Carl Gustav Jung, kendini insan ruhunu derinlemesine incelemeye adamış İsviçreli bir bilim insanıdır. Yaşadığı süre boyunca psikolojiye benzersiz katkılarda bulunmuş ve birçok paradigmaya yeni bir perspektif sunmuştur. Döneminin isimlerinden bazı noktalarda ayrılmış ve kendi düşünce ekolü olan analitik psikoloji kurmuştur. Bu yazıda 5 madde ile C.G. Jung’un hayatı, kariyeri, psikolojideki yeri, düşünce ve fikirlerine gelin yakından bakalım.
1. Erken Yaşam & Kariyer

İsviçre’nin Kesswil kentinde, 26 Temmuz 1875’te devrim niteliğinde bir zihin doğdu: Carl Gustav Jung (Heyl, 2023). Jung, ilk yıllarında İsviçre kırsalında yaşamış ve insan ruhunu ömür boyu keşfetme yolculuğunun temellerini bu pastoral ortamda atmıştır. Babası Paul Jung’un teolojik geçmişi ve annesi Emilie Preiswerk’ın spiritüalizme olan ilgisi, Jung’u etkileyen diğer unsurlardır (Heyl, 2023). Dört çocuktan ikincisi olan Jung’un erkek ve kız kardeşleriyle olan etkileşimi, sosyal ve duygusal zekasının gelişmesine katkıda bulunmuştur. Ruhsal, mistik, teolojik, ezoterik ve manevi konularla çocuklukta karşılaşması; insan ruhunun gizemleri ve insan bilincinin daha derin boyutlarına giden entelektüel bir yolculuğa zemin hazırlamıştır.
Kariyer yolunda ilerleyen Jung’un yolculuğu onu Tıp okuduğu Basel Üniversitesi’ne götürmüştür (Dinler, 2023). 5 yıl sonra, Zürih’teki Burghölzli Akıl Hastanesinde Eugen Bleuler‘in asistanı olarak çalışmaya başlamış ve psikiyatri alanına geçmiştir (Dinler, 2023). Burghölzli Hastanesinin entelektüel yapısı Jung’un kariyer hayatında oldukça etkili olmuştur.
Sigmund Freud ile çalışmalar yürütmesi, kendi bireysel çalışmaları, Uluslararası Psikanaliz Derneği‘nin ilk başkanı olması ve psikanalizde derinleşmesi sonucunda Jung’un kariyeri yükselmeye devam etmiştir (Dinler, 2023). Daha sonraları Freudyen teoriden sapması ise kariyerinde önemli bir değişikliğe yol açmıştır. Kolektif bilinçdışı, arketipler, rüya çalışmaları ve benzerleri Jungiyen psikoloji için benzersiz bir altyapı oluşturmuş, gelecek nesiller için psikolojik düşüncenin yörüngesini şekillendirmiştir.
2. Jungiyen Psikoloji & Analitik Psikoloji

Freudyen psikanalizin gelenekselliğinden ayrılan Jungiyen psikoloji, insan deneyiminin tüm genişliğini kapsamaya çalışan ayrı bir düşünce okulu olarak ortaya çıkmıştır. Freud öncelikle bireyin kişisel bilinçdışına ve cinselliğin rolüne odaklanırken Jung bilinçaltının kolektif yönlerini içerecek şekilde çalışma kapsamını genişletmiştir.
Jung ve Freud neredeyse bir baba-oğul ilişkisinde olsa da bazı hususlarda fikir ayrılığı yaşamıştır. Freud doğa üstü her şeye şüphe ile yaklaşmıştır. Jung, Freud ile olan atışmalarından birini şöyle değerlendirmiştir: “Freud’un Okültizm’e karşı çıkmakla kastettiği ise neredeyse her şeyin, felsefenin, dinin..ruh ile ilişkisinin kesilmesiydi” (Zalimalioğlu, 2020). Freud; astroloji, mitoloji, ezoterik ve okült çalışmalarla da ilgilenen Jung’u ileride mistisizm ile suçlanacağını söyleyerek birçok kez uyarmıştır fakat Jung metafizik çalışmalarını psikoloji ile birlikte götürmeye devam etmiştir (Zalimalioğlu, 2020). Nihayetinde Freud’un öngördüğü şey gerçekleşmiş, Jung bazı kesimler tarafından; şarlatanlık, büyücülük ve müneccimlik gibi sıfatlarla anılmaya başlanmıştır.
Jung kendi fikir ve düşüncelerini temel alarak yeni bir kuram geliştirmiştir; analitik psikoloji kuramı. Bunu yaparken Freud’un psikanaliz kuramından yararlanmıştır (Kavut, 2020, s. 683). Jung’a göre analitik psikoloji: “duyu işlevleri, duygusal fenomenler, düşünce süreçleri gibi bireysel işlevleri önce ayırıp ardından onları araştırma amacı için deneysel koşullara maruz bırakmadan” çalışmaktadır (Kavut, 2020, s. 683).
Jungiyen psikolojinin özünde, kolektif bilinçdışı, kişisel bilinçdışı, bilinç, evrensel sembol ve temalar, kompleksler, psikoterapi tedavileri, rüyalar ve arketip kavramları var olmuştur (Kavut, 2020, s. 684-691). Jungiyen psikoloji çerçevesinde; kişiliklerin işleyişleri ve psikolojik tipler üzerinde de çalışılmış ve mevcut kuramlar Jung’un kendi görüşleriyle desteklenmiştir (Kavut, 2020, s. 687-689). Bu anlayışta, bireylerin kendi ruh derinliklerini keşfedebilmesi ve kendini bulma yolculuğuna çıkabilmesi ancak bilinçdışının keşfiyle başarılabilir.
3. Bilinç & Kişisel Bilinçdışı & Kolektif Bilinçdışı

