7 Maddede Haruki Murakami

Editör:
Sinem Aykın

Dünya edebiyatı yazarları arasında en üretken isimlerden olan Haruki Murakami, Japon edebiyatında sevilen kalemlerin başında geliyor. Alternatif Nobel Ödülü adaylığının yanında birden fazla ödüle layık görülmüş yazarı elli dile çevrilmiş eserleri sayesinde çokça okuyor ve seviyoruz. Eserlerinde sürrealizm ve postmodernizm etkilerini sıklıkla gördüğümüz Haruki Murakami için yapılacak onca övgünün arasında sıralama yapmak bile zorken yazarı tanıtmak da bir hayli zor. Bu yüzden onun yazın anlamında görüşlerini, anlatmak istediklerini ve bu yolla hislerini anlamak adına eserlerini çıkış yıllarına göre sıralayarak inceledim. Keyifli okumalar!

1. Rüzgârın Şarkısını Dinle (1979)

İlk romanıyla, En İyi İlk Roman Ödülü olan Gunzo ödülünü alarak nasıl devam edeceğini daha baştan belirleyen Murakami, Rüzgârın Şarkısını Dinle‘yi büyük bir ilhamla yazmaya başlamış. Gençlik yıllarında yazdığı bu kitabının çevirisine ise çok uzun yıllar sonra müsaade etmiş. Anlatış tarzını her okuyuşumda Salinger‘e benzettiğim, tıpkı japonca çevirisini de kendi yaptığı Çavdar Tarlasında Çocuklar eserinde olduğu gibi bu hikâyede Murakami, kendi yaşamından esinlenmiş olma ihtimali yüksek ki tam da gençlik yıllarında yakın dostlukları, aşkları, beklenmeyen tesadüfleri kendi üslubunu başlattığı bir çizgide, sonra sonra oluşacak o Murakami havasında anlatıyor. Basit bir kurguyla ancak ana karakterle senli benli olacak kadar kendinizi yakın bulduğunuz bir etki bırakıyor. Herkesin kendinden bir parçayı kolaylıkla bulacağı kitapla beraber, Murakami ile yaz tatilini ailesinin yanında geçiren o genç oluyorsunuz çünkü diğer eserlerinde de sürdürdüğü ve alışılan hikâye anlatımlarından önemli bir fark olarak kitapta karakterlerin isimleri yok.

”İşte ben yazarken, o yaz öğleden sonrasını ve ağaçlarla çevrili tümülüs mezarı getiriyorum aklıma. Ve şöyle düşünüyorum: Ağustosböcekleri,kurbağalar, örümcekler, yaz çimenleri ve rüzgâr hakkında bir şeyler yazmak ne kadar harika olur.” (s.31)

2. Yaban Koyununun İzinde (1982)

Ödüllerle başlangıç yapan yazarın ikinci deneyimi ve yine ödüllü kitabı Yaban Koyununun İzinde, Yeni Yazarlar Noma Edebiyat Ödülü‘ne sahip. Murakami‘nin postmodern havasını güçle estirdiği kitabında bir dedektif öyküsü karşımıza çıkıyor. Hikâye anlatısı tercihi olarak Murakami tarzının başlarda daha fazla diyalog içerdiğini bu kitapta daha iyi anlıyoruz. Kendi ülkesindeki belli başlı sorunlara eleştirel yaklaşırken bilinmedik bir tavırla işaretli bir koyunu aramanın peşine düşüyor ana karakter. Aslına bakınca siyasi bir eleştirinin içinde kendimizi bulacağımız kitapta arayışı, sorgulamayı ve merak ettiğinin peşinden özgürce gidebilme güdüsünü dolu dolu yaşıyorsunuz. Kendi bakış açısıyla yansıttığı karakterin yoğun ve karmaşık kent hayatından, monotonluktan nasıl çıkmak istediğini bazen doğaüstü rollere bürünerek gerçeklikten uzaklaştığını görüyorsunuz.

”Upuzun, sonu gelmeyen bir çıkmaz sokak, belki de tam da budur onun
söylemek istediği.” (s.14)

3. İmkânsızın Şarkısı (1987)

Dünya edebiyatında sağlam bir yer edinmesinde büyük önemi olan, on altı dile çevrilen kitabı İmkânsızın Şarkısı‘yla yazar, arkadaşlıklardan aşka uzanan bir hikayeyle karşımıza çıkıyor. Onu dünyaya tanıtan kitapta Murakami, gelenekselden uzaklaşıp Japon edebiyatına aykırı bir üslupla ana karakterin anılarına dönüşünü duygusal bağlamlarda ince ince işliyor. Bu duygular çoğu zaman hayattan kopma hislerine kadar ileri giderken aslında vurgulanmak istenen durumlardan biri olarak dikkat çekiyor.

