Yas Kelimesinin Etimolojisi

Editör:
Guşef Alhas, Seval Hacoğlu, Mehmet Samet Acar

Birbirinden farklı kelimelerin etimolojisini incelediğimiz serimizde bu sefer “yas” kelimesinin kökenini inceledik!

Yas Kelimesinin Etimolojisi

pinterestcom

“Birisinin bir daha hiç gelmeyecek olması, bir şey söylemeyecek olması, asla tek bir adım atmayacak olması, ne yakınımıza ne uzağımıza doğru, bize bakmayacak, gözlerini başka yöne çevirmeyecek olması… Kim bilir buna nasıl dayanıp sonrasında bunu nasıl atlatıyoruz?”

Javier Marías’

Yas, bir yakının ölümü ile ortaya çıkan duygusal, bilişsel, davranışsal, bedensel ve sosyal olarak etkileyen karmaşık fakat yaşanması gerekli doğal bir tepkidir. Kayıp sonrası üzülmek de doğaldır ve bu üzüntünün belli bir süre devam etmesi psikoloji literatüründe “yas süreci” olarak değerlendirilmektedir. Yas tutan birçok kişi gözlemlendiğinde birbirinden çok farklı yas tepkilerinin verildiği görülmüştür. Kayıp haberini alır almaz yas tepkileri veren ya da yasını erteleyenler, kısa bir süre yas tutup yasını tamamlarken bazılarının yas süreci çok uzun sürebilir. Bunlardan farklı olarak kaybın ardından üzüntü tepkileri vermeyebilir ve eğer yas yaşanmazsa daha sonra ortaya çıkabilir.

Yas sürecindeki kişi için; şok ve uyuşma, inanmama ve inkâr, arzu etme, çaresizlik, kabullenme ve hayatı düzenleme gibi aşamalardan bahsedilir fakat yas oldukça kişisel bir süreçtir ve bu süreçler sıralı bir şekilde gitmeyebilir, zaman içinde duygular aynı tazeliğiyle geri gelebilir.

Yas kelimesi, Türk Dil Kurumu tarafından; ölüm veya bir felaketten doğan acı; matem olarak tanımlanmıştır. Eski Türkçede yas, “ölüm, kayıp, hüsran” sözcüklerinden evrilmiş olup bununla beraber Eski Türkçede s ile sonlanan basit sözcükler, nadir ve kural dışı olduğundan Arapça yaˀs يأس (yeis, keder) ile ilgili olması muhtemeldir. Tarihte tespit edilen en eski Türkçe kaynak ve diğer örneklere bakıldığında Divan-i Lugati’t-Türk’te; “yās: al-waḍīˁa wa’l-χusrān (kayıp ve hüsran)” yās: al-mawt wa’l-halāk (ölüm ve helak) anıŋ oġlı yas oldı (onun oğlu öldü)’ ve Kitabu’l-İdrak’ta; “yās: al-ˁazā (eza, üzüntü)” şeklinde görülmektedir.

Dinlerde Yas Kavramı

Annibale Carracci Ölü İsanın Matemi 1604 Wikimedia Commons

Yahudilikte yas ritüelleri; elbiseyi yırtma, başa kül serpme, kül üzerinde yatma, saçı yolma, ağlayıp dövünme, oruç tutma gibi çeşitli şekillerdedir. En çok geçen yas türü elbiseleri yırtmaktır. Musa Peygamber özel sebeplerle elbise yırtmayı yasaklamıştır. Ancak Yahudi tarihinde bu uygulama ile sık karşılaşılmaktadır.

Hristiyanların da yas ritüellerini uyguladığı bilgisi vardır. Yine de, Hristiyanların fazla üzülüp ümitsizliğe kapılmamalarına ve birbirlerini teselli etmeleri gerektiğine vurgu yapılır çünkü Hristiyanlığa göre kıyamet gününde İsa yeniden yeryüzüne gelecek, ölüleri tekrar diriltecek ve Rab ile havada buluşmak için bulutlara çıkacaktır. Orada artık ölümün, matemin ve acının olmayacağı yazılıdır.

