17 Maddede Ayfer Tunç

Editör:
Deniz Filiz

Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının sevilen yazarlarından Ayfer Tunç ve eserlerini merak edenler için bu yazı tam size göre! Şimdi çok sevilen uzun soluklu romanlarına geçmeden önce Ayfer Tunç kimmiş biraz tanıyalım.

 Ayfer Tunç Kimdir?

Ayfer Tunç Kimdir | artfullivingcom

Türk yazar, editör ve senaristtir. 1964’te Adapazarı’nda doğmuştur. Kadıköy – Erenköy Kız Lisesi’nde okumuş ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirmiştir. Ayfer Tunç’un edebi kişiliğine baktığımızda, eserlerinde karamsar ve mutsuz insanlar görürüz. Hayatın gerçekliğini ve ciddiyetini daha çok ele alan yazar, her zaman kaybeden kişileri anlatır. Kendisini gerçekçi bir yazar olarak tanımlayan Tunç, umuda inanmaz ve eserlerinde de buna yer vermez. Umudu ve hayalperestliği saçma bulur. Romanlarında, hayatın keskin ve gerçek yönlerini anlatır. Kişinin umut etmekle yalnızca kendini kandırdığını düşünür ve her zaman gerçeklikle, gerçek hayatla iç içe yazar. Bu nedenle Ayfer Tunç’un edebiyatımızda kurmaca tarzda bir yeri vardır. Postmodern edebiyata ışık tutar. Hem kurmaca hem de yaşantıyı, gerçek hayatla harmanlamayı başarır. Gazeteci kimliğiyle de topluma, sosyal sorunlara, öz problemlere değinmeyi çok iyi bilir.

1. Kapak Kızı (1991)

“Hayatını değiştirmeyi düşünmeyen, giderek daha az şeye razı olan, hiçbir şeye itiraz etmeyen biri… İşten eve, evden işe yani. Bir gün kendime niye yaşadım ki bunca yılı diye sormaktan korkuyorum.”

Ayfer Tunç’un ilk romanı Kapak Kızı, ana karakter Şebnem’in karlı bir kış günü Ankara’dan İstanbul’a giden bir trende yaşadıklarıyla başlar. Dergiye kapak kızı olan Şebnem, çıplak pozlarıyla trende üç farklı kişi tarafından konuşulmaya başlar. Kar nedeniyle trenin yolda kaldığı bu uzun ve gergin yolculukta, tek söz hakkı olmayan Şebnem’dir. Kutsal ailenin dıştan güçlü görünen ama içinin aslında çürük olduğunu gösteren roman, kadının anlamını ve kimde nasıl karşılık bulduğunu derinlemesine ele alır. Bir üçlemenin ilk kitabı olan Kapak Kızı, Yeşil Peri Gecesi ve Osman kitaplarıyla devam eder.

2. Mağara Arkadaşları (1996)

“Aşk öyle garip bir histir ki, aklı başında, makul bir insanın asla yapmayacağı şeyleri ancak bir âşık yapar…”

Mağara Arkadaşları, bir apartmanın içinde yaşayan insanların hikâyesine odaklanır. Yazarın “edebiyatımın anlamlı başlangıcı” olarak tanımladığı eseri, birçok farklı tipte farklı insanın bir arada yaşadığı bir hikâyeyi konu alır. Gerçek hayatın hem güzel hem keskin yönlerini her şeyiyle anlatan Tunç, kitabında insanı her yönüyle anlatır. Ayyıldız Apartmanı, intihar etmek isteyen birini, cinnete meyilli başka bir insanı, ölen arkadaşlarından sonra yaşlı biriyle dost olup hayata tutunmaya çalışan kişiyi, aşk zannettiği şeyin aşk olmadığını fark eden bir genci, batı müziği seven hüzün dolu bir hademeyi, özetle genç, yaşlı, yetişkin fark etmeden her yaştan ve her tip insanı anlatan, “kayıp” insanların hikâyesidir… Bu kişilerin ortak yönü hayatın kıyısında yaşayan, farklı ruhsal sorunları olan garip ve tutunamayan insan tiplemeleri olmalarıdır.

