Fransız elektronik müzik ikilisi Daft Punk imzalı büyüleyici albüm Random Access Memories, disko müziğin elektronikle harmanlandığı düşsel bir yolculuk.
Daft Punk grubunun 2013 yılında çıkan dördüncü ve son stüdyo albümleri Random Access Memories, 70’ler ve 80’ler Amerikan disko müziğine adeta bir saygı duruşu niteliğinde. Elektronik müziğin modern zamandaki en önemli temsilcileri arasında gösterilen grup; funk, elektronik, soft-rock ve progressive-pop türlerini kendi içinde harmanlıyor. Albüm, ismini “Rastgele Erişelebilir Hafıza” anlamına gelen ve bilgisayarın ana hafıza birimi olarak bilinen RAM’den alıyor. Robotlarımız, hafıza ile sabit disk arasında bir bağlantı kuruyor.

Random Access Memories albümünün diğer başka efsane Daft Punk albümü Discovery’den en büyük farkı ise minimal prodüksiyon yerine zengin prodüksiyon ve canlı enstrüman içeriyor olması. Buna ek olarak grup, sample kullanma geleneğinden sıyrılıp onun yerine canlı müzisyenleri tercih ediyor. Pharrel Williams, Giorgio Moroder, Panda Bear, Julian Casablancas ve Nile Rodgers gibi daha nice usta müzisyenleri bünyesinde barındıran albüm, grup üyelerinin ikonik kask tasarımlarının bulunduğu albüm kapağıyla da müzikseverlerin hafızalarına çoktan kazınmış durumda.
Give Life Back to Music
Albüm, daha ilk parçadan “Bu gece müziğe izin ver.” diyerek oldukça yüksek enerjili ve iddialı bir açılış yapıyor. Az sözle çok mesaj vermeyi amaçlayan parçaya akılda kalıcı ritim ve sözler eşlik ederken, canlı enstrüman kullanımı da ihmal edilmiyor. “Bir albümün giriş parçası nasıl olmalı?” sorusuna en güzel cevaplardan biri Give Life Back to Music olabilir.
“Just turn on the music”
The Game of Love
Engel olunamayan bir ayrılıktan bahsedilirken, parçanın geneline çaresizlik ve kaybolmuşluk hissi hakim oluyor. Robotlarımız, aşkı bir oyuna benzetiyor ve oyunun sonunda bir tarafın kaybettiğini vurguluyor. En insani duyguların başında gelen aşkın bir robot tarafından robotik bir şekilde seslendirilmesi de bir o kadar ironik.
“There is a game of love.”
Giorgio by Moroder
Parça, Father of Disco (Disko müziğin babası) lakaplı efsanevi İtalyan sanatçı Giovanni Giorgio Moroder’un monoloğu ile açılıyor. Çocukluğundan itibaren müzisyenliğe nasıl adım attığından ve tüm hayatını müziğe adadığından bahsederken, doğru müziğin ise zihnin özgür bırakıldığı takdirde ortaya çıktığından söz ediyor. Çok kısa monolog ile usta sanatçının yaşam öyküsüne biz dinleyiciler ortak oluyoruz. Synthesizerın geleceğin müziği olduğu konusundaki düşüncesinde de yanılmadığını ve ne kadar ileri görüşlü olduğunu görüyoruz. Yaklaşık on dakikalık uzunluğa sahip parça, eski ile yeninin harika uyumuna ev sahipliği yapıyor. Giorgio by Moroder, aynı müziğe hizmet eden yetenekli sanatçıların bir araya geldiklerinde ortaya nasıl görmezden gelinmesi güç bir eser koyduklarına dair en büyük örneklerden biri olarak albümdekini yerini alıyor.
“My name is Giovanni Giorgio, but everybody calls me Giorgio.”
Within
Biraz ritim, az bir söz ve Daft Punk’a özgü mekanik ses… Parça, dinleyeni huzur ile huzursuzluk arasındaki ince çizgide tutmayı başarırken, uzay boşluğunda başıboş savruluyormuş hissiyatını vermeyi de ihmal etmiyor. Tüm parçaya bir arayış hissiyatı hakim. “Elektronik müzik club içindir.” algısını yerle bir eden, muadili olmayan müzikal bir haz.
“Many rooms to explore, but the doors look the same.”
Instant Crush
The Strokes grubunun yetenekli solisti Julian Casablancas’ın da eşlik ettiği parça, ilk görüşte aşkta yaşanan kafa karışıklığını ele alıyor. En az parça kadar başarılı klibinde de iki balmumu heykel ilk görüşte birbirlerine aşık oluyorlar ve onlar için sanki zaman durmuşçasına hareketsiz kalıyorlar. Fakat etraftaki insanlar için hayat normal devam ediyor. Geliyor ve gidiyorlar. Birbirlerinden bir süreliğine ayrı düşseler de sonda eriyerek bir bütün oluyorlar.
“And we will never be alone again.”