İslamiyet‘te ise; mersiyeler düzerek yüksek sesle başını saçını yolarak ağlamak Muhammed Peygamber’in hadisleriyle men edilmiştir. Kuran-ı Kerim’de, ilahî takdire rıza gösterilmesini ve ölüm hadisesinden ders çıkarılması gerektiği bilincini geliştirmeyi hedefleyen pek çok ayet bulunmaktadır. İslamiyet’ten önceki yas ritüellerinin bazıları uyarlanarak tarih boyunca devam etmiştir.

Türklerde Yas Törenleri

Z Dergisi

Türkçede yas âdeti içinde değerlendirilen ölü gömme törenine “yuğ” ve bu törende söylenen sözlere Türkiye Türkçesinde “ağıt” denilmektedir. Ağıt kelimesi dışında “ağıtmak, ağıt düzmek, yas çağırmak, yas etmek” deyimleri gibi birçok deyimlerde kullanılmaktadır. Bilinen en eski ağıt örneği MÖ 119 yılında Hunların bir savaş sonucunda Ordos’un kuzeyindeki topraklarını kaybederek büyük çölün kuzeyine çekilmeleri üzerine söylenilmiştir. Türklerde İslamiyet öncesi yas törenlerinin temeli Şamanizm‘e dayanır. Ölen kişinin ruhunun insanlara zarar vermemesi için yuğ törenleri düzenlenirdi ve bu törenden sonra ölü aşı adı verilen yemeğin yalnız dirilere değil, ölülere de ikram edildiğine inanırlardı. Günümüzdeki mevlit geleneği de yuğ töreni ile benzerlik göstermektedir. Yas adetlerini şöyle sıralayabiliriz; Kara veya gök rengi elbise giymek, elbiseyi ters giymek, baş açmak, saçları kesmek, ağıt yakmak veya ağıtçı tutmak, ağıt yakma süreleri ve atların kuyruklarını kesme adeti bulunur. Atı tul bırakmak adlı adette, kuyruğu kesilen atın üzerine eyer takımı ters çevrilerek yerleştirilir. Onun üzerine de ölünün elbiseleri ve malakay şapkası yerleştirildikten sonra yular sapı ile ölü çadırına getirilerek bağlanırmış.

Türk Edebiyatında Yas Kavramı

pinterestcom

Edebiyatçılar kimi zaman kendi kayıp yaşantılarını anlamlandırabilmek, kimi zaman da bu süreçle baş edebilmek için eserlerinde açık ya da örtük bir biçimde kaybı ve yas yaşantısını ele almışlardır.

İslamiyet öncesi dönemde yas temasıyla ilgili yuğ adlı törenlerden saz eşliğinde sagular söylendiği bilinir. Saguların en eski örneği Divan-ü Lügati’t-Türk’te yer alan Alp Er Tunga sagusudur. İslamiyet sonrası dönemde ölen bireyin ardından söylenen şiirlerin halk edebiyatında ağıt, divan edebiyatında ise mersiye olarak adlandırılmıştır. Bunları Tanzimat sonrası dönemde kitâbe-i seng-i mezar’lar ve Türk edebiyatında taziyetnâme adı verilen ölüm ile ilgili mektuplara da rastlanır.

Abdülhak Hamit Tarhan ve Yas

Abdülhak Hamit Tarhan ve eşi Fatma Hanım

Türk edebiyatında ölüm ve yas temalarını en çok işleyen şairlerden biridir Abdülhak Hamit Tarhan. Eserlerinde başlıca üç konu vardır; tabiat, ölüm ve toplum sorunları. Ölüm, Tarhan’ın kişiliğini ve şiirlerini en iyi yansıtan konudur. Makber’i, kaybedilen sevgilinin ardından duyulan acının bir gün gelip unutulacağından korktuğu için yazdığı söylenir. Tarhan’la birlikte Türk edebiyatında ölümün ele alınışı da değişir, öncesinde mersiyeler daha çok kaybedilen bir kahramanı anlatırken Tarhan ölüm karşısında bireyi ele alır, edebiyatta bireysel ıstırap dönemi başlar. Makber şiirini eşi Fatma Hanım’ın ölümünden önce yazmaya başlamıştır. Şair Makber’de acısını, ölümü inkâr etmesini ve sonunda kabullenişini dile getirir. Makber’in yayımlanması ile o güne kadar düzyazı alanındaki eserleriyle tanınırken eşinin ölümünden sonra şairliği ile anılır hale gelmiştir.

