Sus, Dokunma, Öğren: Müzeyi Yeniden Düşünmek

Editör:
Zeynep Alara Karagöz

Müze denildiğinde, aklımıza ilk gelen şey genelde sessizliktir. Yüksek tavanlı salonlarda yankılanan ayak sesleri, duvarlara asılı cam vitrinler ve aralarına çizilmiş görünmez sınırlar… Bir şeyler öğrenmemiz beklenir ama dokunmamız, konuşmamız, sorgulamamız istenmez. ”Sus, dokunma, öğren.” anlayışıyla kurulmuş bu düzenin içine doğarız çoğumuz.

Oysa müzeler neden gündelik hayatın bir parçası olmasın? Neden okuldan çıkan çocuklar orada ders çalışamasın, gençler bir sergiyi gezip sonra müzenin içerisinde yer alan kütüphanede kitaplarını okuyarak kahvelerini içemesin? Bu sorularla birlikte müzeye ve onun nasıl bir kurum olması gerektiğine dair düşüncelerimiz de dönüşmeye başlar. Bu yazıda yeni müzecilik anlayışının ne olduğunu inceleyecek, ardından Türkiye’deki müzelerin bu yaklaşımla ne kadar örtüştüğünü eleştirel bir gözle değerlendireceğiz.

Günümüzde Müzecilik Algısı

Pure Land AR 2012 Sarah Kenderdine Jeffrey Shaw New South Wales Sanat Galerisi Sidney 2016 Fotoğraf Jenni Carter  asiasocietyorg

Müzecilik uzun yıllar boyunca nesnelerin korunması, sınıflandırılması ve sergilenmesi üzerine kurulmuş bir sistem olarak işlemiştir. Bu sistemde bilgi, çoğunlukla uzmanlar tarafından üretilir ve halka “aktarılırdı”. Ziyaretçi ise sessiz bir gözlemci olarak bu aktarımı pasif biçimde kabul etmekle yetinirdi ancak günümüzde bu anlayış değişmiştir. Özellikle 1980’lerden sonra bu anlayışa yönelik eleştiriler artarak, “Müze kimin içindir?” ve “Kimin hikâyesi anlatılır?” gibi sorular, müzecilik anlayışında bir kırılmaya neden olmuştur. İşte bu kırılma noktası, yeni müzecilik (new museology) dediğimiz yaklaşımı doğurmuştur.

Berna Okan’ın ”Günümüzde Müzecilik Anlayışı” başlıklı makalesinde belirttiği gibi, günümüzde müzeler; toplumsal meselelerle etkileşime giren, çeşitli grupların seslerine yer veren platformlara dönüşmektedir. Bu anlayışta müze, ziyaretçisini yalnızca bir seyirci değil, bir katılımcı, hatta içerik üreticisi olarak görür.

Yeni müzecilik; temsil, eşitlik, erişilebilirlik, çok seslilik, kültürel adalet ve toplumsal katılım gibi kavramlar etrafında şekillenir. Koleksiyonun arkasındaki ideolojileri sorgular, tarafsızlık iddiasını reddeder ve özellikle ezilen ya da sesi duyulmayan toplulukların tarihini görünür kılmaya çalışır. Bu yaklaşım sadece müze binasının fiziksel yapısını değil, kurumun düşünsel altyapısını da dönüştürmeyi hedefler: Müze artık yalnızca geçmişe değil, bugün ve geleceğe de ayna tutmalıdır ancak her kurumun bu dönüşümü ne kadar gerçekleştirebildiği tartışmaya açıktır.

Türkiye’de Müzelerin Durumu ve Yeni Müzecilikle Çelişen Uygulamalar

Troya Müzesi Çanakkale arkeofilicom

Türkiye’deki müzeler, tarihî ve kültürel mirasımızı koruma ve sergileme görevini üstlenmelerine rağmen günümüzde çeşitli sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunlar hem müzelerin erişilebilirliği hem de toplumsal işlevselliği açısından önemli engeller teşkil etmektedir.

Müze Kart Her Şeyi Çözüyor Mu?

basinktbgovtr

Müzeler, kültürel mirası koruma ve toplumla buluşturma görevini üstlenirken, bu işlevin geniş kitlelere ne ölçüde ulaşabildiği önemli bir tartışma konusudur. Türkiye’de Kültür ve Turizm Bakanlığı‘na bağlı müzeler için sunulan Müze Kart uygulaması, kamusal müzelerde yıl boyunca sınırsız erişim imkânı tanıyarak önemli bir eşik aşımı sağlıyor. Bu uygulama, kültürel katılımı teşvik eden olumlu bir adım olmakla birlikte, her alanda eşit erişim sağlandığı anlamına gelmemektedir.

