Hakkında Ne Biliyoruz: Antik Çağda Soykırım

Editör:
Mehmet Samet Acar

Soykırımdan bahis açıldığında akıllara direkt olarak Nazilerin 20. yüzyılda yaptığı vahşi katliamlar veya son yıllarda Filistin’de hala devam etmekte olan insanlık dışı uygulamalar geliyor. Ancak soykırım, tarih çizgisinde düşündüğümüzden çok daha uzun bir süredir varlığını devam ettiriyor. Bundan yüzyıllar öncesinde Antik Çağda bile soykırım ve benzeri uygulamaya rastlamak mümkün. Tabii bir olayı soykırım olarak adlandırmak için soykırımın ne anlama geldiğini ve etimolojisini bilmek gerekir.

Soykırım Nedir?

Soykırım sözcüğü ilk defa 1944 yılında Polonyalı bir avukat ve yazar olan Raphael Lemkin (1900-1959) tarafından, Yunanca ‘geno-‘ ile Latince ‘-cide‘ kelimelerini birleştirilerek türetildi ve bu terimi ilk kez 1944’te yazdığı Axis Rule in Occupied Europe (İşgal Altındaki Avrupa’da Mihver Hâkimiyeti) adlı kitabında kullandı. Lemkin, eserinde soykırımı, “bir ulusun üyelerini öldürerek yok etmekten öte tasarlanmış bir plana dayandırılarak çeşitli eylemlerle hedef seçilen ulusun temellerini tamamen yok edilmesi” şeklinde tanımlamıştır.

Daha sonra modern soykırım hukuk anlayışında en etkili belgelerden biri olan 1948 yılında Birleşmiş Milletler‘in “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşmesi’nin 2. maddesine göre; Soykırım; milli, etnik, ırki veya dini bir grubu, kısmen veya tamamen kasten öldürme faaliyeti” olarak ifade edilmişti. Günümüzde bu terimin çok belirli bir yasal tanımı vardır ve kesin ve açık bir şekilde tanımlanmıştır. Hukukî olarak “soykırım” terimi ulusal, etnik, ırksal ya da dinî bir grubu tamamen ya da kısmen yok etmek amacıyla işlenen eylemleri ifade eder.

Akdeniz Hakimiyet Mücadelesi: Kartaca Soykırımı

Kartaca, Kuzey Afrika kıyısında (günümüzde Tunus’un bulunduğu yer) bir Fenike şehir devletiydi ve döneminde Akdeniz’in en zengini ve güçlü devletiydi. Şehir başlangıçta, yakındaki eski Fenike şehri Utica‘dan ayırt etmek için Kart-hadasht (yeni şehir) olarak biliniyordu. Yunanlılar şehre Karchedon adını vermişlerdi ancak sonrasında Romalılar bu ismi Carthago‘ya çevirmişlerdi. Kartaca ticaret ağlarını büyüterek kuzeyde İngiltere ve güneyde günümüz Gabonu kadar uzak yerlere kadar ulaşarak büyük başarı etmiş ve zenginliğine zenginlik katmıştı. Roma Cumhuriyeti ise farklı devletleri fethetme yolunu seçerek büyümeye çalışan bir yapıdaydı. Kartaca’nın Fenike kökenli olması, kentin sözde demokratik Roma’dan daha aristokratik olan hükümeti, Romalılar için garip bir gizem olan dini ve hem doğu Yunan hem de Afrika etkileri tarafından yönlendirilen hayata genel bakışı gibi alanlarda Roma’dan önemli ölçüde tezatlık oluşturduğu anlamına geliyordu (Braudel 2001). Roma Cumhuriyeti ve Kartaca İmparotorluğu yaptıklarıyla her ikisi de Akdeniz’de birer süper güç haline geldiler, bu yüzden birbirleriyle savaşmaları kaçınılmaz oldu.