Çık Fâtıma lahddan kıyâm et,

Yâdımdaki hâline devam et,

Ketmetme bu râzı, söyle bir söz,

Ben isterim âh, öyle bir söz…

Güller gibi meyl-i ibtisam et,

Dağ-ı dile çare bul, merâm et:

Bir tatlı bakışla, bir gülüşle,

Eyyâm-ı hayâtımı tamam et.

Halit Ziya Uşaklıgil ve Yas

Vatan Gazetesi

Halit Ziya Uşaklıgil‘in yaşamı çocukluğundan beri kayıplarla doludur. Bundan dolayıdır ki eserlerinde sıklıkla yas temasına rastlanır. Diplomat olan oğlu Vedat Uşaklıgil otuz beş yaşında intihar eder. Oğlunun intiharı üzerine Halit Ziya derin bir yasa boğulur ve ardından Bir Acı Hikâye’yi yazar. Yazarın bu eseri edebi kaygıdan uzak, kişisel bir hatıra ve vedalaşma niteliğinde yazdığı eseridir. Eser, Vedat’ın doğumuyla başlayıp ölümüne kadar geçen yaşamını anlatır.

Oğlunun acısını, duyduğu hayal kırıklığı ve çaresizliğini Bir Acı Hikâye adlı eserinde şu şekilde dile getirmiştir: “Dediler ki evlat acısını ölçecek bir ölçü aleti yoktur. Doğrudur; ama belki yalnız bir tek ölçü vardır: O acıyı kavrayıp kuşatan anılar ne kadar çok zengin ise, harcanan emekler ne kadar ağır ve bol, bunlardan ortaya çıkan sonuçlar ne kadar olgun ve mutlu ise duyulan acının ateşi de o oranda yakıcıdır. Analar ve babalar için çıkarılacak ibret dersi de buradadır: Çocuklarına fazla bağlanmasınlar, onlarla fazla sarmaş dolaş olmasınlar; her şeyi alın yazısının yazgısına ve onların varlıklarına errahmanirrahim korumasına bıraksınlar. Onları çok sevme. Ah! Acaba bu mümkün müdür? Her halde çok sevmek için çalışma, onlarla pek fazla uğraşma, kendi hallerine bırak. Büyüsünler, serpilsinler daha çok kendi kendilerine yetişsinler.” 

Edvard Munch’un Resimlerinde Yas

Dead Mother and Child 1897 99 Edvard Munch Munch Museum

Edvard Munch‘un ölümle ilişkisi yaşamı boyunca sürmüş, deneyimlerini sanata yansıtmıştır. Sanatçı resimlerinde ölümü anlamlandırmaya çalışan insanın ruhsal çıkmazlarını anlatır. Çalışmalarında ölen kişiden çok geride kalanların psikolojisi öne çıkarılmıştır. Ölüm ve yas konulu çalışmalarının sanatsal değerinin yanında en önemli işlevi ölümü unutmaya çalışan ya da duyarsızlaştıran modern insanı ölüm olgusuyla yüzleştirmesidir. Ölüm ve yas konulu eserleri arasında en dikkat çeken yukarıda resimde görülen Ölü Anne ve Çocuk adlı çalışmasıdır. Resimde kederli bir sessizliğin varlığı sezilir buna rağmen çocuk kulaklarını kapatarak ölümün yarattığı sessizliğe karşı koyar aslında ölümün neden olduğu kederli sessizlikteki çığlığı duyar. Ölü Yatağı ve Hasta Odasında Ölüm Edvard Munch’un diğer yas temalı eserleridir.


Kaynakça

  1. “Yas.” Nişanyan Sözlük. Web. 15.07.2024
  2. Kara, Elif. “Yas Süreci ve Dini Danışmanlık.” DEUİFD Din Psikolojisi Özel Sayısı. (2016): 251-270  Web 15.07.2024
  3. Hacıgökmen, Mehmet Ali. “Türklerde Yas Âdeti Temelleri ve Sonuçları.” (2013):393-422 Web 15.07.2024
  4. Baştuğ, Gülbahar. “Türk Edebiyatından Yas Teması Örnekleri.” Ankara Sağlık Hizmetleri Dergisi 15. 2(2016) Web 15.07.2024
  5. Zengin, Meral. “Edvard Munch’un Sanatında Yas Olgusu.” Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dergisi. 1(2015):50 Web 15.07.2024

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Editor Picks