Heykeller, resimler veya herhangi bir sanat eseri dinin aracı olabilir mi? Daha doğrusu kutsal sayılanın yerine geçebilir mi? Bu yazımızda Bizans İmparatorluğu‘nda ikonalara karşı başlatılan savaş ve buna karşı duran iki kadın, iki imparatoriçe Irene ve Theodora‘yı anlatacağız.

İkonoklazm (Tasvir Kırıcılık)
M.S. 313 yılında İmparator Konstantin, Hristiyanlığı devletin içinde bir güç olarak sayınca o döneme kadar gelmiş olan çok tanrılı din inancı da karşı konulamaz bir güçle sarsılmıştı. O tarihten sonra pagan inancına sahip olanlar cezalandırılıyor hatta katlediliyordu. Aradan geçen yüzyıllar içerisinde pagan inanışına ait tasvirler dönüşmüş ve artık Hristiyanlığa ait tasvirler haline gelmişti.
İsa, Meryem ve azizlerin tasvirleri kiliseler, manastırlar ve evlerde bulunuyor; halk onlara tapıyordu. Öyle ki sekizinci yüzyıla gelindiğinde İmparatorluk öyle zor durumlarla karşı karşıya kalmıştı ki halk artık kutsal saydığı kişilerden değil, onların resim ve heykellerinden medet ummaya başlamıştı. Halkın ikonalara karşı olan bu güven ve sadakati beraberinde bir ticari yol da ortaya çıkarmıştı: İkona yapıcılığı. Bu sayede büyük Bizans İmparatorluğu‘nun her yerinde ikona ticareti yapılıyor, zanaatkarlar da bu işten ciddi paralar kazanıyorlardı.
İkonoklazmın İlk Evresi
717 yılında tahta çıkan III. Leon ve yandaşları, kaybettikleri savaşların ve güçlerinin sebeplerini halkın putlara tapması olarak görmüştür. Araplara karşı kaybedilen savaşlar, saray içerisindeki çekişmeler ve kilise içerisindeki ayrışmalar, bu düşünceyi daha da güçlendirmiştir. Halkın tamamen putlara tapması, tanrıları İsa, annesi Meryem ve azizlerin onlara yardım etmesinin önünde bir engel oluşturmuştur. Daha sonra 726 yılında Ege bölgesinde bir yanardağın patlaması ve günümüz Beyoğlu bölgesinde yüksek şiddette deprem olmasının ardından III. Leon ve danışmanları bu olayları da putperestliğe yormuşlardır. Ayrıca o dönemde Araplarla olan savaşların kazanılması için ilahi güçlerin desteğine ihtiyaç duymuşlar ve bu desteği yalnızca ikona kırıcılığın kurumsallaştırılmasıyla gerçekleştirilebileceklerine inanmışlardır.
İkona kırıcılığın ilk aşaması III. Leon’un 730 yılında kilise önderlerine ikonaları yok etmeleri için emir vermesiyle başlamıştır. Ardından güçlü bir imparator askeri olan Basileus, sarayın bir kapısı üzerindeki İsa heykelini yıktırmış, bunu inançlarına karşı bir saygısızlık olarak gören halk da Basileus’u katletmiştir. Bunun üzerine III. Leon da bu katliama karışanlardan bazılarını ölüme mahkum ederek, İkonoklazm Dönemi‘nin ilk evresini kanlı bir şekilde başlatmıştır. (Bailly, Bizans Tarihi, 168)
İkonoklazmın İkinci Evresi
III. Leon ile beraber başlayan ikona kırıcılık, ilk evresinde çok şiddetli olmamasına karşın, III. Leon’un halefi ve oğlu V. Konstantinos, babasının emir verdiği ikona kırıcılığı daha keskin bir şekilde uygulatmaya başlamıştır. 757 yılında Hiereia (günümüzde İstanbul’daki Fenerbahçe)’da topladığı büyük konsil ile birlikte kesin bir kararname yayınlayarak, ikonalara tapmayı yasaklamıştır. Bu yasaklara uymayanları ise ölümle cezalandırmıştır. Birçok aziz ve keşişe ölüm cezası verilmiş, bunlardan en önemlisi de Genç Aziz Stephanos olmuştur.

Yasakların ardından Aya İrini Kilisesi‘ndeki ikonalar sökülmüş, yerine mozaik bir haç yerleştirilmiştir. Haç bu dönemde İsa’nın gücünün en etkili sembolü olarak görülmüştür. İkonoklast dönemde İsa, Meryem ve azizlerin tasvirleri yerine; haç, çiçek, mekân, at yarışları, hipodrom sahneleri, bahçe gibi çeşitli resimler yapılmış, heykellerdense tamamen uzak durulmuştur. Bu dönem her ne kadar sanatın önünde bir engel olsa da Bizans sanatı açısından farklı alanlarda gelişmeler de sağlamıştır.
İmparatoriçe Irene Dönemi ve Yasaklara Direniş
Askeri alanda oldukça büyük başarılar elde eden V. Konstantinos, Bizans İmparatorluğu’nu Araplara karşı güçlü bir konuma getirmiştir. 775 yılında onun ölümünün ardından tahta çıkan oğlu IV. Leon‘a çok daha güçlü bir imparatorluk bırakmıştır. IV. Leon beş yıllık bir iktidar sonucu öldükten sonra tahta daha çok küçük yaşta olan oğlu VI. Konstantinos çıkmış, bu sebeple de taht aslında IV. Leon’un eşi Irene‘nin olmuştur.