Kartaca Savaşları, Latince Punicus (ya da Poenicus) kelimesinden türetilmiş olan bir sözcük olan Pön Savaşları olarak da adlandırılır. Çünkü Punicus, Romalıların Kartacalıları tarif etmek için kullandıkları Kartacalıların Fenike kökenli olduğunu belirten bir sözcüktür. Pön Savaşları üç evrede gelişmiş ve son savaş Kartaca’nın sonunu getirmiştir. Pön Savaşları MÖ 264 yılında başladı ve MÖ 146 yılında Kartaca’nın tamamen yok edilmesi ile son buldu. Birinci (MÖ 264-241) ve İkinci(MÖ 218-201) Pön Savaşlarında Roma; Sicilya, İspanya ve Batı Akdeniz’in çoğunu kontrol altına almayı başardı. Aynı zamanda Romalı senatör Marcus Porcius Cato (Cato the Elder), Kartaca’nın yeniden güçlenmesinden endişe duyuyordu. Her konuşmasını “Carthago delenda est” (Kartaca yıkılmalıdır) sözleriyle bitirerek Roma’yı savaşa teşvik etti ve Kartaca’ya olan nefreti güçlendirdi. Üçüncü ve son Pön savaşı MÖ 149’da Kartaca’nın günümüz Cezayir bölgesindeki Numidya Krallığı‘na istila başlatmasıyla patlak verdi. Bu son savaş Numidya Kralı Massinissa‘nın devletini Kartaca aleyhine genişletmeye karar vererek Kartaca’ya ait birçok limanı ele geçirmesiyle başladı. Kartaca, bu durumu Roma’ya şikayet ettikçe, Roma sürekli Numidya’yı destekleyen kararlar aldı. Bunun nedeni, Roma ile Numidya’nın müttefik olmasıydı. Kartaca’nın Roma’ya danışmadan Numidia ile savaşa başlaması, Roma’nın Kartaca’ya saldırma ve artık onu yok etmesi için harika bir bahane olmuş oldu.

MÖ 149’da Kartaca’nın bu saldırısına karşılık olarak Genç Scipio Africanus komutasındaki devasa bir Roma ordusu Afrika’ya indi ve şehri kuşatmaya başladı. İlk olarak Roma Kartaca’dan bir dizi talepte bulundu: tüm silahları teslim edilmesi, Kartaca’nın tamamen yıkılması ve şehir merkezinin değiştirilerek daha iç bölgelere inşa edilmesi… Kartaca daha fazla bu talepleri yerine getiremediği için Roma ile savaşmak zaruri oldu. Romalıların yıkıcı askeri gücüne ve tümüyle avantajlı durumuna rağmen, Kartacalılar şehri üç sene topyekun halde savunmayı başardılar, ancak MÖ 146 yılında Romalılar şehrin kontrolünü ele almayı başardılar. Şehir günlerce süren kanlı çatışmaların ardından tamamen düşürüldü ve Kartacalılar sistematik olarak eğitilmiş lejyonlar tarafından ya katledildi ya da köleleştirilip satılmak üzere alıkoyuldu.

Lloyd (1977: 178), kentte 200.000 kişiye kadar barındığını iddia ederken, Braudel (2001: 225) ise nüfusun 100.000 civarında yani daha düşük bir ölçekte olduğu kanısındaydı. Her halükarda, alt uçta (Braudel’in görüşünü kabul edecek olursak) bile, Kartacadaki katliam, o zamana kadar Avrupa dünyasında azımsanmayacak ve muhtemelen eşi benzeri görülmemiş türdendi. Hayatta kalanlar ise, tahminen 30.000 ila 50.000 kişi arasında bir rakam, köle olarak satıldı. Daha sonrasında da Roma’nın emriyle şehir yakılarak tam anlamıyla yerle bir edilmiş oldu.

Bu acımasız ve adil olmayan savaş antik dünya için çok da farklı bir olay değildi ancak Roma’nın Kartaca’ya yönelik eylemleri Lemkin’in soykırım anlayışıyla tamamen uyması bu durumun soykırım olarak atfedilmesini sağlamış durumda. Roma seçkinleri arasında Kartaca’ya yönelik hoşnutsuzluklar, onu yok etmeye yönelik istekler ve savaş sırasında bir halkı bütünüyle yok edici eylemlere başvurmak bu olayın soykırımla ilişkilendirilebileceğini göz önüne serer.

Güç ve Adaletin Çatışması: Melos’un Sonu

Melos, Ege Denizi’nde yer alan küçük bir ada devleti olup Dorlular tarafından kurulmuştu. MÖ 6. yüzyıldan MÖ 416 kuşatmasına kadar kendi sikkelerini basan bağımsız bir şehir devleti olarak hayatını sürdürdü.

Antik dünyadan bir diğer soykırım örneği ise Antik Yunanistan coğrafyasında yaşanmış Peloponez Savaşı (MÖ 431-404) bağlamında yaşanmıştır. Bu soykırımın temel sebebi dönemin güçlü şehir devletleri Atina ordusu ile Sparta ordusunun arasında yaşanan ve Atina’nın galip gelmesi ile son bulan Peloponez Savaşı’nda Melyalıların Atina’nın çağrılarına rağmen kendisine destek vermek yerine tarafsızlık ilan etmesidir. Peloponez Savaşı’nda Atina liderliğindeki Delos Birliği ile Sparta önderliğindeki Peloponez Birliği arasında tarafsız kalmaya çalışmıştı. Ancak Atina, adanın stratejik konumu nedeniyle tarafsızlığını kabul etmeyerek Melos’u birliğe katılmaya zorladı.