Özellikle özel müzeler söz konusu olduğunda, yüksek giriş ücretleri ciddi bir erişim engeline dönüşebilmektedir. İstanbul Sinema Müzesi, Sakıp Sabancı Müzesi veya İstanbul Modern gibi kurumlardaki ücret politikaları, öğrenciler ve düşük gelir grupları için kültürel katılımın önünde bir bariyer oluşturabilir. Her ne kadar bazı özel müzeler belli günlerde ücretsiz giriş imkânı sunsa da bu uygulamalar düzenli erişimi garanti etmemektedir.

Bu noktada sorun yalnızca ücretlendirme değil; aynı zamanda kamusal kültür politikalarının kapsayıcılığıdır. Sanat tarihi perspektifinden bakıldığında, kültürel mirasın sınıfsal engellerle çevrelenmesi sanatın demokratikleşmesini engeller ve kültürel sermayeyi belirli bir zümreye hapseder. Dolayısıyla çözüm yalnızca bilet fiyatlarını düşürmek değil, özel müzelerin kamu desteğiyle daha kapsayıcı hale gelmesini sağlamak ve ücretsiz ya da indirimli erişimi yaygınlaştıracak politikalar geliştirmektir.

Anlatının Tekelleşmesi

İstanbul Sinema Müzesi     murekkephaber.com
İstanbul Sinema Müzesi     murekkephabercom

Türkiye’de pek çok müze, tarihsel olayları ve kültürel mirası sunarken, çoğunlukla egemen siyasal yapıların belirlediği söylem çerçevesinde hareket etmektedir. Bu durum müzeleri çok sesli, eleştirel ve katılımcı alanlar olmaktan uzaklaştırır. Hükûmet politikaları ve ulusal anlatılar; kimi zaman müze kürasyonuna doğrudan ya da dolaylı olarak yansır, bu da alternatif tarihsel okumaların, farklı toplumsal grupların ve marjinalize edilmiş anlatıların dışarıda bırakılmasına yol açabilir. Bu konuyu, İstanbul Sinema Müzesi üzerinden eleştirmek mümkündür. Türk sinemasının bâzı önemli figürlerinin yeterince temsil edilmemesi veya tamamen göz ardı edilmesi söz konusudur. Tarık Akan, Yılmaz Güney, Nubar Terziyan gibi isimler Türk sinemasının en önemli aktörlerinden olmakla birlikte, toplumsal ve kültürel bağlamda da öne çıkan figürlerdir ancak İstanbul Sinema Müzesi’nin Tarık Akan’a dair hiçbir içerik -film havuzu dışında- sunmaması, bu müzenin gerçekten çok sesli ve kapsayıcı bir alan olma iddiasıyla örtüşmemektedir. Bir müze, yalnızca belli başlı veya devlet destekli isimleri değil, her kesimden gelen ve halkın kendini temsil edebileceği sanatçıları da kapsamlı bir şekilde sergilemelidir.

Erişilemeyen Müze

Museum Für Naturkunde Berlin museumfuernaturkundeberlin

Türkiye’deki müzelerin sosyalleşme alanları olarak algılanmaması aslında çok daha derin bir kültürel ve yapısal sorunu işaret etmektedir. Müzeler, tarihsel ve kültürel belleği toplumla paylaşırken, aynı zamanda sosyal etkileşimin ve kamusal katılımın merkezi olmalıdır. Ne yazık ki birçok müze yalnızca estetik ve akademik bir değer taşırken, toplumsal anlamda bir bağ kurma kapasitesinden yoksundur. Sanat tarihi bağlamında, müzelerin izleyiciye yalnızca bir görüntü değil, aynı zamanda bir deneyim ve katılım alanı sunması gerektiği vurgulanmalıdır. Müzeler, kamusal alanlar olarak şekillenirken, içerik üreticisi olabilecek her bireyi kapsayan etkinlikler ve sergiler düzenlemelidir. Bu bağlamda, müzelerin hâlâ sadece ziyaretçiyi pasif bir alıcı olarak görmesi, çağdaş müzeciliğin temel ilkesine aykırıdır.

Türkiye’de müzelerin hâlâ bir sosyalleşme alanı olarak algılanmaması; kültürel kurumların, otoritelerin halkla kurduğu bağın zayıflığını göstermektedir. Sanat tarihçisi olarak bu durumu ele alırken, müzelerin yalnızca bireylerin sanat ve kültürle tanıştığı alanlar olarak değil, aynı zamanda toplumun bir araya geldiği, kültürel ve sosyal etkileşimlerin yaşandığı ortamlar olması gerektiğini savunuyorum. Bu bağlamda, Türkiye’deki müzeler genellikle estetik ve kültürel normlar içinde sıkışmışken, toplumsal bağların kurulamaması müze ziyaretçisinin rolünü daraltmaktadır.

