Japon edebiyatının sakin, dingin ve ruha iyi gelen atmosferi gün geçtikçe okuyucuları kendine çekmeyi başarıyor. Öyle ki Nakano Eskici Dükkânı son zamanların en çok okunan kitapları arasında başı çekiyor. Peki, Nakano Eskici Dükkânı aslında ne anlatıyor? Kitaba olan bu yoğun ilginin arkasındaki sır ne?
“Ömrümün geri kalanını böyle -günlerimi bir kaygı ve korku bulutu içinde tüketerek- geçirme fikri içimi öyle bunalttı ki hemen oracıkta yere uzanıp uyuyabilirdim.” (s.139)

Japonya’nın sevilen çağdaş yazarlarından Hiromi Kawakami, sıra dışı kurgularıyla birçok ödül kazanarak kurgulamadaki başarısını gösteriyor. Kitapları birçok dile çevrilen yazarın Türkçe çevirisiyle ilk tanıştığımız kitabı Nakano Eskici Dükkânı oluyor. Nakano Eskici Dükkânı, yapısı gereği sıra dışı bir kurgudan ya da ters köşe detaylardan oldukça uzak bir yerde duruyor. Kawakami, bu kitabında kurgulamadan çok atmosfer ve karakter yaratmadaki başarısını gösteriyor.
Nakano Eskici Dükkânı’nın Türkçe çevirisiyle ülkemizdeki ilk baskısı aslında 2019 yılında çıkıyor. O yıldaki baskısında kapak tasarımı sade, gerçekçi ve fotografik olarak karşımıza çıkıyor. O zamanlar çok da ilgi çekmeyen kitap 2024 yılındaki yeni kapak tasarımıyla birlikte raflarda dikkatleri üzerine çekiyor. Artan bu başarıda Japon edebiyatına olan ilginin günden güne artmasının yanında kapak tasarımındaki başarının da rolü yadsınamaz gözüküyor.
Nakano Eskici Dükkânı, oldukça sıradan ve hayatın içinden anları okuyucuyla buluşturuyor. Başkarakterimiz Hitomi’nin gözünden okuduğumuz kitapta sanki bir gün uyanmışız ve Hitomi’nin hayatına dahil olmuşuz gibi düşünebiliriz aslında. Kitabın başında da aniden girdiğimiz Hitomi’nin hayatına bir nevi adapte olmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda Hitomi’nin neredeyse Nakano Eskici Dükkânı etrafında şekillenen hayatının diğer kahramanlarıyla da tanışıyoruz. Eskici dükkânının sahibi Bay Nakano, onun kız kardeşi Masayo ve dükkânın diğer bir çalışanı Takeo bize bu yolculukta eşlik ediyor.
“Yeryüzünde sevmiyorum diyemeyeceğim bir sürü insan var, bazılarını seviyor bile sayılırım ama öte yandan, sevmiyorum diyemeyeceğim insanların bazılarından da âdeta nefret ediyorum. Aslında kaç kişiyi gerçekten seviyorum ki?” (s.70)
Gündelik olayların arasında ilerleyen hikâyede sayfaları çevirdikçe karakterlerin derinine de inmeye başlıyoruz. Hikâyeyi Hitomi’nin gözünden okumamız pek tabii onu daha çok benimsememize sebep olsa da diğer karakterlere olan merakımızı da bir hayli artırıyor. Nakano hayatı endişesiz yaşayan, zaman zaman muzip ve garip duruşuyla karşılıyor bizi. Nakano’nun ressam kardeşi Masayo, duygusal derinliğiyle daha ön plana çıkarak hikâyenin renkli ama bir o kadar da naif bir karakteri konumunda duruyor. Takeo ise kuşkusuz tanımakta en zorluk çektiğimiz karakter. Sessiz ve içine kapanık olan Takeo duygu ve düşüncelerini tam olarak ifade edemiyor. Hitomi ile arasındaki belirsiz duygusal ilişkiyle dikkatimizi çeken Takeo’yu Hitomi’nin tanıyabildiği kadarıyla tanıyoruz. Takeo’ya karşı bilinçli olarak çizilmiş bu sınır, her ne kadar karakteri merak etsem de vermek istediği gerçekçiliğe uygun bir tercih olmuş. Zira gerçek hayatta bizler de bir Takeo olabileceğimiz gibi birçok Takeo da hayatımızdan geçmiştir. Onlara ne kadar yakın olmak istersek isteyelim günün sonunda tıpkı Hitomi’de olduğu gibi yabancı kalmaktan öteye gidememişizdir.
Nakano Eskici Dükkânı, adını kitaba vermesinden de anladığımız üzere anlatının merkezinde yer alıyor. Birbirinden oldukça farklı karakterleri birleştirmesinin yanı sıra akıp giden hikâyenin arka planında sıcak ve samimi bir ortam oluşturuyor. Eskici dükkânı gerek atmosferi gerekse eşyalar ve arkalarında barındırdıkları hikâyelerle metaforik bir işlev de kazanıyor. Bir yanda karakterlerin yaşadıkları olaylar ve duygular sürekli bir değişim içindeyken geriye sadece yaşanmışlıklar kalıyor. Eskici dükkânındaki eşyalar ise aslında bu yaşanmışlıkların bir tanığı olarak duruyor. Eşyalar, ne kadar eski artık kullanılmayacak durumda olsalar da ortak olduğu anları ve hatıraları sonsuza kadar saklayabilecek yegâne şeylerdir. Zaman zaman dükkândaki bazı eşyaların saklı hikâyelerini de okuyoruz zaten. Geçmiş ve eşyalar arasında kurulan bu bağdaşım, bana kalırsa sade olan anlatıma derinlik katan faktörlerin en başında geliyor.
Kitabın sonuna geldiğimizde Kawakami, gerçekçiliğini yine sonuna kadar hissettirmeyi başarıyor. Nakano Eskici Dükkânı kapanıyor ve bambaşka insanları bir araya getiren o ev bir anda yok oluyor. Her güzel şeyin burada da bir sonu olurken karakterlerimiz tabii ki hayatlarına devam ediyor. Nakano Eskici Dükkânı da hepsi için birer anı olarak geçmişte kalıyor. Kitap boyunca sıradan ve monoton olan işleyişin bu sonla bağlanmasının hayattaki bazı kırılma çizgilerini göstermek adına iyi bir tercih olduğunu düşünüyorum.
“Yaşlanıp da yakını görememeye başladığınızda, sevgilinizin yüzüne yakın mesafeden bakamazsınız. Birbirinize odaklanabilmeniz için araya mesafe koymanız gerekir. Yüzleriniz bulanık görünmesin diye… Neyse işte, araya mesafe koymanız gerekir.” (s.120)
Nakano Eskici Dükkânı, oldukça hayatın içinden insanları ve olayları yine aynı sadelik ve gerçeklikle anlatarak hayatlarımıza ayna tutuyor. Bu sıradan ve monoton gidişatı sebebiyle sakin anlatıları sevmeyenleri de kendine çekmekte zorlayacak görünüyor. Bu zorluğun yanında vermek istediği mesajları da küçük nüansların içinde barındırmaktan geri kalmıyor. Bu noktada kitabı sadece okuyup karakterleri takip etmekle detayları yakalayıp üstüne düşünmek arasındaki tercihe göre kitabın verdiği keyif de değişiyor.
Kawakami, Hiromi. Nakano Eskici Dükkânı. Çev. Selen Ak. Domingo Yayınları, İstanbul:2024.