Meloslular bir taraf seçmek istemiyor ve bağımsız kalmak istiyorlardı. Devam eden Peloponez Savaşı sırasında Atina artık Yunan coğrafyasında herhangi bir tarafsız devlet istemediği için adaya MÖ 416’da güçlü bir donanma ve orduyla bir elçi göndererek şu ultimatomu verdi:”Gücümüz varken teslim olun, yoksa sonuçlarına katlanırsınız.” ve “Adalet güçlünün elindedir, zayıflar ise itaat etmek zorundadır.” Antik Yunan tarihçisi Thukydides‘in kayıtlarına göre Melos tekrar bu çağrıya olumsuz cevap vermiş ve Sparta’nın destek vereceğini düşünmüştür. Ancak beklediklerinin aksine Sparta yardım göndermemiş ve Melos tek başına kalmıştır. Bunun üzerine Atina adada kuşatma başlatarak ad halkını yok etmeye yönelik eylemlerine başladı.

httpseducationnationalgeographicorgresourcepeloponnesian war

Melos halkı içlerinde de yaşadıkları ayrılıkçı hareketler ve Atina’nın saldırıları yüzünden teslim olmak zorunda kaldı. Atinalılar tamamıyla bir kültürü yok etmek amacıyla hareket etmiş ve planlarını buna göre yapmışlardır. Örneğin tüm yetişkin erkekleri öldürüldü, kadınlar ve çocuklar köleleştirildi ve son olarak Melos halkını tümden silmek amaçlı adanın topraklarını Atinalı göçmenlere verdiler. Thukydides, bu olayı tarihin en önemli “güç siyaseti” örneklerinden biri olarak anlatmıştır.

Melos Soykırımı, güç ve etik arasındaki çatışmayı gösteren trajik bir olay olarak tarihte yerini almıştır. Atina’nın Melos halkına karşı yaptığı bu eylemler günümüz dünyasında bile uluslararası ilişkilerde “güçlü olanın haklı olup olmadığı” tartışmalarında örnek olarak gösterilebilecek bir olaydır.

Antikçağda yaşanan Kartaca ve Melos soykırımları, güç mücadelesi ve güçlü olma hırsının yüzyıllardır masum halkları nasıl yok ettiğini gösterir nitelikte. Kartaca, Roma’nın yok edici gücüne karşı dayanamazken Melos, Atina’nın acımasız politikalarının kurbanı oldu. Dahası, hala yakın geçmiş ve günümüzde bu tarz olayların yaşanması insanların hiçbir olaydan ders almadığını ve bu böyle gitmeye devam ederse daha çok ve büyük trajedilere seyirci olacağımızı bizlere gösteriyor.


KAYNAKÇA:

World History Encyclopedia. Antik Dünyada Soykırım. [Çev. Murat Özkan], World History Encyclopedia, https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-485/antik-dunyada-soykirim/.

Antik Tarih. Roma’nın Kartaca Savaşları (Pön Savaşları), 30 Haziran 2018, https://www.antiktarih.com/2018/06/30/romanin-kartaca-savaslari-pon-savaslari/.

United States Holocaust Memorial Museum. Soykırım Nedir?, https://encyclopedia.ushmm.org/content/tr/article/what-is-genocide.

World History Encyclopedia. Kartaca. [Çev. Ethem Belli], World History Encyclopedia, https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-205/kartaca/.

Warfare History Network. The Siege of Carthage: Death of an Empire, https://warfarehistorynetwork.com/article/the-siege-of-carthage-death-of-an-empire/.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Notting Hill: Londra’nın En Renkli Yüzü

Notting Hill; renkli sokakları, pazarı ve kültürel dokusuyla Londra’da hem ruhunuza hem gözünüze hitap eden özel bir semttir.

Dostoyevski’nin Rus Edebiyatı Üzerindeki Etkisi

Dostoyevski, Rus edebiyatında sadece bir isim değil aynı zamanda döneminin edebiyat anlayışına da yön veren önemli bir yazardır.

Söylenti Radarında Bu Ay: Isaac Winemiller

Isaac Winemiller, sakin melodileri ve içe dönük sözleriyle müzikal yalnızlığı estetik bir deneyime dönüştürüyor. Bu ay Söylenti Radar'ında onunla tanışın!

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Editor Picks