İmparatoriçe Irene, 45 yıldır süren ikonoklazmı sonlandırmaya karar vermiştir. İlk olarak 786 yılında Ekümenik (evrensel) bir toplantı düzenlemiş fakat bu toplantıda ikona kırıcılıktan yana olan din adamlarıyla şiddetli tartışmalar çıkınca bir karar alınamamıştır. Ardından 787 yılında Nikea‘da (İznik) konsili yeniden toplamış ve bu defa ikonoklazma karşı kesin bir savaş açılmıştır. Toplantıda ikonaların yeniden yapılması ve inşa edilmesi kararlaştırılmış, azizlerin ikonaları ve kutsal emanetlerin olmadığı hiçbir yere kilise inşa edilemeyeceği kararı verilmiş, buna benzer maddelerin bulunduğu yirmi bir adet kanon (yasa, yönetmelik) yayınlanmıştır. İkona ululayıcılarının asıl savunduğu: Tanrı’nın Oğlu’nun insan şeklinde beden almasının, İsa’nın dünyada görüldüğü şekilde tasvir edilebileceğine izin verdiği şeklindedir. (Herrin, Bizans, 166).
İkona kırıcılığa karşı başlatılan bu savaş en çok da İmparatoriçe Irene’ye yaramıştır. Elindeki gücün gitgide büyümesini sağlayan bu hareket, kendisine imparatorluğu daha kolay yönetme gücünü de vermiştir. Oğlu çok küçük yaşta olduğu için tahtı yöneten Irene, oğlu VI. Konstantinos büyüyüp yönetimi ele geçirince, oğlunun gözlerini doğurduğu erguvan renkli odada kör ettirmiştir. 797 yılından 802 yılına kadar oğlunun yerine geçmiş ve başka imparatorluklarla anlaşmalar yaparak Bizans’a hükmetmiştir.
İmparatoriçe Theodora Dönemi ve İkonoklazmın Tamamen Ortadan Kaldırılması
815 yılında tahta çıkan V. Leon, ikonoklazm dönemini yeniden başlatmış, bunu II. Mihail ve Thephilos dönemleri izlemiştir. Fakat 829 yılında tahta çıkan Thephilos’un 842 yılındaki ölümünden sonra taht oğlu III. Mihail’e kalmış fakat III. Mihail’in çok küçük olması sebebiyle yönetim annesi Theodora‘nın eline geçmiştir. Theodora da aynı Irene gibi derhal ikona kırıcılara karşı bir tutum sergilemiş ve ikonaların tekrardan ululanmasını sağlamıştır.
Bizanslılar 730 ile 843 yılları arasında İslami fetihlerin yaratmış olduğu tehdit ve imparatorluğun yitirilmesi korkusunun karşısında kutsal tasvirlere karşı çıkmışlardır. Bu süreçte yeniden kazanılan güç sonucunda ilki 787 yılında Irene, ikincisi 843 yılında Theodora sayesinde ikonalar Bizans hayatında yeniden doğmuştur. Bu süreçten sonra ikonalara karşı küçük hareketlenmeler olsa da V. Konstantinos ve V. Leon Dönemlerindeki kadar büyümemiş ve hemen unutulmuştur. Bu dönemlere ilişkin pek fazla kanıtlı belge yoktur; bunun sebebi de yaşanılan bu karmaşalar ve alınan her kararda karşı çıkılan düşünceye ait kaynakların yok edilmiş olmasıdır.

Bir imparatorluğun, geçmiş yıllardan beri süregelen sanatının bu kadar uzun yıllar boyunca yasaklanması, sanat alanında yeni gelişmeler kaydedilmesine olanak sağlamış olsa da sanat eserlerine karşı yapılanlar, yerine koyulamayacak kadar büyük etkilere yol açmıştır. İki kadının, iki imparatoriçenin -her ne kadar ikonalar için olmasa da- böylesine bir inanışı ve sanatı geri getirmesi, tarihte kadınların ne denli güçlü olabildiklerini ve değerlere ne kadar önem verdiklerini göstermektedir. Sonuçta savaşın olduğu her yerde atılan tek bir adım da güç ve iktidar için değil midir?
Kaynakça
- Gombrich, Ernst. Sanatın Öyküsü, Çev. Erol Erduran – Ömer Erduran, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2004.
- Herrin, Judith. Bizans, Bir Ortaçağ İmparatorluğunun Şaşırtıcı Yaşamı, Çev. Uygur Kocabaşoğlu, İstanbul: İletişim Yayınları, 2020.
- Bailly, Auguste. Bizans Tarihi, Çev. Haluk Şaman, 1001 Temel Eser, İstanbul: Tercüman, 2005.
- Gregory, Timothy, E. Bizans Tarihi, Çev. Esra Ermert, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2020.