En İyi 10 Siyah-Beyaz Film

Editör:
Asiye Tuna Deniz

Siyah beyaz filmler, sinema izleyicisi için pek çok şey ifade eder. Sinemayı daha iyi anlamamızı sağlar. Bize onun başlangıcını ve gelişimini gösterir. Akımlar, dönemler, yönetmenler, senaryo, kurgu, teknik… Kısaca bizlere sinemayı sinema yapan tüm unsurları ve geçirdikleri değişimleri anlatır. Bu doğrultuda sizler için en iyi 10 siyah-beyaz filmi listeledik.

1. Nosferatu, Bir Dehşet Senfonisi (1922)

1922 yapımı fantastik korku filmi olan Nosferatu, Alman sineması, dışavurumculuk akımı, korku türü ve sessiz sinema için bir başyapıttır. Friedrich Wilhelm Murnau‘nun yönetmenliğini yaptığı film, Dünya sinema tarihinin en iyi vampir uyarlamalarından biri olarak kabul edilir.

Filmde, Thomas Hutter’ın, Kont Orlok’a bir ev satmak için Transilvanya’ya gitmesinin ardından, Orlok’un bir vampir olduğunu öğrenmesi ve bunun üzerine gelişen olaylar anlatılmaktadır. Gerek sinematografi, gerekse anlatı bakımından döneminin çok üzerinde bir film. Bu sebeple aradan 100 yıl geçmesine rağmen Nosferatu kendinden söz ettirmeye devam ediyor.

2. Potemkin Zırhlısı (1925)

1925, Sovyet yapımı olan Potemkin Zırhlısı, sinemada kurgunun kullanımı açısından bir mihenk taşıdır. Sovyet hükümetince bir propaganda olarak düşünülen film, Sergei Eisenstein‘ın yönetmenliğinde, geliştirdiği kurgu kuramlarıyla, sadece sosyalist devrimi anlatan bir film değil, aynı zamanda sinemasal açıdan da devrim yaratan bir film oldu.

Film, Çarlık Rusya Savaş Gemisi Potemkin’deki mürettebatın, sosyalizmin de karşı durduğu aynı kötü yaşam koşullarına karşı ayaklanması ve sonrasında gelişen olayları anlatıyor. Kurgunun planlı ve sistematik olarak kullanıldığı ilk film olan Potemkin Zırhlısı, bu anlamda dünya sineması için öncül olmuştur. Kurgunun ölümcül öneminin anlaşılmasını sağlayarak,  sinemanın gidişatını değiştirmiştir.

3. M, Bir Şehir Katilini Arıyor (1931)

1930’lardaki ilk filmimiz, Alman yapımı M, Bir Şehir Katilini Arıyor. Filmin yönetmeni, Metropolis gibi bir diğer başyapıtın da yönetmeni olan Fritz Lang. Sesli sinemaya geçişin başladığı bir dönemde, Fritz Lang’in de ilk sesli filmidir.

Filmde, çocuk cinayetleri işleyen bir seri katilin, polis tarafından yakalanamaması sebebiyle diğer suç grupları da katilin peşine düşer ve bir insan avı başlar. İki grupta suçluyu ilk yakalayan olmak isteyecek ve olaylar karışacaktır. Yönetmenin yarattığı üslup ve buna bağlı olarak filmdeki anlatım çok etkileyicidir. Toplum ve insan, ahlak ve adalet gibi ikilimler yaratan ve bu kavramları çok katmanlı bir biçimde bize sunan film, sadece 1930’ların değil, tüm zamanların başyapıtlarından biri olmayı bizce sonuna kadar hak ediyor.

4. Modern Zamanlar (1936)

1936 yılından çekilen Modern Zamanlar, kağıt üstünde ABD yapımı olsa da, bir İngiliz yapımı sayılabilir nitelikte. Yönetmen sinemasının en özel örneklerinden olan Modern Zamanlar, bir Charlie Chaplin başyapıtı. Dönem itibarıyla İngiltere’deki alt tabakanın, sosyal ve ekonomik tüm yaşam izlerini taşıyan Modern Zamanlar, bozuk kapitalist düzenin trajikomik bir eleştirisi. Charlie Chaplin‘in kendine münhasır kara komedisinin ve o yıllarda can çekişmekte olan sessiz sinemanın en son ve nadide örneklerinden.

Filmde, Şarlo karakteri zor hayat ve çalışma şartlarıyla akıl ve ruh sağlığını kaybettiğine hüküm edilen bir işçidir. Modern zamanlara ayak uyduramayan Şarlo, evsiz bir kızla tanıştıktan sonra hayata yeniden bağlanacaktır.

5. Kazablanka (1942)

Kazablanka, listemizdeki en yüzeysel film olma özelliğini taşıyan ve dolayısıyla da yüzeysel filmlerin bir çoğunun memleketi olan Amerikan yapımı bir film. Yine de bir klasik olmasının sebebi, hem yüzeysel filmlerin de çok izlenebilmesi ve eğlendirebilmesi, hem de Amerika’nın her konuda kendini kabul ettirme gücü diyebiliriz. Biraz üstüne gitmiş olsak da, akıcı ve hoş bir film olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca farklı coğrafyaların sinema üzerinde nasıl fark yarattığını çok iyi yansıtıyor.

