak başka bir dükkân, her dükkân başka bir zenginlik sunuyor. Fiyatlar genelde makul olsa da kibarca pazarlık yapmaktan çekinmeyin. Esnafla yapacağınız küçük sohbetlerle hem fiyatı düşürebilir hem de ürünün hikâyesini öğrenme fırsatı yakalayabilirsiniz.
Mardin’den alınabilecek özel tatlar ve hediyelikler arasında mutlaka göz atmanızı önerdiğim bazı ürünler ise; Süryani çöreği, badem şekeri, Mardin köy leblebisi (özellikle şekerli olanları oldukça seviliyor), Mardin kolonyası ve cevizli sucuk (özellikle kış aylarında taze olarak bulunuyor).
Alışverişin ötesinde, şehirde deneyimlemeden dönmemeniz gereken birkaç küçük ama keyifli ritüel de var. Özellikle sokak aralarında rastlayabileceğiniz Hint kınası ustalarına denk gelirseniz, kalıp kullanmadan doğrudan elde desen çizenleri tercih etmenizi öneririm. Bu işlem daha özgün bir sonuç verir.
Ayrıca özellikle kadın ziyaretçilerin gözdesi olan bir diğer deneyim de şal bağlatmak. Mardin’e özgü desenli şallardan kıyafetinize uygun bir renk seçip yöresel bağlama şekliyle uygulanmasını isteyebilirsiniz.
Müzikli Bir Akşam

Eğer dönüş yoluna hemen koyulmayacaksanız, günü yöresel müzikler eşliğinde bir akşam yemeğiyle sonlandırmak güzel bir seçenek olabilir. Özellikle Leyli Muse Mutfak, Han Mutfak Sanatları ve Cercis Murat Konağı gibi restoranlar, akşam saatlerinde düzenlenen Reyhanî Geceleri ile canlı müzik eşliğinde unutulmaz bir deneyim sunuyor. Yerel müzisyenlerin sahne aldığı bu etkinliklerde hem Mardin mutfağının tatlarını keşfedebilir hem de yöresel ezgilerle günün yorgunluğunu keyifle geride bırakabilirsiniz.

Ancak bu mekânlar özellikle hafta sonları oldukça yoğun oluyor. Gitmeden önce rezervasyon yaptırmanız şart. Güncel fiyatlar kişi başı 1500-2000₺ arasında değişiyor, bu ücret genellikle fiks menü ve müzik programını kapsıyor.
Bonus: Minik Tüyolar
Mardin’e gitmek için en ideal zamanlar genellikle Nisan ortası ile Ekim başı diyebilirim. Bu dönemlerde hava ne bunaltıcı şekilde sıcak oluyor ne de üşütecek kadar soğuk. Eğer programınızı hafta içine denk getirebilirseniz, şehri daha sakin bir atmosferde gezme şansınız olur.
Mardin’i yaz aylarında ziyaret edecekseniz, mümkün olduğunca sade, hafif ve rahat kıyafetler tercih etmeniz iyi olur. Özellikle şehrin taş ve dik yokuşlarında rahatça yürüyebilmek için spor ayakkabı giymenizi kesinlikle öneririm; bu küçük tercih, günü yorgun değil keyifli tamamlamanızı sağlayacaktır.
Müze ve manastır gibi kapalı alanları sabahın erken saatlerinde gezmek hem günün serinliğinden faydalanmanızı sağlar hem de kalabalık gruplar gelmeden gezmenizi kolaylaştırır, böylelikle geziniz daha rahat geçer.
Fotoğraf çekmeyi seviyorsanız, gün batımı saatlerini mutlaka değerlendirin. Bu zaman dilimi, özellikle Eski Mardin’in taş yapılarında ve teraslarda bambaşka bir ışık yaratır. Ancak küçük bir hatırlatma: Fotoğraflarınızın gerçekten güzel olması için sadece ışık değil yol arkadaşınızı iyi seçmeniz de en az onun kadar önemlidir.
Kaynakça