Lose Yourself to Dance
Efsanevi prodüktör Pharrel Williams, şarkı için “80’li yıllarda gece yarısı Londra’da sokakta yürüyormuş gibi hissettiriyor.” yorumunu yaparken, vokalde dinleyene unutulmaz anlar yaşatıyor. Parça, bir dert anlatmaya çalışmaksızın sahneye fırlayıp dans etme duygusunu bünyede tetikliyor. Ne olursa olsun, özünde elektronik temelli bir albüm olduğu için vaat ettiği eğlenceyi hakkıyla yerine getiriyor.
“Everybody’s dancing on the floor.”
Touch
Şarkıya da ismini veren dokunuş ile kastedilen fiziksel bir dokunuştan çok duygusal bir dokunuş. Odalar ve kapılar derken de zihnindeki anıları kastediyor. Grup, kendileri gibi müzisyen olan Paul Williams’ın başrolünde yer aldığı “Phantom of the Paradise” filminden oldukça etkilendikleri için Williams’ın da söz yazımında ve vokalde yer almasına karar veriyor ve dokunuş böylece ortaya çıkıyor.
“Hold on, if love is the answer, you’re home.”
Get Lucky
Günbatımı eşliğinde; vokalde Pharrel Williams ve gitarda Nile Rodgers’ın eşlik ettiği “Get Lucky” için albümün imza işi desek yanlış olmaz. Dörtlünün yazıp seslendirdiği şarkı, aradan geçen yıllar boyunca Pharrel Williams’la o kadar özdeşleşti ki, sanki Daft Punk parçaya konuk oluyormuş gibi hissettirmeden edemiyor. Parça, hit olmaması için ortada hiçbir sebep yokmuşçasına kendine has garip bir özgüvene sahip. Kısa süre içerisinde klasikleşen parça, hiç şüphesiz grubun en ikonik şarkısı olarak anılıyor.
“We’re up all night to get lucky.”
Beyond
Paul Williams’ın da söz yazımına eşlik ettiği parça, bir filmin açılış müziği edasıyla büyük bir enstrümantel açılış yapıyor. Dünya ve hayallerin ötesinde, ruhun yolculuğunun aşk ve sevgiden geçtiğini az ve öz bir şekilde kelimelere döküyor. Anlamsız şeylerin ötesinde, hissetmemiz gereken güzel şeylerin olduğuna biz dinleyicileri inandırmayı amaçlıyor.
“The perfect song is framed with silence.”
Motherboard
Parçanın isminin; bilgisayarda tüm bileşenlerin birbirine bağlandığı, beyin işlevini gören motherboard (ana kart) olması, albümün adının Random Access Memories (RAM) olduğunu düşününce pek de şaşırtmıyor olsa gerek.
Fragments of Time
Discovery albümündeki Face To Face parçasını da seslendiren Todd Edwards, son seferliğine bir kez daha Daft Punk’a hizmet ediyor. Adeta eski güzel günlerden kalma tatlı bir anı misali Fragments of Time, albümün sonuna yaklaşırken bile dinleyene huzur dolu anlar yaşatmaya devam ediyor.
“I’ll just keep playing back these fragments of time.”
Doin’ It Right
Sahne ışığı altında özgürce dans edip kendinden geçmeyi, “Bırak üzerindeki gölgeler ışıkta kaybolsun.” şeklinde vurgulayan parça, aynı zamanda herkesi dans etmeye zorluyor. Albüm için kaydedilen son parça olma özelliğine sahip Doin’ It Right, müzisyen Panda Bear’ın eşsiz vokaline ev sahipliği yapıyor.
“Everybody will be dancing tonight.”
Contact
Ay’da yürüyen on birinci insan olan Eugene Andrew Cernan’ın Apollo 17 görevi sırasındaki NASA kaydından bölüm içeren parça, aynı zamanda ünlü gök bilimci Carl Sagan’ın bilimkurgu romanı Contact’den esinlenmiş gibi duruyor. Albümün son parçasında Ay’ın yüzeyine son kez ayak basan Cernan’ın vurgulanması, grup elemanlarının astronotvari kostümleri düşünüldüğünde parçaya birden anlam kazandırıyor.

Rüyalar, ayrılıklar, mutluluklar, hüzünler, acılar ve eğlenceler… Tüm parçaların birbirinden güzel olduğu albümlerin başında gelen Random Access Memories için Daft Punk’ın müzik dünyasına armağan ettiği bir veda albümü desek yanlış olmaz.
Her ne kadar dünyamızdan değillermiş gibi robotsu görünüme sahip olsalar da albüme kattıkları yoğun duygu ve ruh ile kasklarının altında gerçek zekanın ürünü iki müzik adamı olduğunu son bir kez daha bizlere hatırlatıyorlar.
Kaynakça
genius.com. “Daft Punk – Random Access Memories” Erişim: 28.02.2024, https://genius.com/albums/Daft-punk/Random-access-memories
pitchfork.com. “Random Access Memories” Erişim: 28.02.2024, https://pitchfork.com/reviews/albums/18028-daft-punk-random-access-memories/
wall.alphacoders.com. “Daft Punk – Random Access Memories” Erişim: 02.03.2024, https://wall.alphacoders.com/big.php?i=410892