Bir çıkmazdan kurtulma yolu nedir? İstemediğiniz ama değiştiremediğiniz bir şey oldu mu hiç hayatınızda? Bunlara çok yakın durumlar yaşadığınızda ne yapmanız gerektiğini bilemediğinizi de hatırlamış olmalısınız. Kitabın akıcı anlatımında kendinizi karakterlerin buhranlarında, vazgeçişlerinde, devam edişlerinde buluyorsunuz aniden. Murakami anlatımının en belirgin özelliklerinden biri olan bu harfiyen aktarılan anlar, hayatınızın bir yerlerinden tanıdık geliyor. Duygulardan arzulara, benliklerden dürtülere kadar belirgin kişilik özellikleri yazarı derin psikolojik tahlilleriyle trajik olaylar da barındırıyor.

”Umudu yitirmeden, düğüm olmuş iplerin tek tek çözülmesi gerek. Gerçi durum umutsuz gibi görünebilir, ama mutlaka ipin ucunun yakalanacağı bir an gelecektir. Karanlıkta kalınca, sabırla, gözlerin karanlığa alışmasını beklemek gerek.” (s.64)

4. Uyku (1992)

Adeta bir günlük gibi notlarla ilerleyen kitapta Murakami, hiç uyuyamamanın vermiş olduğu huzursuzluğu gerçekçi bir deneyimle bir kadının dilinden anlatıyor. Murakami dilinin en büyük özelliklerinden biri olan, olağan bir hikâye gibi algılanan her anlatının ardında aslında imgelerle örülü bir bütünlüğe ait olduğunu en net haliyle anladığımız eseri diyebilirim bu kitap için. Bir rüya sonucu uykusuz geceleri başlıyor karakterin ve hikâyesi başlarken farklı bir havaya sokuyor sizi.

Uyku eksikliğine rağmen uyku ihtiyacı hissetmemesi ona öyle normal geliyor ki monoton sayılabilecek hayatında aslında her şey aynı tekdüzelikte devam ederken o, kendinde büyük bir değişim yaşıyor. Yıllardır yapmadığı eski alışkanlıklarına dönerken okumaktan keyif aldığı kitapları yeniden okumaya başlıyor.

”Güçlü bir rüzgar esecek olsa, bedenim havalanıp dünyanın en uç noktasına kadar gidiverir herhalde, diye düşünüyordum.” (s.11)

5. Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında (1992)

Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında, yazarın, okurken bilincimin bulanık etkisi altında farkında olmadan kendi hayatıma evirerek rüyasını gördüğüm kitabı. Daha önce deneyimlemediğimiz şeyleri rüyamızda göremeyişimizin temel kabulü saydığımız Freud teorilerinin aksine edebiyatın insan hayatını nasıl da etkilediğini görüyoruz aslında bir bakıma. Bu kitabın bazı sahneleri gelip zihnime öyle yerleşmiş ki adeta reel dünyada yaşayıp deneyimlediğim birer anı gibi rüyaya dönüşmüş.

Okurken kendinizi yazdığı kişinin psikolojisine dahil bulmak ilginç gelse de bu Haruki Murakami için artık alışılmış etkilerden biri oluyor. Başka başka mekanlardan geçerek bir aşkı arayan bir isme sahip ana karakter Hacime, hayatının sonunda kendini ve en önemlisi seçimlerini sorgularken buluyor. Çocukluğundan gençliğine uzanan aşkın izini süren karakterin aşık olduğu kişiyle uyumunu cinsellik üzerinden aktarıyor. Yine de yıllar sonrasında arayıp bulduğu sevdasında bıraktığı hiçbir şeyin aynı olmadığını bugüne gelerek akılda kalmış sorularla açığa çıkıyor.

“İnsanlar bir bir kayıplara karışıyor. Bazı şeyler bıçakla kesilmiş gibi ortadan kayboluyor. Kalanlar yavaşça sisin içinde yok oluyor. Geriye sadece bir çöl kalıyor.” (s.72)

6. Sahilde Kafka (2002)

New York Times En İyi On Roman içinde yer edinmiş roman Sahilde Kafka, sizi gerçeklik tabirini alt üst ederek bambaşka bir dünyaya götürüyor. Hikâyenin içinde gizlenmiş başka başka anlatımların mevcut olduğu eserde asıl olan hikâye Murakami’nin aktardığı senaryoda belli oluyor.