“Siz bilinçaltınızı bilince dönüştürene kadar, o sizin hayatınızı yönlendirecek ve siz ona kader diyeceksiniz” -C.G. Jung
Jung, Freud’dan farklı olarak, insan ruhunu bilinç, kişisel bilinçdışı ve kolektif bilinçdışı olmak üzere üçe ayırmıştır.
“Bilinç, bireyin çevreye dönük tarafıdır” ve bilinç bilinçdışından her zaman daha hazır bulunur haldedir (Kavut, 2020, s. 684). Bilinçdışında olduğu gibi bilinçte de duygu, düşünce, güdü ve benzerleri bulunur (Jung, 2016, s. 33). Jung’a göre bilincin öznesi egodur, diğer bir deyişle bilincin tam ortasında ego durur ve “egoya ulaşan ruhsal olayların çok azı bilinç düzeyine çıkabilir” (Kavut, 2020, s. 684).
Kişisel bilinçdışı ise unutulmuş anılar, bastırılmış duygu ve yaşantılar, bilinç düzeyine çıkamamış ve bilinç düzeyine erişebilecek kadar olgunlaşmamış olan algıları kapsar (Jung, 2006, s. 144-145). Kişisel bilinçdışı, kişinin eski kazanımları ile bastırdığı ve subliminal olan şeyleri içerir, dolayısıyla kolayca tanınabilen “kişisel bir damga” gibidir (Jung, 2015, s. 136; Kavut, 2020, s. 684)
Jung’un yenilikçi kavramları arasında kolektif bilinçdışı belki de en önemlisidir. Paylaşılan anlar, deneyimler ve arketipler birikimi insanların kişisel bilinçlerini aşıp daha geniş bir insan deneyimine bağlanır. Jung, kolektif bilinçdışının; sanat, din ve kültür için bir ilham kaynağı olarak hizmet ettiğini ve toplumların dünyayı algılama ve yorumlama şeklini biçimlendirdiğini öne sürmüştür. Jung (2006, s. 33) aynı zamanda, kolektif bilinçdışını; “insanların tarih çağlarına, toplumlara, ırklara bakılmaksızın, dünyanın kuruluşundan bu yana meydana gelen evrensel durumlara karşı gösterdiği kalıplaşmış davranış biçimlerini içerir” şeklinde değerlendirmiştir.
Kolektif bilinçdışı insanlık mitleri ve sembollerinin bir deposudur. Jung, insanlığın paylaştığı psikolojik mirasın altını çizerek dönemindeki bireysel bakış açısını yetersiz bulmuştur. Bunun yerine kişisel ve kolektif deneyimler arasındaki etkileşimin doğru değerlendirilmesini ve insan zihnindeki karmaşıklıklara ilişkin anlayışımızın zenginleşmesini önermiştir.
4. Arketipler & Kişiliklerin İşleyişi

“Kendi karanlığınızı bilmek, başkalarının karanlığıyla başa çıkmanın en iyi yöntemidir.” -C.G. Jung
Jung arketip kavramını psikolojiye kazandıran kişidir. Kolektif bilinçdışında yer alan arketipler Jungiyen psikolojiyi anlamak için çok önemlidir. Bu kavramın temelinde, insanlık tarafından paylaşılan içsel kalıpların en derin anlamı yatar. Jung’a göre bilinçdışının sembolik dili, insan ruhunun daha derin boyutlarına uzanan kıymetli bir araçtır.
Jung, her insan zihninin karmaşıklığında ayrı roller oynayan temel arketipler tanımlamıştır. Örneğin; Gölge, Persona, Ben ve Anima/Animus gibi arketipler; algılarımızı, davranışlarımızı ve deneyimlerimizi şekillendiren, insanlık tarafından paylaşılan içsel kalıplar olarak ortaya çıkmıştır (Kavut, 2020, s. 685-686). Bu arketipler ile aslında, Jungiyen psikoloji, insan ruhunun birbirine bağlılığını ve insan varlığına daha bütünsel bir yaklaşımı savunmuştur. Özünde Jung’un arketipleri, insan varlığını şekillendiren evrensel motifleri anlamak için değerli araçlardır. Psikolojik çalışmaların ötesinde, kişisel gelişim, kendini gerçekleştirme ve ruh içindeki çeşitli yönlerin uyumlu çalışması için rehber görevi görürler.
Arketiplerin yanı sıra, Jung’un kişiliğin işleyişleri üzerine de değerli çalışmaları bulunmaktadır. Kişiliğin dinamiklerini; eşdeğerlik, entropi ve karşıtlıklar ilkeleriyle açıklamış, sekiz adet psikolojik tip ortaya sürmüştür (Kavut, 2020, s. 688-689). Duygu, duyum, sezgi ve düşünme alt başlıklarıyla açıkladığı kişilik işlevlerine ek olarak; kişiliğin gelişimini de bireyleşme, bütünleşme ve mandala maddeleriyle ele almıştır (Kavut, 2020, s. 687-688).
5. Rüyalar & Rüya Yorumlama

