Irvin D. Yalom, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından 1931’de Washington’da dünyaya gözlerini açıyor. Aslında Amerikalı değil, Rusya’nın Polonya sınırı yakınlarındaki bir köyden ABD’ye göç eden bir ailenin çocuğu. O yaşlardaki birçok genç ya tıp fakültesine gidiyor ya da babasının yanında iş hayatına atılıyor. Yalom da kendisini Dostoyevski ve Tolstoy’a yaklaştıracağını düşünerek tıp fakültesine gidiyor. Uzmanlık alanını psikiyatri seçmesiyle de bugün birçok ruh sağlığı çalışanının ve ruh sağlığı alanındaki öğrencilerin öğretmen kabul ettiği Yalom’un terapist kimliği doğuyor.
Yalom, günümüzde Standford Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri bölümünde emeritus profesör olarak yer alıyor. Palo Alto’da ve San Francisco’da muayenehanelerinde yarı zamanlı olarak çalışmaya devam ediyor.
1. Varoluşçu Psikoterapi – Yaşamdaki Dört Kaygı
Ölüm, özgürlük, yalıtım (yalnızlık) ve anlamsızlık, Yalom’a göre hayatta baş etmekte zorlandığımız problemlerin kaynağını oluşturuyor.
Ölüm korkusu bedenlerimizde yaşanmamış hayatlarla ölme korkusudur. İnsanlar ölüm korkusuyla baş etmek için çeşitli yollar ararlar. Örneğin üreme, temelde bir ölümsüzlük projesidir. İnsan kendinden geriye somut bir parça bırakır ve varlığını kanıtlamaya çalışır. Aynı zamanda intihar da ölüm korkusuyla baş etme yöntemidir. İlk bakışta saçma görünen bu önermeyi Yalom, insanın korkunç bir sonu beklemek yerine kontrolü eline alıp kendi sonunu yazması şeklinde yorumluyor.
Özgürlüğün nasıl bir yaşam kaygısı olabileceği kafa karıştırıcı görünebilir. Nitekim insanların yaptığı birçok eylem özgürlüğü elde edebilmek adına düzenlenmiş görünüyor. Yalom’a göre özgürlük, sadece başarılarının değil başarısızlıklarının da sorumluluğunu almaktır. İnsanlar özgürlükle birlikte bir seçim problemiyle karşılaşırlar. Neyi yapmak istediğine karar verme, sorumluluğu başkalarına yıkmama, hayatta kurban rolünden çıkma gibi gereklilikler özgürlüğü de baş edilmesi gereken bir kaygı biçimine sokuyor.
İlginizi çektiyse Erich Fromm’un “Özgürlükten Kaçış” kavramına göz atabilirsiniz.
Yalıtım denen şey ise yalnızlığı ifade ediyor. Yalom üç tip yalıtımdan söz ediyor: kişiler arası, kişinin kendi içinde ve varoluşsal. Kişiler arası yalnızlık ve kişinin kendi içinde yaşadığı yalnızlık ne kadar önemli olsa da Yalom, varoluşsal yalnızlığa odaklanmıştır.
Varoluşsal yalnızlık kişinin kendi payına düşen yalnızlıkla baş etmesini gerektirir. Geri kalan kısımda ise insan varoluşsal yalnızlığını başkalarıyla ilişki içine girerek hafifletir. Yalom insan ilişkilerinin ve sevginin gücünü sık sık vurgular. Yalıtım yüzde yüz yok edilemez ve insan bir parça yalnızlığı kabul etmedikçe bu hafiflemeyi yaşayamaz.
Son olarak anlamsızlık ise hayatın anlamı ile ilgili bir kaygıdır. İnsanlar zaman zaman “Hayatın anlamı nedir? Neden yaşıyorum? Eğer bir gün öleceksek tüm bu yaşananların ne anlamı var?” gibi sorularla boğuşur. İşte bu sorular Yalom’a göre yaşamdaki anlamsızlık kaygısından kaynaklanıyor.
2. Nihai Kaygı : Ölüm Kaygısı
İnsanlar ölümün başkaları için olduğuna ve kendisine hiç uğramayacağına inanma eğilimindedirler. Yalom ilerlemek, başarılı olmak, maddi zenginliğe kavuşmak, geride ölümsüz eserler bırakmak gibi amaçların ölüm korkusunu perdelemek, hafifletmek için olduğunu söylüyor. Ancak ölüm kaygısıyla baş etmek bu kadar basit görünmüyor. Bazen ölümden kurtulmak için yaşamayı reddeden bir yaşam tarzı benimsendiği görülüyor. Bir diğer deyişle insan her türlü değişimi ve gelişimi reddediyor.
Yalom’un karmaşık olan insanlar mı yoksa ölümün kendisi mi? sorusunu derinlemesine ele aldığı kitaplardan birisi de “Güneşe Bakmak“. Bu kitabında ölümle yüzleşmek ne kadar korkutucu gelse de hayattan doyum almanın bir ön koşulu olduğunu anlatıyor. Ölüm belki olabilecek bir şey değil, insanlar her ne kadar ölümün kendilerine hiç uğramayacağını düşünseler de dünyaya gelen herkesi bekleyen bir son olduğu aşikar. Alınan her nefesten keyif almak, her anın değerini fark etmek için ölümle yüzleşmek gerekiyor. “Ölümle yüzleşmek anksiyete doğurur ama aynı zamanda hayatı zenginleştirecek bir potansiyel de taşır.” Yalom aynı zamanda bu kitabında ölüme yaklaşmış biriyle nasıl bağlantı kurulabileceğini de anlatıyor.