Japonya’daki şehirlerden birine yolculuk ettiğimiz hikayede genç karakter Kafka, evinden tam da planladığı şekilde kaçıyor ve macerası başlıyor. Bir kehanet üzerine kurulu bu terk edişle başka bir karakterin de olaya dahil olması öyküleri birleştiriyor. Diğer iki karakterin de ortak kehaneti paylaştığı bir yolculukta Kafka, başlarken hiç tahmin edemediği kadar fantastik karşılaşmalar yaşıyor. Gerçeküstü özelliklere sahip kedilerle ve taşlarla konuşabilen yol arkadaşı gibi daha önce benzerine rastlamadığımız olay ve durumlar ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu eseri daha iyi anlamak için ise Doğu mistisizmi fikrine aşina olmakta fayda var.

”Yıldırım yüklü o devasa bulut, şehrin üzerinden yavaşça geçerken, sanki gecikmiş bir adaleti yerine getirir gibi birbiri ardına yıldırımlar savurduktan sonra, doğu taraflarında uzaklaştıkça sesi iyice cılızlaşacak kadar güçsüzleşti. Ardından yağmur da dinince ortalığı tuhaf bir sessizlik kapladı. ”(s.544)

Okurken dinlemek isterseniz eğer kitapla ilgili şarkıların listesini aşağıda bulabilirsiniz:
Kafka on the Shore – Murakami’s Book’s Song

7. Bir Kediyi Terk Etmek – Babam Hakkında (2022)

En kişisel anlatısı olarak sunulan kitap benim de yazarın okuduğum en yeni kitabı. Babasına vedası olarak anlatmak istediklerini aynı zamanda sahile bırakılan bir kedi ile benzer bir kurguda okuyucuya aktarıyor. Geçmişine dair izleri görmek ve yeniden yaşamak, anılarını canlandırmak için adeta hayatını yeni baştan yazıyor. Babasının çocukluk anılarından birini ve belki en duygu yüklüsünü, terk edilmesini, kendi zihninde canlandırdığı kadarıyla sahilde bir kediyi bırakarak kendi içinde tekrar yaşıyor.

Hemen her eserinde tadını aldığımız gerçeküstücülük fikrinin yanında büyülü gerçeklik barındırmayacak kadar sade bir anlatımla derin bir sezgiyi işliyor. Babasının katıldığı savaş anılarından, ailesiyle olan ilişkisine kadar onda bıraktığı izleri satırlar arasına yerleştiriyor. Kitabın en okunabilir tarafıysa, Haruki Murakami meraklıları için yazarın en güncel ve en kişisel kalemi olmasından kaynaklanıyor.

“Ve bu cümleleri yazdıkça, yazdıktan sonra okuyunca tuhaf bir şekilde saydamlaştıkça hissediyorum. Elimi havaya baktığımda karşı taraftan belli belirsiz bir şekilde saydamlaştığımı hissedecek kadar.” (s.93)


Kaynakça:

  1. Haruki Murakami. Doğan Kitap. Web. 18.11.2024
  2. Murakami, Haruki. Rüzgarın Şarkısını Dinle. İstanbul: Doğan Kitap Yayınevi, 2020.
  3. Murakami, Haruki. Babam HakkındaBir Kediyi Terk Etmek. İstanbul: Doğan Kitap Yayınevi, 2022.
  4. Murakami, Haruki. Sahilde Kafka. İstanbul: Doğan Kitap Yayınevi, 2020.
  5. Murakami, Haruki. İmkansızın Şarkısı. İstanbul: Doğan Kitap Yayınevi, 2015.
  6. Murakami, Haruki. Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında. İstanbul: Doğan Kitap Yayınevi, 2010.
  7. Murakami, Haruki. Uyku. İstanbul: Doğan Kitap Yayınevi, 2011.
  8. Murakami, Haruki. Yaban Koyununun İzinde. İstanbul: Doğan Kitap Yayınevi, 2012.
Özge Nur Botan
Özge Nur Botan
İstanbul Üniversitesi (1453)- Philosophy& Literature (Felsefe - Türk Dili ve Edebiyatı) "Verba volant, scripta manent."(Söz uçar,yazı kalır.)

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Editor Picks