3. Bir Mâniniz Yoksa Annemler Size Gelecek: 70’li Yıllarda Hayatımız (2001)

“Bizim zamanımızda kitap diye bir şey vardı, kağıttan yapılıyordu. Düşü­nebiliyor musunuz?”

Ayfer Tunç, 70’leri ele aldığı bu kitabında, hüzünlü bir geçmişten söz eder. Kendi çocukluğunu da özlemiş olan yazar, büyümenin verdiği hüzünden yola çıkarak, 70’li yılların küçük ama tatlı detaylarını anlatırken, resmen okura “eskiler ne kadar güzeldi” diye seslenir. Eskinin masumluğunu, samimiyetini yine hayatın gerçek resimleriyle anlatan Tunç, hüzünlü ama gülümseten nostaljik bir dil takınır. İnsanın ruhunu sıcacık yapan kitap, 70’lerin panoramasını çıkarırken kimi zaman duygulandıran, kimi zaman özleten, bazen de gülümseten, iyi hissettiren bir eserdir.

4. Aziz Bey Hadisesi (2002)

“Pek az kalpte sevgiyle yâd edilecek bir iz bırakmış, çırpıntılı bir ömrün sonuna geldi, huzura kavuştu.”

Ana karakter Aziz Bey, Ayfer Tunç’un insan olmanın gerçek yönlerini anlatan, her zaman ki gibi hayal dünyasında değil, gerçek hayatın içinden yazdığı bir kişiliktir. Zayıf yönleri, hataları, yaralı bir ruhu ve boşa geçmiş bir ömrü anlatır. Aziz Bey Hadisesi kitabının Aziz Bey’i, Tunç’un en hüzünlü ve gerçek yazdığı karakterler arasındadır. Rakı sofrasında sanki karşınızda oturup sizinle dertleşiyormuş gibi hissedeceğiniz Aziz Bey, bir o kadar sıcak, okura yakın ve samimidir. İçimizden biri gibi gelen karakter, derin ve sarsıcı bir öyküye başrollük yapar.

5. Taş-Kağıt-Makas (2003)

“Ayna ayna söyle bana, kestikçe saçlarımı bir şey değişir mi hayatımda? İleriye akan zaman, bir yolunu bulup geriye akar mı?”

Ayfer Tunç’un üçüncü öykü kitabıdır. Aşk, cinsellik, ilişkiler, kadın-erkek konularına değinir. Yine okuruna hayatın içinden, keskin ve gerçek sorular sorar. İnce ve dokunaklı öyküler içeren kitap, bir yandan da yazarın klasikleşen geniş gözlem çevresinin içinde yarattığı gerçek üslubu anlatır. Taş-Kağıt-Makas, içinde bulundurduğu farklı öykülerinde Suzan Defter’e de yer verir. Suzan Defter öyküsü ise daha sonra Tunç tarafından kitaba çevrilmiştir.

6. Suzan Defter (2005)

“Bir kadın birdenbire günlük tutmaya başlamışsa, ya aşık olmuştur ya terkedilmiştir.”

Suzan Defter, 12 Eylül’ün gölgesinde boğulan bir aşk hikâyesidir. Yine hayatın kıyısında yaşayan ve bunun daha ötesine gidemeyen bir adam, birbirinin ışığıyla gözü kamaşan, iki aynanın arasında parçalanan bir kadının ruhu. Eser, kişinin başkasının gözünden nasıl göründüğünü iki günlük üzerinden yola çıkarak anlatır. Suzan Defter, Ayfer Tunç’un daha önceki öyküsünden çıkmış, tek bir kitap olmayı hak eden, modern zamanın karmaşık insan hallerini edebiyata dönüştüren bir öyküdür.