Jung’a göre rüyalar sadece zihnin rastgele karışımları değil, semboller ve arketipsel imgelerle dolu bilinçdışının anlamlı ifadeleridir. Jung, rüya teorisini kişisel bilinçdışı, kolektif bilinçdışı ve arketip kavramları etrafında geliştirmiştir. (Çetin, 2010, s. 255-256) Dönemindeki kişilerin aksine, Freud gibi, rüyaları bastırılmış arzu ve dileklerin tezahürleri olarak yorumlamak yerine onları benliğin bilinçli ve bilinçsiz yönleri arasında bir iletişim aracı olarak görmüştür.
Jungiyen psikolojide rüyaların ayrı bir yeri vardır. Rüyalar, bireyin ruhunun derinliklerini anlamak ve bilinçaltının sembolik ve tematik imgelerini araştırmak için önemli araçlardır. Çünkü, Jung’a göre, rüyalar bilinçdışına açılan pencere işlevi görür ve bireyin iç dünyasında olan arketip kalıplarını anlamak için gereklidir.
Yüzeyin altında saklı olan daha derin anlam katmanlarını keşfetmeye dikkat çekerek, rüyaları; bilinçdışından gelen mesajlar olarak ele almıştır. Arketiplerin bu bağlamda çok önemli olduğunu düşünmüştür. Jung’a göre rüyalar, arketiplerin iletişim kurduğu sembolik dili ortaya çıkarıp bilinçdışına doğrudan giden bir yoldur. Bu sembolleri deşifre ederek bireylerin kendi psikolojileri hakkında derin içgörüler kazanabilmesi ve içsel benlikleriyle daha kuvvetli bir bağlantı kurabilmesi mümkündür.
Jung rüya işlevleri üzerinde de çalışmalar yürütmüştür ve neredeyse 80.000 üzerinde rüyayı çözümlemiştir (Geçtan, 2014, s. 285). Rüyaları pozitif olarak tanımlamış, en çok da rüyaların bireylerin hayatındaki tamamlayıcı ve dengeleyici rolü üzerinde durmuştur (Kavut, 2020, s. 291).
Kaynakça
Çetin, Ö. (2010). Jung Psikolojisinde Rüya. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 19(2). 249-269.
Dinler, A. N. (2023). “Zürihli Büyücü” Carl Gustav Jung’un Yaşam Öyküsü. Bilinçdışı Yayınları. bilincdisiyayinlari.com adresinden 11 Mart 2024 tarihinde alınmıştır.
Geçtan, E. (2014). Psikanaliz ve Sonrası, İstanbul: Metis Yayınları.
Heyl C. J. (2023). Carl Jung: Biography, Archetypes, Theories, Beliefs. Verywellmind. verywellmind.com adresinden 11 Mart 2024 tarihinde alınmıştır.
Jung, C. G. (2003). Dört Arketip (Z. Aksu Yılmazer, Çev.). İstanbul: Metis Yayınları.
Jung, C. G. (2006). Analitik Psikoloji (2.Baskı). (E. Gürol, Çev.). İstanbul: Payel Yayınevi.
Jung, C. G. (2015). Kişiliğin Gelişimi (D. Olgaç, Çev.). İstanbul: Pinhan Yayıncılık.
Jung, C. G. (2016). İnsan Ruhuna Yöneliş (10. Baskı). (E. Büyükinal, Çev.). İstanbul: Say Yayınları.
Jung, C. G. (2017). Anılar, Düşler, Düşünceler (İ. Kantemir, Çev.). İstanbul: Can Yayınları.
Kavut, S. (2020). Carl Gustav Jung: Kavramları, Kuramları ve Düşünce Yapısı Üzerine Bir İnceleme. Uluslararası Kültürel ve Sosyal Araştırmalar Dergisi (UKSAD), 6(2). 681-695.
doi.org/10.46442/intjcss.620975
Zalimalioğlu, G. (2020). Psikanalizin Babası Freud ve Veliahtı Jung’un Arasını Bozan Kavramlar: Astroloji ve Cinsellik. Medium. medium.com adresinden 12 Mart 2024 tarihinde alınmıştır.
Kapak görseli: superacpov.live


