Albert Camus çoğumuzun Yabancı ile tanıdığı, onun dışında da birçok romanı, denemesi ve oyun metni olan Fransız bir absürdistti. Birinci Dünya Savaşı’ndan hemen önce Cezayir’de işçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Camus, yirmi iki yaşında ilk deneme koleksiyonunu olan Tersi ve Yüzü’nün yayımlanmasından bir yıl sonra Fransa’ya taşındı; burada edebi, felsefi ve siyasi alanda öne çıkan isimlerden biri oldu. Bu yazımızda neden Albert Camus gibi birçok farklı yüzü ve yeteneği olan bir yazarın eserlerini okumanız gerektiğini 6 maddeyle özetledik.
1. Yazı Dili
Albert Camus, Fransızların kullanmasına alışık olduğumuz ağdalı dilden ve karmaşık cümlelerden çok uzak bir dil tercih eder. Cümleyi uzatmaz, ne demek istiyorsa sadece onu yazar. Sembolik anlatım kullanmaz. Lafı dolandırma veya ikinci anlamlar yoktur. Bu sayede okunması basittir, Camus’nün yazdığı her şeyi anlayabiliriz. Yine de bu, eserlerinin tek boyutlu ve bir çırpıda okunabilir olduğu anlamına gelmez. Eserlerini, özellikle denemelerini, her okuduğunuzda farklı yorumlayacağınıza eminiz. Bunun sebebi dilinin açıklığı ve sadeliğidir. Bu anlatım, okuyucunun metindeki boşlukları kendisinin doldurmasına olanak sağlar. Hayatın gitgide karmaşıklaştığı şu sıralarda Camus’nün net ve öz anlatımının herkese iyi geleceğini düşünüyoruz.
2. Felsefeye Giriş Olarak Camus

Felsefenin bazı sorularının bayat ve günümüzle ilgisiz olarak görüldüğünü bir gerçek. Bu yüzden felsefe okumak, karışık ve göz korkutucu gözükebilir. Belki de felsefe mezunu olduğundan Camus de bunu fark etmiştir. Zaten en bilindik deneme koleksiyonu olan Sisifos Söyleni’ye de “Gerçekten önemli olan bir tek felsefe sorunu vardır, intihar.” diye başlar. Bu soru herkes tarafından erişilebilir bir sorudur çünkü herkesin var olmakla ilgili deneyimi kesinlikle vardır. Felsefenin diğer soruları kadar soyut bir soru değildir.
Camus’nün Fransa’da tanıştığı ve yakınlaştığı arkadaşları, varoluşsal filozof Jean-Paul Sartre ile feminist filozof Simone de Beauvoir’dır. Bu tanışıklık absürdizmle varoluşçuluğun aynı akımmış gibi anılmasına da sebep olmuştur. Bu üç arkadaş nihilizm akımından ve Dostoyevski ile Nietzche gibi isimlerden etkilenmişlerdir. Bundan dolayı bugün konuştuğumuz hemen hemen her akım hakkında yazmış olan yazarımızın çalışmaları, felsefenin kavramlarını anlamaya çalışırken yeni başlayanlara yardımcı olacaktır. Bundan dolayı felsefeye daha basit, anlaşılır ve güncel bir giriş için Camus okumanız gerektiğini düşünüyoruz.
3. Hayata Bakış Açısı

Tersi ve Yüzü, Yaz, Düğün, Sisifos Söyleni, Başkaldıran İnsan; Camus’nün başlıca deneme koleksiyonlarının adıdır. Bu maddemiz Camus’nün neden sadece romanlarını değil denemelerini de okumamız gerektiğiyle alakalıdır.