7. Ömür Diyorlar Buna (2007)

“Yaşlıların yalnızlıklarıyla ne tuhaf bir ilişkileri olduğunu düşündüm. Yalnızlıklarına hem delicesine bağlıydılar, en yakınlarına bile tahammül edemiyorlardı hem de şiddetle korkup kurtulmak istiyorlardı. Yalnızlık avuçlarında bir kor parçası gibi duruyordu, ne kimseye vermeye kıyabiliyorlar ne yanmaktan kurtulabiliyorlardı.”

Ayfer Tunç’un “Öyküleşmiş Söyleşiler” ya da “Söyleşilmiş Öyküler” diye de bilinen eseridir. Yaşanmış, tanık olunmuş insan tiplerini anlatır. Her zamanki gibi gerçek ve hayatın içinden hikâyeler anlatır. Şapkacı Arlet’ten Aylin Işık’a, Fatma Bayraşevski’den Doktor Manuk’a uzanan bu yazılar, hepimizin ömürlerinin bir sanat yapıtı olduğunu, biricik, eşsiz ve başlı başına dokunaklı hikâyeler olduğunu anlatır.

8. Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi (2009)

“Devletten hizmet istemeye korkan, ezkaza görecek olsa minnettarlığından ne yapacağını şaşıran Anadolu halkı, ‘kendi okulunu kendin yap’ kampanyasına şaşılası bir coşkuyla destek verecek, bir Allah’ın kulu çıkıp ‘Okulumuzu da kendimiz yapacaksak devlet niye vergi alıyor?’ diye sormayacaktı.”

İçerik olarak çok hızlı ilerleyen, sürekli gelişen bir romandır. Matruşka gibi içinden sürekli bir şeyler çıkan Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi, zaman konusunda çok geniş, 19.yüzyıldan günümüz Türkiye’sine kadar uzanan bir ülke siluetidir. Bir öykü biterken diğerini başlatan, okuru şaşırtmayı ve afallatmayı seven kitap, yine klasikleşen bir Ayfer Tunç tarzı olan “insan resimleri” kitabıdır. Ayfer Tunç, bu sefer Karadeniz’de bir akıl hastanesinden yola çıkarak, kişilerin yaşamlarından izler anlatarak toplumun ve siyasetin insanlar üzerindeki etkilerini anlatır.

9. Yeşil Peri Gecesi (2010)

“Ben unutabilen biri değilim. Beynim unutamadıklarımla, unutamadığım şeylerin ayrıntılarıyla dolu.”

“Ayfer Tunç’tan bugünün romanı.” diye anılan üçlemenin ikinci kitabı Yeşil Peri Gecesi, Şebnem üzerinden anlatılmaya devam eder. Güzelliği bir servet olarak gören kadın, hayattan öç alma yöntemi olarak çıplaklığı seçer ve düşüş böyle başlar. Herkesin farklı tepki verdiği bu durum, modern toplumun ikiyüzlülüğünü ve geleneklerin, alışılmış dünyanın zorbalığını anlatır. Her şeyin çoktan farkına varmış ve bu yüzden acı çeken bir kadının hikâyesidir. Aynı zamanda Türkiye’nin çürüyen yanlarına da değinir. Annesiyle bile hesaplaşamayan, konuşamayan bir kız çocuğunun, okuyanı rahatsız edecek şekilde trajik ve bu sebeple okumayı bırakamayacağınız bir öyküdür denebilir.

10. Memleket Hikâyeleri (2012)

“Gençliğimiz haram, gençlerimiz heder, geleceğimiz heba olmuştur.” 

Ayfer Tunç’un kurmaca bir yazar gözüyle memlekete bakışını anlatan, memleket insanını inceleyerek ortaya çıkarılan Memleket Hikâyeleri, Tunç’un duygu ve düşünce dünyasının yerli taraflarını konu alan yazılardan, fotoğraf okumalarından ve hikâyelerden oluşur. Yazardan yurdum insanına dair gözlem ve tespitlerini okuruz.