Filme adını veren ve filmin geçtiği yer olan Kazablanka, baş karakterimiz Rick’in, şehirdeki en popüler barı işlettiği yerdir. İkinci dünya savaşından kaçan Avrupalılarla, şehir kozmopolit bir yer haline gelmiştir. Ancak Rick’in bu kaçanlar arasında eski aşkı Ilsa’yı görmesiyle olaylar gelişir.

6. Bisiklet Hırsızları (1948)

Avrupa sinemasının yükselişe geçtiği dönemin başında, Vittorio De Sica, Bisiklet Hırsızları‘na hayat verir. Yeni Gerçekçilik akımının öncüsü olan bu başyapıt, İtalyan sinemasının o dönemdeki en güzel örneklerinden biri olarak kabul görüyor.

Film, İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki insanlık dramını, bir baba ve oğul üzerinden anlatıyor. Antonio, büyük zorluklarla bulduğu, bisikletle dolaşıp afiş asma işinin ilk gününde bisikletini çaldırıyor. Büyük bir yaşam savaşı veren Antonio, oğluyla beraber bisikletin peşine düşüyor. Bisiklet Hırsızları, bu kadar olası ve gündelik bir konuyu, bir abartı kullanmadan, bizi etkileyen ve sanki o sahneleri yaşıyor muşuz gibi hissettiren bir biçimde anlatan, sihirli bir film.

7. Rashomon (1950)

Akira Kurosawa‘nın 1950 yılında çektiği Rashomon, hem yükselen Japon sinemasının en özel örneklerinden, hem de dünya sinemasına bir armağan. Gerek konu, gerekse işleniş bakımından, çok farklı ve imgesel bir film.

Ormanda cesedi bulunan bir samurayın karısına tecavüz edilmiştir. Biz bu olayı dört farklı kişinin ağzından, dört farklı biçimde izleriz. Rashomon, sadece yarattığı felsefe ve bakış açısıyla bile sinemada anlatı olarak bir kırılma noktası yaratmıştır. İnsan ve doğasının böyle bir felsefe, hikaye anlatım tekniği ve yenilikçi kompozisyonlarla anlatılması, onu tarihte özel bir yere koyar.

8. Arka Pencere (1954)

Yönetmen sineması denince ilk akla gelen isimlerden Alfred Hitchcock’un 1954 yapımı başyapıtı Arka Pencere, gerilim türünün en önemli klasiklerinden bir tanesi. Bir kaza sonucu bacağını kıran gazeteci Jeffries, evdeki zorunlu dinlenmesi sırasında sıkıntıdan komşularını izlemeye başlar. Yine gizli bir izleme sırasında bir komşusunun karısını öldürdüğünden şüphelenir. Bakalım her şey göründüğü gibi mi, yoksa aklının bir oyunu mudur?

Alfred Hitchcock , gerek sinematografi gerekse anlatım ve izleyici algısını bu kadar derinden etkileyebilmek anlamında kendine ait bir boyut yaratmıştır. Arka Pencere ise bunların yanında neredeyse bir tek mekan filmi olarak sahip olduğu etkileyici kadraj ve kendine münhasır sekanslarla bir başka başyapıt.

9. 12 Kızgın Adam (1957)

Sidney Lumet‘in yönemenliğini yaptığı, 1957 tarihli On iki Kızgın Adam, genel anlamda Amerikan sinemasının aksine derin bir film. Hem bir sistem eleştirisi, hem de insan doğasına keskin bir bakış sunuyor.

On İki Kızgın Adam, Babasını öldürdüğü gerekçesiyle cinayetle suçlanan ve jüri üyelerinin insafına kalan bir adamın, daha doğrusu bu insaf sürecinin hikayesi. Özellikle anlatımı ve sorguladıklarıyla bir başyapıt olan film, tarihin en iyi ve sürükleyici tek mekan filmlerinden. Dönemin Amerikan sinemasının çok uzağında, eleştirel ve sorgulayıcı olma özelliği taşıyor.

10. 400 Darbe (1959)

1959 yapımı 400 Darbe, listemizdeki tek Fransız filmi. Dönemin belki de en önemli sineması olan Fransız sineması ve sinemaya yön veren yönetmenlerden, François Truffaut‘nun başyapıtı ve yeni dalga akımının en önemli temsilcilerinden.

Film, 12 yaşında bir çocuk olan Antonie’nin, okul ve ailesiyle yaşadığı sorunları ve bu sorunlardan kaçmak için gerçekten de küçük bir çocuğun yapabileceği gibi hem ailesinden hem de okuldan kaçmasını anlatıyor. 400 Darbe; soruları, eleştirileri, kısacası dertleri olan bir film. Antoine’nin kaçışı, mevcut düzen ve toplumsal yapıya bir eleştiri getirir nitelikte. Çünkü, bir çocuk için mevcut düzen, okul; toplumsal yapı ise ailedir.

 

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Notting Hill: Londra’nın En Renkli Yüzü

Notting Hill; renkli sokakları, pazarı ve kültürel dokusuyla Londra’da hem ruhunuza hem gözünüze hitap eden özel bir semttir.

Dostoyevski’nin Rus Edebiyatı Üzerindeki Etkisi

Dostoyevski, Rus edebiyatında sadece bir isim değil aynı zamanda döneminin edebiyat anlayışına da yön veren önemli bir yazardır.

Söylenti Radarında Bu Ay: Isaac Winemiller

Isaac Winemiller, sakin melodileri ve içe dönük sözleriyle müzikal yalnızlığı estetik bir deneyime dönüştürüyor. Bu ay Söylenti Radar'ında onunla tanışın!

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Editor Picks