İlk denemelerinden olan Düğün‘ü okurken doğanın güzelliğinin ona yaşama sevinci verdiğini fark eden, yeni mezun genç Albert’in ağzından Cezayir’in tasvirlerini dinleyebilirsiniz. Sisifos Söyleni’de ise yaşamı, ölümü, saçmayı mitolojik figür Sisifos üzerinden anlatır. Sisifos bir kayayı bir dağın tepesine çıkarmakla cezalandırılmıştır, tek sorun bu kayanın zirveye ulaştığı gibi tepeden aşağı yuvarlanmasıdır. Camus bunu olumsuz bir şey olarak yorumlamaz, der ki: “Tepelere doğru tek başına didinmek bile bir insan yüreğini doldurmaya yeter. Sisifos’u mutlu olarak tasarlamak gerekir.” Biz de herkesin Camus’nün hayata dair bu alışılagelmedik pozitif bakış açısını okuması gerektiğini düşünüyoruz.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Combat gazetesinin aktif editörlüğünü yaparken Fransızlar için önemli politik figürlerden biri haline gelen sevgili yazarımızın savaş esnasındaki düşünceleriyle beraber savaşın etrafında her ne varsa nasıl mahvettiğini öğrenmek için Bir Alman Dosta Mektuplar’ı okumalısınız.
4. İçimizden Karakterler
Az sayıda romanı olmasına rağmen Albert Camus, başta Yabancı‘nın Meursault‘su olmak üzere edebiyat tarihinde iz bırakan karakterler yazmıştır. Soğuk Meursault dışında onunla taban tabana zıt, sevecen bir karakteri daha vardır: Jean-Baptiste. Bu iki karakterin ortak olduğu tek özellik aslında ikisinde de kendimizden bir şey görüyor oluşumuz. Her iki karakter de kafamızın içindeki seslerden biri gibi. Peki bu denli karmaşık karakterleri nasıl yazmış olabilir? Gözlemci bir kişiliği olan Camus, kendi kendine düşünürken yaptığı tespitleri kitaplarını yazarken kullanmıştır. Her romanı karakter analizi gibidir; hikayeler sıradan olsa da bu analizler olağanüstüdür. Onun başarısı kendisinden bu kadar farklı karakterler yazarken dahi hepsinin ruhunun derinliklerini bilmesidir. Eserleri bizi bu yüzden derinden etkiler.
5. Tiyatro
Camus’nün oyun yazdığı ve aslında tiyatroyu da çok sevdiği genelde bilinmez. Zaten çok da yazmamıştır, çoğunu romanlardan uyarlamıştır. Cezayir’de İşçi Tiyatrosu için oyunlar yazmış, uyarlamış, yönetmiş ve rollerde yer almış; Fransa’ya geldiğinde de tiyatroyla ilgilenmeye devam etmiştir. Caligula gibi bilindik hikayeleri sahneye burada uyarlamıştır.
Neden tiyatro yaptığını anlattığı bir yazısında “Tiyatro, beni soyut kalmaktan kurtarıyor. (…) Yapıtın sahne ışıkları, kumaşlar ve dekorlar ile canlanmasını seviyorum. Birisi, iyi bir yönetmen olmak için sahnenin ağırlığını kollarımızda hissetmemiz gerektiğini söylemişti; bunun sanat için önemli bir kural olduğunu düşünüyorum.” diye yazarak neden tiyatronun üstüne bu kadar düştüğünü anlatmıştır. Tiyatronun en yüksek ve en evrensel edebi tür olduğuna inanmıştır. Ayrıca, yine onun sözleriyle tiyatro, onun mutlu olduğu tek yerdir ve istese de onsuz yapamaz.
6. Camus ve Dostoyevski
Bu maddemiz Rus Edebiyatı okurları için! Yapıtlarında Dostoyevski etkilerini ve hayranlığını açıkça gördüğümüz Camus, Dostoyevski’nin dört büyük romanından olan Cinler’i tiyatroya uyarlamakla kalmayıp kitabın ana karakterlerinden birinin karakter analizine Sisifos Söyleni’de yer veriyor. Yine Sisifos Söyleni’de Dostoyevski için “Düşüncenin oyunlarının bir insan yaşamında doğurabileceği sonuçları inceler, sanatçılığı da buradadır.” diye yazar, onu yüceltir.
Kaynakça
www.authorscalendar.info “Albert Camus” web
www.litpriest.com “Albert Camus” web
www.plato.stanford.edu “Existentialism” web
Camus, Albert. Sisifos Söyleni. İstanbul: Can, 2021.
www.howlround.com “Why I Work In Theatre” web