11. Evvelotel – Saklı (2013)

“‘Daha delirmedim’ dedim. ‘Ama delireceğim.'”

Ayfer Tunç, 1989’da Yunus Nadi Ödülü‘nü aldığı Saklı‘yı on yedi yıl sonra Evvelotel‘e dahil eder. İki kitabın birleşimi konuyu değiştirmez çünkü Evvelotel daha çok Saklı’nın devamı niteliğindedir. Birbiriyle iç içe olan iki kitabın birleşimi, aile içi şiddet ve problemleri anlatan, anne-baba ilişkileri, çocukla ailenin ilişkisi gibi yine birçok toplumsal konuya değinir. Kitap, aile içi eksikliklerin, sevgi boşluğunun bir karşılığı olarak ortaya çıkan sorunlu ilişkilerin, ihanetin birleşimidir. Yazar, Evvelotel’i de Saklı’nın karakterleri ve teması üzerine oluşturmuştur. Bu nedenle “Saklı olmasa Evvelotel olmazdı” diyerek ikisini birleştirmiştir.

12. Kırmızı Azap (2014)

“Ya ölecektim, ya eski yaralarımdan doğacaktım yeniden…”

Ayfer Tunç’un daha önce Aziz Bey Hadisesi ve Taş Kağıt Makas kitaplarını içinde barındıran kısa öyküler, Kırmızı Azap kitabı ile bir araya getirilmiştir. Hayatın insan üzerinde bıraktığı buruk etki, Ayfer Tunç öykülerinde de ince ve kibar bir dille anlatılır. Kırmızı Azap, Tunç’un yirmi beş yıllık yazarlık birikiminin en önemli eserlerinden biridir.

13. Dünya Ağrısı (2014)

“Her şey yolundaymış gibi gülümsemek de çok yoruyor insanı.”

Edebiyatımızın cesur kalemi Ayfer Tunç, bu kez iki arkadaşı kaleme alır. Otel işletmecisi Mürşit ve oteline sığınan bir madenci arasında geçen dostluk, iki arkadaş arasındaki dünya algısını öyle bir halde anlatır ki, Türkiye’nin utanç dolu bütün çürümelerine şahit oluruz. Kitabın arka planı, toplumsal facialar ve cinnet hikâyeleriyle doludur. Dünya Ağrısı, sert bir anlatım, isyan ve başkaldırı niteliğinde bir eserdir. Aslında bana göre; Ayfer Tunç, cesur kitapları ve çürümenin tablosuyla topluma keskin ders ve mesajlar vererek her seferinde şu anki Türkiye’nin tablosunu da çizmiş gibi.

14. Âşıklar Delidir ya da Yazı Tura (2018)

“Duyguların uzamı değiştirebilme gücü var diye düşündüm o an, keder nesneleri bile karartabiliyor.”

Âşıklar Delidir ya da Yazı Tura, aile, arkadaşlık, sadakat, hastalıklar gibi birçok konuya değinirken, aslında en çok deliliğin ve acının öyküsüdür. Çünkü aşk en büyük deliliktir, ve aşıklar acı çeker ve bu zincir böyle sürüp gider… Yazarın aşkı en yoğun ve en iyi şekilde anlattığı kitabı, yine keskin bir bıçak gibi kesen anlatımıyla, Tunç’u aşkla ve acıyla yüz yüze getirir. Her gerçek aşk gibi tutkunun, zorluğun ve acının bulunduğu kitap, sertlik ve asilliğiyle dikkat çeker. Her gerçek aşığın kendini yokuş aşağı bırakması hissini kitapta görürken, yine gerçek klasik anlatımından sapmayan yazar, gerçek hayatta yaşanan aşkın da hayallerdeki gibi toz pembe ve kolay olmadığının altını kalın puntolarla çizmiştir.