Müzeleri toplumla daha güçlü bir bağ kuran, gündelik hayatın doğal bir parçası hâline getirmek için onları kutsal ve dokunulmaz mekânlar olmaktan çıkarmalıyız. Bu dönüşüm, sanatın ve kültürel mirasın sadece izlenen değil, deneyimlenen ve birlikte üretilebilen bir şeye dönüşmesini sağlar. Sergi salonlarının içinde yer alabilecek okuma köşeleri, galeriden bağımsız olmayan kahve içme alanları ya da ziyaretçilerin yorum bırakabileceği interaktif panolar; müzeleri yalnızca bilgi aktaran değil, sosyal bağları güçlendiren, birlikte düşünmeye ve üretmeye açık mekânlara dönüştürür. Bu tür düzenlemelerle, müze yalnızca geçmişin anlatıldığı bir yer değil, bugünün yaşandığı ve geleceğin kurulduğu kamusal bir alan hâline gelir.

Hayal Edilen Müze

Please Touch Museum Philadelphia   theconstitutionalcom

Ben genç bir sanat tarihçisi olarak müzenin yalnızca geçmişi koruyan değil, aynı zamanda bugünü ve yarını kuran bir alan olduğuna inanıyorum. İnsanların içinde kendini özgür hissedebileceği, dokunmaktan korkmayacağı, fikirlerini paylaşabileceği müzeler hayal ediyorum. Yeni müzecilik anlayışı bu hayalin kuramsal temelini sunarken, bizlere de bu dönüşümün savunucusu olmak düşüyor. Çünkü müzeler artık sadece sergi salonları değil; toplumsal belleğin, aidiyetin ve birlikte yaşamanın alanları olmalı.

Hayal edilen müze modelinde, ziyaretçi sadece dışarıdan gözlemleyen bir figür değil, sürecin aktif bir katılımcısıdır. Bu bağlamda, müze mekânları yalnızca eserlerin sergilendiği yerler değil, aynı zamanda düşünme, tartışma, öğrenme ve kolektif bir belleğin inşa edildiği kamusal alanlara dönüşmelidir. Yeni müzecilik anlayışının sunduğu fırsatlar; bu dönüşümün sadece fiziksel mekânla sınırlı olmadığını, aynı zamanda epistemolojik, etik ve politik bir yeniden yapılanmayı da gerektirdiğini açıkça ortaya koymaktadır. Müzelerin, toplumun seslerine yer veren, katılımı teşvik eden, kolektif bir bellek inşa eden dinamik ve çok katmanlı alanlar haline gelmesi, kültürel sürdürülebilirlik için bir zorunluluk haline gelmiştir.

Sonuç olarak, müzelerin işlevi yalnızca geçmişi yansıtmakla sınırlı kalmamalıdır; onlar, bugün ve geleceğe dair birer düşünsel ve kültürel alan olmalıdır. Hayal edilen müze, yalnızca tarihsel eserleri değil, toplumsal diyalogları, kültürel çeşitliliği ve halkın katılımını içeren bir mekân olarak şekillenmelidir. Müzeciliğin bu yeni anlayışı, sanat ve kültürün herkese ait olduğu bir dünyayı kurmak için atılacak önemli bir adımdır.


Kaynakça

Okan, B., ”Günümüzde Müzecilik Anlayışı”, Anadolu Üniversitesi Sanat ve Tasarım Dergisi, s. 187-197. Web.

Baki Nalcıoğlu, Z.S., ”Müzeler Değişiyor: Müzecilikte Yeni Yaklaşımlar”, ASBİDER, 2023: s.206-217. Web.

Vergo, P., ”The New Museology”, Reaction Books, 1989. Web

”Please Touch Museum” Web. Erişim Tarihi: 07.04.2025

”Çanakkale’de Troya Müzesi Ziyarete Açıldı” Web. Erişim Tarihi: 06.04.2025

”Art over Lunch: Is the Future of Art Virtual?” Web. Erişim Tarihi: 06.04.2025

”We Must Be Together” Web. Erişim Tarihi: 07.04.2025

”İstanbul Sinema Müzesi” Web. Erişim Tarihi: 17.04.2025

”Kültür ve Turizm Bakanlığı” Web. Erişim Tarihi: 17.04.2025

”Museum Für Naturkunde” Web. Erişim Tarihi: 17.04.2025

Hazal Kılıç
Hazal Kılıç
Sanat Tarihçisi

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Editor Picks