“Ölmek hayatın yalnız yapılan tek olayıdır.”
Ölümün doğası ile ilgili güzel bir bölüm izlemek isteyenler için: Friends 1. Sezon 8. Bölüm
3. Romantik Bir Beyefendi
Dolunay’ın Türküsü’nde yazıldığı gibi: “Yaşım yirmi altı / Sana kırk yıldır aşığım.” Yalom tarafından yazıldı denilse şaşırılmayacak satırlar…
Irvin D. Yalom hayatta olan dev terapistlerden biri ve birçok insana ilham olmaya devam ediyor. Ancak gençliğini günümüzde yaşamış olmasını dileyebilirsiniz çünkü kadınların rüyalarını süsleyen ince fikirli romantik erkek imajına sahip. Eşi Marilyn’in rüyalarını süslemekle kalmadığını söylemek yanlış olmaz. Varoluşçu Psikoterapi kitabını eşine ithaf ediyor: “Marilyn’e, her şey için. Yine psikoterapi kitaplarından Günübirlik Hayatlar’ı da… “Eşim Marilyn’e… Birlikte geçen altmış yıl bana az geliyor.” Bu cümleyi okuyup “Ah ne tatlı!” demeyecek kişi sayısı çok azdır. Genç erkekler de bu satırların sahibini rol model alabilirler.
4. Çok Okunan Bir Yazar
Yalom’un yazar olması terapistliğinin çok öncesine dayanıyor. Yoksul bir mahallede büyüyen Yalom’un tek avuntusu kitaplar. Yazı aşkı da çocuk yaşında kitaplarla birlikte kalbine taht kuruyor. Özellikle kurgu eserleri seven Yalom roman yazmanın bir insanın yapabileceği en iyi şey olduğunu düşünüyor.
Psikoterapinin Teori ve Pratiği adlı ders kitabı tüm dünyada yüz binler satarken, Varoluşçu Psikoterapi adlı kitabı üzerine üniversitede ders açıldığı biliniyor. Ruh sağlığı alanında çalışmayan okurları için terapi öykülerini bir araya getirdiği kitapları da oldukça çok okunuyor. Örneğin Aşkın Celladı New York Times’ın çok satanlar listesine girmeyi başaran kitaplar arasında. Son kitabı ise “Kendim Olmak” isimli bir otobiyografi.
Kendim Olmak kitabının gerçekten bir son olduğunu, artık kitap yazmayı düşünmediğini ifade ediyor. Yazmaktan çok keyif aldığı için hikâyeler yazmaya devam edeceğini ancak bunları bir araya getirme gibi bir düşüncesi olmadığını açıklıyor.
5. İyi Bir Terapist
Yalom, varoluşçu yaklaşımının yanı sıra her hastanın benzersiz bir hikâyesi olduğuna bu nedenle her hastaya farklı bir terapi uygulanması gerektiğine inanan bir psikiyatr. Ona göre terapi varoluşçu yaklaşımdan çok daha fazlası çünkü varoluşçu terapinin işe yaradığı hastalar olabileceği gibi işe yaramayan hastaların da olabileceğinin farkında. Hasta ve terapist arasındaki ilişkiye Carl Rogers gibi çok önem veriyor. Samimiyet ve içtenliğin terapide gerçek ilişkiler kurabilmenin anahtarı olduğuna inanıyor. Özellikle Covid-19 salgınından sonra hayatımıza daha belirgin bir şekilde giren online terapiye bakışı ise şu şekilde: Yakın ilişkilerin doğasını vurguladığı kendi terapi anlayışına uymuyor ancak online terapiden yararlanan insanların varlığını kabul ediyor.
Yalom, psikoterapi öykülerini bir araya getirdiği kitaplarında nasıl bir terapist kimliğine sahip olduğunu da aktarıyor. Karşısındakini anlama çabası satırlara yansıyor ve kendinizi terapi odasında bir izleyici olarak görmeye başlıyor ve yeri geliyor Yalom’un karşısındaki koltukta siz oturuyorsunuz. Yalom’un bu yazma çabası kendini terapi odasında bulamayanlar için yol gösterici nitelikte. Kitapları insana kendini anlama, kendine yardım etme, başkasından yardım isteme ve terapiye adım atma konusunda yol gösteriyor.
6. Mutlu Yaşam Rehberi
“Pişmanlık duymadan yaşamak” felsefesini heybesinde taşıyan Yalom, mutlu yaşam rehberi isimli bir kitap yazmıyor ancak varoluşuyla kendisi bir rehber haline geliyor. Olaylara, deneyimlere, sorunlara sunduğu farklı bakış açılarıyla mutlu bir yaşamın nasıl sürüleceğine dair -görmek isteyene- küçük mesajlar bırakıyor.
“Şimdi yeni pişmanlıklar duymadan nasıl yaşayabilirsin? Hayatını değiştirmek için ne yapman gerekir?”
Kaynakça
Yalom, I. D. (2001). Varoluşçu psikoterapi. Kabalcı Yayınevi.
Yalom, I. D. (2021). Güneşe bakmak ölümle yüzleşmek. Pegasus Yayınları.
Yalom, I. D. (2014). Nietzsche ağladığında. Ayrıntı Yayınları.