15. Osman (2020)

“Yaşam ne tuhaf, bir amaçla yola çıkıyorsun ama olmadık bir yerde buluyorsun kendini…”

Üçlemenin son kitabı, ana karakter olan Şebnem’in kocası Osman’ı anlatır. Aile bağları, toplumda sınıf farklılıkları gibi önemli ve daha birçok konuda okura çeşitli mesajlar sunar, herkese farklı bir ders verir. Zengin bir kişilik olan Osman’ın, gün gün hem kendini hem de servetini nasıl tükettiğini okuruz romanda. Zenginliğin içinde kültürünü ve sınıfını yitiren insanları anlatır yazar. Işıltılı hayatının içinde her şeyi çabuk tüketen, hızlı yaşarken yere de hızlı çakılan Osman, her şeyi kaybederken kendini de kaybeder ve aslında bunun farkına bile varamaz. Ayfer Tunç, etkili ve çarpıcı olduğu kadar da karamsar ve bulanık bir hikâye ile bitirir serisini. Kitabı okuduğumda güzel ve yazara yakışır bir bitiş diye düşünmüştüm.

16. Diyaloglar (2022)

“İnşa edilen bir kütüphane, yaratılan bir hayat demektir; yığılmış kitaplar toplamı değildir asla.” 

Ayfer Tunç ve Murat Gülsoy’un 2013’ten bu yana Diyaloglar adı altında yaptıkları etkinlikler sözden yazıya dökülür ve 2022 yılında kitap haline getirilir. Kitap, edebiyat seven herkesin büyük bir ilgi ve merakla takip ettiği buluşmalarda kaydedilen video kayıtlarından derlenerek oluşur. Dünya Edebiyatı Üzerine Diyaloglar, çeşitli kıtalardan, farklı coğrafyalardan farklı yazarların romanlarını inceleyerek dünyanın ortak kültürünü okura detaylı bir biçimle ifade eder.

17. Kuru Kız (2023)

“Aptal olmak üzücüydü ama aptal görünmek özgür­lüktü.”

Ayfer Tunç‘un son çıkan romanı, okuru alıp dünyanın öbür ucuna götürür. Okurken başka bir dünyanın kapılarını aralar bize sanki. Roman, esasında bir kadının toplumsal baskılardan kaçıp özgürlüğe kaçışını anlatır. Romanın geçtiği Ushuaia – Arjantin, adeta bizi taşradan çıkarıp aydınlığa götürür. Ushuaia, ateş toprakları eyaletinin başkentidir. Ayrıca dünyanın sonundaki şehir diye geçer. Sadece güneyinde insan varlığı bulunmakta ve Antarktika’ya yakınlığı nedeniyle de soğuk iklimli bir yerdir. Altmış – yetmiş bin nüfusu olan şehir son yıllarda turizm kenti olmuştur. Şehirde çok enteresan bir şekilde Dünyanın Sonu Müzesi, Dünyanın Sonu Deniz Feneri, Dünyanın Sonu Postanesi gibi yerler bulunmaktadır. Hatta Ushuaia’da isteyen kişilerin pasaportuna “Fin Del Mundo – Dünyanın Sonu” damgası vurulur. Hayret verici bir konu içeren Kuru Kız, toplumla ilgili altı çizilesi dersler verirken, bir yandan okurları farklı bir dünyanın içine davet etmiştir.


Kaynakça:

“Ayfer Tunç.” TEİS. Web. 19 Ekim 2024

Öne Çıkan Görsel Linki

Gamze Şahin
Gamze Şahin
"Ben tam kendime göre, ben tam dünyaya göre."

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Söylenti Radarında Bu Ay: Isaac Winemiller

Isaac Winemiller, sakin melodileri ve içe dönük sözleriyle müzikal yalnızlığı estetik bir deneyime dönüştürüyor. Bu ay Söylenti Radar'ında onunla tanışın!

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Editor Picks